Oğlum babasının yüzünü unutuyor
Tartışmalı dava süreçlerinin ardından cezaevine girenlerin yakınları da dışarıda hapis gibi...
Toplu davalardan tutukluların eş ve çocukları, babalarının, eşlerinin tutukluluklarını kendilerini nasıl etkilediğini anlattılar. Subay çocukları “Birçok aile, çocuğunu yurtdışında, birçok çocuk da babasını orduevinde sanıyor. Bu operasyonlar aile bütünlüğünü bitirmeye yönelik. Evin babası bir anda biz olduk. Baba olmak ne kadar zormuş, bunu anladık” dediler.
Balyoz davasında yargılanan ve çeşitli cezalara çarptırılan subayların çocukları, yaşadıkları zor günlere dikkat çekerek “Dava ile hayatlarınız tutuklandı” dediler.
Balyoz davasında 18 yıl cezaya çarptırılan Tümgeneral Ahmet Yavuz’un oğlu Selim Yavuz, Balyoz Davası’nda kardeşiyle birlikte avukat olarak görev yaptıklarını belirterek “Bizim bu olayı seyretme lüksümüz olmadı. Zamanımızın çoğunu bu davaya harcadık ve bu da bizim için yıkıcı bir süreçti. Babam tutuklandıktan sonra ilk 3 ay her gün cezaevine gittim. Bir süre sonra oraya sadece babanızı görmeye gitmiyorsunuz. Oradaki insanlar da sizin babanız, kardeşiniz oluyor. Yıpratıcı bir dönemdi ve devam ediyor” dedi.
Yavuz, Balyoz Davası ile birlikte hukuka olan inancını yitirdiğini belirterek şöyle devam etti: “Bu sahte belgeleri tasarlayan adam gelse sadece dese ki ‘ben yaptım’, gene hiçbir şey değişmezdi. Size öyle bir muamale yapıyorlar ki süs bitkisi gibi. ‘Ne söylersen söyle ben bu işi yapacağım, kılıfına uyduracağım’ muamelesini gördükçe hayal kırıklığına da uğruyorsunuz. Ailevi olarak ortasında olmanın ötesinde avukat olarak da mesleğimden utandım.”
‘Taş olsanız yıpranırsınız’
Ahmet Yavuz’un diğer oğlu Mert Yavuz ise belgelerdeki sahtecilikle ilgili yeni raporların ortaya çıktığını ifade ederek şunları söyledi: “Bu sefer mahkeme ‘anlayacak’ diyorsunuz. Gidiyorsunuz ‘reddine’ diyor hâkim. Sizin ne söylediğinizin, ne kadar doğru bir talepte bulunduğunuzun bir önemi kalmıyor. Adaletli bir yargılamanın olmadığı sistematik aralıklarla yüzünüze çarpılıyor. Taş olsanız kırılırsınız, yıpranırsınız.”
İlk yargılamanın medya tarafından yapıldığını vurgulayan Yavuz, “Sadece Balyoz davasında değil diğer davalarda da soruşturma başlatılıyor ve kanuni gerekçelerle sanıklardan, avukatlardan saklanan belgeler bir bakıyorsunuz Taraf gazetesinin, Zaman gazetesinin manşetinde görülüyor. Mahkeme size bu belgeleri çıkan haberlerden daha sonra veriyor” diye konuştu.
Her görüş sonrası hasta
* DHKP-C operasyonunda 19 Şubat’ta gözaltına alınan Büro Emekçileri Sendikası (BES) 1 No’lu Şube yöneticisi Dursun Doğan ve 18 Ocak’ta Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlarla alınan oğlu Ulaş Doğan’ın gözaltı sürecini 19 Şubat’ta gözaltına alınıp serbest bırakılan Doğan’ın eşi Filiz Doğan anlattı. Doğan, “Biz demokrasiye inanan insanlarız, böyle de çocuk yetiştirdik; bakın yetiştirdiğimiz çocuklara, babasıyla aynı hücrede yatıyor. İleri demokrasiden söz edilirken sonuç bu olmamalıydı” dedi. Filiz Doğan oğlunun Muğla Üniversitesi Felsefe Bölümü 3. sınıf öğrencisi olduğunu belirterek 18 Ocak’ta “Parasız eğitim istiyoruz” yazılı pankartın arkasında fotoğrafı olduğu için tutuklandığını belirtti.
Doğan, 20 yıldır sendikal faaliyetlerini sürdürdüklerine dikkat çekerek “Çocuğum 2 yaşındaydı elinden tutup memur eylemlerine götürürdüm. İleri demokrasinin olduğu bir ülkede talepleri parasız eğitim olan ve hiçbir fiili eylemi olmayan oğlum tutuklanıyor. Ekimdeki duruşmasına kadar hayatından 10 ay çaldılar. Bir insanı suçu olmadan hücreye koydular” dedi. Doğan “11 yaşındaki kızım Deniz ağabeysine ve babasına çok düşkündü. Deniz için travma oldu. Her kapalı görüş sonrası rahatsızlanıyor. Midesi bulanıyor. Oğlumla ayrı, eşimle ayrı gidip ilgileniyorum. Paylaştığımız hayatın bir tarafı, uçup gitti. Her şey tek başına kaldı. Gene de umudumuzu kaybetmiyoruz. Geçeceğini biliyorum” diye konuştu. Hukuksuzluklarla mücadele edeceğini, sabaha karşı evleri basılarak gözaltına alındıklarını kaydeden Filiz Doğan şunları kaydetti: “Aramalarda kitaptan başka bir şey bulamadılar. 11 yaşında kızım komşuda kaldı. Bizim için travma oldu. Biz devletin memurlarıyız. Yaptığımız iş, evimiz, yurdumuz belli. Bu şekilde cezalandırılması anlamsız. Demokrasiye inanarak çocuk yetiştirdik; bakın yetiştirdiğimiz çocuklara, babasıyla aynı yerde yatıyor. Bir an evvel yargıdakilerin bunları dikkate alıp tutuksuz yargılanmak üzere arkadaşlarımızı serbest bırakması hepimizin en büyük temennisi.”
Evdeki boşluk çok ağır
* DHKP-C operasyonu kapsamında 19 Şubat’ta tutuklanan KESK’e bağlı BES İstanbul 1 No’lu örgütlenme sekreteri olan eşi Ejder Erbulan’ın eşi Ebru Erbulan da gözaltı gününü şöyle anlattı: “Çocuklar var dedik. Çocuğumun bilgisayarını, kreş mezuniyet fotoğraflarının olduğu CD’leri delil olarak aldılar. Mahir’in bebekliğini çektiğimiz kamera kayıtlarını aldılar. Bebekle 12 saat gözaltında kaldım. Zor geçiyor babasız günler, hep ‘çok güçlü bir kadınsın’ diyorlar. Tabii çocukları idare etmek zor. Ulaş, çok farkında değil, daha 7 aylık, ama Mahir 9 yaşında ve bütün zamanını babasıyla geçiriyordu. Arkadaş gibi ilişkileri vardı. Şimdi basın açıklamalarında, eylemlerde hep yanımda, hep dik duruyor. Pedegoğa götürdüm. Çok endişeleri varmış. Babası gelmeyecek diye endişeliymiş. Evdeki boşluk çok büyük. Bir dakika çıkmıyor aklımızdan. “Eşim hâlâ tutuklu. Bütün yıllık izinlerimi kullanıyorum. Evde çocuklarıma bakıyorum. Oğlum Mahir çok zorlanıyor. Bazen babasının yüzünü unutuyor, o yüzden eşimin bir resmini astık duvara. Akşamları resimle sohbet ediyor.”
‘Baba olmak ne zormuş’
*Balyoz davasında 16 yıl ceza alan Tümgeneral Ayhan Gümüş’ün kızı Selin Gümüş, yaşadığı süreçten dolayı İzmir 9 Eylül Üniversitesi’nde yaptığı yüksek lisansı bırakıp İstanbul’a geldiğini söyledi.
“Bu cezalar sadece babaya ya da anneye verilmiş cezalar değil” diyerek yaşadığı süreci anlatan Selin Gümüş şöyle konuştu: “Bunlar tamamen aileye verilmiş yıkıcı cezalar. Hâlâ birçok aile çocuğunu yurtdışında görevde sanıyor. Birçok çocuk babasını orduevinde sanıyor. Bir de babalık ve kocalık hakkından mahrum edildiğini söylüyorlar. Benim babam bu karar verildi diye artık babam değil mi sanki? Aile bütünlüğünü bitirmeye yönelik de bir saldırı. Biz babama çok düşkündük. Gün içerisinde sürekli konuşuyorduk ve her şeyimizi anlatıyorduk. Günde 5 saat telefonda konuşuyorduk. Düşünsenize, bir anda alıyorlar babanızı. Bizim için çok zor. Evde babam bizim için yaşıyordu. Şimdi telefon çaldığında kim konuşacak kavgasından, ayrılan 10 dakikayı harcıyoruz. Evin babası bir anda ben oldum. Ağır tabii, 25 yaşındasın. Baban tutuklu, evin bütün yükü sende. Baba olmak ne kadar zormuş. Hayatlarınız tutuklanıyor. Bu süreçle birlikte resmen hukuk aydınlanma çağındayız. Hayatımızda bilmediğimiz bilgileri öğrendik.”
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt