Obama ABD'nin Gorbaçov'u Olabilir mi?
ABD’de başkanlık seçimleri sonuçlandı ve Obama’nın net bir sonuçla seçimi kazandı. Artık Obama, bu dönemde hem Amerika’nın hem de dünyanın, araştırmalarda da açık biçimde görülen bıktıran baskısından ve nefretinden kurtulmak için tam da ihtiyaç duyduğu-beklediği “değişim”i öne çıkarmalıdır. Obama’nın kazanmasıyla birlikte, ABD’de ilk kez siyah bir kişi başkan seçilmiştir.
Türkiye’nin (Ankara’nın) gündemi ile ABD’nin (Washington’un) gündemi birbiriyle örtüşmüyor. Gerek Türkiye’de gerekse ABD’de, halkın gündemi ile izlenen siyasetin gündemi de birbiriyle örtüşmüyor. Bu durum, hem Türkiye’de hem de ABD’de, demokratik seçimler sonucu işbaşına gelmiş hükümetler olmasına rağmen, iktidardaki siyasetçilerin halkın temsilcisi olma özelliğinden giderek uzaklaştıklarını ortaya koyuyor.
Halkın ve siyasetin gündeminin farklılaşması nedeniyle ortaya çıkan çelişki, ABD ekonomisinde krize ve dış politikada da, özellikle Irak ve Afganistan konularında, ciddi açmazlara neden olurken Türkiye’de de gerek ekonomide, gerek halkın günlük yaşamında, gerekse güvenlik alanındaki sorunları büyütüyor, sürekli bir endişe ortamına ve istikrarsızlıklara neden oluyor.
ABD’de algılama konularındaki dış politika konulu kamuoyu araştırmaları, Türk halkının, ABD’yi Türkiye’ye yönelik bir numaralı tehdit olarak gördüğünü ortaya koyuyor. ABD’yi Yunanistan, Ermenistan ve İsrail takip ediyor. Yine bu araştırmalarda, Türkiye’nin dost ülkeler sıralamasında ABD yedinci sırada yer alıyor. Dünya barışını tehdit ettiğine inanılan ülkeler sıralamasında ise, ABD açık bir farkla ilk sırada yer alıyor. ABD’yi İsrail ve İngiltere izliyor.
İçinde bulunduğumuz dönemde, Türkiye ile ABD’nin ulusal ve uluslararası çıkarlarının birçok ortak alanları içinde, Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak bölgesi de bulunmaktadır.
Türkiye ile ABD arasındaki sorunların çakıştığı alan da burasıdır ve iki ülke arasındaki çelişkiler buradan kaynaklanmaktadır.
Adına ister Güneydoğu sorunu densin, ister Kürt sorunu, bu sorun, bütün boyutlarıyla, yani terör ve güvenlik boyutuyla, iş ve aş talebi boyutuyla, yoksulluk ve geri kalmışlık boyutuyla ve de kültürel hak talebi boyutuyla, Türkiye’nin bugün iç siyasi hayatı, güvenliği ve dış politikası üzerinde birinci derecede etkiye sahip bir sorun durumundadır.
Ne hükümetteki AKP’nin ne de ABD yönetiminin bu soruna, kısır, dar bir pencereden bakma hakları vardır. AKP, soruna yaklaşırken, dar bir pencereden bakarak, sadece oy hesabıyla ve önümüzdeki yerel seçimlere yönelik, geçen seçimlerle karşılaştırılabilecek oy sayısına indirgenen politikalarla hareket ederse yanlış yapar.
ABD yönetimi de, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını hiçe sayan bir yaklaşımla, sadece pazarlarda egemen olabilmek, bölgeye BOP modelini yerleştirmek amacıyla hareket eder ve enerji üzerindeki egemenliğini gözeten bir politika izlerse, çok büyük bir hata yapar.
Türkiye’nin ve ABD’nin, bölgede yaşayan insanlara ve onların haklarına da saygı gösteren bir yaklaşımla, küçük hesaplar yerine, bütün bölgeyi gözeterek, büyük düşünerek; yeni, değişik ve dünyanın ezberini değiştirecek politikalar izlemesi gerekir.
Bağımsızlık, Türkiye’nin ve Türk insanının, en önemli karakterlerinden birisidir. Türkler her alanda bağımsız olmayı, özgür olmayı, karşılıklı ilişkilerde eşit davranmayı ve eşit davranış görmeyi, temel bir ilke olarak hep önde tutarlar.
Yeni Amerikan yönetiminin bölgeye yönelik politikaları değişeceğe benziyor. Bu yeni koşullarda, Türkiye, bölgedeki tarihi, güçlü konumu ve dengeli tutumuyla, bölge için yol gösterici bir biçimde, barışçı, yararlı ve geçerli bir dengeyi tekrar sağlayacak, onurlu ve iyi bir iş yaparak etkili ülke konumuna gelebilir.
ABD’de başkanlık seçimleri sonuçlandı ve Obama’nın net bir sonuçla seçimi kazandı. Artık Obama, bu dönemde hem Amerika’nın hem de dünyanın, araştırmalarda da açık biçimde görülen bıktıran baskısından ve nefretinden kurtulmak için tam da ihtiyaç duyduğu-beklediği “değişim”i öne çıkarmalıdır. Obama’nın kazanmasıyla birlikte, ABD’de ilk kez siyah bir kişi başkan seçilmiştir.
Bu sonuç, ABD’ de ilk kez siyah ırktan bir insanın başkan olmasının yanı sıra, uzunca bir aradan sonra yönetimdeki ideolojinin ve partinin de değişmesi ile birçok şeyin değişeceğinin de habercisidir. Bu denli köklü bir “değişim”, Gorbaçov’un glasnost (saydamlık) ve perestroyka (yeniden yapılanma) sürecine benzer bir sürecin ABD’de de yaşanması anlamındadır.
ABD’nin, Obama’yla birlikte, hem iç hem de dış politikadaki çizgisini köklü biçimde değiştirmesi beklenmektedir. Amerika’nın uyguladığı, ekonomi politikalarındaki vahşi kapitalizm yumuşamalı, ekonomik liberalizm çıtası aşağı inmelidir. Dış politikada, beklenen barış rüzgârları esmeli, belli bir vadede Irak’tan asker çekilmesi ve çok kutuplu (merkezli) bir dünya gerçeğine uygun politikalar sürpriz olmamalıdır.
Bunlar, birer tahmin veya öngörü olmakla birlikte, ABD’nin yaşadığı, kendi içindeki ve dünyadaki çelişkilerini aşmak için ihtiyaç duyduğu ve atması gereken adımlar olarak da değerlendirilmelidir.
22. Dönem CHP Milletvekili Bülent Tanla
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı