"Özdemir, duruşmalardan vareste tutulacak"

Ergenekon davasının 18. oturumunda çapraz sorgusu yapılan tutuklu sanık, SESAR Başkanı İsmail Yıldız, AKP'li milletvekillerini fişleme niteliğindeki belgeyi, AKP yöneticilerinin verdiğini ileri sürdü. Yıldız, Ankara'da ABD diplomatlarıyla AKP Genel Sekreteri İdris Naim Şahin'i görüştürdüğünü iddia etti. Çapraz sorgusu sırasında rahatsızlığı nedeniyle fenalaşan Ayşe Asuman Özdemir'in duruşmalardan vareste tutulmasına karar verildi. Duruşma, yarın saat 09:30'a ertelendi.

Yayınlanma: 24.11.2008 - 08:24
Abone Ol google-news

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Cezaevi'ndeki duruşma salonunda görülen davaya sanıkların sorgu ve savunmalarıyla devam ediliyor. Tutuklu sanık İsmail Yıldız'ın avukatı Dursun Yassıkaya, müvekkilli hakkında yazıları nedeniyle 60'a yakın dava açıldığını, üçünün Yargıtay'da olduğunu belirtti. Yıldız'ın Ankara'da yargılanmasına neden olan yazılarının bu davaya da konu edildiğini söyleyen Yassıkaya, "Acaba idda makamı duygularından arınmış mıdır? Bu soruşturma ne kadar adildir? İnsanlara anayasal görevlerini anlatmanın neresi suçtur?" diye sordu. Bu davanın siyasi bir dava olduğunu, müvekkilinin neyle suçlandığını bilmediğini ifade ederek, "Müvekkilim 17 ayını cezaevinde geçirdi. Eşinin halime olduğunu içerde öğrendi. İddia edilen gizli belgelerin ne olduğunu öğrendikten sonra savunma yapmak istiyoruz" dedi. Tutuklu sanık İsmail Yıldız, geçen oturumdaki açıklamalarının bazı medya organlarında yanlış yorumlandığını belirterek, Aydın Doğan ile iş görüşmesi yapmasına karşın danışmanlık hizmeti vermediğini ifade etti. Gözaltına alınırken bilgisayarının kopyasının kendisine verilmediğini söyleyen Yıldız, "Benim hiç görmediğim ama bilgisayarımdan çıktığı söylenen belgeler var. Bunları kabul etmiyorum. Mesela Özel Kuvveler Komutanlığı'na ait sunumlar..." dedi.

 

Avukatı sorulara tepki gösterdi

Yıldız, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in kod adı kullanıp kullanmadığı yönündeki sorusuna "hayır" yanıtını verdi. Bunun üzerine Savcı Pekgüzel, sanık Kemal Şahin'in Yıldız aleyhine verdiği ifadeyi okuyarak, "Kod adı kullandığınızı kendinizi derin devlet olarak tanıttığınızı söylüyor" dedi. Bu ifadede yanılgı olduğunu söyleyen Yıldız, "Ben prestiji belli olan bir araştırma şirketini yönetiyorum. Böyle şeylere ihtiyacım olamaz. Büroma geldiklerinde yanımda mülkiye baş müfettişi ve eski olağanüstü hal valisi vardı " dedi. Savcının Kemal Şahin, Mehmet Murat Yücel ve Feridun Refik Nuhoğlu'nun da aynı yönde ifade verdiğini söylemesi üzerine Yıldız, "Bunlar arkadaş" dedi. Yıldız'ın avukatı Dursun Yassıkaya söz alarak "İddia makamının soru sorarken yorum yapması yasal değil. Evet hayır şeklinde yanıtlacak şekilde sorulmasını istiyoruz " dedi.

 

"İdris Naim Şahin ile ABD temsilcilerini görüştürdüm"

Ergenekon soruşturması şüphelisi emekli tuğgeneral Levent Ersöz'ü tanıdığını, kendisini makamına çağırdığı için gidip görüştüğünü anlatan Yıldız, "Emekli olduktan sonra da bir ya da iki kez büroma geldi. Birtakım şahıslarla ilgili ve Siyasi Ekonomik Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi (SESAR) nedir diye sordu. Bunlar devletin rutin işleyişleridir. Ankara'da bu tip bir iş yaptıktan sonra tanınmamanız mümkün değildir" diye konuştu. Kendisinde, İran ve Irak'la ilgili devletin çok gizli belgelerinin bulunmasının amacı sorulunca Yıldız, "Ben bu belgelerden haberdar değilim" dedi. Mahkeme başkanı da delillerin sonra tartışılacağını anımsattı. Yıldız, "Görüştüğünüz yabancı devlet temsilcileri kimdir? Hangi tarihte ne amaçla görüştünüz" yönündeki sorulara karşılık, ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı John Kunstadter ve Büyükelçi Eric Edelman ile görüştüğünü söyledi. Yıldız, "Kunstadter, 'AKP ile ciddi sorun yaşıyoruz, görüşemiyoruz' dedi. Bu nedenle görüşmeye tanıdığım olan İdris Naim Şahin'i de çağırdım. Toplantıda Türk Amerikan ilişkileri konuşuldu" dedi. Görüşmenin suç oluşturmayacağını savunan Yıldız, Cüneyd Zapsu'nun da kamusal görevi olmamasına karşın danışman olarak bu tür bir çok görüşme yaptığını söyledi.

 

Yabancılarla belge alış verişim yok

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın, "Aralamarda ele geçen ve iki devlet arasında savaşa neden olabilecek olan gizli belgeler sizde ne arıyor? Yabancı devlet temsilcileri ile de görüştüğünüzü söylediniz" deyince Yıldız, "Ele geçirilen belgeler, Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki Akbil soruşturmasının belgeleri. Ben o belgeleri mahkemeye sunmadım ve internette yayınlamadım. Kendi ofisimde bir ülke büyük elçiliği üst düzey görevlisi tarafından tehdit edildiğini söyledim. Üniter yapıyı, anayasal düzeni savundum, ılımlı islamı reddettim. Belge alış verişim olsaydı mahkeme huzurunda olmazdım" diye konuştu.

 

"Fişlemeyi bilirkişi bilir"

Savcı Taşkın'ın Yıldız'a AKP'li milletvekili ve bakanları fişleme niteliğindeki belgeyi hangi kurum adına hazırladığını sorması, Yıldız'ın avukatının tepkisine neden oldu. Avukat Yassıkaya, "Bu bir isnat, soru değil. Fişleme olup olmadığını bilirkişi değerlendirebilir" dedi. O belgeyi kendisine AKP'nin verdiğini söyleyen Yıldız, soruya "Benden yorum yapmam istendi. Zaten o tür bir belgeyi SESAR'ın alt yapısının hazırlaması mümkün değil. O bilgileri ancak o milletvekillerinin sicil amiri olan bilebilir" yanıtını verdi. Taşkın da "Bu gibi belgeler parti içi operasyonlarda mı kullanılır " diye sordu. Savcı Taşkın'a "AKP içindeki dengelerden haberiniz var mı" diye soran Yıldız, "Ben o belgeyi 4 tane genel başkan yardımcısından aldım. Ben AKP'nin bağırsaklarını dışarı çıkarmak için huzurunuzda bulunmuyorum. O dosya AKP'li milletvekillerinin analiz edildiği dosyadır. Ancak o milletvekillerinin sicil amiri olan genel başkan danışmanları tarafından bilinir" dedi. Belgenen Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül arasındaki gerginlik sonrası yapılan bir analiz çalışması olarak kendisine verildiğini ileri süren Yıldız, AKP'nin Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Abdullatif Şener yani dört eş genel başkanlık sistemi üzerine kurulduğunu söyledi. Yıldız, "Hangi milletvekilinin, hangi genel başkana yakın olduğu bilgileri, SESAR'ın değil, ilgili partinin ilgi duyduğu bilgilerdir" diyerek, AKP'li yöneticilere parti içindeki rekabetin bu şekilde resmedilmesinin yanlış olduğunu anlattığını söyledi.

 

Deniz Feneri benzetmesi

Parti içi dedikoduların, Ankara'daki sohbetlerin suç isnadı olamayacağını söyleyen Yıldız, "Benim işim bu. Partilere üst düzey danışmanlık hizmeti veriyorum. Bundan para kazanıyorum. Ankara'daki siyaseti İstanbul'dan anlamak mümkün değil. Bu soruşturma Ankara'ya gitseydi dava açılmazdı" diye konuştu. Hükümet üzerine gitmenin her zaman halkı silahlı isyana tahrik olmayacağını ifade eden Yıldız, şöyle devam etti:
"Canı yanan eşek atı geçermiş. Burda canı yanan biziz. Hükümetin icraatları bizi etkiler. Hakaret kastı ile iktidara yüklenmedim. Düşünce kuruluşları Deniz Feneri gibidir. Devletim ve milletimin karaya oturmaması için yapması gerekenleri ortaya koydum."

 

Özdemir hastanelik oldu

Karaciğer rahatsızlığı nedeniyle tutuklu bulunduğu Gebze Cezaevi'nden Temmuz ayında tahliye edilen Ayşe Asuman Özdemir, raporlu olduğu halde, tutuklu sanık Gazi Güder'in avukatı Özbay Demirel'in talebinin mahkemece kabul edilmesinin ardından dün ilk kez duruşmaya geldi. Özdemir'in avukatı Zeki Hacı İbrahimoğlu, müvekkilinin polis tarafından sürekli duruşmaya gelmesi için evinde ve telefonda rahatsız edildiğini belirterek, "Doktor kesinlikle götürmeyi dedi. Hatta orada ölebilir dedi. Karaciğer nakli bekliyor. Belki bir hafta sonra ameliyat olacak. Aldığı ilaçlar nedeniyle algılamada sorun yaşıyor, sesi de kısık. Hata yapabilir ve hatırlamayabilir" dedi. Kimlik tespiti yapılan Özdemir, "fısıltı" gibi çıkan çok kısık bir sesle soruları yanıtladı.

Konuşanları güçlükle anladığı gözlenen Özdemir'e mahkeme başkanı, "örgüt üyeliği", "kişisel verileri kaydetme" ve "adil yargılamayı etkileme" ile suçlandığını anımsattı. Özdemir ise "İki avukatım dün akşam geldi. Suçlamaları söyledi. Benim kod adım yok. Ben Çerkezim. 'Tammade' Çerkesçe yol gösteren demektir. İddianamede maid diye İngilizce yazılmış" dedi. Özdemir, mahkeme Başkanı Köksal Şengün tarafından okunan 2 sayfalık yazılı savunmasında, hakkındaki suçlamaları reddetti. İddianamede yer alan, Behiç Gürcihan ve Gazi Güder ile bazı kişiler hakkında yaptığı yazışmaların dedikodu olduğunu söyleyen Özdemir, "Terör örgütlerini hepsini lanetliyorum. Terörist demek eşittir vatan haini demektir. Terörün her türlüsüne karşıyım. Bütün hayatım göz önündedir, hiçbir gizlim saklım yoktur" dedi. Çapraz sorgu sırasında fenalaşan Özdemir duruşma salonundan çıkarıldı, İlk müdahalesi, duruşma salonunun önüne getirilen ambulansta yapılan Özdemir daha sonra Silivri Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.

Ayşe Asuman Özdemir'e  öğleden sonra da nöbetçi ağır ceza mahkemesindeki ifadesi okundu. Yine kısık sesler verdiği ifadede Gazi Güder'e gönderdiği mailleri Kuddusi Okkır'a gönderdiğini bilmediğini, aralarında kalmasını istediğini söylediğini anlattı. Özdemir, Başkan Şengün'ün sorusu üzerine "altında imzam olan her şeyi kabul ediyorum" dedi. Türkçesinin çok güzel olduğunu ancak ilaçların nedeniyle konuşmasını toparlayamadığını söyleyen Özdemir "Ben terörist değilim" dedi. Özdemir eline başına koyarak güç toplamaya çalışırken avukatı sorgunun bitirilmesini istedi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel ise, Özdemir'in konuşulanları anlayabilecek durumda olduğunu görüldüğünü söyleyerek soru sormak istedi. Özdemir, sorular üzerine Behiç Gürcihan'ın "çok sevdiği bir çocuk" olduğunu söyleyerek, bazı kişiler hakkındaki e-maillerinin "paparazzi dedikodusu" olduğunu söyledi. 


Babam siyasi polis


Özdemir, Savcı Pekgüzel'in "Kemal Kerinsiz'in  telefonda konuşurken 'sus konuşma' deyip demediği" sorusunu "evet, dedi" şeklinde yanıtladı. Pekgüzel, Özdemir'in Gazi Güder'e e-mail ile aktardığı Behiç Gürcihan'ın kendisine Kadıköy'de Epsilon Kafe'de otururken Mehmet Zekeriya Öztürk'ü kast ederek  "Atabeyleri satan M.Ö'dür" deyip demediğini sordu. Bu konuyu hatırlamadığını söyleyen Özdemir'e, "Zekeriya Öztürk ben derin devletim" deyip demediğini sordu. Özdemir, Zekeriya Öztürk'ü bir anımadığını ama bir arkadaşının istediği üzerine tanıyanlara sorduğunu anlatarak "Benim babam siyasi polisti. Kürt masasında, Dev-Yol masasında çalıştı. İstihbaratçılar böyle konuşmazlar" dediğini şöyledi. 


Dağlıca değil Çukurca 


Özdemir, söz konusu fotoğrafların Dağlıca değil Çukurca'da çekildiğini, asker bir arkadaşının "Siz İstanbul'da saltanat sürerken biz bu şartlarda askerlik yapıyoruz" anlamında gönderdiğini anlattı.Özdemir, Behiç Gürcihan'ın kendisine Yaşar Büyükanıt hakkında bir belge vermediğini, mailindeki "büyük hanımı ziyaret ettim" ifadesindeki kişinin annesi olduğunu belirtti. 


Savcı Nihat Taşkın soru sormaya başladığı sırada Başkan Şengün Özdemir'in fenalaştığını görmesi üzerine "Yoruldun mu" diye sordu. Özdemir  "Çok yorgunum çok" demesi üzerine kadın görevliler tarafından dışarı çıkarıldı. Özdemir'in avukatı karaciğer nakli için beklediklerini anlatırken Zekeriya Öztürk'ün vekili Yaşar Ağsu, müvekkilinin suçlandığını, uygun koşullarda alınmayan ifadenin yok sayılmasını istedi. Başkan Şengün'ün "İkaz etmenize gerek yok" demesi üzerine çıkan tartışmayı  duyan Özdemir ağlamaklı sesle "kime diyorlar" diye sormaya başladı. Özdemir, ambülansla önce cezaevi revirine sonra Silivri Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.

Zekeriya Öztürk 'de söz alarak Venedik Taciri oyunundaki "gaddar Yahudi tacir" durumuna düşmek istemediğini belirtirken Özdemir'in kendisini suçlayan ifadeleri olduğuna ancak sağlık durumunun iyi olmaması nedeniyle mahkemede verdiği ifadenin yok sayılmasını istedi. Kemal Kerinçsiz de kendisinin suçladığına dikkat çekerken Gazi Güder'in vekili avukat Özbay Demirel ise müvekkilinin Özdemir'in ifadeleri nedeniyle tutuklu bulunduğunu belirterek tahliyesini talep etti.  


Karşı devrim iftiranamesi



Daha sonra savunması için kürsüye çağrılan sanık Ergun Poyraz, Ergenekon iddianamesini "2500 sayfa olan karşı devrim iftiranameleri" şeklinde niteleyerek söze başladı. Tutuklanmadan önce 2002 yılından bu yana Ankara Emniyet Müdürlüğü ve jandarma görevlileri tarafından korunduğunu anlatarak "24 saatinin her dakikası kayıt altında olan bir yazar olarak bunca suçu nasıl işledim" diye sordu.

Savcıların ilgili kurumlardan gerekli evrakı bulabileceğini söyleyen Poyraz "Bunu bildikleri halde uyduruk kağıtları 2.cumhuriyetçi, dinci, Fethullahçı, besleme ve yandaş basına  servis ederek adeta başlatılan linç kampanyasının kaynağı olmuşlardır" dedi.

"Örgüt üyeliği"
suçlamalarını ret ederken "Tayyip Erdoğan gibi eli kanlı terör örgütü İBDA-C'ye tebrik kartı mı gönderdim" diye soran  Poyraz, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın İBDA-C terör örgütünün yayın organı olduğun öne sürülen Taraf Dergisi'nin arka sayfasına Al-Baraka'nın ilanını verererek destek olduğunu iddia etti. 


Ak şeriat

Savcıların kendisini "Hizbullah ile de işbirliği yaptığı iddia edilen sanal bir örgütün" üyesi olmakla suçlanığını belirten Poyraz "CIA Ortadoğu ve Türkiye Masası Şelerinden Morton Abromowitz'in kanatları altında faaliyet gösteren seyyar vaiz Fethullah Gülen gibi ele kanlı terör örgütü Hizbullah'a övgüler düzüp, onları teşvik, tahrik mi ettim" diye konuştu Savunmasında bu iddialarına bazı konuşma ve kaynaklardan alıntılar yaparak örnekler sunan Poyraz "Tayyip ve türevleri gibi yenilenme diye Ak şeriatı mı kamufle ettim" dedi.

Fethullah Gülen'in "bizim çalışmalarımızdan rahatsızlık duyanlar şeytanlardır" sözlerinin ardından Necip Hablemitoğlunu ve daha sonra emekli binbaşı İhsan Güven'in eşiyle birlikte öldürüldüğünü ileri süren Poyraz, Gülen'in istihbarat birimleriyle ilişkilerini sorgulayan cemaatin finansörü kuyumcu Sadettin Çetin'in öldürüldüğünü anımsattı. 


Çakma savcı 



Recep Tayyip Erdoğan'ın Mustafa Kopuz ortaklığını gizlediğini anlatan Poyraz "Mustafa Kopuz ile beraber ürettiğim sucukların üzerine 'İslami usullere göre üretilmiştir' yazıp insanlarımıza eşek veya at eti mi yedirdim" diye sordu. Poyraz "Çakma savcı Tayyip " "İmitasyon savcı Tayyip" gibi nitelemelerde bulunan Poyraz, Başbakan Erdoğan'ın dünürü Sadık Albayrak'ın kitabında Kurtuluş Savaşı kahramanlarına hakaretler yağdırdığını öne sürdü.

Taraf Gazetesi'nde Ergenekon operasyonu haberinin 1923'te kuruldu, 2008'de tasfiye ediliyor" başlığıyla verildiğini anlatan Poyraz "CIA'nın gelinlerinin yönetiminde çıkarılan ve Gülen Grubu ile Tayyip'in damadının şirketlerinin reklamları ile desteklenen Tarafa gazetesi yine her gün yaptığı TSK aleyhine yayınlarına bir boyut daha kazandırıyor" diye konuştu.

"Savcılar bana terörist diyorlar, ben Tayyip Erdoğan gibi küresel terörist Gulbettin Hikmetyar'ın dizlerinin dibine mi oturdum" diyen Poyraz tutuklanmasına "İplikçi", "Karanlığın Bekçileri" ve "CIA'nın Ermeni Vaizi" kitaplarının neden olduğunu söyledi. 


Gazeteci Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'nın yanlışlıkla serbest bırakılıp tekrar içeri alındığında kardeşi Adnan Ağca'nın "Başbakan'ın gizli kasası Hasan Yeşildağ" dediğini anlatan Poyraz, Yeşildağ'ın bir dönem Abdullah Çatlı'nın ekibinde olduğunu, daha sonra uyuşturucu işlerini girdiğini ve yabancı istihbarat servislerine çalıştığını söyledi.

SESAR Başkanı İsmail Yıldız ile internet sitesinde yayınladığı bir yazı nedeniyle görüştüğünü anlatan Poyraz, Ümraniye'deki bir gecekonduya çok sayıda bomba sakladığı iddia edilen emekli astsubay Oktay Yıldırım ile yazacağı kitapla ilgili görüştüğünü ifade etti. 


Bölük'ün ölümü

Erbakan'ın da yargılandığı ve Ankara DGM'de görülen davanın temel delilinin kendisini yazdığı "MNP'den FP'ye İhanetin Belgeleri" kitabı olduğuna dikkat çeken Poyraz, Fethullah Gülen hakkında Ankara'da açılan davanın delilleri arasında da kendi yazdığı "Fethullah'ın Gerçek Yüzü" kitabının olduğunu söyledi. Anayasa Mahkemesi'nde görülen AKP'nin kapatılma davasında da "Patlak Ampul" kitabının deliller arasında olduğuğu ifade eden Ergun, Erdoğan'ın kendisini ve eski CHP İstanbul İl Başkanlarından Mehmet Bölük'ü Amerikalılara ve TÜSİAD'a şikayet ettiğini öne sürdü. Poyraz "Tayyip'in İstanbul Belediyesi'ndeki yolsuzluklarını çıkaran El Tayyip" adlı kitabın yazarı Mehmet Bölük bu şikayetlerin ardından şaibeli bir kazada hayatını kaybetti" şeklinde konuştu. 

İddianamenin 682. sayfasında eski Meclis Başkanı Bülent Arınç'a Yahudi, Dışişleri Bakanlığı döneminde Abdullah Gül'e  Ermeni dediği gerekçesiyle halkı hükümete karşı sihallı isyana tahrik ettiğinın yazıldığını anlatan Poyraz, Başbakan Erdoğan'ın Rum ve Gürcü olduğunu nüfus kütükleri ile belgelediğini söyledi. Erdoğan'ın 11 Ağustos 2004'te Gürcistan'da "Ben Gürcüyüm, eşim Arap. Ailemiz Batum'dan göç etmiş bir Gürcü ailesidir" dediğini anlatan Poyraz, Abdulkadir Aksu'nun da nüfus kütüklerine bakıldığında ermeni olduğnunu anlaşıldığını söyledi.


Atatürkçüleri yıktılar

Abdülkadir Aksu'nun 1976 yılında Malatya Emniyet Müdürlüğü yaptığını, 1987 yılında ANAP Diyarbakır Milletvekili olduğunu anlatan Poyraz, 1989'dan 1991'e kadar İçişleri Bakanlığı yaptığını, 2002 yılında yeniden İçişleri Bakanı olduğunu anlattı. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Turan Dursun cinayetlerinin Aksu'nun bakanlığı sırasında gerçekleştirildiğine dikkat çeken Poyraz, şöyle devam etti: "Dün bu şekilde hunharca cinayetlerle amacına ulaşan irtica, bugün Hablemitolğ, İhsan Güven, Hrant Dink ve Malatya suikastı, Danıştay saldırıları gbi olaylarla deşifre olmuş, işledikleri suçları Atatürkçülerin üzerine yıkmaya çalışmışlardır."
 

Poyraz Emniyet ve MİT içindeki Fethullahçı yapılanma hakkında kitap yazan laik cumhuriyetin iç ve dış hasımlarını ortaya çıkardığını söylediği Necip Hablemitoğlu'nun "Emniyet ve MİT içinde yuvalanan Fethullahçı yapılanmanın kalleşçe bir saldırısı"sonunda öldürüldüğünü öne sürdü.

Malatya misyoner ve Hrant Dink cinayetlerinin hep Abdülkadir Aksu'nun bakanlığı döneminde gerçekleştirildiğine dikkat çeken Poyraz "Ülkemde ne kadar siyasal cinayet vrsa onun altında o inanç maskesi takan Fethullakçı yapılanmaya dahil polisler var" dedi.

Yargıtay hakimleriyle görüşüp misyonerler aleyhine oy kullanmaları konusunda telkinlerde bulunduğu iddiasının yüksek yargıya hakaret olduğunu söyleyen Poyraz, "Fethullah Gülen'in yanında, yöresinde ve ardında yetişmiş homoseksüel bir hamam yamağının yalanları, PKK'lıların iftiraları, CIA'nın taşeronu bazı AKP'li ve Fethullakçıların tezgahları ile iftiraname hazırlayan insanlar ancak böyle saçma sapan iddialara sarılırlar" diye konuştu.

Savcıların iddianamede kroki çizilmiş bir kağıt, Abdullah Gül ve Hanefi Avcı'nın fotoğraflarını yan yana getirerek suikast iması yaptıklarını söyleyen Poyraz, krokinin avukatı Hüseyin Buzoğlu'nun bürosunu gösterdiğini söyledi. Poyraz fotoğrafı ise Hürriyet Gazetesi'nden kestiğini, Hanefi Avcı'nın röportajının yanında  Abdullah Gül ve bazı AKP'lilerin katıldığı piknik fotoğrafı yer aldığını ve bu konuyu "Kanla Abdest Alanlar" kitabında ele aldığını anlattarak  şunları söyledi: "Karede yer alan bir emniyet görevlisinin bu davanın tanığı olması ve diğer birinin Cumhurbaşkanı olması tesadüf müdür? Dicle'nin kıyısıdaki keçiden sorumlu savcıları araştırmaya davet ediyorum."

Kendiside bulunan CD'lerin gizli dokuman içermediğini, polis tarafından bazı eklemeler söyleyen Poyraz, ruhsatsız olarak tutanaklara geçirilen silahının ruhsatının olduğunu belirtti.


JİTEM'den para


İddianamede Savcı Zekeriya Öz ve Emniyet mensuplarının kendisine "JİTEM'den para aldığı iftirasını attıklarını, sahte evrakların Taraf ve hükümet tarafından desteklenen "besleme basın" tarafından yayınlanlandığını belirten  Poyraz, JİTEM'den hiçbir şekilde para almadığını söyledi. Poyraz, avukatı Hüseyin Buzoğlu'nun Jandarma Genel Komutanlığı'na bu konudaki başvurusuna "Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda iddia edilen belgelere rastlanmamıştır" şeklinde yanıt verildiğine dikkat çekti. 
 
 


Cumhuriyet gazetesi avukatına suçlama 


Söz alan tutuklu sanık emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, çapraz sorguda kendisine el bombalarıyla ilgili soru soran gazetemiz avukatlarından Bülent Utku'yu "irticacıları aklamakla" itham etti. Utku'nun kendisi hakkında, 1 Mart 2007'de  şüpheli olarak Danıştay davası dosyasına dahil edilmesi için dilekçe verdiğini yeni öğrendiğini söyleyen Tekin,  "Cumhuriyet'i değil, irticacıların aklanması konusundaki gayretlerinden bunu anlamalıydım. İçi boşaltılmış, hatıra olan, biri savunma, biri taarruz tipi el bombası özelliğini kaybetmiş el bombalarına sarılmasının başka anlamı olamaz. Utku'yu dinci basın da alkışlıyor" diye konuştu. Kendisinin hiç mavi el bombası ile eğitim yaptırmadığını, eğitimde infilak etmeyen bombaların işlemlerini, tahrip uzmanlarının yerine getirdiğini anlatan Tekin, eğitim el bombalarının zimmetli olduğunu ve dışarı çıkarılamayacağını ifade etti. Bürosunda bulunan malzemelerin birinin 1971, diğerinin de 1977 yılında imal edildiğini, Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarıyla uzaktan ve yakından ilgisi olmadığını savunan Tekin, "Gazeteye bomba atan birinin bürosunda el bombası bulundurması eşyanın tabiatına aykırıdır" dedi.  Bu konuyla ilgili, Tuzla Piyade Okulu'ndayken, 1982-1983 yıllarında komutanı olan emekli tuğgeneral Muammer Ünal'ın tanık olarak ifadesine başvurulabileceğini söyleyen Tekin, şöyle konuştu: "Sayın avukat, gazetede yer alan bir karikatürün ardından olayların tetiklenmesine neden olan zihniyeti aklama adına mı yoksa bilmediğim başka saiklerden dolayı mı bunu yapıyor bilmiyorum. Zira o süs bombalarını bu kadar önemseyenler, ülkemiz böyle bir süreçten geçerken, karikatürün atom bombası etkisi yapabileceğinin farkında değiller miydi? "


Ergenekon örgütü önceden suç işledi mi?

Oturumu bugün saat 09.30'a erteleyen mahkeme heyeti, tutuklu  sanık Hikmet Çiçek'in talebini kabul ederek, iddianamede yer alan Karargah Evleri dokumanında geçen isimlerle ilgili Genel Kurmay Başkanlığı'na yazı yazılmasına hükmetti. Veli Küçük'ün, adli emanette bulunan 'Ergenekon' adlı dokumanın aslının, incelemesi için avukatına verilmesi yönündeki isteği de kabul edildi. Ergeneko adlı örgütün 12 Haziran 2007 tarihinden önce işlediği herhangi bir suç olup olmadığı,  Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı'ndan sorulmasına karar verildi.


Poyraz Jandarma'ya sorulacak

Ergün Poyraz'a, Jandarma Genel Komutanlığı'nın açık ve örtülü bütçesinden herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının sorulmasına hükmeden mahkeme, Kemal Kerinçsiz'in isteği üzerine, sanıkların ifadelerinin emniyette kamerayla kayıt altına alınıp alınmadığını soracak. Ayşe Asuman Özdemir'in sorgu ve savunmasının tamamlanmasının sağlığının düzelmesiyle mümkün olacağını belirtilerek, o tarihe dek duruşmalardan vareste tutulmasına hükmedildi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler