Nazlıaka: Ayakkabılarımızın topuk seslerini her yerde duyacaklar

Meclis konuşması sırasında “Şeytan diyor; çıkar şu ayakkabını fırlat ama değmez” diyen CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka: “Orada anne tepkisi gösterdim. Ayakkabı işin sembolü oldu. Artık ayakkabılarımızın topuk seslerini her yerde duyacaklar.”

Nazlıaka: Ayakkabılarımızın topuk seslerini her yerde duyacaklar
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.08.2014 - 11:24

Meclis'in dikkat çeken vekillerinden CHP'li Aylin Nazlıaka, Milliyet Pazar'dan Güliz Arslan'a konuştu. Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka geçen hafta da sığınma evlerindeki kadınların oy kullanabilmelerine ilişkin kanun teklifiyle ilgili yaptığı konuşmada “Kadına yönelik şiddette yüzde 1400 artış var ya, işte o katilleri cesaretlendirenler sizlersiniz” dedi, gelen tepkilerle ortam gerildi. Nazlıaka bunun üzerine birden eğilip ayakkabısını tuttu ve “Valla şeytan diyor ki; çıkar şu ayakkabını fırlat ama bir ayakkabıma bakıyorum, bir de sizlere. Değmez diyorum açıkçası” dedi.

Nazlıaka, Meclis'te yaşananlara ilişkin soruları yanıtladı. İşte o röportaj...

O konuşmanın biraz öncesine gidelim. Sığınma evlerindeki kadınların da oy kullanmalarına ilişkin kanun teklifinin Gündeme alınması için bir önerge verdiniz...

Evet, maalesef bu seçimde de sığınmaevlerindeki 2 bin 400’den fazla kadın kardeşimiz ikametgah bilgilerinin gizli tutulması gerektiği için oy kullanamadı. Sığınmaevlerine şiddet gördükleri için gidiyorlar, bir Tokat da devletten yiyorlar! Devlet adeta onları ölü kabul ediyor. Birçok ülke bu sorun için çözümler bulmuş. Bunlardan biri; sığınmaevindeki kadının bulunduğu ildeki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğü’nün adresini göstererek oy kullanması yönünde. Biz de bunu öneriyoruz. AKP’li vekiller sorunun çözümünün güç olduğunu söylüyorlar. AKP adres gizliliği konusunda madem bu kadar hassas o zaman neden koruma altındaki kadınların yüzde 73’ü yaşamını kaybediyor? Kanun, kadınların güven içinde oy kullanmasını sağlayacak nitelikteydi ama
AKP oylarıyla reddedildi. Diğer ülkelerde kadın hakları, çocuk hakları gibi konularda partiler siyaset üstü bir yaklaşım sergiler ama AKP’de partizanlık öyle bir boyutta ki ki muhalefetten gelen her öneriyi reddediyorlar.

Ne oldu da “Valla şeytan diyor ki; çıkar şu ayakkabını fırlat” noktasına geldiniz?

Ben orada onların daha önce söyledikleri şeylerden söz ettim; “Sizin temsil ettiğiniz zihniyet nedeniyle kızlı erkekli eğitim, hamile kadınların sokakta dolaşması, kadınla erkeğin birlikte horon tepmesi, kadınların araba kullanması, kahkaha atması, kullandıkları ruj rengi bile tartışılır noktaya geldi” dedim. Çok öfkelendiler ve hakaret içeren ifadeler kullandılar. Ben de bir anne tepkisi gösterdim. Çocukluk anılarımızda vardır ya; anne kızdığında bir terlik gösterir...

Nereden aklınıza geldi peki? Kızdığınızda kullandığınız bir kalıp mıdır bu?

İnanın değildir. O anda gelişti, onları edebe davet etmek istedim. “Kürsüye çıkınca kurşunlar gelmeye başlıyor hemen”

Sizi haklı gördüğü halde “Keşke şiddet içeren bir ifade kullanmasaydı” diyenler de var...

Bence şiddet içermiyor. Tamamen karşıdakini terbiye etme amaçlı, anaç bir eylemdi bu.

AKP Grup Başkanvekili Belma Satır sizi şiddetle kınadı...

Meclis’te bugüne kadar uçan tekmeler gördük, çok ağır küfürler duyduk. Bunlar olurken bir şey söylemeyen Belma Satır’ın bugün çıkıp “Meclis’te şiddet var” demesi onu çok samimiyetsiz kıldı.

“Yine batırdın ha”, “Kadın diye ses çıkarmıyoruz” diyen milletvekilleri oldu...

Bir kısmını o an duymadım. Kürsüye bir çıkıyorsunuz, hemen her taraftan kurşunlar yani düzeysiz sözler gelmeye başlıyor. “Kadınsın diye bir şey demiyoruz” diyen kendince olumlu bir şey söylediğini zannediyor. Ama bu cümle de toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı. Ben orada onun bir eşitiyim çünkü. Onlar için kadın sadece anne, ev işinden sorumlu kişi. Arınç “Bir ailede iki arabaya ne gerek var?” diyerek “Kadınların araba kullanmasına gerek yok” demiş oluyor mesela. Kadını eve hapseden bir sisteme itilmek isteniyoruz. Hükümet temsilcilerinin ağızlarından çıkan her kelime toplumda çok derin mesajlara dönüşüyor. Bunlar yasama faaliyeti içinde karşılık da buluyor. Erdoğan “İnce eleyip sık dokumayın, bir an önce evlenin” dedikten sonra öğrenciyken evlenen gençlerin kredi borçlarını sıfırlayan yasa çıkıyor mesela...

Her söyleneni ciddiye alıp cevap vermeyi, üzerine kampanyalar falan düzenlemeyi anlamsız bulanlar var...

Hükümet yetkilileri kadınlarla ilgili bir şey söylediğinde “Bu gündem değiştirme amaçlı” gibi yaklaşanlar oluyor. Ama bunlar gündem değiştirme amaçlı değil, siyasal İslam’ın bizzat gündemi budur. Kadını esir almadan laikliği yok edemezsiniz.

“Evde her zaman eşitlik duygusunu hissederdik”

Kadın hakları mücadelesine ilginiz küçükken mi başladı?

Ailem toplumsal cinsiyet eşitliğini içselleştirmiş bir aile. Babam büyüme çağındayken bana ve ablama Simone de Beauvoir, George Sand gibi feminist hareketin öncüsü kadınların kitaplarını hediye ederdi. Her zaman o eşitlik duygusunu evde hissederdik. Babam maden mühendisiydi. Onun görev aldığı şantiyelerdeki arazi araçlarını ablamın da benim de kullanmışlığımız vardır. Çok erken yaşta araba kullanmaya başladık.

Meclis tatile girdi, yazın kalanında neler yapacaksınız?

Siyasetçi için ne mesai saati diye bir kavram var ne de tatil diye... Şu anda biraz çocuklarıma zaman ayırmak istiyorum. Küçük oğlumla bu ara biraz uzak kaldık. Geçenlerde yüzüne Oyun hamurları yerleştirmiş, “Kızamık oldum bak” diye fotoğraf göndermiş. Meclis tatile girdiği için artık daha sık beraber olabileceğiz.

“Türkiye’de kadınlar dağların yerini değiştirecek güce sahip”

“Şeytan diyor ki; çıkar şu ayakkabını fırlat” diyecek kadar sinirlenmenize neden olacak şeyler olsa da kontrolünüzü kaybetmiyorsunuz. O ayakkabıyı çıkarıp fırlattırmayan bir şey var. Nedir o?

Uzmanlık alanım insan kaynakları. Duygu kontrolü konusunda kendini eğitmiş biriyim. Yapı olarak da sakinimdir. Kendimi ördeğe benzetirim. Ördekler yüzerken su üstünde sakin görünürler ama aşağıda müthiş bir devinim vardır ya... Benim de öyledir. İçimde farklı duygular olsa da sakin kalabilirim.

Partinizden nasıl tepkiler aldınız?

Arkadaşlarım tebrik ettiler. Yerime geçince hemen ayakkabılarıma baktılar.

Louboutin falan mı diye mi?

Ayakkabı da hakikaten yeni bir ayakkabı değildi. Asıl onlara fırlatmam gereken ayakkabı değil, ayakkabı kutusu olmalı esprisi yaptık aramızda.

Ailenizden nasıl bir yorum aldınız?

Ailem her zaman çok destek oluyor. Küçük oğlum Demir beni televizyonda görünce ekranı öpüyormuş. Büyük oğlum Berke de beni dikkatle takip ediyor.
Eşim İzzet ise en sıkı destekçim. O da kadın-erkek eşitliğini savunan biri. Varlıkları güç veriyor.

Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda ne zaman bir ilerleme kaydedeceğiz?

Birinci Erdoğan dönemi toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından daha gözlemci şeklinde geçti. İkinci Erdoğan dönemi eşitsizliğin daha açık vurgulandığı, bu eşitsizliğin sağlanması için sistematik çalışmaların yapıldığı bir dönemdi. Erdoğan “Ben kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” cümlesini bu dönemde söyledi. Üçüncü Erdoğan dönemi ise toplumsal cinsiyet eşitliği anlamında en dibe vurduğumuz dönem. Her gün en az üç kadının öldürüldüğü, kadının aile içinde eritilmesinin hedeflendiği bir süreç başladı.

“Geliyor terlik kampanyası başladı”

Erdoğan’ın cumhurbaşkanlık yapacağı dördüncü dönem nasıl geçecek bu açıdan?

Kadınların güçlendiği bir dönem olacak. Çünkü bütün bu yaşananlar kadınları sindirmek yerine sessiz görünen, öfkeli yığınlara dönüştürdü. Şimdi tıpkı Gezi olaylarındaki patlama gibi kadınlar da mücadele etmeye çok hazır durumdalar. Kadınlar bir devrim gerçekleştirmenin önemli bir safhasındalar. Ayakkabı işin sembolü oldu; kadını yaşamın her alanından silmeye çalışsalar da ayakkabılarımızın topuk seslerini her yerde duyacaklar! Bir Çin atasözü vardır; kadın isterse dağlar yer değiştirir diye. Türkiye’de dağların yerini değiştireceğiz. Kadınlar bu güce sahip. Sosyal medyada “geliyor terlik” etiketiyle kendi kendine başlayan kampanya bunun göstergesi. Sevgili Ece Temelkuran böyle bir etiket açtı ve o gün Twitter sallandı. Dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden, farklı yaş gruplarından, farklı sosyoekonomik düzeylerden kadınlar, erkekler ve LGBTİ bireyler ayakkabılarının, terliklerinin fotoğraflarını paylaştılar. Polonyalı bisikletçi kadınlar bize destek olmak için terliklerini alıp bisikletle Türkiye’ye gelmek istiyorlar!

Peki acaba sadece bir kesim mi ilgi gösteriyor bu devrime? İktidar partisinden bir kadın milletvekili bile desteklemiyor...

Kendi ufkumuzu toplumun ufkuyla asgari bir düzeyde bile bütünleştirmeden devrimden bahsetmek akıl ve tarih dışıdır. Şu anda farklı siyasi görüşlerden önemli bir kesim, kadın hakları konusunda ufkunu birleştirmiş durumda. Bu kesimin yaratacağı sinerji diğerlerini de içine alarak büyüyen bir harekete dönüşecek. Üzülerek söylüyorum ki AKP’li kadın milletvekilleri bir siyasi güce sahip değiller. Zaman zaman Başbakan keşke onları değil de parmaklarını milletvekili yapsaydı diyorum. Bu nedenle onlardan bir şey beklemek zaten anlamlı değil.

“Meclis’in kasvetine karşı renkli giyiniyorum”

Siz, Şafak Pavey, Melda Onur... Sosyal medyayı aktif biçimde kullanan, gençlerin diline hâkim, esprili, yaratıcı eylemler üretebilen milletvekillerisiniz. Yeni bir siyasetçi çizgisi bu değil mi?

Meclis çok kasvetli ve karanlık. Yaratıcı şeyler beni siyaset yaparken daha da mutlu ediyor. Kürsüden iyi bir konuşma yapmak önemli ama ben biraz daha farklı şeyler yapmak, Meclis’te iz bırakmak istiyorum. Beni besleyen şey devrimcilik. Renkli giyinmek de Meclis’in kasvetini ortadan kaldırmak adına yaptığım bir şey.

Kendiniz mi karar veriyorsunuz kıyafetlerinize yoksa fikir aldığınız birileri var mı?

Yok. Kendim karar veriyorum. Bazen internetten sipariş ediyorum.

Ayakkabı tutkunuz var mı?

Hayır, ayakkabılara özel bir ilgim yok.

“TERLİK YEMİŞLİĞİM YOK”

Aylin Nazlıaka “Annenizden hiç ‘Şimdi geliyor terlik’ gibi bir cümle duydunuz mu?” sorusunu “Terlik yemişliğim yok ama o cümleyi ben de duydum çocukken. Bu çok geleneksel bir şey. Guardian da haberleştirirken ‘Bu Türkiye’ye özgü bir şey’ demiş” diye yanıtlıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler