"NATO ile Kandil'e gitmek yanlış olur"

9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, terörün kökü neredeyse oraya kadar gidilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Efendim, 'Kandil Dağı'na gidemeyiz' diyorsanız, terör devam eder" uyarısında bulundu.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.07.2010 - 07:39

9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, EkoEnerji Dergisi'nin Temmuz sayısında Prof. Dr. Mustafa Özcan Ültanır'ın sorularını yanıtladı. Demirel, artan terör olayları ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Biz Afganistan'a kadar gidiyoruz, NATO 'da Kandil'e gelsin" sözlerinin hatırlatılması üzerine değerlendirmede bulundu. Habere göre terörün Türkiye'nin en büyük belası olduğunu söyleyen Demirel, terör nasıl önlenir ve neden bu hale geldi sorularına cevap bulmanın zor olduğunu vurguladı. Terör ile Türkiye'deki etnik yapının karıştırılmaması gerektiğini ifade eden Demirel, şu tehlikeye dikkat çekti:

"PKK terörü dışarılardan bir bağımsızlık hareketi olarak görülüyor. Onların iddiası da o. Yalnız içerde de bu bir bağımsızlık hareketi gibi görülmeye başlarsa, bunu benimseyecek olanlar, karşı çıkacak olanlar vardır. Bu çok kötü olur. O zaman bizim birliğimiz bozulur. Bu hareketin arkasına düşülmesi durumda halkımız bölünür."
 

"Gidişat, insanları birbirinden ve devletten soğutuyor"

Demirel, gidişatın insanları birbirlerinden ve devletten soğuttuğunu kaydetti. Bu zamana kadar kendisini Türk sayan, kendisini Kürt sayan, kendisi hangi etnik gruptan geliyorsa gelsin vatandaşların, 30 senelik vur-kır'a çok iyi dayandığını ifade eden Demirel, "Türkiye'de insanlar karışık oturuyorlar. Fakat gidişat; her geçen gün insanlar birbirlerinden soğumaktadır ve devletten de soğumaktadırlar. Her iki taraf da devletten soğuyor. Yani bir tarafta şehitlerine ağlayan halk, devleti güçsüz görüyor. Bu çok önemlidir. 'Üç-beş tane çapulcunun hakkından gelemediniz(!)' feryadı çok önemlidir. Devletin evvela bu kanı durdurması lâzım. Kan, 'dur' deyince durmaz. Devlet, devlet ise kanı durdurması lazım" dedi.
 

"Yargı ve asker çok hırpalandı"

Terörle mücadelede güvenlik kuvvetlerinin elinden geleni yaptığını belirten Demirel, ancak güvenlik kuvvetlerinin çok zedelendiğini ifade etti. Demirel, "Özelikle silahlı kuvvetler üzerindeki Ergenekon hadisesi dolayısıyla yapılan tartışmaların, muvazzaf olan görev başında bulunan generallerin dahi sorgu suale tabi tutulabilmesi ve bir Ordu Komutanı ki, bu Ordu Komutanı o bölgede görev yapıyor, bir Ordu Komutanı'nın mahkemelere götürülebilmesi falan, bunları çok zedelemiştir. 'Efendim ne yapalım, suç varsa dokunmayalım mı?' değildir mesele. Meseleye doğru bir yaklaşım tarzı olmalıydı. Devletin çok önemli iki organı, gerek yargı organı gerekse askeri çok hırpalanmıştır" diye konuştu.
 

"Dikkat edilmesi gerekirken edilmeyen üç konu"

Demirel dikkat edilmesi gereken üç hassas konu hakkında yeniden uyardı. Daha önce bu konuyu dile getirdiğini anımsatan Demirel, üç hassas başlığı şöyle sıraladı:
"Gelin 'halkı bölmeyin' bir. İkincisi, bu çeşit hadiseleri hoş görmeyin, cesaret vermeyin. Üçüncüsü, devletin görev yapan kurumlarını görev yapamaz hale getirmeyin."

"NATO ile Kandil'e gitmek çok yalnız olur"

Demirel, terörün kökü neredeyse oraya kadar gidilmesi gerektiğini vurguladı. "Efendim, 'Kandil Dağı'na gidemeyiz' diyorsanız, bu olmaya devam eder" uyarısında bulunan Demirel,NATO ile Kandil'e gitmenin çok yanlış olacağını ifade etti. Demirel, "NATO'nun bu işlere bulaştırılması fevkalade yanlış olur, çok yanlış olur. Zaten bu NATO'nun sahası değildir. Daha doğrusu Türkiye'nin içindeki ve karşısındaki terörü bastırmak Türkiye'nin kendi işidir. Türkiye, dış güçleri karıştırmamalıdır NATO'nun bu işlere bulaştırılmasının doğru olmayacağını belirten Demirel, "Zaten bu NATO'nun sahası değildir. Daha doğrusu Türkiye'nin içindeki ve karşısındaki terörü bastırmak Türkiye'nin kendi işidir. Türkiye, dış güçleri karıştırmamalıdır" diye konuştu.

Terör devam ettiği sürece devletin daha çok zaafa uğrayacağını ileri süren Demirel, devlet olarak daha çok zaafa uğradıkça, uluslararası zeminde de itibarı daha çok azalacağını vurguladı.
 

"Devlete karşı olan saygı azalmıştır"

Diyarbakır'da Şeyh Sait'i anma töreni düzenlenmesi, Güneydoğu'da BDP kökenli bazı belediyelerin yöresel özerklikten söz etmeye başlaması ve Kırmızı Kitap da denilen "Milli Güvenlik ve Siyaset Belgesi"nde iç tehdit unsurlarının tanımına ilişkin değişiklik çalışması yapıldığının ortaya çıkmasına yönelik gelişmelerin anımsatılması üzerine Demirel, "Devlet zaafa uğramıştır" değerlendirmesinde bulundu. Demirel, "Diyarbakır'da meydana gelen olayın, devlete karşı isyan etmiş, o gün için o isyan bastırılmış ve isyan ettiği için de asılmış bir kişinin kahraman olarak sokaklarda teşhir edilmesi, daha sonra da özerklik vs. gibi lafların edildiği birtakım toplantıların yapılmış olması, benim ifade etmek istediğim şeylerdi. Zaafa uğramıştır devlet ve bu devlete karşı olan saygıyı da azaltmıştır. Türkiye'nin birliğine sadakatle bağlı olan insanların, herhalde Diyarbakır'da olanlardan memnun olduğunu kimse söyleyemez. Bunların yeni iç kanamalar, yeni iç üzüntüler, yeni hırçınlıklar meydana getirmesinden endişe ederim. Yani bir telaş uyandırmaması mümkün değildir" diye konuştu.
 

"Terör bir uç, altı da var"
Devleti tahrip etme özgürlüğünün kimsede olmadığını, olmaması gerektiğini söyleyen Demirel, "O zaman hep beraber pişman oluruz" uyarısında bulundu. Demirel, "Terör yalnız uç. Terörün altı var. Terörün altı, bilhassa terörün olduğu bölgedeki halkı, Türkiye'nin diğer bölümlerinden ve devletten koparıyor. Bu daha fazla devam etmemeli. Uzun zamandır bunu söylemek istemiyordum, ama zamanı geldi söyledim" dedi.
 

"Kimsenin buna darılıp gücenmemesi lazım"

Demirel, bir soru üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, kontrolsüz nükleer çalışmaları nedeniyle İran'a uygulanacak yaptırımlara ilişkin oylamada, batıya ve ABD başta olmak üzere tüm daimi üyelere karşı, Brezilya ile birlikte "Hayır" oyu kullanılmasının, Türkiye-ABD stratejik ortaklığına zarar verdiği, hatta bitirdiği yorumlarını değerlendirdi. Türkiye'nin öncelikle güvenilir ve barışa hizmet eden bir bölge devleti olduğunu vurgulayan Demirel, meselenin basit bir mesele olmadığının, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin dış politikadaki tutum ve davranışı ile çok yakından ilgili olduğunun altını çizdi. Birleşmiş Milletler'de kullanılan oy hikayesi bence, Türkiye'nin İran ve Amerika arasındaki münasebetlerin düzelmesine yardım edeyim derken, ters netice çıkmasının sonucu olduğunu ileri süren Demirel, "Bence buna kimsenin darılıp gücenmemesi lazım. Türkiye başka türlü hareket edemezdi" dedi.
 

"Sadakat şart"

Demirel, bir soru üzerine eksen kayması tartışmalarına yönelik olarak da açıklamalarda bulundu. Devletlerin bağımsız olduğunu, ancak bugün dünyada birbiriyle bağımlı olmayan devlet olmadığını vurgulayan Demirel, bu bağımlılığın milletlerin sovereignty denilen egemenliği ortadan kaldırmayacağına değindi. Demirel, ülkelerin çok yönlü politikalar uyguladığını ama buna karşın karşılıklı anlaşmalara sadakatin şart olduğunu ifade etti.

 

"Komşularla münasebeti düzeltmekle eksen kaymaz"

"Halen devletin yazılı temel ilkeleri açısından kaymamış olsa da, fiiliyatta ekseni kaymadı mı?"
sorusuna cevap veren Demirel, komşularla ilişkileri düzeltmekle eksen kayması olmayacağını söyledi. Demirel, Türkiye'nin komşularıyla münasebetlerini düzeltmesiyle Türkiye'nin eksenini kaydırmış olmayacağının altını çizdi.
 

"Herkese mavi boncuk dağıtarak çok yönlü dış politika yapılmaz"

Süleyman Demirel, herkese mavi boncuk dağıtarak çok yönlü dış politika yapılmayacağını söyledi. Bir ülkeyle anlaşma yapınca veya dost olunca, başka biriyle anlaşma yapılmaz diye bir şeyin olmadığını belirten Demirel, "Ama herkese mavi boncuk göstererek, çok yönlü dış politika olmaz. O şekilde davranış sizin güvenilirliğinizi ortadan kaldırır. Onun içindir ki, İran'la veya Suriye'yle veya Irak'la veya başka bir ülkeyle, Türkiye'nin başka ülkelere vaki taahhütlerini bozmamak şartıyla münasebetleri eksen değiştirme anlamına gelmez" dedi.
 

"İran güven vermiyor ve endişeler sürüyor"

İran'ın nükleer enerjiden yararlanma hususundaki gayretlerinin "Nükleer enerjiden yararlanma bahanesiyle nükleer silah üretmek" olarak değerlendirildiğine işaret eden Demirel, İran'ın nükleer silah üretmesinden korkulan şeyin, "Şayet İran'ın eline nükleer silah geçerse, bunun İsrail'i ortadan kaldırabileceği korkusu" olduğunu ifade etti. Burada İsrail'in daha önce davranıp İran'ı ortadan kaldırmaya tevessül edebileceği gibi endişelerin de bulunduğuna dikkat çeken Demirel, bu karmaşıklığın içerisinde mümkün mertebe bugünkü dengeleri bozmadan, 'Eğer İran nükleer silah yapmazsa bu sıkıntılar, bugünkü kaygılar ortaya çıkmaz' görüşünün ifade edildiğini aktardı. Demirel, İran da bir türlü Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı vs. ile, Birleşmiş Milletler'in atomu kontrol eden, nükleer enerjiyi kontrol eden teşkilatları ile tam bir anlaşmaya varmadığını vurguladı. 11 Eylül hadisesinden sonra bu korkuların daha yüksek seviyeye geldiğini anımsatan Demirel, "Çünkü ideolojik kavga yapanların, bu kavgalarında sınır yok. Yani, ideolojik kavganın akla, mantığa dayanır tarafı yok. İran bir gün ideolojik kavga yapma gibi bir hevese kapılırsa diye İran'dan endişeler var" dedi.
 

"İran'ın nükleer silah yapması mutlaka engellenmeli"

İran'ın da diğer ülkeler gibi nükleer enerjiden barışçı maksatlar için yararlanabileceğini belirten Süleyman Demirel, ancak bundan öteye gidilmesine mani olunması gerektiğinin altını çizdi, İş işten geçinceye kadar beklememek gerektiğini vurgulayan Demirel, "İran barışçı maksatlar için nükleer enerjiyi kullanmalıdır. Kesinlikle, silah yapmak için kullanmamalıdır. Türkiye'nin resmi politikası budur" diye konuştu.
 

"İran ve Amerika'nın arası başka sebeplerden açık"

İran ile Amerika'nın arasının zaten başka sebeplerden dolayı açık olduğunu kaydeden Demirel, daha önceki hadiseler nedeniyle Amerika'nın İran'a güvenmediğini belirtti. İran'ın Türkiye'nin komşusu olduğunu, Türkiye ile İran arasındaki ilişkilerin düzgün gitmesi gerektiğini dile getirdi. Rejim meselesinin birtakım alınganlıklara sebep olduğunu belirten Demirel, dünya'nın "rejim bir memleketin iç meselesidir" noktasına geldiğinin altını çizdi. Demirel, "Kimse kimseyi idare etmeye kalkışmamalıdır. Nitekim, komünist rejim yıkılmadan önce de bu kanaate gelinmişti. Yani, bir ülkenin rejimi başka ise, onunla münasebette olunmaz diye bir kural yok. Rejim, herkesin kendisinindir. Bir ülke sizin ülkenize Rejim ihraç etmeye kalkarsa, ona karşı tedbir gayet tabii ki alınır" şeklinde konuştu.
 

"Endişeleri ortadan kaldırmadı"

Türkiye'nin, "İran ile Amerika arasındaki bu münasebetler acaba yumuşar mı? Türkiye herhangi bir fonksiyon yapabilir mi? Yani, İran ve Amerika arasındaki zıtlaşmayı ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir mi" diye bir adım attığını söyleyen Demirel, bu adımda Brezilya, Türkiye ve İran'ın anlaşma imzalandığını anımsattı. Uranyumda bir takas muamelesi yapılması ve bu takas muamelesinin Amerika'nın endişelerini ortadan kaldıracağının düşünüldüğünü vurgulayan Demirel, fakat bunun Amerika'nın endişelerini ortadan kaldırmadığının altını çizdi.
 

"Takas anlaşması Amerika ve Türkiye'yi zor durumda bıraktı"

Takas anlaşmasının ABD ve Türkiye'yi zor durumda bıraktığına değinen Demirel, Türkiye'nin BM'deki seçeneklerinin analizini yaptı. Amerika'nın hem Çin'i ve hem de Rusya'yı ikna ettiğini, İran üzerine yaptırım getirdiğini vurgulayan Demirel açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Burada Türkiye ne yapacaktı? Türkiye, 'Ne yapalım? Madem Amerika, Çin, Rusya ve Birleşmiş Milletler Daimi Komisyon Üyeleri böyle düşündüler, biz de onlarla birlikte hareket edelim veya çekimser kalalım' diyebilir miydi? Çünkü, yanlış bir tane değil, Türkiye böyle diyebilir miydi? Birtakım çevrelere göre diyemezdi(!). Bu adımı atmıştır ve ahde vefa söz konusudur. Türkiye bir bağımsız devlettir. Bugün attığı adımı yarın yalamak durumunda kalırsa, Türkiye'nin prestiji sarsılır. Bunda ağırlık vardır. Peki, ne yapabilirdi? Çekimser kalabilirdi. Çekimser kalması da, bu kadar eleştiri getirmese bile, yine de bir miktar eleştiri getirirdi."
 

"Türkiye kolunu İsrail'e kaptırdı"

Demirel, açıklamasında Filistin konusuna da değindi. Türkiye hükümetinin Gazze'deki halkın durumuna karşı çıktığını vurgulayan Demirel, Davos krizi öncesinde Türkiye hükümetinin aynı zamanda İsrail ile de münasebetlerinin düzgün. Olduğunu anımsattı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın İsrail Cumhurbaşkanına Davos'ta "Siz adam öldürürsünüz, çocuk öldürürsünüz, siz canisiniz, öldürmeyi bilirsiniz" gibi hitapta bulunmasıyla meselenin başladığını ifade eden Demirel şu açıklamalarda bulundu:

"Orada ilişkinin kırılması başlıyor. Türkiye tamamen Gazze'deki insanların savunucusu haline geliyor. İsrail ise Türkiye'nin bu tavrını yadırgıyor ve İsrail ile Türkiye arasındaki münasebetler gittikçe kopuyor. En sonda Gazze'ye yardım gemisi gidiyor. Bu Mavi Marmara gemisi, Türkiye'nin gemisi. Bu gemi daha İsrail'in karasularına girmeden, uluslararası sularda iken, İsrail komandoları tarafından hücuma uğruyor, 9 kişi hayatını kaybediyor, gemiyi alıp götürüyorlar. Gemiyi hala orada zaptediyor. Türkiye, gemiyle beraber oraya götürülen insanların kurtarılmasını Amerika sayesinde sağlamıştır. Başbakan'ın Obama ile yaptığı konuşmadan da görüyoruz ki, 'Gemiyi iade etsinler. Tazminat versinler ve özür dilesinler' diyor. Yani, orta yerde uluslararası bir mesele var. Hiç değilse İsrail ile Türkiye arasında önemli bir mesele var. Bu mesele karşısında da dünya bölünmüş. Ancak, Gazze'deki insan haklarının durumuna bütün dünya karşı çıkıyor. Yani, 'Bu insanlar bu ablukadan kurtarılmalıdır' diyor, Amerika dahil. Türkiye tabii ki, ablukadan kurtarılmalıdırın dışında bir de kendi kolunu İsrail'e kaptırdı. Daha doğrusu, bir mesele çıktı. Türkiye, nasıl oradaki gemisini kurtaracak? Yani, dün orada gemisi yoktu. Türkiye'den özür dilenecek bir şey de yoktu. Tazminat gerektirecek bir şey de yoktu. Bugün hepsi oldu. Bir mesele çıktı. Şimdi uluslararası alanda mesele çıkarmak kolay olabilir. Mesele çözmek zordur. Türkiye'nin bir meselesi oldu, İsrail ile sürtüşme."

"Siyaset üstüyüm"

Demirel, Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk'un, "9'uncu Cumhurbaşkanı Demirel Demokrat Parti'nin bir sonraki Kongresine katılacak" sözlerinin hatırlatılarak, tekrar siyasi arenaya mı ineceğinin sorulması üzerine, hala siyaset üstü olduğunu söyledi. Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi'nin ömrünü verdiği siyasi kuruluşlar olduğunu ifade eden Demirel, "Demokrat Parti haline gelmiş olması bir gelişmedir. Onun başarıya ulaşmasını isterim" dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler