Sosyal haklara tırpan

AKP'nin iktidara geldiği yıldan itibaren gelir dağılımı çalışan aleyhine bozulurken haklar da ciddi biçimde daraldı.

Sosyal haklara tırpan
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.05.2011 - 06:38

Kasım 2002’de iktidara gelen AKP, 2003 yılından itibaren çalışma yaşamında ciddi hak kayıplarına yol açacak düzenlemeler yaptı. 2003 yılında çıkarılan 4857 sayılı iş kanunu, esnek çalışma biçimleriyle güvencesiz ortam yarattı, 2008’de yürürlüğe giren 5510 sayılı yasayla da sosyal güvenlik haklarına büyük darbe vuruldu. Şubat 2011’de çıkarılan “torba yasa”da da, güvencesiz çalışma iyice pekişti.

Yine AKP döneminde yoğun bir özelleştirme yaşandı, 1986-2002 döneminde 8 milyar dolarlık özelleştirme yapılırken 2002-2010 arasında 32 milyar dolarlık özelleştirme gerçekleştirildi.

Taşeron uygulaması ve ölümlü iş kazaları ciddi boyutlara vardı, sendikasızlaşma yaygınlaştı, işten çıkarmalar arttı, işsizlik oranı yüzde 10’u geçerek yapısal bir özellik kazandı. Resmi işsiz sayısı 3.2 milyon olarak açıklanırken gerçek işsiz sayısı 6 milyona ulaştı.

Gelir dağılımı giderek bozuldu, Açlık sınırının 868 TL olduğu ülkemizde net asgari ücret 630 TL olarak belirlendi. AKP döneminde reel ücretler yüzde 14.1 geriledi.
 

Sosyal güvenlik haklarına darbe

Sosyal güvenlik haklarına ilk darbe 1999 yılındaki 4447 sayılı yasayla yapıldı, ikinci darbe 5510 sayılı yasayla AKP döneminde gerçekleşti. Önce SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Ardından 2008 yılında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu yasalaştı. 5510 sayılı yasanın başlıca özellikleri şöyle:

* Yeni işe girecek olan kadınlar 58, erkek sigortalılar ise 60 yaşında emekli olacak. Emeklilik yaşı 1 Ocak 2036 ve 31 Aralık 2037 tarihleri arasında kadınlarda 59, erkeklerde 61 olacak. Bu tarihten sonra emeklilik yaşı kademeli artacak ve 2048’de kadın ve erkekler için 65’te eşitlenecek.

* Prim ödeme gün süresi 7 binden 7 bin 200 güne çıkarıldı.

* Gazeteci, postacı, gemi adamı, infaz memuru, uçuş personeli, tren makinistleri gibi meslek sahiplerinin yıpranma hakkı kaldırıldı.

* Emekli aylığı bağlama oranı, yeni işe girenler açısından her yıl için yüzde 2 uygulanacak. Eskiden bu oran Emekli Sandığı’nda yüzde 3, SSK ve Bağ-Kur’da da yüzde 2.5 idi. Yasa öncesinde SSK ve Bağ-Kur’da emekli aylığı bağlama oranı yüzde 65 iken bu yasa sonrasında yüzde 50’ye kadar düşecek.

* Emekli aylığının hesaplanmasında kullanılan güncelleme katsayında GSMH’nin, yani refah payındaki artışın yüzde 100’ü değil yüzde 30’u dikkate alınacak.

* 30 Nisan 2008’den sonra ilk defa sigortalı olanlar, emekli iken prim ödeyip emekli aylıklarını alamayacaklar, emekli olup çalıştıkları takdirde emekli aylıkları kesilecek.

*) Ücretli ya da SGK’den aylık alan çocuksuz dul eşe bağlanan ölüm aylığı yüzde 75’ten yüzde 50’ye düşürüldü.

* Muayene ücretleri devlet hastanelerinde 8 TL, özel hastanelerde 15 TL olarak belirlendi.

* İşsiz kalanların sağlık hizmetinden yararlanma süresi 6 aydan 3 aya indi.

* Brüt asgari ücretin üçte birinden fazla geliri olanlar zorunlu genel sağlık sigortası primi ödeyecek. Prim ödeyemeyene sağlık hizmeti yok.
 

Anayasa değişti

AKP tarafından gündeme getirilen 26 maddelik anayasa değişiklik paketi, 12 Eylül 2010’da halkoyuna sunuldu, yüzde 58 oyla kabul edildi. Değişikliklerinde çalışma hayatındaki iyileştirmelerden ve yeni haklardan söz edildi.

Oysa emek ve meslek örgütlerinin büyük çoğunluğu bu değişikliklere itiraz etti ve hak kayıplarına dikkat çekti. Anayasa değişikliklerinde, “birden fazla sendikaya üyelik” adı altında aslında zayıf ve güdümlü bir sendikacılığın önünün açılacağı, memura toplusözleşmeli grev hakkının tanınmadığı, aksine Kamu Görevlileri Hakem Kurulu adıyla zorunlu tahkim müessesesinin getirildiği belirtilerek kamu çalışanına grev hakkının yasaklanmasına vurgu yapıldı.

Öte yandan anayasanın 54. maddenin 7. fıkrasında bazı grev yasaklarının kaldırılmış olsa bile aynı maddenin 1. fıkrasının korunması nedeniyle genel grev, hak grevi gibi grev haklarının önünün kesilmekte, hiçbir Avrupa anayasasında yer almayan lokavt hükmü anayasada korunmakta, “yerindelik denetimi” değişikliği ile de özelleştirme uygulamalarının yargı denetiminden kaçırılmasının amaçlandığı görülüyor.
 

Esnek çalışma iş yasasında

32 yıl aradan sonra 2003 yılında iş kanununda köklü değişiklikler yapıldı. İş hukukunun temel prensibi olan “işçiyi koruma” ilkesinden uzaklaşılarak “işletmenin korunması” ilkesi benimsendi.

10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı iş kanunu ile esnek çalışma biçimleri yasallık kazandı. Böylelikle part-time (kısmi süreli) çalışma, çağrı üzerine çalışma, evde çalışma, ödünç iş ilişkisi (kiralık işçilik) gibi esnek çalışma modelleri gündeme geldi.

4857 sayılı yasayla asıl işveren - alt işveren ilişkisi yeniden tanımlandı, işverenin asıl nitelikteki birtakım işlerini alt işverene (taşerona) vermesine olanak sağlandı. Böylece sendikal örgütlenmenin önündeki en önemli engellerden biri olan taşeron uygulaması yaygınlaştı.

Deneme süresi bir aydan iki aya çıkarıldı, özel istihdam bürolarının kurulmasına izin verildi. Yine aynı yasada, iki aylık süre içinde haftalık ortalama 45 saat olmak koşuluyla günde 11 saatten haftada 66 saat çalışılmasına olanak sağlandı. Bu yolla işverenin fazla mesai ücreti ödememesine imkân tanındı.

4857 sayılı yasanın geçici 6. maddesinde Kıdem Tazminatı Fonu’nun kurulacağı belirtilerek kıdem tazminatına göz dikilmiş oldu. 2002’de Ecevit hükümeti döneminde çıkarılan 4773 sayılı kanunla 10 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde işçilere iş güvencesi hakkı sağlanıyordu.

AKP döneminde çıkarılan 4857 sayılı yasayla iş güvencesi hakkından yararlanma 30 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde geçerli oldu. Bu durumda iş güvencesinden yararlanan işyeri sayısı, toplam işyerlerinin ancak yüzde 10’una denk geliyor. Ayrıca işyerinde altı aydan az kıdemi olanlar da iş güvencesinden yararlanamıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler