'Merkez Bankası'nın bağımsızlığına dil uzatmıyorum'

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, döviz kurunun gerçek değerinin altında bulunmasını eleştirerek, ''Sadece benim görevim fiyat istikrarı deme lüksüne kimse sahip değil. Ben Merkez Bankasının bağımsızlığına dil uzatmıyorum, yanlışlarını dile getiriyorum'' dedi.

'Merkez Bankası'nın bağımsızlığına dil uzatmıyorum'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 14.01.2010 - 10:12

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Frankfurt'ta Intercontinental Otel'de, dünyanın en önemli tekstil fuarlarından Heimtextil Fuarı'na katılan Türk işadamlarıyla biraraya geldi. Zafer Çağlayan, konuşmasının başında Moskova temasları hakkında bilgi verdi. Rusya ile Mayıs ayına kadar vizenin kaldırılacağını ifade eden Çağlayan, bu ülkede lojistik merkezi kurulması yönünde ''ciddi mesafe katettiklerini'' söyledi.

Çağlayan, Rusya'ya beyaz et ihracatı konusunda da önemli bir aşamaya geldiklerini ifade ederek, Türkiye'nin 1 milyon 250 bin tonluk beyaz et kapasitesinin yaklaşık yüzde 40'ını Rusya'ya satmasının söz konusu olduğunu belirtti. Bakan Çağlayan, iki ülke arasında yerel parayla ticaret konusunda da Rusya tarafının mevzuatında gerekli düzenlemeyi yapacağını bildirdiğini, yakında bu alandaki işbirliğinin artacağını aktardı.

Çağlayan, göreve geldiğinden bu yana 8 ay içinde 37 ülkeyi ziyaret ettiğine dikkati çekerek, temasların devam edeceğini, 17 Ocak Pazar günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte Abu Dabi'ye, oradan da Suudi Arabistan'a geçeceklerini belirtti. İhracat rakamlarına da değinen Çağlayan, 2009 yılında ihracatın değer bazında yüzde 23, miktar bazında yüzde 10 gerilediğini ifade ederek, ''Eğer biz 2009 yılındaki ihracat miktarımızla 2008'deki fiyatlarla yapsaydık, ihracatımız 102 milyar dolar değil, 123 milyar dolar olurdu'' dedi ve döviz kurunun düşük olmasını eleştirdi.

'Keşke Durmuş Bey olsaydı, beraber sorsaydık'

Çağlayan'ın konuşmasının ardından salonda bulunan işadamları söz alarak, çeşitli konulardaki sorunlarını ve beklentilerini dile getirdi. İşadamlarının konuşmaları sırasında düşük döviz kuru, IMF ile olası anlaşma, tekstil sektörünün ağır iş kapsamına alınması ve bunun kadın istihdamına etkisi, Kredi Garanti Fonu ile teşvik politikası konuları öne çıktı. Bir işadamının sitemkar dile getirdiği ''Çok merak ediyorum değerli paranın memleket için faydası nedir?'' sorusuna salondakiler alkışla destek verdi. Bu arada söz alan Çağlayan, ''Keşke Durmuş Bey burada olsaydı, soruyu beraber sorsaydık seninle'' dedi.

Çağlayan, 2002 yılında 1 doların 1,5 lira olduğunu, 2010 yılı Ocak ayına gelindiğinde kurun 1,45 düzeyinde bulunduğunu ifade ederek, süreç içindeki düşük enflasyona rağmen önemli oranda değerlemenin meydana geldiğini, bu, hesaba dahil edildiğinde ancak dövizin gereken seviyeye ulaşacağını kaydetti. Merkez Bankası gibi bir kurumun ''yarın''ı dikkate alması gerektiğini ifade eden Çağlayan,''Sadece benim görevim fiyat istikrarı deme lüksüne kimse sahip değil. Bunu dediğim zaman dediler 'siz siyasisiniz, hükümetsiniz nasıl Merkez Bankasının bağımsızlığına dil uzatıyorsunuz'. Ben Merkez Bankasının bağımsızlığına dil uzatmıyorum, Merkez Bankasının yanlışlarını dile getiriyorum'' dedi.

Merkez Bankasının faiz düşürme sürecine daha erken başlamamasını eleştiren Çağlayan, ''Eğer bu son 6 aydaki küresel krizin başlamasıyla beraber ortaya çıkan şu Merkez Bankasının cevvalliği, yani faiz düşürmesi, geçen sene, 1,5 sene önce olsaydı, o zaman belki farklı şeyler konuşacaktık, ihracatımız için 230 milyar dolarlardan bahsedecektik'' diye konuştu.

'Kedinin bıyıklarını kesmeye benzer...'

İhracatçıların döviz kuruyla ilgili belirsizlik yaşadığını, önünü göremediğini de ifade eden Çağlayan, şu görüşleri dile getirdi: ''Sen ihracatçı olarak dolar 1,40'a iner mi, inmez mi bunun endişesi içinde olduğun için Türkiye gerçek ihracat performansını gösteremiyor. Mesele bu. Yani senin elinden öngörülebilirliğini alıyor. İşadamının elinden öngörülebilirliği almak ne demek biliyor musunuz? Kedinin bıyıklarını kesmeye benzer. Kedinin bıyıklarını kestiğin zaman, kedi kendi ekseni etrafında dönmeye başlar, nereye gideceğini bilemez.'' Türkiye'de ihracatçıların ''asıl kurdan zarar ettiğini'' kaydeden Çağlayan, ''Arkadaşlar yüzde 100 doğru söylüyorsunuz. E Zafer Çağlayan sen ne yapıyorsun? Tekrar söylüyorum Merkez Bankası bağımsız, faiz politikasını, kur politikasını orası belirliyor'' dedi.
 

'IMF bizim için olmazsa olmaz değil'

Çağlayan IMF ile olası anlaşma konusuna değinirken, bugün Türkiye'nin IMF ile pozisyonunun önceki dönemlerden farklı olduğunu, IMF'e muhtaç durumda bulunmadığını söyledi. Dünyada 80'den fazla ülkenin kredi notunun düşürüldüğünü, ancak Türkiye'nin bulunduğu 14 ülkenin notunun yükseltildiğini kaydeden Çağlayan, kredi notu 2 kademe yükseltilen tek ülkenin ise Türkiye olduğunu kaydetti. Türkiye'nin önemli bir potansiyeli bulunduğunu, ancak bir takım zorluklarla da mücadele ettiğini anlatan Çağlayan, ''Ama IMF bizim için olmazsa olmaz değildir'' dedi. IMF ile sadece para için anlaşma yapılmadığını, fonun akreditasyon özelliği de taşıdığını kaydeden Çağlayan, ''Türkiye'nin mali disiplinle bunu da sağladığını'', artan kredi notlarının da durumun göstergesi olduğunu ifade etti.

Çağlayan, IMF ile bugüne kadar anlaşmaya varılmamasının nedenlerine ilişkin şunları söyledi: ''IMF ile bugüne kadar bir anlaşma yapılmayışının sebebi de Sayın Başbakan söylemiştir; Türkiye'nin ve özellikle sizlerin menfaati açısındandır, kapalı kapılar arkasında ne konuşulduğunu ben biliyorum, ne talep geldiğini ben bildiğim için bunları söylüyorum, burada söyleyemem tabii. Ama söyle ifade edeyim; kriz anında bütün ülkelere çıkıp 'para harcayın' dedi, 'biz de destek vereceğiz' dedi, iç piyasanızı kuvvetlendirin, işçi kaybı olmaz... Türkiye'ye döndü 'sen hariç'. Niye benim kafam mı kel, başım mı eksik, neyim var benim. Bütün ülkelere sen harca. Nasıl harcadılar ABD dolar bastı, Avrupa euro bastı, Japonya yen bastı, benim basacak dolarım da yok. Bunları ancak bütçe açığıyla vereceksiniz, ona rağmen Türkiye, almış olduğumuz tedbirlerle çok daha ciddi geçirebileceği bir krizi bu kadarlık bir hasarla geçirebildi.''
 

Kredi Garanti Fonu...

Çağlayan, işadamlarının vize konusundaki sıkıntılarına ilişkin de bunun Türkiye'ye büyük haksızlık olduğunu, ticarette teknik engel oluşturduğunu, haksız rekabet yarattığını belirterek, Avrupa Birliği'nin yaklaşımını eleştirdi. Türkiye'nin hedefinin AB'ye tam üyelik olduğunu, ancak AB'nin Türkiye için amaç değil, araç olduğunu, reformların her koşulda sürdürüleceğini anlatan Çağlayan, ''Libya, Suriye, Ürdün, Lübnan ile şimdi Rusya ile birbiri ardına vizeyi kaldırıyoruz. Bana göre AB'ye en büyük mesaj budur. Bundan da Türkiye olarak korkmuyoruz, çekinmiyoruz, bu insanca yaşamanın gereğidir'' dedi.

Zafer Çağlayan, işadamlarının diğer konulardaki sıkıntılarını ele alırken de teşvik yasasının, gelecek yıl TÜİK'in il bazında hazırladığı verilerle daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulacağını, haksız rekabetin ortadan kaldırılacağını söyledi. Kredi Garanti Fonu konusunda da ''fonun niye çalışmadığını doğrusu ben de bilmiyorum'' diyen Çağlayan, çalışmaması için bir sebep bulunmadığını kaydetti. Tekstilin ağır iş koluna alınması ve kadınlara öngörülen ilave izinle ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'yla görüşeceklerini, bu konu üzerinde çalışılacağını ifade ederek, hatalı bir durum varsa ortadan kaldıracaklarını söyledi. Çağlayan, gece yarısını aşan toplantıyı kapatırken, işadamlarına esprili bir üslupla ''bol ihracatlı rüyalar'' diledi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler