Sömürü Düzeninin Yozlaştırdığı Politika
Toplumsal ilişkileri akılcı yolla irdeleyen, bu konuda eleştirel araştırma yolunu açan ilk yapıt, Platon’un “Politeia-Devlet”idir. Platon’un “Akademia”sından sonra “Lyceum” okulunun kurucusu olan Aristoteles politikayı, “Yurttaşların toplum ve yönetsel işlerle ilgili olarak yaptıkları her şey” olarak tanımlamıştır. Bu tanımlama XX. yüzyılın saygın sosyal bilimcisi E. Cassirer’in, “Politika, insansal eylemleri birleştirip örgütleme ve ortak bir ereğe yönlendirme sanatıdır” tanımlamasına öncülük etmiştir.
Grek-Roma kültürünü oluşturan çok sayıda düşünür ve onları izleyen dönemlerdeki, Rönesans ve Aydınlanma çağlarının kuramcıları toplumları doğru yönde yönetmenin zorunluluğunu ve bunun için gerekli yöntemleri belirtmişlerdir. O dönemlerin politikacıları da bilgi ve yetenekleri oranında bu birikimlerden yararlanmış, politika etkinliklerinin belirli bir düzeyde olmasını sağlamışlardır.
Daha önceleri “güçlülerin egemenliği” ve “Tanrısal güçlere dayanan egemenler” dönemlerinden sonra politikada halkların ve yasaların öncelik kazanması ancak “Amerika Özgürlük Savaşı” ve “Büyük Fransız Devrimi” sonucunda olanaklı hale gelmiş, böylece ayırım gözetmeden tüm ulusları kapsayan “insan hakları” kavramı tartışılmaya başlamıştır. Bir sonraki aşamada “endüstri devrimi” ile emekçi sınıflar öne çıkarak sosyalizm ve sosyal demokrasi kavramlarının gelişmesinde etkin olmuşlardır. Bu gelişme, uluslararası politikada önemli değişimlerin oluşmasını sağlamış, uygulanan politikalar sınıfsal temele dayanan bilimsellik düzeyine erişmiştir. Endüstri devrimi aynı zamanda üretim ve zenginliği de arttırarak kapitalist ve emperyalist güçlerin tarihin hiçbir döneminde görülmeyen oranda sömürücü etkinliğe ulaşmalarını sağlamıştır. Özellikle son otuz yılı kapsayan “globalizasyon-küreselleşme” döneminde parasal güç her şeyi satın alabilecek düzeye erişmiş, kendi çıkarlarını gözetirken yerküremizi ve insanlığın geleceğini talan etmekten kaçınmamıştır.
Parasal gücün sömürücü amaçlarını gerçekleştirebilmesi için en etkin yol yönetimleri ele geçirmek olduğundan her ülkede kendilerinden yana politikacı-işbirlikçiler kazanmak öncelikli hedefleri olmuştur. Bütün bunları sağlamak amacıyla da toplumların yapısını şekillendirecek eğitim programları oluşturulmuş, ulusların yapısal birliğini sağlayan ortak değerler yıkıma uğratılmıştır. Günümüzde çoğu ülkede yönetimlerin sömürü düzeninin işbirlikçileri olmaları ve kendi uluslarının değil, egemen güçlerin güdümünde olarak politikayı düzeysizleştirmeleri özel olarak programlanmış bu sürecin sonucudur.
“Toplumları, öncelikle parasal gücün çıkarlarını düşünerek düzenlemek” olarak tanımlayabileceğimiz kapitalist ekonomi, bütün değer yargıları ve insan davranışları yanında politika kavramını da, her ülke için, o ülkeye özgü yöntemler kullanarak yozlaştırmaya devam etmektedir. Hukuk dahil her şeyin bir fiyatı olan sömürü toplumlarında, satın alınamayan hiçbir şey olamaz. Bu nedenle yerküre boyutundaki yozlaşma salgınından diğer insan davranışları gibi politikayı ve politikacıları soyutlamak olanaksızdır.
Günümüzde yaşanan politik çirkinliklerin tümü sömürü düzeninin çıkarcı davranışlarının ürünüdür. Bu nedenle ülkelerin doğal zenginliklerini talan etmek için önce düzmece nedenlerle çatışmalar yaratılmakta, sonra da bu çatışmalar bahane edilerek ölümcül saldırılar ve işgal eylemleri uygulanmaktadır. Gelişen olaylar yandaş-çıkarcı medya aracılığıyla toplumlara gerçekler saptırılarak yansıtılmakta, koşullandırılmış eğitimle yetişen kuşaklar işbirlikçi politikaların yalanlarına kanmaktadır.
Ulusumuzun politik yaşamındaki gelişmeleri de izlediğimizde sömürü düzeninin etkilerini ve politik tartışmalardaki düzeysizliği saptayamamak olanaksızdır. Bu düzeysizlik yüzünden ulusal değer yargıları yıpratılan, tedirginlik ve ekonomik tükenmişlik içindeki toplumumuzun gizli dinleme ve izlemelere, gizli tanıkların gerçekdışı suçlamalarıyla insanların hayatının karartılmasına gerekli tepkiyi verememesini olağan karşılamak gerekir.
İçinde bulunduğumuz seçim ortamında, toplumun suskunluğunu olumlu olarak yorumlamak gerekse de, her yurtsever aydını bekleyen görev gerçekleri dile getirerek yılgınlık ve kararsızlık içinde olanları uyarmak, onları ulusumuzu aydınlığa çıkaracak yolda yönlendirmektir.
Onur duyabileceğimiz toplum düzeni ve politika uygulamalarının ancak çağdaş bilgilerle donanımlı yetkin politikacılarla gerçekleşebileceğini unutmamak gerekir.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Ahmet Özer soruşturmasında yeni gözaltılar