"Tabipler Birliği'nin ideolojik bir tavrı var"
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tabip odalarınca geçmiş dönemlerde sağlık sistemine ilişkin gerekçelerle bir yürüyüş düzenlenmediğini söyleyerek, ''Tabip odalarının yanlarına çeşitli marjinal grupları da alarak, geçmişte böylesine bir yürüyüş yaptığını ben bilmiyorum, hatırlamıyorum'' dedi.
Akdağ, 14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayelerinde Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Konferans Salonu'nda düzenlenen törene katıldı.
Törende yaptığı konuşmada Akdağ, Sağlıkta Dönüşüm Programı'na yönelik eleştirileri son derece doğal bulduğunu, bu eleştirilerin yapılanları daha iyiye götürebilmek için bir fırsat olduğunu vurguladı.
Akdağ, bugün tarihi bir konuşma yapacağını, dünden bugüne sağlık sistemini ve 8,5 yıl boyunca ne gibi çalışmalar yapıldığını aktaracağını ifade etti. Kendisinden önce yapılan konuşmacılardan Ankara Tabip Odası Başkanı Bayazıt İlhan'ın sağlık uygulamalarına ilişkin eleştirilerini ''çok acımasız'' olarak değerlendiren Akdağ, ''Bu kürsüden çok acımasızca eleştiriler yapıldı. Kendisi tamamen eleştiriyle dolu bir konuşma yaptı, Bunu saygıyla karşılıyorum. Ama bu Dönüşüm Programı, bu ülkeye ne getirdi diye dönüp bakmak lazım'' dedi.
Akdağ, kıyaslama yapılırken, geçmişin de göz önünde bulundurulması gerektiğine işaret ederek, dün Ankara'da Türkiye genelinden çok sayıda hekimin katıldığı ''Tek Ses Tek Yürek'' yürüyüşüyle ilgili olarak değerlendirmede bulundu. Akdağ, ''Tabip odalarının yanlarına çeşitli marjinal grupları da alarak, geçmişte sistem için böylesine bir yürüyüş yaptığını ben bilmiyorum, hatırlamıyorum. Ben Türkiye'de vatandaşın bundan 8-10 sene önce çektiği sıkıntılara karşı hangi yürüyüş yapıldı çok merak ediyorum. Çünkü, Tabipler Birliğinin öteden beri, ideolojik görüşü var. Ben bu ideolojik duruşa da, onların bulundukları yerdeki sabitliğinden dolayı saygı duyuyorum, ama katılmıyorum bu ideolojik görüşe'' diye konuştu.
''Bu başarıyı, gölgelemek yanlıştır"
Akdağ, Türkiye'de 8 yıl önce ambulans hizmetlerinde yaşanan sıkıntının bugün artık çok büyük ölçüde çözümlendiğini belirtti. Akdağ, şimdi tüm ambulansların uluslararası standartlara sahip olduğunu ifade etti. Türkiye'de 150'ye yakın paletli ambulans bulunduğunu anlatan Akdağ, şöyle devam etti:
''Bir ambulans sisteminin 8 sene içinde 8-10 kat artırmak hiç de kolay değil. Açıkça ifade etmek isterim ki, Dönüşüm Programı AKP'nin bir programıdır. Başbakanımızın öngörüleriyle hazırlanmıştır. Sağlık Bakanı olarak bunu ben çok fedakar bir ekiple yürüttük. Ama en büyük pay, beyaz önlüklü sağlık çalışanlarınındır. Ben, sağlık çalışanlarının hepsine milletim adına şükranlarımı sunuyorum. İnsan onuru için böyle bir sistem kurmak gerekiyordu. Bu tenkit edilemez. Tenkit edilecek çok tarafımız olabilir ama böylesine bir bayram gününde bu tenkitleri acımasızca birbiri peşine makineli tüfek gibi sıralayanlar bunları da görsün. Bununla Türkler olarak, Türk milleti olarak, Türkiye Cumhuriyeti olarak iftihar ediyoruz. Ben, yarın bırakıp gideceğim bu işi. Ama başarı, bu milletin başarısıdır. Bu başarıyı, gölgelemek yanlıştır.''
Türkiye'de koruyucu hizmetlerin gerilediğine yönelik eleştiriler yapıldığını ifade eden Akdağ, ''insan insaf diyesi geliyor'' dedi. Akdağ, Türkiye pnömokok aşısının ücretsiz yapıldığını anımsattı. Kızamık vakalarının görülmesiyle ilgili olarak da açıklama yapan Akdağ, Türkiye'de 2001 yılında kayıtlı kızamık vaka sayısının 31 bin olduğunu söyledi. Akdağ, şu anda görülen kızamık vakalarının hepsinin Avrupa'dan gelen virüslere bağlı olduğunu belirtti.
Akdağ, Türkiye'de anne ve bebek ölüm oranlarında hızlı bir düşüş görüldüğünü de kaydederek, ''Anne ölümleri 2000'li yılların başında yüz binde 60 idi. 2010 rakamı ise yüz binde 16'dır. 2011 hedefimiz ise yüz binde 13'tür. Bu hedefler, Türkiye'nin gelir grubundaki ülkelerin hepsinden daha iyi durumdadır. Yılda kişi başına geliri 40-60 bin dolar olan ülkelerle Türkiye'yi kıyaslarsanız yanlış hareket edersiniz'' diye konuştu.
Sigara ile mücadelede de önemli gelişmeler sağlandığını vurgulayan Akdağ, yurt dışından çok sayıda hastanın Türkiye'de tedavi edildiğini, aile hekimliğinin geliştirildiğini anlattı.
''Biz, Che Guavara'nın izinde değiliz"
gerçekleşen ''Tek Ses Tek Yürek'' eyleminde açılan pankartla ilgili olarak da değerlendirmede bulunan Akdağ, şunları söyledi:
''Pankartta 'Dr. Che Guevara'nın izindeyiz' yazıyordu. Birtakım örgütler Dr. Che Guevara'nın izinde olabilir, ama biz onun izinde değiliz. Biz, Refik Saydam'ların izindeyiz, biz İbni-i Sina'ların ve Mustafa Kemal Atatürk'ün izindeyiz. sMutlaka, genel kabullerin çerçevesinde insanların dünya görüşü şekillenir ve politikalara yön verir. Biz, insanı kutsal bilen bir anlayışa sahibiz. Herkes için sağlığın bir hak olduğunu kabul ediyoruz. Cebinde parası olanın da olmayanın da hakkıdır sağlık hizmeti.
Sağlık, alınıp satılan bir meta olamaz. Sağlık, bu ülkede alınıp satılan bir meta halinde tutulmuştur. Türk hekimlerinin yüzde 90'ına muayenehane kapısı gösterilmiştir. Göreve geldiğimde Sağlık Bakanlığı SSK hastanelerindeki doktorların yüzde 90'ının muayenehanesi vardı. Muayenehane hekimliği yapan meslektaşlarımı eleştirmiyorum, çünkü başka seçenekleri yoktu.
Devlet, 'para veremem' diyordu. Bu, üniversite hastanesinin içine taşınmıştı. Üniversite hastanesindeki öğretim üyesine 'özel muayene' hizmeti vardı. Benim için her insan özeldir. Hastanın para vereni ile para veremeyenine ayrı muamele yapmak, hekimlik andı içmiş hiçbir hekime yakışmaz. Ben de bunu hiçbir hekim arkadaşıma yakıştırmıyorum. Ancak, sistem böyleydi.''
''Biz, sosyalist değiliz, sosyal adalet istiyoruz"
Tabip örgütünce 2006 yılında çıkartılan ''Toplum ve Hekim'' isimli dergide dünyadaki sağlık sistemlerinin ele alındığını anlatan Akdağ, bir yazıdan alıntı yaparak, yazıda kapitalizme karşı sosyalizmi hedefleyen mücadeleden bahsedildiğini aktardı. Akdağ, bunun bir ideolojik duruş olduğunu ve saygı duyulması gerektiğini ifade ederek, yazıda sonuç bölümünde iktidarın sosyalist olması gerektiğinin vurgulandığını belirtti. Bakış açısı bu olduğunda hekimler için birlikte çalışmanın da zorlaştığı yorumunda bulunan Akdağ, şöyle devam etti:
''Biz, sosyalist değiliz, sosyalist bir iktidarı da istemiyoruz. Evet, biz sosyal adalet istiyoruz hükümet olarak. Bu sosyal adalet hastasına da çalışanına da gerekeni versin. Burada ne eksiğimiz varsa birlikte çalışmaya da hazırız. Ancak bize Tabip örgütü 'Ben bunu istemem. Çünkü bu sömürü düzenini azaltacak tedbirler, sosyalizmin gelmesini geciktirir' diyor. Bu öğreti şunu söyler. Der ki, 'Emekçilerin zincirlerinden başka kaybedecek birşeyleri kalmayacak ki sosyalist iktidar gelsin'. Böyle bir anlayış var. Bu anlayış, tarihin çöplüğüne çoktan atıldı. Bu anlayışı, kendi ülkelerinde uygulayanlar bunları bitirdiler. Artık 2010 yılında bu kavramlarla konuşamayız. Bu kavramlarla konuştuğumuz zaman ilerleyemeyiz.''
Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının üzerinde inanılmaz bir iş yükü olduğunu ifade eden Akdağ, sağlık çalışanlarının ''tedirgin edildiğini'', hekimlerin de bu nedenle endişeli olduklarını söyledi. Türkiye'de hekim açığının da bulunduğuna dikkati çeken Akdağ, Türkiye'de insanların hekime çok başvurmadığını ifade etti. Akdağ, ''2002'de hekime başvuru oranı ortalama 3'ün altındaydı, şimdi ise 7'nci. Gelişmiş ülkelerde başvuru oranı 10'un üstünde. Hizmet açlığı vardı, bunu ortadan kaldırdık'' dedi.
''Eleştiriler fazlaya kaçtı"
Performans uygulamasıyla ilgili olarak da açıklama yapan Akdağ, üniversite hastanelerinde özel muayene ve özel ameliyat sistemiyle kazandıkları para miktarı ile yanlarında çalışan asistanların gelirleri hakkında bilgi verdi. Kazanç tutarı hakkında detaylı bilgi vermek istemediğini dile getiren Akdağ, ''Çünkü, rakamları verdiğimizde tıp bayramında doktorlar para konuşmuş oluyor. Asistana, bu muayene ücretlerinden zırnık koklatılmaz. Orana bakıldığında değerli bir hocamızın maaş dışında sadece özel muayene ve ameliyattan kazandığının altıda birini ancak asistan alabiliyor'' dedi.
Bu konuda her yerde, her hekime birer birer açıklama yapacağını belirten Akdağ, çünkü bu eleştirilerin artık ''fazlaya kaçtığını'' söyledi. Akdağ, şunları kaydetti:
''Hekimler öğleye kadar hastalarına, öğrencilerine ne ayırabildilerse ayırsınlar, sonra muayenehanelerine gitsinler. Aman ne hoş. Burada performans falan yok, eğitim de zedelenmez, araştırmaya da hiç halel gelmez, öyle mi? Bunu yapmayan üniversitede özel muayene hizmeti verir. Bu da eğitime ve araştırmaya zarar getirmez, öyle mi? Bu olmaz. Biz dedik ki, artık bu muayenede vatandaş değil, hükümetimiz bu parayı ödeyecek. Bir devlet üniversitesi, vatandaşından özel muayene ya da özel ameliyat adı altında ne almışsa, bunu ortadan kaldıran bir kanun yaptık. Bunu, üniversiteye biz verme kararı aldık. Bu para da hekimler arasında paylaştırılacak.''
Akdağ, Sağlık Bakanlığının kapısının sorunların çözümü açısından tüm paydaşlara açık olduğunu ifade ederek, ''Özlük haklarının iyileştirilmesi için kapımız açıktır. Ama bu sistem içinde hem devlet hem muayenehane olsun diyen varsa, biz bunda yokuz. 'Sabit olarak herkese aynısı ödensin' diyen varsa bunda da yokuz. Bunun yüksek özlük haklarına bizi ulaştıramayacağını da biliyoruz'' dedi.
Sağlık çalışanlarına karşı şiddet eylemlerini de kınayan Akdağ, ''Ne yapacaksak birlikte yapalım. Hedefimiz, sıfır şiddet olsun'' diye konuştu. Konuşmasının ardından Sağlık bakanı Akdağ, geleneksel olarak yapılan futbol turnuvasında dereceye girenlere madalyasını verdi.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Colani’nin arabası
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- 'Bıyık altından gülüyorsunuz'