Savcıların sorusu tepkiye neden oldu

Ergenekon davasında, tutuklu sanık Sakarya Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Emin Gürses'e savcıların yönelttiği sorular, sanıkların ve avukatların tepkisine neden oldu. Mahkeme başkanının İşçi Partisi (İP) Genel Sekreteri Nusret Senem'i salondan çıkarması üzerine tüm İP'li sanıkları salonu terk etti.

Yayınlanma: 06.01.2009 - 08:08
Abone Ol google-news

Ergenekon davasının 37. oturumunda Doç. Dr. Emin Gürses'in çapraz sorgusu yapıldı. Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın'ın sorusu üzerine İP'e üye olmadığını belirten Gürses, "İnşallah olur. Türkiye'de parti üyeliğim olmadı. İngiltere'de İP Gençlik Kollarına üyelik yaptım" dedi. Taşkın, aramalarda evinde ele geçirilen Doğu Perinçek'in kitle çalışması raporunu sorduğu sırada ayağa kalkan Perinçek, "İP yasadışı bir örgüt mü?" diye bağırdı.

Perinçek'in avukatları da savcının bu sorularına tepki göstererek, "Burada yargılanan İP midir? Partinin ve Perinçek'in kamuoyuna açıklanmış faaliyetleri gizli örgütmüş gibi ima ediliyor" dediler. Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz, "Burası engizisyon mahkemesi mi? Savcıların şimdiye dek sorduğu bütün soruları kast ediyoruz. Niyet sorgulaması yapıyorlar. Burada çizme aşılıyor. Anayasal güvence altında olan parti çalışmalarının bu şekilde sorgulanmasını kabul etmiyoruz" dedi. Tartışmalar devam ederken Gürses, İP'te yasal bir görevinin olmadığını, görev verilirse kabul edeceğini söyledi.

Savcı Taşkın Gürses'e, gazeteci Devrim Sevimay ile Vatan gazetesinde yaptığı röportajı anımsatarak, "Hrant Dink'i kim uyardı? Bu bilgileri neye dayalı söylüyorsunuz" dedi. Söz konusu röportajın olduğu gazeteyi mahkeme heyetine gösteren Gürses, "Burada hepsi yazılmış. Bunları televizyonda da söylemiştim. Ya gazete takip etmiyorsunuz ya da Emin Gürses'i siz ciddiye almıyorsunuz" dedi. Bu soruya Gürses'in avukatı Filiz Esen, yargılamayla ilgisi bulunmadığı gerekçesiyle itiraz etti. Savcı Taşkın, Gürses'in Necip Hablemitoğlu ile ilgili soruları da avukatların itirazına neden oldu. Mahkeme Heyeti Bakanı Köksal Şengün de, "Savcı bey olayımızla ilgili değil" dedi.

Savcı Taşkın'ın bu konunun Kemal Kerinçsiz ve Sevgi Erenerol arasındaki telefon görüşmelerinde geçtiğini söylemesi üzerine Başkan Şengün, "Sayın Savcı, yargılama iddianamedeki sevk maddeleriyle sınırlı. O beyanlar ayrı bir tahkikatın konusu olabilir. O tahkikatta gündeme getirilir" dedi.
 

İP'liler salonu terk etti

Savcı Taşkın sırasıyla Gürses'e Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Hasan Atilla Uğur, Sinan Aygün, Durmuş Ali Özoğlu'nu tanıyıp tanımadığını sordu. Gürses de, bu sorulara hayır yanıtını verdi. Bu sırada sanıklar, "Bu davayla ne ilgisi var. Burada kovuşturma mı, soruşturma mı yapılıyor" diye tepki gösterdi.

Tutuklu sanık İP Genel Sekreteri Nusret Senem, "Herkes haddini bilsin" diye bağırdı. Mahkeme Başkanı'nın müdahalesi üzerine Senem, savcıları kast ederek "Yüzüme öyle bakamaz. Bakarsa konuşurum. Bana öyle bakanın haddini bildiririm" dedi. Başkan Şengün de Senem'in salonu terk etmesini istedi. Senem dışarı çıkarken Doğu Perinçek'in de aralarında bulunduğu İP'li sanıklar ile Erol Ölmez duruşma salonunu terk etti.
 

"Danıştay konusunda uyardım"

Savcı Nihat Taşkın, "Alparslan Arslan'ın bahsettiği Salih Kurter, Bulgaristan'a gidilmesi ve para mevzularıyla ilgili ne biliyorsunuz" sorusuna Gürses, şu açıklamayı yaptı:

"Bunları televizyona çıktım, açıkladım. Savcıları uyardım. Şu hattı takip edin diye. Avukatım bana söylemişti. Saldırının arkasında türban meselesi değil, 10 milyar dolarlık yatırımın yasadışı bulunup danıştayda iptal edilmesi yatıyor dedim. Bilgi verdim kendi görevimi yaptım. Tetikçilerin ötesine bakın diye her zaman söylüyorum. Hablemitoğlu ile ilgili de savcılar çağırırsa tekrar açıklamada bulunurum."
 

Cinayeti işleyeni açıklarım

Söz alan tutuklu sanık Ergün Poyraz da, "Necip Hablemitoğlu cinayetini çözmek için Amerika Ankara Başkonsolosluğu'na Hablemitoğlu'nu niye takip ettirdiniz? Niye evini gözlemek için araba kiraladınız, sorularının sorulması gerekir. Bu sorulursa cinayeti yapanları tetiği çekenlere kadar söylerim. Necip Hablemitoğlu'nun Çevik Bir ile ilişkisi yok" dedi. Mahkemenin tarikatçıların intikam sahası haline geldiğini savunan Poyraz, "Tarikatçı hakim, tarikatçı savcı" dediği sırada Başkan Şengün müdahale ederek, mahkeme hakkında bu şekilde konuşmamasını söyledi.

Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz de, savcıların mahkemenin izin vermediği soruları bile sorduklarını ifade ederek, "Kolluk sorgu sistemini buraya getirdiler. Az önce önlerine bir faks geldi. Emniyet soruları buraya yolluyor" iddiasında bulundu.


Don tartışması...

Tutuklu sanık Zekeriya Öztürk, "Emin Gürses bir telefon konuşmasında orgeneral Necati Özgen'in beni bir toplantıdan kovduğunu söylüyor. Gürses benim CIA olduğumu söylüyor. Onu Antalya'da bir toplantıda gördüm, niye böyle konuşuyorsun dedim. Bana senin giydiğin donda ay yıldız var, dedi. Ben de ona seninkinden anglosakson çıkar dedim" diye konuştu. Bu açıklamaya tepki gösteren Gürses, "Yalan söyleme, onu sen dedin. Bu yalan söylemeye başladı. Devlet hepimizin donunu verdi diyordu. Orada Özgen paşa, Zekeriya beye sert çıkarak gitti" dedi.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorguladığı bölümde de Gürses, Veli Küçük ile ilgili "Veli Küçük isterse burs bakarım, yurt işlerine bakarım. Veli Paşa'nın konferanslarına giderim. Her gördüğümde elini öperim" diye konuştu. "Veli Küçük'ün büyük işleri" şeklinde bir telefon konuşmasında geçen ifadesini ise Gürses şöyle açıkladı:

"Köyünde çimento fabrikası kurdurması büyük iştir. 500 kişi çalışacak. Bakü'de 1 milyona yakın kaçkın yaşar. Bunlar Ermenilerin sürgün ettiği insanlardır. Öyle yoksullardır ki. Veli Paşa Dünya Azerbaycanlılar Derneği Başkanıdır. Bana der ki 'Yolun Bakü'ye düşerse ziyaret et, hatırlarını sor, Sürmeneli fırıncı akrabam var, gelsin fırın kursun', bize göre hayırlı büyük iştir."
 

"Biz dediğim emniyet"

Muzaffer Tekin'in bıçaklandıktan sonra Danıştay saldırısıyla bağlantısının kurulduğunu ifade eden Gürses, şöyle devam etti:

"Arkadaşım Mehmet Bilgin
'Muzaffer Yüzbaşı'nın Danıştay ile ne işi var? Kıbrıs'taki Zafer Tepesi'ne adını veren Muzaffer Teğmen'dir' demişti. Bilmiyordum. Telefonda 'biz' dediğim savcı, emniyet, Türk Silahlı Kuvvetleri, MİT'tir. 'Teşkilat, biz' dediğim bunlardır. Ben böyle konuşurum. Beni bilen ne demek istediğimi anlar. Savcılar anlamamış."

Gürses, Savcı Pekgüzel'in operasyonlara ilişkin olarak yaptığı telefon görüşmesinde "beni alanın da almayanın da a..k...." şeklindeki küfürlü konuşmasını anımsatması üzerine "korum" dedi. Savcı Pezgüzel, Gürses'e telefon görüşmelerindeki "bizimkiler koruyacak" sözlerine gönderme yaparak, "Bizimkiler yine Rizeliler mi?" diye sordu. Gürses de, "Onlar bizimkiler. Beni koruyacak olanlar. Bu operasyonu bana CIA, MOSSAD yapıyor. Beni gözaltına emniyet almıyor. Bu operasyonu emniyet İstihbarat'tan bir ekip yapıyor" dedi.

Gürses, Türk Ortodoks Kilisesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol ile telefon görüşmelerini açıklarken Erenerol'un "Hrant'ı öldürdükleri iyi oldu" demediğini, "başkalarının sözlerini aktardıklarını" anlatarak, "Hrant Dink'i diasparo öldürdü" diye konuştu. Yazar Ergun Poyraz'dan Şener Eruygur ile ilgili belge almadığını söyleyen Gürses "Necip Hablemitoğlu beni 'İsrail, Amerikan ekipleri peşinde' diye uyardıktan sonra öldürüldü. Ben bunları anlattım" dedi.

 

"İstihbaratçı mısın?"

Savcı Pekgüzel'in herhangi bir istihbarat örgütünde çalışıp çalışmadığını sorması üzerine, Gürses, "Allaha şükür Mustafa Kemal'in istihbarat örgütünde çalışıyorum" dedi. Gürses, "İngiltere''de CIA çalışan herhangi bir kişi tarafından kendisine kart verilip verilmediği" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Üniversitede çalışırken konferans verilen yerlerden ben soruluydum. Buraya bütün istihbarat birimlerinden insanlar gelirdi. Bu kişilerden aldığım kartları orada bulunan Türk istihbarat yetkilisine verirdim. Almanlar istihbarat konusunda acemidir. İngilizler daha profesyonaldir. Bu konu hakkında bilgi almak istiyorlarla büyükelçilikten alabilirler."

 

Hedef Türk milleti

Emin Gürses'in vekili avukat Filiz Esen savunmasına “Mahkemenin cezaevi içerisinde bu şekilde oluşturularak yargılamanın cezaevinde yapılması tabii hakim ilkesinin ve adil yargılama hakkının açık ve ağır bir şekilde ihlalidir. Taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6.  Maddesi'nin açık bir şekilde ihlalidir” sözleriyle başladı.
“Bu dava siyasi bir davadır. Hukuki bir temeli yoktur” diye konuşan Avukat Esen şöyle devam etti: “Temel hedef TSK ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bölünmez bütünlüğüdür. Amaç devletin önce vatanseverlerini tasfiye ederek devleti kolay yoldan teslim almak ve nihai amaç olan Türklüğü ve Türk milletini tasfiye etmektir”

 

11 Eylül

Kuzey Irak'ta meydana gelen gelişmelere dikkat çeken Avukat Esen şunları söyledi: “Barzani ve Talabani taarfından PKK ile ilgili yapılan açıklamalara baktığımızda neden TSK'nin tasfiye edilmek istendiği, terörle mücadeleye hayatlarını adamış şerefli subayların neden bugün tutuklu oldukları daha iyi anlaşılmaktadır. Yakında bu davaya ABD'de vuku bulan 11 Eylül saldırılarının da dahil edilmesi sürpriz olmayacaktır.”  

 

1876'dan beri

Avukat Bozkurt Nuhoğlu da Emin Gürses'in tüm iddialara bilim insan hassasiyetiyle yanıt verdiğini ifade ederek şunları şöyledi: “Bu iddialar 1876'dan beri yani 1. Meşrutiyet'ten beri  sürmektedir. Aydınlanmacılar ile karşı olanların sürtüşmesine 1923'te ateşkes yapıldı. 1950'den sonra iyi niyetli ahmaklar ile kötü niyetli ahlaksızlar cumhuriyeti ele geçirdiler.” Nuhoğlu, 1970'te ABD Büyükelçiliği önünde gösteri sonrasında tutuklanan gençleri yargılayan hakimin “ABD emperyalizmine karşı çıkmak insanlık görevidir” diyerek beraat kararı verdiğini anımsattı. Nazım Hikmet'in “Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar” dizeleriyle başlayan “Onlar” şiirine gönderme yapan Avukat Nuhoğlu, mahkeme heyetine  “Vefakar halkım için emperyalistlere ve işbirlikçilerine bir ders verin” diye çağrıda bulundu..

Danıştay saldırısı
Avukat Mehmet Taşdelen de Gürses'in telefon kayıtlarından lehine olacak bölümlerin silinmiş olduğunu iddia ederek “18 Şubat'ta operasyonla ilgili görüşmemiz alınsaydı örgüt üyesinin böyle konuşma yapmayacağı görülürdü” dedi.
Emin Gürses ile daha önceden arkadaş olduklarını, Üsküdar'da “Sarhoş İmamla Çay Ocağı” diye şakayla anılan yerde buluşup Türkiye'nin meselelerini konuştuklarını anlattı. Danıştay davasında da avukatlık yaptığını söyleyen Taşdelen “O dosyadaki savunmam savcıların ilham kaynaığı oldu. Saldırıdan sonra Alpaslan'an Aslan'a referans veren 5 avukattan biri olarak basın beni aradı. 'Alpaslan Aslan'ın dinci gruplarla ilgili yok' dedim.”
Danıştay davasında Alparslan Arslan'a silah temin etmekle suçlanan ve beraat eden Aykut Metin Şükre'nin avukatlığını da yapan Mehmet  Taşdelen, Emin Gürses'in Danıştay saldırısının ardından yaptığı bir telefon görüşmesinde “Alparslan Arslan Mehmet'in adamı” şeklindeki ifadelerinin iddianameye alınmasını eleştirdi. Taşdelen  “Ben avukatım. Benim hangi davaya girdiğim kimseyi ilgilendirmez. Şüphe varsa aynı dakikada gözetim altına alırsın. Alparslan Arslan'ı 13 yıldır tanıyorum. Üsküdar'da ocakta, MHP teşkilatında başkanlık yaparken gelip giden çocuklardan biriydi. Ben hiç kimseye adamlık yaptırmadım. Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yaparken de yanıma 3 kişi alıp gitmedim. Bu şekilde suçlamayı doğru bulmuyorum. Aykut da çok sevdiğim biriydi. Gözaltına alınınca Emniyet'te beni istemiş gittim.Beraat eden bir sanığın avukatıyım.”

 

Emniyet'te gaz

Emniyet'te Emin Gürses'e “Hocam sen bilirsin” diye “pohpohlandığını, gaz verdiklerini” işbirliği teklif edildiğini anlatan Taşdelen “Hoca yazıyor. Bu yazdırılan yazı Emin Gürses'in tutuklanma nedeni” diye konuştu.


Zokayı kim yuttu

Hakimleri öven bir konuşma yapan avukat Taşdelen “Sayın savcılar da çalışkan insanlar. Ama 'zokayı yutmuşsun' derler ya. Hedef Sayın savcılar değil ama bir durum olmuş” dedi.

 

Hrant Dink cinayeti


Emin Gürses'in  “Hrant Dink milli kuvvetlerde Türkiye lehini çalışan bir insandı” sözlerinin  “Veli Küçük lehine dezenformasyon” olarak değerlendirildiğine dikkat çeken Taşdelen “Veli Küçük ile Hrant Dink arasında husumet mi varmıymış? Dink'in öldürülmesi ile davası ile bir irtibatı olmadığına göre Veli Küçük'ü korumak için nasıl dezenformasyon yapabilir” diye sordu.  


Tehdit algısı

Emin Gürses'in kendisine gelen duyumlardan ABD ve İsrail Büyükelçiliklerinden tehdit olduğuna ilişkin kaanata vardığını belirten Taşdelen şöyle devam etti: “Hablemitoğlu'nun uyarısını bilmiyordum. Bir vakıf üniversitesinin mütevelli heyeti başkanı, belediye başkanlığı, bakanlık yapmış biri kişi 'Gel 1000 dolar aylık vereyim, araba vereyim. ABD, İsrail aleyhine konuşma' diyor. YÖK Başkanı olmuş bir isim 'ABD, İsrail adına konuşma, uçururlar' diyor.Algıladı bu tehdit üzerine insanın kimyası bozulmaz mı? 'Bizimkiler de onları uçurur' diyor.” Taşdelen Emin Gürses'in telefon görüşmelerini yaparken yanında olan kişilerin tanık olarak dinlenmeseni talep etti.  

 

Sayın'dan düzeltme

Öğleden sonra söz alan sanık Ümit Sayın, günlük bir gazetede savcılara hakaret içeren dilekçe konusunda cezaevinde çıkan kavgaya ilişkin çıkan haberin yanlış olduğunu ifade ederek “Dilekçe bana dikte ettirildikten sonra Emin Gürses'e saldırı oldu” diye konuştu.

 

İpek ve Güney aynı kişi

MİT’ten mahkemeye gönderilen yazıda Tuncay Güney ile Tuncay Güney İpek'in aynı kişi olduğu belirtildi. Güney'in gazeteci olarak çalıştığı dönemde bazı temaslarında İpek’i de kullandığı kaydedilerek, Güney’in nüfusa Tuncay Güney adıyla kayıtlı olduğunun bilindiği ifade edildi. MİT, Başbakanlık ve Genelkurmay’a gönderdiği, Ergenekon örgütüne ait şema ile bilgi notundan oluşan dokumanın hazırlanmasında, Tuncay Güney'in bir katkısının olmdığını da bildirdi. Çalışmada, 3 Temmuz 2002’de gönderilen, kaynağı tespit edilemeyen isimsiz ihbar mektubu ile ekindeki 6 CD’de bulunan Ergenekon Lobi projesi ve diğer dokumanlardan yararlanıldığı belirtilerek, “Dokuman, Tuncay Güney’in bahse konu CD’ler içerisinde yer alan ifadesindeki iddialarının tetkiki ile arşivimize yansıyan ve teyit edilmemiş bilgileri içeren, ayrıca açık kaynaklara da yansıyan bilgilerle sınırlı tutulan incelemelerden hazırlanmıştır” denildi.

 

Savcı Öz “Güney'e ait özel klasör yok” dedi  

Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, mahkemeye gönderdiği yazıda, Tuncay Güney'in İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nce 2001 yılında Change Oto (dolandırıcılık) olayıyla ilgili gözaltına alındığı dönemde evinde ele geçirilen dokumanların ve bu soruşturmayla ilgili üç klasörün Ergenekon dava dosyasına eklendiğini bildirdi. Güney'in mülakat görüntülerinin bulunduğu kasetin de DVD ortamına aktarılarak adli emanete alındığını belirten Öz, şöyle devam etti: “Şüpheliyle alakalı olarak soruşturma halen devam etmektedir. Savcılığımızın yürüttüğü soruşturmada tahminen 200 klasör vardır. Bu klasörler içerisinde Tuncay Güney’e ait özel bir klasör bulunmamaktadır.” Güney'in istinabe yoluyla ifadesinin alınabilmesi için Kanada adli makamları nezdinde çalışmaların devam ettiğini belirten Öz, şöyle devam etti: “Kanada ile uluslar arası adli yardıma ilişkin herhangi anlaşma bulunmadığından bu konuda ayrıca İnterpol vasıtasıyla yapılabilecek çalışmalar da araştırılmaktadır” dedi.

 

Mülakat CD'leri mahkemeye geldi

Mahkeme Başkanı, Tuncay Güney’e ait mülakat kasetlerinin, CD’ye aktarılmış olarak Fatih Cumhuriyet Başsavcısı tarafından mahkemeye getirildiğini belirtti. Başkan Şengün, kasetlerin asıllarının da istendiğini ancak bu yazıya henüz yanıt verilmediğini bildirdi. Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz’in avukatı Tolga Akalın, Tuncay Güney’in mülakatında çelişkilerin olduğuna dikkat çekerek, “Güney, 2001 yılında verdiği mülakatın, 68. ve 69. sayfalarında 2005 yılında geçen olaylardan söz ediyor” dedi. Akalın, kasetlerin asıllarının da mahkemeye gönderilmiş olmasının şüpheleri gideremeyeceğini belirterek, “Bu mülakat metninin aslının olabileceği tek yer MİT’tir” dedi.  İP’li sanıkların avukatı Hasan Basri Özbey de mülakat CD'lerinin gelecek ilk oturumda mahkemede izlenmesini talep etti.
 

'Güney örgütün içinde bir dönem yer aldı'

Emekli orgeneralller Hurşit Tolon ve Şener Eruygur'un da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkındaki soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, Tuncay Güney'in ifadesinin alınması için Kanada adli makamlarına, 23 Aralık 2008'de gönderdiği yazıda, Güney'in bir dönem Ergenekon örgütü içerisinde bir dönem yer aldığını belirtti. 

Dava dosyasına konulan yazıda  5, 10, 11 Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet gazetesine el bombalarının atıldığı, 17 Mayıs 2006'da Danıştay'a saldırı düzenlenerek yargıç Mustafa Yücel Özbilgin'in öldürüldüğü belirtilerek, 13 Haziran 2007'de İstanbul Ümraniye'de 27 adet el bombasının ele geçirildiği, Eskişehir'de 11 kilo C3  patlayıcı, 11 kilo TNT patlayıcının ele geçirildiği kaydedildi. Yapılan çalışmalar sonucu belirtilen eylemlerin Ergenekon terör örgütü tarafından gerçekleştiğinin tespit edildiği ifade edilerek, yakalanan şüpheliler hakkında dava açıldığı, davanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ettiği anlatıldı. Yakalanamayan bir kısım şüpheliler ve aydınlatılmayan bazı eylemler yönünden soruşturmanın devam ettiği belirtilerek, “Halen 1388 Eglınton Ave West Toronto- Ontario- Kanada adresinde ikamet ettiği tespit edilen Tuncay Güney'ün bu suç örgütü içerisinde bir dönem yer aldığı”  vurgulandı. 

 

Olayların aydınlatılması için gerekli

Güney'in yargılanan suç örgütü liderleri ile yakın ilişkisinin olduğunun anlaşıldığı belirtilerek, şöyle devam edildi: “Güney hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla soruşturma başlatılmıştır. Soruşturmanın yasalara uygun olarak yürütülebilmesi, olayın aydınlatılması ve şüphelinin yargılanmakta olan şüphelilerle bağlantısının ortaya çıkarılması için resmi bir yargı makamı önünde alınmış savunmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Şüphelinin adli soruşturma makamları huzurunda tayin edilen bir avukat ile birlikte hazır edilmesi, maddeler halinde belirtilen soruların  sorulması sonrasında hazırlanan tutanağın, şüphelinin sunacağı belgeler eklendikten sonra gönderilmesini talep ederiz.”

 

 Mahkeme izliyor

Mahkeme heyeti başkanı Köksal Şengün, ara kararları açıklarken Fatih Adliyesi'nden getirtilen Tuncay Güney'in mülakat kasetlerini mahkemenin incelediğini, mahkemede izlenmesi talebi konusunda yarınki duruşma karar verileceğini belirtti. Mahkeme heyeti Tuncay Güney'in 2001 yılında İstanbul Havalimanı'ndan çıkış yaptığı tarihteki varsa kayıtlarının istenmesine karar verdi. Mahkeme heyeti ayrıca MİT Müsteşarlığı'na 3 Temmuz 2002 yılında gönderilen kaynağı belirsiz 6 CD'nin asılllarının istenmesine hükmetti.

Kemal Kerinçsiz avukatlarının talebini kabul ederek 2007/1536 sayılı Ergenekon soruşturması ve birleştirilen dosyalarla ilgili tüm yazışmaların ve 2001 yılında gözaltına alınan Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan ile ilgili tüm evrak ve kasetlerin İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden istenmesine karar verdi.

Mahkeme heyeti ayrıca İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem'in duruşma sırasında cumhuriyet savcısı hakkında “Bana öyle bakamaz, bunun hesabının sorarım” şeklindeki sözleri nedeniyle Silivri Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasını karara bağladı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler