Meksika'da "Medya ve İletişim" kongresi

Meksika, domuz gribinin ilk görüldüğü ve gripten en çok insanın yaşamını yitirdiği ülkeydi. Yaklaşık bir hafta süren kongre süresince gribe, salgın korkusuna ve gergin bir Meksika ortamına tanık olacağımızı beklerken, tam tersine, ne gribe ne de bu nedenle kentte en ufak bir gerginliğe rastlamadık ve bu duruma hayli sevindik.

Meksika'da
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.07.2009 - 11:07

Geçen hafta Güney yarım kürede, Şili’nin başkenti Santiago’da 91 ülkeden gelen bilim adamları ile “Dünya Politika Bilimi Kongresi”nde dünya politikalarını tartışırken, bu hafta Meksika’nın başkenti Meksiko City’de 70 ülkeden gelen 500 bilim adamı ile “medya ve iletişimi” tartıştık. 870 bildirinin sunulduğu bu uluslararası kongrenin ana teması “İnsan Hakları ve İletişim”di.

Meksika, domuz gribinin ilk görüldüğü ülke olmanın yanısıra domuz gribinden en çok insanın yaşamını yitirdiği ülkeydi. Bu nedenle kongrenin toplanmasında son bir aya kadar tam bir belirsizlik yaşandı. Meksika Organizasyon Komitesi’nin olağanüstü çabası, kongrenin “Domuz Gribinin gölgesi altında da olsa” gerçekleşmesini sağladı. Yaklaşık bir hafta süren kongre süresince gribe, salgın korkusuna, ve gergin bir Meksika ortamına tanık olacağımızı beklerken, tam tersine, ne gribe ne de bu nedenle kentte en ufak bir gerginliğe rastlamadık ve bu duruma hayli sevindik. Hayat, Meksika’ya özgü tüm canlılığı ile devam ediyor ve sanki Domuz Gribi bu kente hiç uğramamış gibi.

Medya ve İletişim üzerine olduğu kadar Sosyoloji, Psikoloji, Antropoloji, Ekonomi, Hukuk, Politika, Spor, Kültür, Sanat alanlarında çalışan bilimadamlarının da araştırmalarıyla, çalışma ve raporlarıyla katıldıkları kongre, 16 ayrı bölümden oluşuyordu. Ekonomi Politikası, Siyasal İletişim, Katılımcı İletişim Araştırmaları, Cinsiyet ve Medya, Medya Aracılığıyla İletişim-Kamuoyu ve Toplum, Hukuk, Gazetecilik Eğitimi ve Araştırmaları, Uluslararası İletişim, Tarih, Din, İletişim Politikaları ve Teknolojisi gibi bölümlerin yanısıra, İslam ve Medya, Medya ve Din, Popüler Kültür, Seyirlik Kültür, İletişim ve AIDS, Çevre Bilim ve Risk İletişimi, Kriz İletişimi, İletişim Etiği, Sağlık İletişimi ve Değişim gibi pekçok başlık altında toplanan çalışma grupları, yaptıkları araştırma ve gözlemleri paylaştılar.
Amerika, Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinden gelen bilimadamlarının ağırlıkta olduğu kongrede, öne çıkan temel tartışma konularını ise yoğunluklu olarak, medya karşısında insan hakları ve ihlaller, toplumların kültürel varlığını koruması, kültürlerarası ve özellikle de bölgelerarası ilişkilerin geliştirilmesi, gazete, radyo ve televizyon kanallarının kültürel anlamda yarattıkları deformasyon ve niteliksiz programcılığın önüne geçilmesi gibi başlıklar oluşturdu.

Kongrenin gerçek anlamda; dünyanın hangi ülkesinde medya anlamında neler olup bittiğini, bu arada hükümetlerin neler yaptığını, gazetecilik örgütlerinin durumlarını, medyadan akan mesajların içeriğini, medya sahipliğini, çifte standartları, siyaset medya ticaret ilişkilerini ortaya sergilemesi açısından işlevini yerine getirdiğini söylemek mümkün. Ayrıca, örneğin sporun sadece spor olmaktan çıkıp nasıl bir büyük ekonomik pazara dönüştüğünü ve bu pazarda dönen dolapları, dijital medyanın tüm olumlu yönleri ile birlikte yarattığı olumsuzlukları, hemen tüm ülkelerde gençliğin gazete okuma kültüründen hızla uzaklaşmasını, Afrika ve Latin Amerika’nın toparlanışını ve en önemlisi de hızla yükselen demokrasi rüzgarlarını ve taleplerini dinlemek, yapılan araştırmalara tanık olmak anlamında da kongrenin amacına ulaştığı söylenebilir.

Hemen her bilimadamının kendi ülkesinden getirdiği araştırma ve deneyimleri meslektaşlarıyla heyecanla paylaştığı bu tür uluslararası kongrelerin en önemli işlevi ve güzel yanı, herbiri farklı ülkelerden bilimadamlarını bir oturumda ve küçük bir salonda biraraya getirip tartıştırması, karşılıklı görüş alışverişini sağlaması ama en önemlisi de uluslararası barış ortamının sağlanması konusunda herbirini aslında gönüllü birer elçi haline getirmesidir ki kongre bu anlamda başarılı olmuştur. 

Örneğin, “Medyanın, Türkiye’de ve Dünya’da Yaşananan Güven Paradoksunu Çözüp Çözemeyeceği”ne yönelik çalışmamla katıldığım ilgili oturumunun tartışmacısı (değerlendiricisi) İsrail’den, oturum başkanı Almanya’dan, oturumu izleyerek sorularıyla zenginleştirenler ise, İspanya, Meksika, Japonya, Yeni Zelanda, Brezilya ve birkaç ülkeden daha katılımcılardı. Ben, güven  paradoksu ve medyanın işlevini tartışırken, diğer konuşmacı bir Alman olmakla birlikte Mısırlı bir meslekdaşı ile birlikte Arap ülkelerinde yayıncılık faaliyeti yapan Amerikan, Rus, Alman, Fransız ve İngiliz televizyonlarının El Cezire karşısındaki başarısızlıklarını ortaya koyan araştırmasını paylaştı. Bir anlamda aslında Birleşmiş Milletlerin hızla güven, itibar ve işlev kaybına uğradığı şu dönemde, Birleşmiş Milletlerin işlevini, bu tür uluslararası kongrelerin yerine getirdiğini söylemek, her halde yanlış olmaz düşüncesindeyim.  

Son olarak kongreden elde ettiğimiz en temel düşünce o ki, başta Avrupa ve Latin Amerika ülkeleri olmak üzere pekçok ülkenin ciddi bir biçimde medyayı masaya yatırıp tartıştıkları ve yine medyanın bağımsızlığına, niteliğinin yükseltilmesine ve güçlenmesine yönelik alınması gereken önlemleri tartıştığı gibi, Türkiye’nin de medyadan gelecek hiçbir kaprise teslim olmadan medyayı ciddi bir biçimde tartışıp, gereken önlemleri alması gerekiyor. Örneğin, bu konuda diğer ülkelerin yaptığı gibi, en belirgin olarak önce Basın Konseyi’ni daha sonra da diğer gazetecilik örgütlerini tartışmaya açmakta, yeniden yapılandırarak işlevsel, etkin ve saygın bir örgüt haline getirmekte biran önce yarar bulunuyor. Ayrıca Fransa’da Sarkozy’nin bizi kıskandıracak düzeyde yaptığı gibi, yeni yetişen gençlerin birer gazete okuru olarak yetişmesi için, medyayı bu anlamda teşvik ve subvanse ettiği gibi, benzeri politikaların ülkemizde de hayata geçirilmesi en azından bunun yollarının aranmaya başlanmasında da medyanın kazanımı ve yeni yetişen kuşağın bilgi kuşağı olması açısından büyük yarar bulunuyor.

Bilgilenmiş değil, sadece haberdar olmuş, ülkesiyle ve dünya ile ilgisiz kuşakların, bilgi çağını yakalamak anlamında başdöndürücü bir uluslararası rekabetin yaşanacağı önümüzdeki dönemde başarılı ve etkin olma şansları bulunmuyor. Bu kongre bile bize bunu bir kez daha kanıtlıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler