Mumcu ve Özal'ın ölümü raporda

Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun 28 Şubat'a ilişkin raporunda gazetemiz yazarı Uğur Mumcu'nun öldürülmesi ve 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümü için, "28 Şubat sürecinin başlangıcı" değerlendirmesi yapıldı.

Mumcu ve Özal'ın ölümü raporda
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.11.2012 - 07:22

Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesindeki 28 Şubat alt komisyonunun 644 sayfalık taslak raporunda, MGK için, “Uzun yıllar boyunca, ‘milli güvenlik’ olarak takdim edilen sihirli kavramın arkasına sığınarak ‘gizlilik’ şemsiyesi altında TBMM iradesinin ve kamuoyunun by-pass edildiği bir yapı haline gelmiştir” denildi. MGK’nin “psikolojik harekât” uyguladığı anlatılan raporda, darbe kültürünün askeri okullarda verildiği, bu nedenle okul müfredatının değişmesi gerektiği vurgulandı. “İrtica” korkusunun Özal iktidarıyla gündeme geldiği kaydedilen raporda, Mumcu cinayetinin ülke genelindeki “laik-antilaik kutuplaştırmayı derinleştirdiği” belirtilerek “Bazı kimseler Mumcu’nun öldürülmesini 28 Şubat sürecinin başlangıcı olarak değerlendirmektedir” denildi. Özal’ın ölümüyle ilgili şüphelerin devam ettiği de raporda vurgulanarak “Özal’ın ölümü 28 Şubat’ın başlangıcı” denildi.

 

Erkaya’nın rakısı da raporda

RP’nin 1996’da DYP ile hükümet kurmasının “Siyasal İslamın yükselişi” olarak algılandığı, laik rejimin “şeriat” ya da “askeri yönetim” ikilemiyle karşı karşıya kaldığı yorumlarına yer verilen raporda, “Merkez medya organlarında hükümet aleyhinde kampanya yürütülmeye başlanmıştır” denildi. Raporda, 1-4 Ağustos 1996 tarihleri arasında Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) yemeğinde dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya’nın bir kadeh içki istemesinin parti tabanında hoşnutsuzluk yarattığı belirtilerek “Parti tabanında ‘Hoca’ lakabıyla anılan Erbakan’ın imajı sarsılmıştır” denildi. Raporda, irticanın PKK’den daha öncelikli tehdit olduğu ve 58 askerin bu gerekçeyle ordudan atılmasına imza atan Erbakan’ın dayatmalara sessiz kaldığı vurgusu yapıldı.

Susurluk ve ‘mum söndü’

Susurluk’ta bürokratlara zırh yaratıldığı ve kimseye dokunulamadığı saptaması yapılan raporda, “Ancak, Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın ‘Bir Dakika Aydınlık’ eylemini ‘mum söndü’ye benzetmesi, başta Alevi vatandaşlarımız olmak üzere, toplumun geniş kesimlerinde infiale sebep olmuştur. İktidardaki Refahyol Hükümeti, hem Susurluk skandalını hem de bu skandala karşı toplumda yükselen tepkiyi doğru yönetememiş, Susurluk olayıyla hiç ilgisi olmadığı halde yapılan protestolar özellikle Refah Partisi’nin aleyhine dönük kampanyaya dönüştürülmüştür” denildi.

Genelkurmay’daki BÇG gibi irticai faaliyetleri takip için Cumhurbaşkanlığı Çalışma Grubu (CÇG) yapısının oluşturulduğu bilgisine yer verilen raporda, bu çerçevede Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in imzasıyla Başbakan Necmettin Erbakan’a toplam 4 mektup yazıldığı kaydedildi. Raporda Tansu Çiller’in 28 Şubat MGK kararlarını yumuşatmaya çalıştığı ancak başaramadığı, Erbakan’ın önce direndiği ancak emrivaki sonucu imzalamak zorunda kaldığı belirtildi. Raporda, “basın açıklaması” diye nitelenen 27 Nisan bildirisinin AKP’nin 2007’deki seçim başarısıyla ilgisi olmadığı görüşü dile getirildi.

 

Askerin siyasete etkisi

Raporun öneriler bölümünde askerin siyaset üzerindeki ağırlığını azaltacak 4 maddeye yer verildi. Raporda bu 4 öneri, “Anayasa ve diğer mevzuattaki hükümlere açıklık kazandırılması. Yani, barışta ve savaşta, iç ve dış güvenlik bakımından, sivil otoritenin üstünlüğü, yönetim ve denetim yetki ve sorumluluğuna sahip olduğu tereddüde yer vermeyecek şekilde hükme bağlanmalıdır... TBMM’nin, silahlı kuvvetlerin eylemleri ve savunma bütçesi üzerindeki denetimi sağlanmalıdır. Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarının yürütme ile bütünleştirilmesi gerçekleştirilmelidir. Askeri yargının sınırlanması ve çift başlı yargının kaldırılması gereklidir” şeklinde belirtildi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler