Siyasi parti liderleri 2009'u değerlendirdi
Saadet Partisi, DP, DSP, BBP, BDP, Türkiye Partisi ve DSHP genel başkanları, 2009 yılını değerlendirdi ve 2010 yılından beklediklerini açıkladı.

Liderler, geçtiğimiz bir yılı ekonomide "ağır bir kriz yılı", iç politikada da kurumlar arası güvensizliğin, kavganın, endişelerin derinleştiği bir dönem olarak değerlendirirken, yeni yıldan da erken seçim istedi. Siyasi parti liderlerinin değerlendirmeleri şöyle:
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş: En kötüsü işsizlik
2009 hem dünyada hem Türkiye'de çok yoğun olaylarla geçti, çok ciddi bir süreç oldu. 2009'a damgasını vuran Türkiye'deki tartışmaların dışına bırakılan, gerisine atılan konu ekonomik durumdaki kötüye gidiştir. Türkiye hem fevkalade ciddi şekilde dünyada en fazla küçülen 3 ekonomiden birisi oldu. Onun ötesinde bizim yıllardır söylediğimiz uygulanan yanlış ekonomi politikaları sonucu tezgah dağıldı ve herkes borçlu hale getirildi. Bunu insanlar hissetmeye başladı. Sokaktaki 4 vatandaşımızdan birisi işsizlikle burun buruna geldi. Çok ciddi bir yoksulluk, artık geniş kitleler tarafından hissedilir duruma geldi. O bakımdan 2009 yılının en önemli olayı Türkiye'nin ekonomisindeki küçülmedir ve insanların yoksullaşması, işsizleşmesi, tezgahının dağılması ve borçlu hale getirilmesinin artık herkes tarafından hissediliyor olmasıdır.
Diğer konu da demokratik açılım tartışmalarıyla sürdürülen, aşağı yukarı 2009'un 6 ayını alan süreçtir. Maalesef o süreçte de bir taraftan çok yüksek beklentiler oluşturulmuş, bir taraftan çok derin belirsizlikler ortaya çıkmış, bir taraftan da iktidar ve muhalefet partilerinin üslupları dolayısıyla Türkiye bir çatışma ve gerilim ortamına sokulmuştur. Bu ülkede hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, birlik ve beraberliğin kuvvetlendirilmesini sağlaması gereken bir süreç ne yazık ki açılım süreci adıyla başlamış ama bir ayrım sürecine doğru gelmiştir. Bu süreçte de parlamento içerisinde grubu bulunan 4 parti de maalesef hem tutumlarıyla, davranışlarıyla, hem de üsluplarıyla siyaset yapma tarzlarıyla maalesef sınıfta kalmışlardır, çok kötü bir sınav vermişlerdir. Umut ediyorum bu 2 nokta başta olmak üzere Türkiye hem ekonomik olarak insanlarının refahının arttığı, işinin aşının arttığı bir ekonomik program uygulama imkanı bulur. Hem siyasetin kendi arasındaki çatışmaları, kurumlar arasındaki gerilim ve gerginlikleri geride bırakır. Çok ileri manada tam demokratik bir ülke olmanın altyapısını 2010'da hazırlar diye ümit ediyorum. Milletimizin arasına sokulmaya çalışılan etnik aidiyet bilincinin, etnik aidiyet bilincinin ayrışmaya varan tonlardaki bu üslupta da inşallah devam edilmez ve Türkiye, halkının arasında kardeşliğin, birliğin, beraberliğin, dayanışmanın arttığı bir huzur ülkesi haline gelir.
DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk: 2009'da Türkiye geriye gitti
2009 ekonomide ve siyasette ülkenin geriye gittiği bir yıl oldu. Milli varlığımız yüzde 6 azaldı. Hukuk sistemimiz, özgürlüklerimiz, haklarımız yüzde 6'dan da fazla geriye gitti. Açılımlar 'kaçılımlar' haline geldi. Demokratik bir ülkede devletin kararları, vatandaşların anlayacağı biçimde net ve kesin olmalıydı. Hukukla ilgili bütün olgular karmaşık, anlaşılmaz ve yurttaşımızı yoran nitelikte gelişti. 2009'un en büyük özelliği şudur; Anayasa yargısı ve adli yargıyla iktidar boğuşup durdu. Bugün Türkiye'yi 'yoklukla özürlü' bir iktidar partisi yönetiyor. Bunu ben değil, Anayasa Mahkemesi ifade ediyor, kesin hükmü var. Devletin sırları, cumhuriyetin temel nitelikleri, olur olmaz iddialarla yerinden oynatılıyor, terör örgütleri, can almaya devam ediyor.
Üzüldüğüm taraf şu, bir devletin hayatında bütün bunlar olabilir, ne var ki; devlet organları hemen bunlara çözüm üretirler, çözümsüzlüğün etkileri ortadan kaldırılır. Türkiye 2009'da hiçbir çözüm üretmedi. Buna karşı iktidar partisi problem üretti ve Türk halkının madde olarak da hukuk olarak da geriye düşmesini sağladı. Türkiye 2009'da her alanda geriye düştü ve çaresizlik içinde karmaşalara sürüklendi. Dilerim 2010'da yeni bir seçim olur. Türkiye'nin önündeki bu siyasi enkaz milletin oyları ile kaldırılır.
DSP Genel Başkanı Masum Türker: Ulusal birlik çözülme noktasına geldi
2009 ekonomide büyük sıkıntıların yaşandığı ama bu sıkıntıların önemli bir kısmı halı altına süpürüldüğü için etkisinin tam çözülmediği bir yıl oldu. Türkiye'de özellikle siyasal anlamda iktidarın yaptığı yanlışlar sonrası, ulusal birliğin çözülme noktasına geldiği bir yıl oldu. 2010 yılı için de benzer sıkıntılar devam edecek. Umut yok. Benim beklentim bu konuda, siyasal partilerin ortak çözüm üreterek ulusal politikaları geliştirmeleridir. Bu konuda sorumluluk iktidar partisine düşer. İktidar partisinin muhalefetle muhakkak uzlaşarak, yıktığı ulusal politikaların yeniden oluşturulmasını sağlamalıdır.
BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu: 2009 kayıp bir yıl
Terör örgütünün dağdaki elemanlarıyla, şehirdeki sözcüleriyle, bunların arasındaki kalemşörleriyle, bu üçlü ne yazık ki bir büyük çoğunluğun hakkını savunuyormuşuz diye, ABD, AB ve İsrail'in desteğiyle ülkemizi adeta savaş alanına çevirdiler. İktidar ve muhalefet bunun üzerinden siyaset yapmakla yetindi. Neticede eşkıya Habur'da, mevcut iktidar aracılığıyla millete racon kesti. Terörün kökünün kazınamaması, teröristin yok edilememesi bunun sunucunda 24 saat kesintisiz demokrasi getirilememesi, ekonominin hızla dibe vurması, ülke borçlarının artması, işsizliğin yüzde 20'leri geçmesi, 2009'un ülkemiz için kara bir yıl, kayıp bir yıl olmasını sağladı. 2010'dan beklentim; sınırıyla, dağıyla, ovasıyla, şehriyle, sokağıyla ülkesi ve insanıyla tam güvenli bir Türkiye. Demokrasisi kesintisiz hale gelmiş, bireysel özgürlüklerin önü açılmış, Kürt'üyle, Türkmen'iyle, Alevi'si, Sünni'siyle, başı açığı kapalısıyla, al yıldız ve al bayrağıyla, doğduğu yerde doyan, başı dik, karnı tok tam bağımsız güçlü bir Türkiye.
BDP Genel Başkanı Demir Çelik: Kırılma yılı
Genel olarak 2009'un önceki yıllardan çok da niteliksel bir noktada olmadığı söylenebilir. Ancak bununla birlikte 86 yıllık Cumhuriyet tarihimizi bir bütün olarak değerlendirdiğimizde farklı bir boyutta olduğumuz muhakkak. 90 yılın bütün algıların aksine; kimliklerin kültürlerin tartışmaya başlandığı, daha demokratik, daha çağdaş bir ülke olma yönünde bir kısım yol arayışlarının gündeme oturduğu, dolayısıyla mevcut cumhuriyet algısının dışında herkesi ve herkesimi kapsayan ve onların siyasal, demokratik, sosyal taleplerini dikkatte olan ve onların çözümü ile demokratik bir devlet, ülke olabileceği algısının oluştuğu ve bunun artık Türkiye halklarının, emekçilerinin gündemine oturmaya başladığı bir yıl olarak değerlendirmek mümkün.
2009'un bir şeylerin tartışılmaya başlanması açısından önemli bir işlevi var. Ancak krizi yönetmek, sorunları çözüme kavuşturma becerisi ve inisiyatifi konusunda hükümetin yeterince cesur davranmadığı, toplumun temel dinamiklerini açığa çıkaran talepleri, uygun bir çözüm yerine, bir kısım ihtiyaçları gidermeye yönelik, geçici çözüm yollarıyla toplumu oyalayan bir politika güdüldüğü kaygımız var. Bu anlamda çok daha iyi şeylerin olabilme olasılığı vardı, ancak doğru yönetim sergilenmemesinden kaynaklı bir geri dönüş ya da bir kırılma yaşandı. Bu anlamda bütün olumsuzluklara rağmen, geleceğe dair umutların, doğru zeminlerde yürütülecek demokratik siyasetle mümkün olacağını, barıştan demokrasiden insan hak ve özgürlüklerinden yana olan, sivil demokratik bir anayasanın ihtiyacını duyan, herkesin bir kısım aidiyetlerinden farklı 'ortak insan' algısında ya da anlayışında buluşması gerektiğini düşünüyorum. Türklerin Kürtlere, Arabın Hıristiyana olan düşmanlığı, medeniyetler çatışması yerine uzlaşının, diyalogun zorunlu olduğunu, gerçek kardeşleşmenin, ortaklaşmanın savunulması ve o yönde bir mücadeleyi gündemimize almamız gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener: 2009 kara yıl
2009 yılı ekonomi açısından bir kara yıl olmuştur. Başbakan, Türk ekonomisini yönetememiştir. 2009, 2001 krizden bile daha ağır bir kriz yıl olmuştur. İlk dokuz aylık verilere göre ekonomi 8,4 küçülmüştür. İşsizlik 2009'da en yüksek rakamına ulaşmıştır. Bu verilere bakıldığında 2009 yılı, 2001'den daha ağır bir kriz yılıdır. İşsizlik ve büyüme rakamlarındaki olumsuzluklar dünyadaki en kötü ekonomi yönetimlerinden birinin Türkiye'de olduğunu göstermektedir. 2010 yılı için de sinyaller iyi değildir. Veriler, Türkiye'yi 2009 yılından daha kötü bir, işsizliği daha fazla, milli gelir düzeyi daha düşük bir yılın beklediğine işaret etmektedir. Tüm sektörler, sanayi, tarım Türkiye'de zor günler yaşamaktadır. İşsizler umutlarını kaybetmişlerdir. 2009 dış politikasında, Türkiye'nin bölgede çıkarlarını korumaya yönelik etkili yatırımlar olduğunu söyleyemeyiz. Dış politika gündemleri, Türkiye'nin iradesiyle değil, dış ülkelerin etkileriyle ülke gündemine girmiştir. Kıbrıs açılımı, Ermeni açılımı bunun örneğidir. Ermenistan Karabağ konusunda adım atmayacağını, soykırım iddiaları konusunda yumuşama göstermeyeceğini ifade ettiği halde biz, uyguladığımız ambargoyu gevşetmeyi bir açılım olarak görmüşüzdür.
İçerde ise kurumlar arası güvensizliğin, kavganın, endişelerin derinleştiği bir dönem yaşamışız. Ayrışmanın derinleştiği bir dönem yaşamışız. Yine iç politika konularının bile dışarıdan Türkiye'nin gündemine girdiği bir dönem yaşadık. Tüm bunları birlikte değerlendirdiğimizde; Türkiye'yi yönetmeyen, kaygıları ve endişeleri derinleştiren, sistemi çözen, dağıtan bir yönetimin var olduğunu görüyoruz. Tüm bu olumsuz koşulların bu yönetim anlayışı değişmeden, düzene gireceğine inanmıyorum. 2010 için umutlu değilim. Ancak bir erken seçimle bu yönetim yapısı değiştiği takdirde Türkiye bu olumsuzlukları aşabilir. Mevcut iktidarla hiçbir şey olmaz.
DSHP Genel Başkanı Hulki Cevizoğlu: Karanlığın en yoğun olduğu dönem
2009, alımızda ekonomik kriz, rekor işsizlik, demokrasi adı altında terör açılımı, hukukun ayaklar altına alınması, AB ile ilişkilerin gerilmesi, en son TEKEL işçileri olmak üzere çalışan kesim üzerindeki ekonomi baskılar ve muhalefetin yok edilmesi olarak aklımızda kalacak. 2010 için bu iktidarın yaptıklarından hiçbir umudunuz yok ama hayatta umudu kaybetme hakkımız da yok. Bu hem dinimizde yasak, hem de bir Atatürkçüye yakışmayan bir davranış. Şu an AKP iktidarında karanlığın en yoğun olduğu dönemi yaşıyoruz; karanlığın en yoğun olduğu yer ışığın en yakın olduğu zamandır derler. 2010'da ulusal bütünlüğün ve üniter yapımızın korunmasını, hukuka saygının ve evrensel hukukun sağlanmasını, ülkemizin de 2010 sonunda yapılacak bir seçimle AKP iktidarından kurtulmasını diliyorum. Bütün vatandaşlarımızın da oy verirlerken bilinçli olmasını bekliyor ve yeni yıllarını kutluyorum.

En Çok Okunan Haberler
-
İmamoğlu farkı açıyor!
-
Nereden çıktı bu ‘kurucu önder’ lafı?
-
İsrail Şam'ı vurdu!
-
Oyuncu Şinasi Yurtsever hayatını kaybetti
-
MSB'den açıklama geldi!
-
İmamoğlu’nun şansı
-
Özgür Özel istifasını istemişti: Yusuf Özcan istifa etti
-
Yeni Akit yazarı görevinden uzaklaştırıldı
-
AKP'li başkanın eşine ‘kritik’ atama
-
Kanserle mücadele eden Tanyeli'den kötü haber!