Sahte Soykırım Gündemi
Atatürk; “Ermeniler, emperyalizmin şımarık çocuğudur” der. Gerçekten de tarihsel süreç, Ermeni siyasal politikalarının emperyal eylemselliklerle özdeşleşerek ortaya çıktığını göstermektedir. Lozan’da İnönü’den yurt istedikten sonra bu talebi sert bir azarla geri çevrilen Norodunkyan’ın, Osmanlı’ya Balkan Savaşı’nı yitirten Dışişleri Bakanı olduğu da anımsanmalıdır.
“93 Harbi” denilen dönem, Osmanlı coğrafyasının perişan edildiği bir tarihsel devredir. Birinci Meşrutiyet’in ilan edildiği zamana rastlayan 1877 Osmanlı Rus Savaşı, kötü bir strateji uygulayan Osmanlı’nın yenilgisiyle sonuçlanmıştır. “Osmanlı Mebusan Meclisi”, azınlıkların çoğunluk olduğu biçimde kurulmuş, Türk kökenli milletvekilleri etkisiz kalmışlardır. Meclis, savaş yönetiminde de ağırlıklı olunca her alanda karmaşık bir yapı ortaya çıkmıştır. Ordu da aynı yönetsel karmaşadan payını almıştır. Balkanlar’dan Kafkasya’ya kadar on binlerin Anadolu’ya göçü başlamıştır. İkinci büyük göç, 1912 Balkan Savaşı sonrası olacaktır.
Tarihsel irdeleme
1877 savaşı başlayınca o zamana değin Osmanlılarca baş tacı edilerek; “Milleti sadıka” sıfatıyla tanımlanan Ermeni azınlığın önceleri içtenlik taşımayan aldatıcı desteği görülür. Savaş bozgunuyla birlikte Osmanlı’nın Ermeni kökenli yurttaşları, Rus Çarlık saldırısının düşünsel ve eylemli çoğunluk yandaşı olurlar. Artık, “Taşnak” ve “Hınçak” sıfatları altında siyasallaşan Ermeni çetecilikleri birbirini izleyecektir. 1895 yılında başkent İstanbul’da ayaklanarak halka silah çekilir. Saldırı önlenince de esaslı bir yaygara koparılarak, dünya kamuoyunda mağdur konuma geçilir. Ermeni kalkışmasının ardında emperyalizmin koruyuculuğu vardır. Ermeniler lehine protestoda bulunan Britanya Elçisi’ni dinledikten sonra onu yanına alarak bir salona geçen Osmanlı Devlet Başkanı II. Abdülhamit’in; “İşte Türklerin silahları sadece değnekler. İşte İngiliz damgalı silahlar, onlar Ermenilerin saldırı aletleridir” demesi çarpıcı tarihsel gerçektir.
Birinci Dünya Savaşı’nda içlerinde yaşadıkları yurdu arkadan vurmaya kalkışan Ermeni faşizminin toplu davranışını, uluslararası hukukta yeri bilinen tehcir yöntemiyle etkisizleştirmenin soykırımcılıkla ilgisi nedir?
Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı sırasında Gabriel Norodunkyan adlı Ermeniyi Dışişleri Bakanı yapar. Bakanın ilk işi Osmanlı hükümetini etkileyerek Balkanlar’daki 120 alay gücündeki ordu grubunu terhis ettirmektir. “Balkanlar’dan imanım kadar eminim” sözü hain bakanındır. Sonuç, Balkan bozgunudur. Ermeni kökenli eski bakan, yıllar sonraki Lozan Konferansı sırasında Anadolu İhtilali’nin Dışişleri Bakanı ve Başdelegesi İsmet İnönü’den Ermenilere Anadolu’da yurt isteyecek ve sert bir azar işiterek geri çevrilecektir.
Atatürk, Ermenileri “emperyalizmin şımarık çocuğu” olarak niteler. Gerçekten de tarihsel süreç, Ermeni siyasal politikalarının emperyalizmin hemen yanı başında yer aldığını göstermektedir.
1970’li yıllarda bu kez Ermeni “Taşnak” ve “Hınçak” partilerinin terör kolu olarak “Asala” adlı örgüt ortaya çıkacaktır. Türkiye’nin elçi ve konsolosluk görevlileri saldırılara uğrayacaklardır. Ermeni faşizminin, Azerbaycan’ın “Dağlık Karabağ” bölgesindeki soykırımı, yakın tarihin sürekli anımsanması gereken olaylarındandır.
ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde maddesel etki sahibi olan ve Hıristiyanlık kozunu kullanan Ermeniler lobiler oluşturmaktadırlar. Sahte Ermeni soykırım savları, çeşitli parlamentolarda bu açıdan üst üste tanınarak, geçmektedir. Gündemde olan son olay, ABD Temsilciler Meclisi’ndeki komite oylamasıdır. Kızılderili katliamlarıyla anılan bir geçmiş, karanlık lobilerle özdeşleşerek sahte soykırım savlarına destek vermiştir.
Demokratik kitle örgütleri, sendikalar, beş siyasal partinin mensupları, bilim adamları, basın-yayın organları beraberce ve kendi olanaklarıyla Lozan’a, Berlin’e gitmişlerdir. Yüzlerce insan, ücretlerini taksitle ödedikleri seyahatleri sırasında; Lozan’da, Misak-ı Milli’yi savunmuşlar, Berlin’de ise Ermeni propagandaları yanlısı parlamento kararlarını protesto etmişlerdir.
Tarihsel belgeler
Faşizmin Avrupa’da, siyonizmin ise Ortadoğu’daki soykırımları, Afrika ve Asya’yı yıllarca sömürgeleştiren emperyalizmin potasındaki insanlık suçlarıyla birlikte teşhir edilmiştir. Türk ulusunun masumiyeti özenle belirtilmiştir. “Helen megali idea”sının hedefi KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş da sürekli yanımızda olarak bizlere güç vermiştir. Gerçeğe dayalı tarihsel belgeler, söz ve davranışlarda rehber olmuştur.
Ağrı Dağı’nı devlet amblemi yapan, Türkiye aleyhine sınır anlaşmazlığı çıkartan, hınçlarını diplomasi perdesiyle saklayan Ermeni siyasetleri, insani içtenlikten yoksundur. Soykırım sahte savlarının adresi; Ermenistan’ın bitmeyen kinidir.
Dış dünyayı tahrik etmesidir. Çünkü emperyalizm, ardındaki güçlü destektir. Önce Ermenistan kendine gelmelidir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan ilk Ermeni devletinin Başbakanı Kaçaznuni’nin bir özeleştiri niteliğindeki değerli yapıtını tüm Ermeni lobisi şimdilerde okumalıdır.
Eğer emperyalist “düvel-i muazzama”nın öngörüleriyle tek taraflı olarak Ermenistan’a ödünler verilirse, bu aymazlık ve sapkınlığın sonucu, Türk ulusunun varlıksal onuruna doğrudan yönelecektir.
Ertuğrul Kazancı Eğitimci/Hukukçu
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu