Operadaki hayalet
“Queen + Paul Rodgers”ın yeni çalışmalarının yer aldığı ilk stüdyo albümü “Cosmos Rock” 14 parçadan oluşuyor. İlk parçanın coşkulu etkisiyle yepyeni bir şey yapılır umuduyla ikinci parça olan “Time To Shine”a geçiyoruz. Fakat birdenbire Freddie’nin hayaletiyle irkiliyoruz.
Dünyanın en bahtsız topluluğu Queen olsa gerek. Yazıya böyle başladığım için çoğu kişinin şaşırdığına ve akıl sağlığım konusunda endişe içinde debelendiğine eminim. Öyle ya, sen kalk dünyanın en büyük “marka”sı ve “efsane”si olmuş bir gruba böylesi yargıda bulun, olacak iş mi bu canım.
Queen, hem bir “marka” hem de “efsane”. Bu yüzden herkes tarafından biliniyor ve seviliyor. O “marka” ki Queen müziğinin önüne geçmiş vaziyette. Onlar insanların gözünde bir “efsane” ama kulaklarından sildirilmiş, görkemli bir siluet.
70’li yıllarda yaptıkları albümlerle hard rock’ın senfonik yapılı işlerine başarıyla imza atan Oueen, hiç kuşku yoktur ki “dünyanın en iyi rock gruplarından biri” olmayı hak etmiştir. Ancak 80’li yıllar geldiğinde müzikaliteyi popülariteye rehin veren grup, ödülünü “stadyum konserlerinin bir numarası” olarak alacaktı. (Bu stadyum denilen futbol afyonu mabedi müziğin canına mı okudu nedir?) İşte bu dönemden sonra da dört kişiden oluşan Queen gidecek yerine Freddie Mercury ve arkadaşları kalacaktı. Hiçbir gruba nasip olmayacak şekilde kurulduğu günkü kadrosunu koruyabilen dört insana gösterilecek reva mıydı bu?
80’lere kadar olan süreçte yüzyılın en muhteşem rock albümlerini kotaran Queen, plak kapaklarının üzerine “No Synthesisers!” ibaresi düşecek kadar müziğine katkı maddesi sokmamayı ilke edinecekti. Sonraki yıllarda onlar bu ilkeyi yerle bir etse de bir, iki travmadan sonra onların güzelliklerine yeniden ulaşabilecektik.
O 1975 tarihli “Bohemian Rhapsody” ve 1976 tarihli “A Day At The Races” albümlerinde yakalanan opera düzenindeki rock anlayışları unutulmazlar arasındaydı. Hele sırasına göre numara ile adlandırılan ilk albümlerinde yaptıkları sert müzik, hard rock’tan heavy’e göz kırpacak kadar ilericilik taşıyordu. İşte Queen’in “marka” olması ve Freddie’nin ölümünden sonra oluşan “efsane” durumu bütün bu güzellikleri yasaklarcasına yok edecekti. Sadece onları mı? Ne acıdır ki Freddie Mercury’nin sesinin güzelliğini de unutturacaktı. Artık kaç kişi onun piyanist yanını bilir acaba. O artık sadece AIDS’ten ölen adam olarak biliniyor.
Dört kişi...
Evet Freddie Mercury vokal olarak çok önemli bir isimdi ama Queen’i muhteşem yapan dört kişi birlikteliğiyle. O tarihe malolmuş albümlerinde bazı parçalarda Brain May’in de tek başına vokal görevini üstlendiğini görürüz. Gene aynı şekilde bütün elemanların da vokal yapabilme yeteneği kuvvetlidir. Bunun en güzel örneğini de “Bohemian Rhapsody”deki opera korosunda diğer üç elemanın olmasıyla daha iyi anlayabiliriz.
“Queen + Paul Rodgers”ın yeni çalışmalarının yer aldığı ilk stüdyo albümü “Cosmos Rock”ı dinlerken aklıma bunlar geldi. Yukarda yazdıklarım sırf bu albümle vucut bulmadı, yıllar içinde birike birike geldi. “A! Queen mi! Çok severim” deyip sonrasında “Queen = Freddie Mercury” anlayışını sunanları görmenin verdiği bunaltıydı bunlar. Tabii bir de buna “We will Rock You” sevgisini eklemem gerekir. Onlarca klasik ortaya çıkarabilmiş olan gruptan sadece hatırlanan bu parça bugün futbolun aptal bir tezahuratına dönüşmüş durumda.
Yeni şeyler söyleyen iki parça
Queen’in vokal arayışları sonucu Paul Rodgers’ın bulunması beni çok sevindirmişti. Aslında sevinmeme neden olan Queen’in gitaristi Brain May ile tutkunu olduğum 70’lerin rock grubu Free ve Bad Company’nin vokali olan Paul Rodgers’ın bir araya gelmesiydi. Bu sevinçten bir süre sonra Rodgers’ın Queen ile alakasını bulmaya çalıştım. Hele ki topluma haklı olarak nükseden Freddie Mercury’nin yerini doldurması düşüncesine de pek uymuyordu. Zira ikisi de ses olarak ayrı mahallelerin çocuklarıydı. Freddie ne kadar operatik bir vokalse, Paul Rodgers ise bluesla beslenen bir rock vokaliydi. Rodgers’ın 1993’de yaptığı “Muddy Water Blues” albümü de bunun net hale geldiği nefis bir çalışmaydı da. Bu seçimin Mercury’nin yerine bir vokal bulma uğraşı olmadığını belirtmek için matematik çözüm oldu ve “Queen + Paul Rodgers” halini aldılar. Böylece Queen’li günlerin anılmasının yanı sıra ufaktan da Free ve Bad Company klasikleri de yamalanarak konser turnesine çıktılar. Şimdi de bu birleşimin ilk meyvesi olan “Cosmos Rock” ile yüz yüzeyiz.
Albümle aynı adı taşıyan rock’n roll bir parçayla açılan “Cosmos Rock”, 14 parçadan oluşuyor. İlk parçanın coşkulu etkisiyle yepyeni bir şey yapılır umuduyla ikinci parça olan “Time To Shine”a geçiyoruz. Fakat birden bire Freddie’nin hayaletiyle irkiliyoruz. Albümün ilk single’ı olan “C-lebrity” için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Bu birliktelik hep eski verilerle kurtarılmaya çalışılmış gibi. Kimi zamanda Paul Rodgers’ın eski gruplarının etkisi hakim. “Still Burnin”, “Through The Night” de Paul’un Bad Company dönemini hatırlarken, “Warboys” gibi parçalarda da Free günlerine göz kırpmışlar. Kimi zamanda 70’leri ya da 80’lerin heavysini anımsatan örneklere rastlıyoruz. “We Believe”de 80’lerin soundu sıradanlıkla sunulurken “Call Me” ve “Small” ile 70’lerin havası başarılı bir şekilde yakalanmış. Albümde “Voodoo” ve “Surf’s Up… School’s Ou!” adlı iki parçayı diğerlerinden ayrı tutuyorum. Ancak bu iki parça yeni bir şeyler söylüyor ama Queen + Paul Rodgers değil olsa olsa “May, Taylor, Rodgers Trio”nun parçası olabilirdi. Yapılacak en doğru olanı da buydu gibi geliyor bana. Çünkü Queen + Rodgers birleşimi eski güzel günlere pek bir şey katmıyor ve hiçbir tarafı da mutlu edeceğe benzemiyor ama bu iki parça ki özellikle “Voodoo” bu üç kişinin bir araya gelmesine bir anlam verebilmiş. Albümü değil ama bu parçayı herkese tavsiye ediyorum.
“Cosmos Rock”ta dikkat çekici olan bir yan da Brain May’in gitar sololarının azalmasının verdiği rahatsızlık olsa gerek. Ne Queen ne de 70’li yılların Free’sinin doyumuna ulaşabiliyoruz. Belki de en doğru kararı bu matematik toplama işaretli birleşmenin olduğu günlerde basçı John Deacon gruptan ayrılarak verdi. Queen tarihteki yerine bırakılarak Taylor, May, Rodgers üçlüsü kurulabilirdi ve bu çok keyif verici de olabilirdi. Bu üç insanın birleşmesi bu saatten sonra ne Queen ne Free ne de Bad Company olabilir. Bunu her üç grubu ve üç insanı seven biri olarak söylüyorum.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt