Seçim Sonuçları Normal mi?
Sorunlar açısından değerlendirildiğinde, işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk, kayıt dışı ekonomi, dolaylı vergiler, gelir dağılımında bozukluk, insan hakları ve kadın cinayetleri vb. türlü sorunlarla uğraşan dinamik bir toplumda.. koruyucu (muhafazakâr) değişimi savunan bir merkez partisinin yüzde 50 oy alması, siyasal bilimcilerin ilgisini çekecek düzeyde normalüstü görünüyor ve bir orta sınıf oyuna benzemiyor.
Seçim yapıldı, bitti. Sonuçlar “normal” mi? Yorumlar, görece bir kavram olan “normal”e ve uzmana göre değişiyor. Milyonlarca seçmen, yüzde 87 katılım, yüzde 84 geçerli oy, büyük sayılar. Sonuçları, “Büyük Sayılar Yasası”nın “normal dağılım” kavramına göre değerlendirmeye çalışıyorum. Alınan sonuçlar, sayılar, oranlar ve dağılımlar “ne kadar normal” ya da değil.
Normal dağılım
Büyük sayılarla ifade edilebilen boy bos, ağırlık, ortalama ömür, zihinsel yetenek, bedensel başarı beklentileri, iklim ve çevre ölçümleri, toplumlara ve cinsiyete göre kararlı bir düzenlilik gösterir. Napolyon’un ünlü şapkasına benzetilen bu düzenlilik “normal dağılım” olarak bilinir. Ortası yüksek ve kalabalık, uçlara doğru alçalan ve seyrekleşen dağılımlar “normal” sayılır. Örnek olarak, toplamı yüz olan 30+40+30 sayı dizisi normal bir dağılımdır. Ortadaki 40, uçlardaki 30’lardan büyük, uçların toplamından küçüktür. Doğada ve toplumlarda, sağlıklı ve dengeli olaylarda bu örneğe yakın dağılımlara rastlanır.
Son seçimlerde, yüzde 87 katılım, yüzde 84 geçerli oy normalüstü oranlardır. İktidar partisinin yüzde 50 oyu normalüstü; muhalefet partilerinin sırasıyla yüzde 26, yüzde 13 ve yüzde 7 oy almaları normalaltı sayılır. Yüzde 10 baraja karşın, seçmen oylarının Meclis’te yüzde 97 (=50+26+13+7) oranında temsil edilecek olması normalüstü bir başarı gibi görünmekle birlikte, partilerin oy oranlarında (simetrik olmayan, katlı ve yarımlı) bir dağılım dikkati çekiyor. Muhalefet partilerinin oyları ikiye bölünerek azalıyor ya da katlanarak çoğalıyor; ancak toplamda, iktidar partisiyle denkleşiyor. Denkliğin dört partiyle sağlanması, ideal olmasa bile “normal / sağlıklı” bir sonuçtur.
Olimpiyat kürsülerinde ikinci ve üçüncüler, ortadaki şampiyonun sağında ve solunda yer alır. Seçim yarışmalarında ise varlıklı ile yoksulun ortancanın iki yanında yer alması beklenir. Seçmen oyuyla değişebilen normal dağılımlar, demokratik yönetimlerin güvencesidir. Bu gerekçeyle sosyal güvenlik politikaları orta sınıfın sorunlarına, sağlığına ve korunmasına öncelik verirler.
Sonuçlar normal mi?
Sorunlar açısından değerlendirildiğinde, işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk, kayıt dışı ekonomi, dolaylı vergiler, gelir dağılımında bozukluk, insan hakları ve kadın cinayetleri vb. türlü sorunlarla uğraşan dinamik bir toplumda.. koruyucu (muhafazakâr) değişimi savunan bir merkez partisinin yüzde 50 oy alması, siyasal bilimcilerin ilgisini çekecek düzeyde normalüstü görünüyor ve bir orta sınıf oyuna benzemiyor.
Ya seçim meydanlarından yankılanan sorunlar gerçek dışıdır, ya kurumlar ve seçmenler yaşadıkları yüksek refahı ve bolluğu araştırmacılardan gizliyor ya da seçimlerde Atlantik ötesi güçlerin saklanmayan katkıları var. Bu sonucu, ülkedeki petrodolar ve uluslararası sermaye dolaşımıyla açıklamak inandırıcı gelmiyor.
Anket ve seçim araştırmacıları seçim sonuçlarını doğruya çok yakın düzeylerde tahmin ederek, bağımsızların yüzde 30 sınırını, kasetzedelerin barajı aşacağını bildiler. Ancak iktidar ve ana muhalefet partileri için verilen bandların sınırlarında bir çelişki görüldü. İktidar kendi bandında tavan yaparken, ana muhalefet tabanda kaldı. Neden?
Liderlik mi, ustalık/çıraklık mı, hitabet mi, bilemiyorum. Sadece üslupla ilgili olmadığını; küreselleşme yanlısı ‘neocon’cuların, yeni milyarderlerin, kayıt dışı ekonomiyi yönetenlerin, “Yüce Divan” söyleminden pek de hoşlanmadığını sanıyorum.
Partilerin konumları
Meclis’e grup kuracak partilerin merkezde ve merkez çatısı altında toplanmış olmaları, sonuçları sınırların dışına çekmesi bile, itelemiş olabilir. Basite indirgeyerek, A, B, C ve M harfleriyle sıralanan dört partinin seçim yelpazesindeki konum ve ilişkileri şöyle görünüyor:
\t
Toplum olarak yeni anayasa ile demokratik bir cumhuriyete yönelmek istiyorsak, parlamentodaki partilerin ideolojik konumları ve göreceli büyüklükleri aşağıdaki gibi dağılmasıyla normalleşebilir:
TBMM’de normal sayılabilecek bir dağılımın sağlanması, yeni bir anayasa yapılması, başkanlık sistemine geçilmesi, siyasi partiler veya seçim yasalarının değişmesiyle değil; belki de, yukarda sıralanan a) yapısal sorunların barışçı çözümüyle, b) siyasi partilerin merkezde seçim kazanmak tutkusundan sıyrılıp siyaset meydanındaki yerlerini almalarıyla ve c) lider partilerinin program partilerine dönüşümüyle kalıcı olabilir.
Bu gözlemlerin doğruluğu, önerilerin geçerliği tartışmaya açıktır, kuşkusuz. Ancak, demokrasi kavramı ve uygulamamızda sanki bir düzeltme gerekli. Demokrasi, yalnızca seçmenlerin isteklerini yerine getirmek değil, istemesi gerekenleri toplumun varlık bilincine kazandırmaktır. Bu açılımda görev ve sorumluluk, siyasi partilerden çok, Milli Eğitim’e ve medyaya düşüyor.
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu