Özgürlük simgesi
Gezi Direnişi, dünyadaki ilerici muhalif hareketler için derslerle dolu... Cumhuriyet'in yazı dizisi 'Çapulcular anlatıyor' devam ediyor...
Özgürlük simgesi
Yrd.Doç. Fatih YAŞLI
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
AKP hükümeti, 11 yıllık iktidarı boyunca sadece devletleşmeye çalışmadı, aynı zamanda toplumsal muhalefeti etkisizleştirmek ya da kendi hegemonyasına hizmet eder şekilde dizayn etmek gibi bir amaca da sahip oldu. Ergenekon, KCK, Devrimci Karargâh gibi siyasi davalar aracılığıyla AKP’nin devletleşme ve yeni bir rejim inşa etme stratejisine engel olabileceği düşünülen farklı odaklar etkisiz hale getirildi. İlk 10 yılı boyunca, Cumhuriyet Mitingleri’ni, Tekel direnişini ve Kürt sorunu başlığında zaman zaman yükselen şiddeti saymazsak, AKP’yi gerçek anlamıyla sıkıştıracak bir hadise yaşanmadı ve bu yıllar AKP’nin yükseliş ve zafer yılları olarak kaydedildi. Ancak, 2012’nin sonlarına doğru, AKP’nin yükseliş çağının kapandığına dair güçlü işaretler gelmeye başladı.
Kriz dinamikleri...
2013 yılı ise AKP’nin yükseliş döneminin sona erdiğine dair kesin işaretler sunan bir nitelik taşıdı. Özellikle Suriye meselesinde, Katar’la birlikte sürdürülen Suriye’deki İslamcı terör gruplarını silahlandırma yöntemi ve Suriye’yi işgal etme hedefinin Batı açısından kimi çekincelerle karşılandığı görüldü. Suriye politikasının iflasının en açık göstergesi ise Reyhanlı saldırısında kaybettiğimiz 50’yi aşkın yurttaşımız oldu, bu saldırı geniş halk kitleleri nezdinde de dış politikanın sorgulanmasını beraberinde getirdi.
Kuşkusuz, sözünü ettiğimiz kriz dinamiklerine, insanların gündelik hayatlarına doğrudan müdahale anlamına gelen kürtaj, içki satışına ilişkin düzenleme, İstanbul’un kimi mekânlarında sokakta içki içmenin yasaklanması, kafe ve barların masa ve sandalyelerinin kaldırılması gibi olguları da eklemeliyiz. İnsanlar, özellikle gençler, yıllar süren bir birikimin patlamasını yaşadılar Gezi Direnişi’yle birlikte.
Tarihe tanıklık
Haziran ayı boyunca, dünya toplumsal mücadeleler tarihine geçecek genişlik ve uzunlukta bir direniş sürecine tanıklık ettik. Sokakta çevreciler, eşcinseller, anarşistler, sosyalistler, Aleviler, cumhuriyetçiler, Kürtler, feministler ve her muhalif kesimden insanı gördük. Gasp, hırsızlık, yağma, tecavüz vs’nin hiçbirine rastlamadık ama polis şiddetiyle insanların yaşamlarını yitirmesine ve yaralanmalarına tanıklık ettik.
Gezi’de başlayan ve sonrasında Türkiye’nin bütün şehirlerine yayılan direnişi Türkiye sınırlarını aşacak ve tarihe kaydedilecek bir olay olarak görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu yaşanan deneyimden hem Türkiye’deki toplumsal muhalefet hem de dünyadaki tüm ilerici muhalif hareketler çeşitli dersler çıkaracaklardır ve bu çıkarımlar eşit ve özgür bir dünya mücadelesine ışık tutacaktır.
Korku imparatorluğu Gezi’yle yıkıldı
Gezi Parkı Direnişi’yle Türkiye’de bir dönemin kapandığını belirten tiyatro ve sinema oyuncusu Evin:
* “Fetih 1453” filminde Fatih Sultan Mehmet’i canlandıran tiyatro ve sinema oyuncusu Devrim Evin, İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından, 29 Mayıs’ta gerçekleştirilen “Fetih” kutlamalarına “baş konuk” olarak çağrıldığı halde, bu daveti “Gezi Parkı eyleminde olacağım” diyerek reddettiğinde, bir anda “sosyal medyanın gündemine oturdu”. Ona göre “bir sanatçının böylesine bir sivil harekete katılmaması düşünülemez. Çünkü sanatçı, çağının ışığı, halkının ışığı...” Evin, bu eylemle birlikte Türkiye’de “korku imparatorluğunun yıkıldığını” belirtiyor, gençliğin “gerçek demokrasi istediğini” vurguluyor.
“Kendini politikaya adamışlara baktıkça bu gençlere, bizlere apolitik demem imkânsız” görüşünü dile getiren Evin, gençlerin yıllarca politikayı “karanlık, gereksiz” olarak düşündüğünü ancak kendileri böyle düşündükçe birilerinin “atı alıp Üsküdar’ı geçtiğini” vurguluyor. İşte tam bu noktada gençlerin seslerini yükseltmeye başladığını belirten Evin, gençlerin “muhteşem orantısız zekâlarıyla, iktidarın orantısız şiddetine karşı durarak tüm dünyayı, direnişi görmek istemeyen medyayı dahi kendilerine çekebildiklerini” söylüyor. Evin, “Biz gençler, ağızlarda gevelenmeyen gerçek demokrasiyi istiyoruz. Klişe sözler duymak istemiyoruz” diyor.
‘Ben de polis çocuğuyum ama’
Evin, “Bu direnişle birlikte Türkiye’yi ne bekliyor?” sorusuna ise “35 yaşındayım. Bu topraklarda yetişmiş, yurtiçinde ve yurtdışında sanat üreterek ülkemi temsil etmeye çalışan bir birey olarak diyebilirim ki artık algıda bir devrim olmuştur. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyor.
Evin, kendisinin de bir polis çocuğu olduğunu söylüyor ve ekliyor:
“Ama şimdikilerle benim babamın dönemi arasında müthiş bir fark var. Şimdiki polisler devletin polisi olduklarının ve görevlerinin esasen ne olduğunun farkında değiller herhalde. İtiraz edebilecekleri birçok yerde, amirlerinin her dediğini uygulayan bir yapı içindeler. Oysa bilsinler ki tüm bu sivil direniş aynı zamanda onların hakları ve geleceği için de bir umuttur.”
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu