"Sıkılaştırılan politikalarla yüksek büyüme hızı zor"

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, 2010 yılından itibaren tüm dünyada gevşetilmiş olan para ve maliye politikalarının yeniden toparlanmasının gündeme geleceğini belirterek, sıkılaştırılan bütçe ve para politikalarından oluşan bir ortamda yüksek büyüme hızlarının elde edilebilmesinin daha da zor olacağını kaydetti.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.11.2009 - 12:52

Yalçındağ, bu sürecin kolaylaştırılabilmesi için yegane unsurun, mikro-yapısal reformların ertelenmeden gerçekleştirilebilmesi olduğunu söyledi. Yalçındağ, "Türkiye'nin mevcut yapısal sorunlarının yanı sıra, şüphesiz 2008 yılında dünyada ortaya çıkan krizin de doğal bir sonucudur" dedi.

"Bu yıl yüzde 6 küçüklme öngörmekteyiz"

Krizin Türkiye ekonomisini belirgin ölçüde etkilediğini söyleyen Yalçındağ, "TÜSİAD olarak, Türkiye ekonomisinin 2009 yılında yüzde 6 civarında küçüleceğini, 2010 yılında ekonominin toparlanacağını ama büyümenin zayıf olacağını öngörüyoruz" diye konuştu.
Yalçındağ, Türkiye'nin de içinde bulunduğu bazı yeni gelişen piyasa ekonomilerinin bu krize, sürdürülebilir büyümenin temellerini oluşturan mikro yapısal reform sürecini henüz tamamlamadan yakalanmış olduğunu söyledi. Bütçe disiplini uygun olan bazı ülkelerin, gelişmiş ülke tutumuna paralel olarak, genişleyici para ve maliye politikaları uygulamış olduğunu kaydeden Yalçındağ, "Kamu harcamalarını sürekli artırmanın arzu edilen büyüme düzeylerini yakalamak için yeterli politikalar olmadığını ve enflasyon tehdidi yarattığını biliyoruz. Kaldı ki, sürdürülebilir büyümenin ön koşulu kamu harcamaları sayesinde başlatılmış olan büyüme sürecinin giderek yerini özel sektörün sürüklediği bir büyüme sürecine bırakmasıdır. Başarılı makro ekonomik politika sürdürülebilir büyümenin ön koşuludur, bunun aksi düşünülemez" şeklinde konuştu.

Kontrolsüz genişleyen kamu açığının veya aşırı esnek veya katı para politikasının, rekabet düzeyini dolayısıyla da uzun vadede büyümeyi olumsuz etkileyeceğini ifade eden Yalçındağ, diğer ülkelere göre daha hızlı büyüyebilmenin temel yönteminin ancak nispi olarak üretimde verimliliğinin, dolayısıyla rekabet gücümüzün arttırılmasına bağlı olduğunu kaydetti.

"Rekabet gücünün önemli bileşeni Mikro- yapısal iyileşme"

Rekabet gücünün önemli bir bileşeninin mikro-yapısal alandaki iyileşme olduğunu kaydeden Yalçındağ, şöyle devam etti:
"Inovasyon kapasitesi, teknoloji transferi ve kullanımı yeteneği, enerji piyasalarının liberalleştirilmesi, işgücü piyasasındaki katılıkların giderilmesi, girişimciliği cazip kılan bir endüstriyel organizasyon, düzenleyici kurumların varlığı ve etkinliği, vergi politikaları ve bağımsız vergi denetimi, rekabet düzeyimizi doğrudan ilgilendiren önemli konulardır. Kriz ile mücadelede para ve maliye politikalarına ağırlık verip bu unsurları gözden kaçırmak ciddi bir hata olacaktır."

2010 yılından itibaren tüm dünyada gevşetilmiş olan para ve maliye politikalarının yeniden toparlanmasının gündeme geleceğini belirten Yalçındağ, sıkılaştırılan bütçe ve para politikalarından oluşan bir ortamda yüksek büyüme hızlarının elde edilebilmesinin daha da zor olacağını kaydetti. Bu sürecin kolaylaştırılabilmesi için yegane unsurun, mikro-yapısal reformların ertelenmeden bugünden gerçekleştirilebilmesi olduğunu söyleyen Yalçındağ, "Sosyal dengelerimizi koruyarak makul bir hızla AB uyum sürecini tamamlayabilmek için Türkiye'nin yüzde 6 civarında büyümesi gerekmektedir. Bu düzeyde bir büyümenin sürdürülebilir olabilmesi için, toplam faktör verimliliği düzeyini uzun dönem ortalamalarına göre ikiye katlamamız gerekiyor. Aksi takdirde kriz sonrası dünyasında ne yüksek büyüme hızları elde etmek mümkün olacak ne de rekabet gücünü korumak" diye konuştu.

"Rekabet gücünü artırma çalışmalarına bağlamalıyız"

Küresel ekonomik kriz sonrasında tüm dünyanın düşük talep sorunu ile karşı karşıya kalmasının, ihracat imkanlarının da kısıtlı olacağı anlamına geldiğine dikkat çeken Yalçındağ, "Düşük dış talep ve dış finansman imkanları karşısında, yapılması gereken yegane iş rekabet gücünü artırmak. Bunun hiç de kolay olmayacağını biliyoruz. Çünkü, bugün tüm ülkeler aynı sorunlarla karşı karşıya. Dolayısıyla, rekabet gücünü artırma çalışmalarına şimdi hemen başlamamız gerekiyor. Bu sayede ancak diğer ülkeler karşısındaki göreli pozisyonumuzu koruyabiliriz" dedi.

Rekabet gücünü artırmak için dünyadaki değişime uygun yeni bir vizyon benimsenmesi gerektiğine vurgulayan Yalçındağ, "Bu vizyonun gerektirdiği politikaları uygulamakta daha atak davranmalıyız. Kendimizi değişen dünya koşullarına hazırlamanın ilk şartı, rekabet içinde olduğumuz ülkelerle kapsamlı bir kıyaslama yaparak eksikliklerimizi belirlemek" dedi.

Kriz sonrasında dünya ekonomisinin henüz şekillendiğini, bazı eğilimlerin netleşmeye başladığının görüldüğünü belirten Yalçındağ, sadece düşük katma değerli ve düşük emek fiyatına dayalı olan sektörlere odaklanarak kriz sonrasında dünyada rekabet gücünü korumak ve ihracat imkanlarını geliştirmek konusunda zorlanılabileceğini kaydetti.

"Katma değeri yüksek ürün satan bir ekonomi olmak zorundayız"

Yalçındağ, dünya piyasalarına katma değeri yüksek ürün satabilen bir ekonomi olmaktan başka alternatifin olmadığının altını çizerek, araştırma ve yenilik politikalarının sürekli gözden geçirilmesi gerektiğini kaydetti. Ar-Ge ve inovasyona yönelik yatırımlarda yakalanan ivmenin daralan finansal imkanlara rağmen devam etmesi gerektiğini kaydeden Yalçındağ, "Gelecek yıllarda ihracat imkanlarımızı artırmak ancak bu sayede mümkün olacak. Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarına devam ederek teknik altyapımızı geliştirmenin yanısıra, beşeri altyapımızı iyileştirmek için de çaba harcamalıyız" dedi.

Yalçındağ, sanayide yaşanan hızlı değişime ayak uydurabilmemiz için mevcut beşeri sermayenin niteliğinin mutlaka geliştirilmesi ve işgücü piyasalarının esnekliğinin artırılması gerektiğini ifade etti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler