M.M. olmak

Monroe 1962 yılında ölünce tüm kişisel eşyaları oyunculuk dersleri aldığı akıl hocası Lee Strasberg'e miras olarak kaldı. 20 yıl sonra Strasberg öldüğünde eşi Anna kocasının kâğıtlarını düzenlerken Marilyn Monroe tarafından yazılmış şiirler, el yazması metinler ve mektupları taşıyan iki kutu buldu. Kutularda Marilyn hakkında bugüne kadar su yüzüne çıkmamış şeyler vardı.

M.M. olmak
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 31.10.2010 - 16:57

John Malkovich Olmak (Being John Malkovich) filmini hatırlarsınız. Kuklacı Craig’in daha ciddi bir meslek arayışıyla bir şirkette işe girmesinin ardından ofisteki bir dosya dolabının arkasında bir tünel bulmasını anlatır. Bu tünel oyuncu John Malkovich’in beynine açılmaktadır. Marilyn Monroe’nun (MM) elinden çıkmış şiirler, notlar, günlükler ve mektupların toplandığı “Fragmanlar” kitabını elime aldığımda işte kendimi bu filmdeki gibi efsanevi bir yıldızın beynine giren bir tünelde hissettim. Peki bu tünel bana dünyayı peşinde sürükleyen Marilyn Monroe’u çözmemi sağladı mı? Aksine. Kitabın kapağını kapattığımda kafamda, acılarını gömmüş ama iyileştirmemiş, psikoanalizin işkenceli aşamalarından geçmiş, yaraları çabuk kanayan, ama aynı zamanda büyük umut ve masumiyete sahip, karmaşık ruhlu bir çocuk-kadın imajı oluştu.

ABD’de Farrar, Strauss&Giroux yayınlarından çıkan “Fragmanlar, Mariyln Monroe’nun şiirler, özel notlar ve mektupları” isimli kitap elbette ki Monroe'u anlatmak, açıklamak, çözümlemek, sınıflandırmak için yeterli değil. İçine girdikçe daha sarmallaşan bir labirentte buluyorsunuz kendinizi. Yaptığı üç evliliğini, kariyerini, dostlarını, korkularını, beğendiği şarkıları, okuduğu kitapları, rüyalarını, aşkını, düş kırıklıklarını, kendine güvensizliğini, ileriye dönük planlarını, umutlarını ve yalnızlığını bölük pörçük, başsız ve sonsuz bu metinlere sığdırıyor.

Sanatçının sol elini gösteren 1946’da çekilmiş resim okuyucuyu kitabın başında adeta selamlıyor. Tüneldeki yolculuğa editörlerin notuyla başlıyoruz. 1962 yılında ölen Monroe’nun tüm kişisel eşyaları oyunculuk dersleri aldığı akıl hocası Lee Strasberg’e miras olarak kalıyor. Strasberg 1982’de öldüğünde eşi Anna, elbiseler, makyaj malzemeleri, resimler, kitaplar, faturalar ve kağıtlardan oluşan bu mirası devralıyor. Bir gün Anna ölen eşinin kağıtlarını düzenlerken MM tarafından yazılmış şiirler, el yazması metinler ve mektupları taşıyan iki kutu buluyor. Bunu aile dostu prodüktör Stanley Bucthal ile Fransız yazar Bernard Comment’e gönderince MM’ye ait bugüne kadar su yüzüne çıkmamış metinler de bu kitapta toplanıyor.

Kitap MM’nin imla hatalarına dokunmadan, defterlerin ya da otel kâğıtlarının üzerine düzensizce yazılmış notlarını aynı karmaşa içinde vermeye çalışarak, çoğunlukla tarihsiz bu notları kronolojik bir sıraya sokmaya ve bazen bir metinden diğerine oklarla iliştirerek Monroe’nun mantığının işleyişi konusunda okuyucuya kılavuzluk etmeye çalışıyor. Oyunculuktan aşka, insanlıktan Arthur Miller’a kadar pek çok konuda yazılmış notlar güzel sanatçının hayatıyla ilgili ipuçları veriyor. Gelin onlara bakalım...

Marilyn Monroe olmadan önce Norma Jeane Baker iken ilk evliliğini yaptığı denizci James Dougherty ile ilgili duygularını anlatan daktilo edilmiş uzun notu 17 yaşında bir genç kızdan beklenmeyecek düzeyde olgunluğun işaretini veriyor. Şöyle yazıyor MM: “Aslında onunla ilişkim, onunla yalnız geçirdiğim ilk geceden itibaren güvensizdi.” İlk kocasının kendisini başka bir kadınla aldattığı korkusunun açık bir biçimde görüldüğü bu notta genç kadının belki o andan itibaren erkeklerle ilişkisini belirleyecek duyguları su yüzüne çıkıyor; “O zaman ilk tepkim bütünüyle aşağılanmaya boğun eğme ve erkek cinsine yalnızlaşmaydı. (tüm bu düşünceler ve yazı ellerimi titretti)”.

 

En iyi cerrah beni kesti

Bu karamsarlık sadece erkeklere karşı değil, insanlığa da. Bunu, tarihsiz bir yaprak üzerine kurşun kalemle yazdıkları gösteriyor: “Bazen insanoğluna dayanamıyorum. Biliyorum hepsinin benim gibi sorunları var. Ama gerçekten bunlar için yorgunum. Anlamaya çalışmak, göz yummak, belli şeyleri görmek beni yalnızca yoruyor”.

Yazdıklarından oyunculukla ilgili kafa yorduğu anlaşılıyor. Oyunculuk dersleri aldığı sırada yaşadığı korkular ve güven eksikliğini, ilk sayfasında “Yalnız!!!! Ben yalnızım. Ben her zaman yalnızım. Ne olursa olsun” ifadelerinin yer aldığı “Record” başlıklı siyah kaplı bir not defterinde yansıtıyor: “Bana yeni repliklerin verilmesi korkusu belki onları öğrenemeyeceğim, belki hata yapacağım insanlar ya iyi olmadığımı düşünecek ya gülecek ya beni küçümseyecek ya da rol yapamadığımı düşünecek.... iyi yaptığım şeyler ve mükemmel anlarım oldu ancak kötüyü taşımak çok daha ağır ve hiç güvenim kalmadı. Deli gibi depresifim.”

Bir not defterine “kendimi anlamak” diye yazarken başka bir sayfada bir kâbusunu yazıyor. Ameliyat odasında “en iyi cerrah Strasberg’in” kendisini kestiğini ancak içinden “talaş” dışında hiçbir şey çıkmadığını ve akıl hocasının büyük bir düş kırıklığı içinde şaştığını anlatıyor. Rüyada ayrıca o dönemdeki eşi yazar Arthur Miller’in de benzer duygular içinde olduğunu yazmış. 

 

Miller ve Monroe

Monroe’nun notları Miller’ın yıldız üzerindeki etkisini açıkça ortaya koyuyor. Miller Monroe’nun entelektüel ve sanatsal başarının yanı sıra ciddiyet gibi hayran olduğu özellikleri taşıyordu. Çift 1956'da nikâhlandı ve hemen ardından MM Museviliğe geçti. Başta Marilyn mutluluktan bulutların üstündeydi. Bu mutluluk yazdıklarına da sinmiş:

“Arthur’u koruma konusunda

Çok endişeliyim

Onu seviyorum- ve o tek insan-

Yalnızca bir erkek olarak sevebileceğim ve aklımı yitirmiş gibi etkilendiğim biri değil-

Fakat o kendime güvenebileceğim kadar güvenebileceğim tek kişi çünkü ben (bazı konularda) kendime güvendiğimde bütünüyle yaparım.”

Monroe, Miller ile evliliği sırasında dönemin pek çok önemli yazarıyla tanışma ve arkadaşlık kurma fırsatı da buldu. MM hep okuyan bir kadındı. Kişisel kütüphanesinde 400 civarında kitap vardı. James Joyce’un Ulysses’ini ya da Henrich Heine’ı okurken çekilmiş resimleri hakkında Monroe’nun “aptal sarışın” etkiketini benimsemiş kimi çevreler tarafından alaya alındı. Oysa Marilyn için okumak, yazmak ve şiir, kendini keşfetmek, çalkantılı duygu dünyasını yatıştırmak ve uykusuz gecelerinde bir yoldaş bulmak için bir can simidi gibiydi. Çift İngiltere’ye taşındıktan sonra evlilikleri de sallantıya girdi. Londra dışında kaldıkları malikânede MM bir gün Miller’in günlüğüne yazdıklarını gördü. Miller, Marilyn’den ötürü düş kırıklığı yaşadığını ve bazen arkadaşlarının önünde ondan utandığını yazıyordu. Marilyn’in en büyük korkularından birinin gerçek olmasıyla genç kadın yıkıma uğradı. O dönemde yazıldığı tahmin edilen bir notta MM şöyle diyor:

“Sanırım birisinin karısı olmaktan her zaman derin bir biçimde korktum çünkü yaşamdan biliyorum ki kimse asla, gerçekten birbirini sevemez”.

Başka bir notta ise Monroe’nun imdat çığlığını duymak mümkün:

“Bir yıllık analizden sonra

İmdat imdat

İmdat

Yaşamın daha yakınlaştığını hissediyorum

Benim bütün istediğim ise

Ölmek.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler