Politikada Güvenilir ve Tutarlı Olmak...
“Fransız Akademisi” sözlüğünde “Politika” sözcüğü, “Bir devleti yönetme ve diğer devletlerle olan ilişkilerine yön verme sanatına ilişkin her şeyin bilgisidir” tümcesiyle tanımlanmaktadır. Güncel yaşantıda ise aynı sözcük, “Toplumdaki anlaşmazlıkları uzlaşma ile çözümleme yöntemlerinin tümü” olarak benimsenmiştir. Uygun politikaları uygulayarak toplum düzenini sürdürmek görevi ise, başta yönetimler olmak üzere, tüm siyasal-toplumsal kurumlar ve bilinçli bireylerin sorumluluk yüklenmeleriyle başarıya ulaşabilir. Ayrıca çağdaş demokratik toplumlarda, tüm kurumların ve bireylerin karşılıklı güven ve tutarlılık içinde yaşamlarını sürdürebilmeleri için, güçler ayrılığı ilkesini “o olmazsa olmaz” düzeyinde benimsemeleri gerekir.
Yaşadığımız günlerde ülkemizin karşılaştığı sorunların nedeni, çağdaş demokrasinin kaçınılmazları olarak bilinen niteliklerin göz ardı edilmesidir. Yönetsel gücü eline geçirenlerce “güçler ayrılığı” ilkesine uyulmaması yanında, var olan siyasal kurumların giderek güven verici ve tutarlı olma niteliklerini yitirmeleri, kamuoyu yoklamalarında iktidar yanında muhalefetin de güven vermediği sonuçlarını ortaya koymaktadır. Tüm insafsızca karalamalara karşın “Türk ordusu” toplumca en güvenilir kurum olarak benimsenmektedir.
Tutarsızlıklar
Siyasal kurumların güvenilmez nitelik kazanmalarının nedeni, topluma söyledikleri ile eylemleri arasındaki tutarsızlıklardır. Örneğin, güncel yaşantıda milyonlarca insan açlık düzeyinde zorluk çeker, sokaklara dökülürken, rakamsal oyunlarla ekonominin iyi olduğunu belirtme tutarsızlığı güven duygusunun yitirilmesinde en önemli etkenlerden birisidir. Benzer olarak komşularla sorunlarımızı sıfır düzeyine indirgeme atılım ve açılımlarının çözümden çok, sorunlara yeni boyutlar kazandırması da siyasal tutarsızlığın somut kanıtıdır.
Parlamentodaki muhalefet partileri de, güvenilir ve tutarlı olma niteliklerini kaybettikleri için, yıpranan iktidar karşısında bile, kamuoyu yoklamalarında doğal olarak beklenen oy artışını sağlayamamaktadırlar. Demokrasinin savunucusu ve güvencesi olduklarını söyledikleri halde kendi iç yönetimlerinde diktatörce davranan, en haklı eleştirileri bile susturanlar bu güvensizliğin sorumlularıdırlar. Özgürlüğü, grup toplantılarında şakşakçılarına monolog çekip alkış almaktan ibaret sananlara kim güven duyabilir? Basında sıkça yazılan oyunlarla yandaş delegeleri saptayıp değişmez-buyurgan genel başkanlıklarını sürdürenler, milli irade yutturmacasıyla toplumu aldatıp, gerek parlamentoda gerekse yerel yönetimlerde yandaşlarını seçtirerek işbirlikçi ekipler kuranlar, güvenilir ve tutarlı olduklarına kimleri inandırabilirler?
Genel başkanların isteklerine göre seçilenlerin topluma milli iradenin temsilcileri gibi sunularak, bu kadrolarla “anayasa”nın değiştirilmeye çalışıldığı bir ortamda hiçbir siyasal kurumun güvenilir olamayacağını unutmamak gerekir.
Ülkemiz sorunlarının “sosyoekonomik” boyutların ötesinde, “ulusal devlet”in varlığını sürdürebilme ya da parçalanma konumuna geldiği günümüzde, yurtsever aydınların tüm bu gerçekleri dile getirerek toplumu uyarmaları ve güç birliği oluşturmaları kaçınılmazdır. Bu aşamada küçük ayrıntıların tartışılmasıyla güç ve zaman kaybına neden olmanın bedeli ulusal onur ve özgürlüğümüzün yitirilmesi olacaktır.
Seçimlerin öne alınması
En geç yaklaşık bir buçuk yıl içinde yapılacak seçimlerin gerçek milli iradeyi yansıtabilmesi için siyasal partiler ve seçim yasalarının değiştirilerek genel başkan bağımlı, boynu bükük milletvekilliğinin önlenmesi siyasal tiran yaratan bugünkü koşulları önleyebilir. Bu istek gerçekleştirilemezse de, yurtsever aydınların en olumsuz koşulların olacağını varsayarak toplumu sürekli uyarmaları, geçmişte umut tacirliğinden başka bir şey yapmayıp gerçekleri saptıranların halk kitlelerine tanıtılmasında etkin olmaları kaçınılmazdır.
Seçimlere günümüzdeki yasalar ve aldatarak oy alma yöntemleriyle girildiğinde alınacak sonuçların fazla değişebileceğini beklemek gerçekçi olmayacaktır. Parlamentoda bugün de var olan partilerin biraz değişen sayılarla da olsa varlıklarını sürdürmeleri olası görülmektedir.
Seçimlere kadar olan dönemde bugünkü iktidar ve muhalefet partilerinin daha da güven kaybetmeleri parlamento dışındaki partilerin sürpriz yapma olasılığını arttıracaktır. Bugün olanlardan başka partilerin de parlamentoya girmesi koalisyonların oluşmasına yol açacaktır.
Parlamento dışındaki partilerin liderlerinden Sayın Cindoruk güvenilir hukuk adamı kimliğine uygun, güven veren kişilerle oluşturacağı kadrolarla toplumun tüm kesimlerinden oy alarak sürpriz yapabilir. Sayın Pamukoğlu da asker kişiliği ve tok sözlülüğünün etkilediği genç kesimlerden oy alarak verdiği umutların karşılığını görebilir. Giderek bilinçlendiği izlenimini veren toplumumuzun politikayı siyasal işportacılık gibi görenlere kanmaması gerekir.
Tüm halk kesimleri giderek artan oranda zorlaşan yaşam koşullarının verdiği bilinç- lenme ile tutarlı ve güven veren siyasal kurum ve politikacıların özlemini çekmektedir. Ülkemizin devrim yıllarından beri özlemini çektiği, büyük düşünür Çiçero’nun ideal liderde bulunması gereken özellikler olarak tanımladığı, “Ne aldatır, ne aldanır” ( Nec fallit, nec fallitur) nitelikte olan siyasal kadrolara gereksinimi vardır.
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu