Modernitenin anlamsızlıkları

Oyuncu ve yönetmen Jacques Tati Playtime (Oyun Vakti/1967) filminde insanlığın modern yaşamla birlikte duyarsızlaşmaşını gerçeküstü, komik, eleştirel bir anlatımla irdeliyor. Tati’nin tüm düşlerini ve sinemasal vizyonunu sonuna dek gerçekleştirdiği, çekimi üç yıl süren Playtime yönetmenin hem zaferi hem de yenilgisi oldu.

Yayınlanma: 24.04.2020 - 13:17
Abone Ol google-news

Jacques Tati’nin en iyi filmi kabul edilen Playtime’ı İngiliz Film Enstitüsü 2012’de tüm zamanların en iyi 50 filmi listesine aldı. Fransız Yeni Dalga Akımı’nın öncüsü François Truffaut filmi başka bir gezegenden gelen yapım olarak tanımladı. Yetkin bir görselliğe sahip komedi, yaratıcı ses efektleri, az diyalogla, çok hareketle, fondaki görüntülerle desteklendi.

Jacques Tati, filmlerini Fransa’nın en büyük gelişme döneminde, trente glorieuses adı verilen şanlı otuzlarda gerçekleştirdi. ABD’nin savaş sonrası Avrupa’ya yeniden yapılanma yardımı olan Marshall planından 1973’teki petrol krizine dek sürdü bu dönem. Fransa’nın ekonomisi bu destek sayesinde hızla gelişti, toplumun yaşam standartlarını yükseltti. Köylerden, kasabalardan kentlere göç arttı. 2. Dünya Savaşı’nın hemen ardından mimari ve ekonomik gereksinimler ön plana alındı. Bu ekonomik girişim kentlerde iş merkezlerinin, dev binaların kurulmasını sağladı. Eski Fransa’nın sevimli kasabaları, geleneksel aileleri yok olmadı ama Yeni Fransa otoyollarla, dev binalarla doldu. Geleneksel toplum modern topluma dönüştü. Yeni orta sınıf konforlu apartman dairelerine taşındı. Tüketim kültürü yeni mutluluk ideolojisini getirdi. Tati, savaş sonrası Fransa’nın ABD tarafından Amerikalılaştırılmasına karşı tepki gösterdi.

Joud de fete (Bayram Günü/ 1949), Les vacances de Monsieur Hulot (Bay Hulot’nun Tatili/ 1953), Mon Oncle’dan (Amcam/1958) dokuz yıl sonra Tati Playtime’ı (Oyun Zamanı/ 1967) çekti. Ünlü karakteri, pardesülü, pipolu, şemsiyeli Bay Hulot bu filmde ana kahraman değildi. Ultra modern Paris’te geçen öykü çağdaş yaşamın insanlığı duyarsızlaştırmasına karşı yapılan gerçeküstü, komik, hicivsel bir eleştiriydi. Öykü, Paris’e iş görüşmesine gelen Bay Hulot ile Amerikalı turist Barbara arasında gidip gelir. Havaalanı, iş yeri, fuar alanı, The Royal Garden Restoranı, şehir trafiği adlı altı sekanstan oluşur.

Havalanında günlük yaşamın koşuşturması vardır. Mekanın tasarımına göre insanlar düz ve dikey hareket ederler. Sesler, efektlerle Tati görüntülerini destekler. 70 mm görüntü formatı derinlik katar. Stereofonik ses efektleri komediyi güçlendirir. Diyalog azdır, mırıldanmalar, homurdanmalar, belli belirsiz konuşmalar işitilir. Her karede izleyici farklı yönlere bakabilir, hem önde hem de arka fonda sürekli komik bir şeyler oluverir.

Gerçek mekanlar yerine Joinville’deki Gravelle Platosu’nda dev dekorlar kuruldu. Sanat yönetmeni, set tasarımcısı Eugene Roman 100’e 25 metre boyutunda iki sette15 metre boyunda pleksiglas ön cepheler yaptı. Bütçe 2.5 milyon avro iken 17 milyon avroya çıktı. Çekim tam üç yıl sürdü, ölenler, evlenenler, boşananlar oldu. Bir oyuncu ölünce sahneleri yeniden çekildi. Playtime, Fransız sinemasının en pahalı yapımıydı, benzersiz bir çalışmaydı. Çekime Ekim 1964’te başlandı, fırtınalar, yağmur, kar ve finansal sorunlardan ötürü ara verildi. Mart 1965’te bozulan setler tamamlandı, yüz marangoz çalıştı. Üç yıl süresince nerdeyse 365 gün çekim yapıldı.

Jacques Tati tam bir mükemmeliyetçiydi. Her oyuncuya her figürana yapacağı hareketleri gösterirdi. Playtime’a servetini, sağlığını, dehasını yatırdı. Filmi bitirebilmek için evini, filmlerinin telif haklarını sattı, akrabalarından, arkadaşlarından yardım istedi. Başbakan Georges Pompidou bile devreye girdi, çekilen sahneleri izledikten sonra Credit Lyonnais’den Spectra Films’in (Tati’nin film şirketi) kredilerinin uzatılmasını istedi.

“Modern mimariye karşı olsam da bu çirkin binaları göstermek zorundaydım. Bu film benim son filmim olacak” diyen Tati metal duvarların fotoğraflarını çekti, bunları büyüterek dekorların üzerine yapıştırarak metal bürolar, kolonlar izlenimi yarattı. Böylelikle kamera, ekip ve ışık yansıması olmadı. Figüranların çeşitli pozisyonlarda fotoğraflarını çekti, onları da sahnelerde kullandı. İş yerlerinin camlarında Eiffel Kulesi, Sacre Coeur gibi Paris’in tarihi eserlerini yansıttı.

Royal Garden Restoranı sekansında dev boyutlardan insani boyutlara geçildi. Bu bölüm filmin en kalabalık sahnesiydi. Burada da cam espirileri devam etti. Kontrol panellerinin yaşamı kolaylaştırmak yerine iyice zorlaştırdıklarını gösterdi.

Dev binalar güya ticari yaşamı kolaylaştırmak için inşa edilmişlerdi, oysa zaman kaybedici makinelerle donatılmışlardı. Tati kendi hariç hiçbir zaman tanınmış oyuncularla çalışmadı, hep amatörleri yeğledi. Playtime’ın kurgusu dokuz ay sürdü. Bitmeyen sorunlara, bütçe aşımına, gecikmelere karşın Tati sinemasal vizyonunu eksiksiz yansıttı. Playtime gişede iş yapmadı, sinema tarihindeki en büyük, bireysel, yaratıcı, dahi yönetmenlerden birinin batmasına neden oldu.

Final bölümüne Tati’nin yaklaşımı kötümserdi. Şehirdeki trafik sıkışmıştır, arabalar tıpkı bir atlı karınca gibi meydanın çevresinde sürekli dönüp dururlar. Yayalar sürekli hareket ederler ama hiçbir yere gidemezler, ulaşamazlar.

Büyük bir Charlie Chaplin hayranı olan Jacques Tati, Charlot’dan (Şarlo) esinlenerek ana karakterine Bay Hulot adını verdi. Chaplin’in modern dünya eleştirisi, alaycı öfkesi Tati’nin filmlerinde de vardır. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler