Sayıştay'a Yazık Ediliyor

Sayıştay'a Yazık Ediliyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.05.2013 - 09:18

Başsavcı ve savcılar sadece Hazine’nin temsilcisi olup, TBMM adına görev yapmamaktadır. Bu nedenle, TBMM adına görev yapmayan başsavcı ve savcıların TBMM tarafından seçilmesinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Yürütmenin hâkim olduğu parlamento çoğunluğu tarafından seçilmeleri, savcıların, yürütmenin kontrolüne geçmesi anlamını taşımaktır.

Demokratik devlet düzeninin gelişip güçlenmesi, halk temsilcilerinin, gelirlerin sağlanmasında ve giderlerin yapılmasında söz sahibi olabilmeleri için mutlak hükümdarlara karşı yaptıkları mücadelenin bir ürünüdür. İlk kez İngiltere’de 1215 yılında Magna Carta (Büyük Ferman) ile vergiler konusunda krala karşı söz sahibi olan halk temsilcileri zaman içinde sürdürülen mücadele sonucu toplanan vergilerin nerelerde, ne miktar ve ne şekilde harcanacağı konusunda da söz sahibi olmuş; böylelikle “bütçe hakkı” hükümdarlardan halkın temsilcilerinden oluşan parlamentolara geçmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin 31/12/2010 günkü E.2008/84 sayılı kararında da belirtildiği üzere, Bütçe Hakkı, sadece bütçeyle verilen gelirleri toplama ve harcama konusunda yürütmeye yetki ve izin verilmesi değil, bütçenin uygulama sonuçlarının denetimini de kapsamaktadır. Ancak yapısal özellikleri nedeniyle parlamentoların denetimde karşılaştıkları güçlükler nedeniyle parlamento adına bütçeyi denetleyecek kurumlara ihtiyaç duyulması sonucu sayıştaylar doğmuştur.
“Bütçe Hakkı”nın parlamentolarca etkin şekilde kullanılmasını sağlayan sayıştayların bir kısmı yargı yetkisini de haizdir. Yargı yetkisi olsun veya olmasın anayasal kurumlar olan sayıştayların ortak özelliklerinin başında bunların bağımsız ve tarafsız, mensuplarının da güvenceli olması gelmektedir.

Olağanüstü yetkili \tbaşsavcı ve savcılar

Teklifle Sayıştay başsavcısı ve savcılara özel bir önem verilmektedir.
Daha önce 832 ve 6085 sayılı Sayıştay kanunlarında
“meslek mensubu” addedilmeyen başsavcı ve savcılar, ne hikmetse meslek mensupları arasına alınmış, yetkileri çok genişletilmiştir. Öyle ki, Sayıştay savcıları, Ergenekon savcılarını kıskandıracak yetkilerle donatılmıştır.
6085 sayılı Sayıştay Kanunu’na göre, Sayıştay Başkanlığı’nın görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı’nca yapılacak teklif üzerine ortak kararnameyle atanan başsavcı ve savcılar, teklifle TBMM’ce seçileceklerdir. Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Diğer adli ve idari yargı mercilerinden farklı olarak başsavcı ve savcılar, Sayıştay’da Hazine temsilcisi olarak bulunmaktadır. Sayıştay’da savcılık, denetçiler tarafından düzenlenen yargılamaya esas raporlar hakkında Hazine adına görüş bildirmek ve Sayıştay’ca verilen beraat kararlarını Hazine yararları doğrultusunda temyiz etmekten ibaret idari bir temsilciliktir. Yoksa, savcılık kesinlikle Sayıştay’ın asli bir unsuru değildir. Nitekim, anayasanın Yargıtay’a, Danıştay’a, Askeri Yargıtay’a ve Askeri Yüksek İdari Mahkemesi’ne ilişkin 154, 155, 156 ve 157. maddelerinin tümünde başsavcı ve savcılardan söz edildiği halde anayasanın Sayıştay’a ilişkin 160. maddesinde başsavcı ve savcılardan hiç söz edilmiş değildir.
Sayıştay’ın TBMM adına denetim yapması nedeniyle üyelerinin TBMM’ce seçilmesi, anlaşılabilir bir durumdur. Ancak başsavcı ve savcılar sadece Hazine’nin temsilcisi olup, TBMM adına görev yapmamaktadır. Bu nedenle, TBMM adına görev yapmayan başsavcı ve savcıların TBMM tarafından seçilmesinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Yürütmenin hâkim olduğu parlamento çoğunluğu tarafından seçilmeleri, savcıların, yürütmenin kontrolüne geçmesi anlamını taşımaktır.
Teklife göre kendilerine intikal eden, yargılamaya esas raporlar hakkında savcılıkça
“uygundur”, “düzeltilmelidir” veya “yargılamaya gerek bulunmamaktadır” şeklinde karar verilebilecektir. Bu kararla itiraz edilebilecek, ancak başsavcı tarafından verilen kararlar kesin olacaktır. Bu demektir ki, sadece savcıların uygun gördüğü olaylar yargı konusu olabilecektir. Bu düzenlemeyle savcılık, yargı sürecini başlatmakta ve kontrol edebilmekte, hem denetçinin bağımsızlığını, hem de yargı dairelerinin yetkisini kısıtlamaktadır.

Rapor Değerlendirme Kurulu

Anayasamıza göre Sayıştay TBMM adına denetim yapmakta olup, denetim bulgularının TBMM’ye sunulması, işin doğası gereğidir. Ancak siyasi iktidarlar, nedense, Sayıştay raporlarından tedirgin olmaktadırlar. Oysa TBMM bütçenin uygulama sonuçlarını da denetlemekle yükümlüdür. Sayıştay raporları olmadan TBMM’nin bu denetimi hakkıyla yapması olanaksızdır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’na göre bakanlar, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılması konusunda TBMM’ye karşı sorumlu olup, Sayıştay raporları olmadan TBMM’nin, bakanların hesap verme sorumluluğunu belirlemesi de mümkün değildir.
Teklifle Rapor Değerlendirme Kurulu çok geniş yetkilerle donatılarak yeniden yapılandırılmaktadır. Halen Sayıştay Genel Kurulu’nca her daireden seçilecek birer üye ile iki daire başkanından oluşan bu kurul, teklifle, TBMM tarafından doğrudan seçilen 8 üyeden oluşacak ve Sayıştay raporlarını dilediği gibi, yürütmenin istediği gibi düzenleyebilecektir. Yürütmenin hâkim olduğu Meclis çoğunluğunca seçilen Rapor Değerlendirme Kurulu’ndan, objektif, yansız raporlar beklenemez.
Bazı denetim raporlarını hazırlayan, bazıları için görüş bildiren, bazı kurullara katılan, denetim gruplarının kuruluşuyla yıllık denetim programlarının hazırlanmasında söz sahibi olan kurul, bu haliyle Sayıştay’ın neredeyse her birimini etkileyip yönlendirebilen, bağımsızlığını sınırlandıran tam bir süper güçtür. Kurulun bir ahtapot gibi Sayıştay’ın tümünü saran gücü karşısında, başkanlığa ne iş kaldı sorusu akla gelmektedir.
Yürütmenin hâkim olduğu parlamento çoğunluğu tarafından seçileceği için kurulun güvenilen, mutemet kişilerden oluşması kaçınılmazdır. Rapor Değerlendirme Kurulu, bu haliyle teknik bir kurul olmaktan çıkacak, siyasi bir kisveye bürünecektir.

Yönetmeliklerin yürürlüğü TBMM başkanının onayına bağlanıyor

Anayasanın 160. maddesine göre, Sayıştay, TBMM adına denetim yapmaktadır. Ancak bu, Sayıştay’ın, yasamanın bir parçası, bir cüz’ü olduğu anlamına gelmemektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin 27/12/2012 gün ve E.2012/102 sayılı çok yeni bir kararında, “… Sayıştay’ın TBMM adına görev ifa etmesi, TBMM’ye bağlı olduğu anlamına gelmemektedir. Sayıştay mensupları, TBMM Başkanlığı’yla herhangi bir hiyerarşik ilişki içerisinde bulunmadıkları gibi…TBMM’den telkin, tavsiye ve talimat almadan tamamen bağımsız şekilde hareket etmektedirler” denilmektedir. Bu nedenle, Sayıştay’ın yönetmeliklerinin yürürlüğünün TBMM Başkanı’nın onayına bağlanmasının herhangi bir mantığı olmadığı gibi hiçbir hukuki dayanağı da bulunmamaktadır. Anayasamızın 6. maddesine göre “Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almadan bir devlet yetkisi kullanamaz”. Anayasanın hiçbir maddesi, TBMM Başkanı’na verilen onay yetkisine kaynaklık etmemektedir.
Sonuç olarak, bu teklifle Sayıştay etkisizleştirilmekte, bağımsızlığı ve tarafsızlığı yok edilmekte, bütçe hakkının içi boşaltılmaktadır.

Dr. Hasan BAŞ / Emekli Sayıştay Daire Başkanı


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler