Sonuç kararsızların elinde

İskoçya bugün bağımsızlık referandumu için sandık başına gidiyor. Anketlere göre durum yarı yarıya. Birleşik Krallığın birliği bıçak sırtında. Sonucu kararsızlar belirleyecek.

Yayınlanma: 18.09.2014 - 00:08
Abone Ol google-news

Dünya tarihi farklı ulusların ‘birlik’ kurmasının ne denli zorlu ve kanlı süreçler olduğunun ıspatı. Peki ya ‘ayrılmak’? Hele de gırtlak gırtlağa filan gelmemişseniz… Bir arada yaşanabilmekteyse, neden ve nasıl? Bugün bağımsızlık referandumu için sandığa giden İskoçlar bu sorulara önemli yanıtlar sunacaklar… 21’inci yüzyılda özerklik-bağımsızlık çizgisinin “tonlarını” belirleyecekler…

Büyük Britanya Birleşik Krallığı’nın başkenti Londra’da buraya, İskoç başkenti Edinburg’a ahalinin “Sizi seviyoruz, biz bir aileyiz, gitmeyin” temalı gösterilerin haberleri ulaşırken, havayı ‘dramatik’ diye tabir etsek yeridir. Tam ortadan yarılmış vaziyette İskoçlar. Aileleri, karı-kocaları dahi bölen bir hissiyat yüklü İskoçya. Ülkelerinin Birleşik Krallık’la 307 yıllık tarihi birliği bozarak kendi kaderini tayin etmesi gerektiğini düşünen “Bağımsızlığa Evet” kampı tutkulu. “Birlikte Daha İyi” şiarını benimseyen “Hayır” kampı ise daha sessiz desek yeridir. İki taraf da pozisyonlarını temelde “ekonomik rasyonalite” üzerinde şekillendirirken, sonucu psikoloji belirleyecek gibi görünüyor. “Evet” cephesinde “kendi kaderini tayin hakkı” üzerinden ılımlı tabir edilebilecek bir “milliyetçilik”; “Hayır” cephesinde ise “birlik ruhuyla” barışıklık hissiyatı öne çıkıyor.

Puan farkı çok az

Anketler iki cepheyi atbaşı gösteriyor. Birlik artık ‘bıçak sırtında’ görünüyor. Oylamaya üç gün kala Survation’un anketine göre “Birlikte Daha İyi” kampı yüzde 47, “Bağımsızlığa Evet” kampı yüzde 40.8 çıktı. Opinium anketine göre bu oran yüzde 47.7’ye yüzde 42.3. Panelbase ise yüzde 47.1’e yüzde 46.1 veriyor. ICM’nin haftasonunda The Sunday Telegraph’ın yayınladığı anketi ise “Evet” kampına yüzde 49 verirken, “Hayır” kampını yüzde 42’de gösterdi. Yüzde 9’luk kararsız kitle eşliğinde… Son olarak önde gelen İskoç gazetesi Scottsman’ın anketinde bağımsızlığa “Evet” oyları yüzde 52’de çıktı. Kayıtlı 4.1 milyon seçmen bulunurken, sonucu sayıları 500 binden az olan kararsızlar belirleyecek.

 

“İnsanlar değişim istiyor”

Büyük Britanya’da iktidardaki Muhafazakar Partili Başbakan David Cameron, koalisyon ortağı Liberal Demokrat Parti lideri Nick Clegg ile ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin liderleri Ed Miliband’ın Daily Record gazetesinde yayımlanan son dakika “yemin’ine çevrildi dikkatler. Eski İskoç kökenli Britanya Başbakanı Gordon Brown’ın arabuluculuğunda üç lider, İskoçların ülkenin geri kalanından daha fazla kamu harcaması yapabilmesi ve sağlık harcamalarında kontrolü de içeren bir anlaşma taslağı sunmuş oldu. “Üzerinde anlaştık: İskoç Parlamentosu kalıcı ve geniş yeni yetkilere sahip olacak. İnsanlar değişim görmek istiyor. Hayır oyu ayrılıktan daha hızlı, güvenli ve iyi bir değişiklik olacak” vurgusu eşliğinde. Birlikçiler bağımsızlığın yıllar sürecek mali, ekonomik ve siyasi belirsizliği getireceğini söylerken, bu öneriler de İskoç parlamentosuna yani Holyrood’a çok daha fazla yetki tanınması anlamına geliyor.

 

‘Bağımsızlık’ argümanları

Ancak bütün bunları Londra’nın İskoçya’yı yitirmekten ne denli korktuğuna yoranlar azımsanmayacak kadar çok. Londra’nın bu tavizlerini referandumda “Hayır” çıktıktan sonra yerine getirmeyeceği kuşkuları da cabası.. “Evet” kampının başını çeken iktidardaki İskoç Milliyetçi Partisi ve lideri Alex Salmond ise İskoçya’nın çok daha adil ve zengin bir ülke inşa edebileceği temasını işliyor. Londra’nın özelleştirilen sağlık sisteminin dışında bir sistem, bedava yüksek eğitimin sürdürülmesi, ‘çalışmaya değecek’ bir emeklilik sistemi, küçük işletmelerin desteklenmesi, yeşil ekonomi, sosyal adalet “Bağımsızlık” kampının temel argümanları. Nitekim üç liderin “Yemin”ine verilen yanıt da “Gerçekte İskoçya’nın ihtiyaç duyduğu tüm yetkileri almasının tek garantisi ‘Evet’ oyu” oldu.

 

 

“Evet”çilerle “Hayır”cılar

Bugün sandığa gidecek olan İskoçların “sakin bir demokrasi” algısı var. Ne yapacaklarını kendi içlerinde tartışıp bölünmüş bir tablo çizseler de “gürültücü” yahut “kavgacı” değiller. Referandum öncesinde aralarındaki tek fark “Evet” kampının daha gür bir sesle konuşması, “Hayırcıların” ise daha az ve suskun olmasıydı…

İskoçya’nın 1997’deki yetki devriyle kurulan özerk parlamentosu, modern mimarisiyle tarihi taş binalarının 180 derece zıt bir karakterde inşa edilmiş. Hemen önünde ziyaretçilerin ve gazetecilerin “gözdesi” Ed Hastings ve eşi Sandy duruyor. İkisi de geleneksel İskoç kıyafetlerine bürünmüş. Ed’in başında mavi bir bere elinde de üzerine “Evet” (Aye) yazılmış İskoç bayrağındaki St. Andrews haçı desenli bir kalkan var. Yanlarına gelen “Hayır” destekçileriyle de gülüşerek konuşuyor, birlikte fotoğraf çektiriyorlar.

“Ülkemizi geri almak istiyoruz”

Ama Ed de Sandy de ateşli birer bağımsızlık yanlısı. Kraliyet posta hizmetlerinde uzun yıllar çalışmış. Son sekiz yıldır turistleri İskoç gelenekleriyle “buluşturuyor” Ed, “Ülkemizi geri almak istiyoruz. Westminister’dan yönetilmek istemiyoruz” diyor. “Ama aynı adayı paylaşıyorsunuz. 300 küsur yıldır birliktesiniz. Parçalanmak neye yarayacak” diye sorduğumda, “Britanyalı diyoruz ama ne kadar Britanyalıyım dersen o kadar az İskoçyalı olursun” yanıtını veriyor. Britanya liderlerinin referandumdan “Hayır” çıkması için yaptıkları son önerileri için “Yeni mi akıllarına geldi” diye soruyor ve ekliyor: “Bize büyük masada olmayacaksınız diyorlar. Sen otur büyük masada, biz senin büyük masanı istemiyoruz. Biz daha eşitlikçi bir toplum istiyoruz, kendi anayamızı istiyoruz. Petrol zenginiyiz ama kendi kaynaklarımızı kontrol edemiyoruz. Bakın Norveç’e neler başardılar.”

Eşi Sandy atılıyor: “Bağımsızlığın İskoçya’nın bütün sorunlarını çözmesi gerekmiyor fakat bizlere onları çözme çabasına dair güç verecek.”

Nicola, “Daha fazla yetki vermek niyeti vardıysa, bugüne kadar niye verilmedi” diye soruyor. Muhafazakarların “Hayır”’ çıktıktan sonra vaadlerini tutmayacaklarını düşünüyor.

 ‘İngilizler kötü düşünmesinler’

“Evet” kampında damardan bir milliyetçilik göremedim doğrusu. Daha ziyade İskoçya’nın ihtiyaçlarının İngiltere’den farklı olduğunu anlatıyorlar. Holyrood’a inen Canongate caddesindeki tezgahında elişi kıyafetler, hediyelik eşyalar satan 35 yaşındaki Helen, gönlünün nereye meylettiğini sorunca, “Evet diyeceğim. Artık kendi halkımızla güçlü olmanın zamanı geldi” diyor. Hemen ekliyor: “Bunun İngiliz karşıtı olmakla alakası yok. Bu kendi kaderimizi tayin etmekle alakalı. Britanya’dan ayrılırken onlar için de kötü düşünmüyoruz. Onlarda kötü duygular bırakmak da istemiyoruz.”

 

‘Londra’dakiler çok korkuyorlar’

Edinburgh kalesine bakan Princes sokağında bağımsız İskoçya’nın gelirinin nasıl olması gerektiğine dair hesaplar içeren el ilanları dağıtan 25 yaşındaki Colin Storrier’e göre, “Kendi ekonomimizi ihtiyaçlarımıza göre yönetebiliriz. İstatistiklere bakarsanız her 5 çocuktan birisi yoksulluk içinde. Bütün parayı Londra kontrol ediyor. Colin “Londra çok korkuyor. İskoçya’yı bırakmak istemiyorlar Çok fazla borçları var. Ve petrol ve doğalgaz kaynaklarından olacaklar” diyor. Kampanyanın son aşamasında İskoçya’yı ziyaret eden Britanya ana akım partilerinin liderlerini ise “Burada neler olduğunu anlayamıyorlar. Cameron geliyor mesela, bankacılarla, büyük petrol şirketleriyle görüşüyor ama sokaktaki insanla değil. Ama biz artık yaşananları BBC’den izlemiyoruz. Twitter’ımız var, facebook’umuz var” sözleriyle değerlendiriyor.

Kampanya çıkartmalarından alan 26 yaşındaki Keitlin gördüğü manzarayı, “Annem İngiliz ama o da ‘Evet’ oyu vereceğini söylüyor” sözleriyle açıklıyor.

 

‘Birlikte mutluyuz’

“Birlikte Daha İyi” kampına meyleden 28 yaşındaki Justin ise kararını sandığa gidince vereceklerden. “Gönlümde yatan “evet” demek fakat mantığım farklı işliyor” diye izah ediyor. Birlikten ayrılmanın ekonomik bedelleri olacağını düşünüyor.

36 yaşındaki William Stevens da aynı ekonomik kaygıları dile getiriyor, “Birleşik Krallık içinde diğerleriyle olmaktan mutluyuz. Ben İskoçum ve ben Britanyalıyım. Britanya pasaportum var Bozuk olmayan bir şeyi tamir etmek niye” diye soruyor.

33 yaşındaki Geoff ise bakış açısını “Birlikle duygusal bağım var. Her zaman kendimi Britanyalı olarak gördüm. İngiliz bir ailem var. İnsanların Westminster’den nasıl bezdiğini görebiliyorum. Fakat İskoçya için en iyisini isterim” sözleriyle anlatıyor.

 

NOTLAR..

+ İskoçya’da düzenlenen bağımsızlık referandumuna 4.1 milyon kayıtlı seçmen katılacak. 16 yaş ve üstü oy kullanabiliyor. Katılım oranı genelde yüksek çıkıyor.

+ Edinburgh’daki gazetecilerin referandum için gözdesi Dundas Caddesi’ndeki Cuckoo’nun fırını.. Zira fırın ‘anket kekleriyle’ ünlü. Birlik yanlıları için ‘Union Jack’ bayraklı, Bağımsızlık yanlıları için mavi zemin üzerine beyaz St. Andrew’un haçının, kararsız seçmenler için ise üzerlerinde soru işaretlerinin bulunduğu kekler referandumun ‘tadı’…

+ İşçi Partisi’nin genç ve popüler lideri Ed Miliban, geleneksel tabanın bulunduğu İskoçya’da bir hayli zorlandı. Cameron’ın aksine sokağa daha fazla indi ancak salı günü sokak ziyaretinde İskoç protestocuların küfürlü protestolarına uğradı.

+ İskoçya bağımsız olursa Standard Life ofisini İngiltere’ye taşıma planı yapıyor. Ünlü Lloyds Bankacılık grubu Londra’ya taşıma kararını aldı bile. BP ve Shell kaygılarını dile getiriyor.

+ İskoçya bugün “bağımsızlık” kararına varsa bile monarşiyle bağlarını kopartmayacak. Kraliçe 2. Elizabeth’i sembolik görüyorlar. Ancak uzun süre sessizlikten sonra oylamadan üç gün öne İskoçlara “dikkatli karar verin” demesi milliyetçi cepheyi rahatsız etmiş görünüyor. Kraliçe’nin Edinburgh’daki Balmoral isimli ünlü rezidansında da normalde bugün yıllık balo verilmesi gerekiyordu. Ancak referandum sonrasına bırakıldı. ‘Kutlanacak’ bir şey olacak mı, orası belirsiz…

+ İskoçya bağımsızlık kararı verirse birliği simgeleyen ‘Union Jack’ bayrağının ne olacağı da meçhul.

+ İskoç referandumunda Lordlar Kamarası meselesi de var. Zira 60 civarında lord İskoçya’da ikamet etmekte. Fakat lordlar herhangi bir seçim bölgesine bağlı değillerken, onlar açısından mesele gelir vergisinden ibaret. Yani iki ülkede birden vergi ödeyip ödemeyeceklerine karar vermeleri gerekiyor.

+ Ünlü Shetland ve Orkney adalarının da Britanya mı yoksa Edinburgh’a mı bağlı olacaklarına karar vermeleri gerekecek. İskoç milliyetçileri adalarda yaşayanlara mali faydalar sağlamayı vaad ediyor.

+ Herry Potter’ı yazarı JK Rowling hayır kampanyasına 1 milyon pound bağışlamış. David Bowie, Mike Myers ve Susan Boyle birlik yanlısı tutum aldı. Sean Connery’nin “Evet” kampında yer aldığı söylense de vergi ödememek için oy kullanmamayı seçmesi tepki yarattı. Brian Cox ve Frankie Boyle ise bağımsızlık yanlısı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler