TBB'den uyarı

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar, henüz basılmamış bir kitabın, bu kitaba ait bilgisayar kayıtlarının soruşturma aşamasında imha edilmesinin hukuken hiç kimsenin yetkisinde olmadığını, delil niteliğindeki bu belgelerin yok edilmesinin bunu yapanlar yönünden başlı başına bir suç olduğunu söyledi.

TBB'den uyarı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.03.2011 - 09:41

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar, Birlik merkezinde düzenlediği basın toplantısında, ''Ergenekon'' soruşturması kapsamında gazeteci Ahmet Şık'ın tutuklanması ve Şık tarafından yazılan ''İmamın Ordusu'' isimli yayımlanmamış kitabın toplatılmasıyla ilgili süreci değerlendirdi.

Şık'ın avukatı İstanbul Barosu avukatlarından Akın Atalay'ın, TBB Başkanlığına dilekçe gönderdiğini belirten Coşar, Atalay'ın dilekçede ''mahkeme tarafından verilen kısıtlama kararı nedeniyle soruşturma dosyasını inceleyemediği gibi iddianın ve suçlamanın dayanağı olan belge ve kanıtlara da ulaşamadığını, bu zor koşullar altında ve silahların eşitliği ilkesine aykırı biçimde müdafilik görevini yürüttüğünü, İmamın Ordusu isimli dokümanın ve tüm nüshalarının teslim edilmesinin istenildiğini, teslim edilmediği takdirde ve gerektiğinde arama yoluna gidileceğinin ve yine aksine davranılması durumunda hakkında örgüte yardım suçunu işlemekten dolayı işlem yapılacağının bildirildiğini'' ifade ettiğini kaydetti.

Coşar, ulusal hukukta ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan düzenlemeler karşısında, avukatların muhatap oldukları muamelenin ve müdafilik görevini yapamamalarının çok açık biçimde hukuka aykırı olduğunu belirtti.

Gazetecilerin ve avukatların yaptıkları işin anlamı olması için bağımsız, özgür, özerk olmaları gerektiğini söyleyen Coşar, anayasanın 28. maddesinde ''Basın hürdür, sansür edilemez'' denilmesinin, Avukatlık Kanunu'nun 1. maddesinde ''Avukat, bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder'' diye yazmasının nedeninin de bu olduğunu kaydetti.

Mesleğini icra eden basın mensupları ile avukatların yaşadıklarının ''özgürlük sorunu'' olduğunu ifade eden Coşar, anayasanın 28/6.maddesi hükmü gereğince süreli veya süresiz yayınların belirli suçlar için toplatılmasının hakim kararıyla veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yetkili mercinin emriyle mümkün olduğunu söyledi.

Coşar, şöyle devam etti:

''Bu bağlamda henüz basılmamış bir kitaba el konulması veya kitabın taslaklarının toplatılması basın özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne, bilim ve sanat özgürlüğüne karşı çok ağır bir saldırıdır. Henüz basılmamış bir kitabın, bu kitaba ait bilgisayar kayıtlarının soruşturma aşamasında imha edilmesi ise hukuken hiç kimsenin yetkisinde olmadığı gibi delil niteliğindeki bu belgelerin yok edilmesi bunu yapanlar yönünden başlı başına bir suçtur. Zira suçlamanın dayanağı olan belge, bilgi ve kanıtlar yok edilmiş olmakla sanık/şüpheli konumunda olanların kendilerini savunma olanağı ortadan kaldırılmış olduğu gibi iddia makamında bulunanların iddialarını kanıtlama olanakları da yok edilmiştir. Bu durumda kovuşturmayı yürütecek hakimin kovuşturacağı ve karar vereceği bir husus da kalmamıştır.''

 

'Adil yargılanma hakkına aykırı'

Kaldırılan devlet güvenlik mahkemelerinin yerine ''devlet güvenlik mahkemelerini de aratan biçimde özel yetkili ağır ceza mahkemeleri''nin getirildiğini savunan Coşar, şöyle konuştu:

''İhtisas mahkemesi niteliğinde olmayan bu mahkemeler hem bu nedenle gereksiz ve hem de yeni Ceza Muhakemesi Kanunu'yla getirilen insan odaklı yargılama modelinin amacına ve ruhuna aykırıdır. Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev, yetki ve yargılama usulleri, temel hak ve özgürlükler yönünden ciddi tehdit ve tehlikeler içermektedir. Öyle ki özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin tabi olduğu usulle diğer ağır ceza mahkemelerinin tabi olduğu usul, gerek savunma hakkının kullanılması gerekse sanık haklarının güvence altına alınması ve gözaltı süreleri yönünden tamamen birbirlerinden farklıdır. O nedenle özel yetkili ağır ceza mahkemeleri ve bu mahkemelerin tabi olduğu usul, yargılama birliği ilkesine, kanun önünde eşitlik ilkesine ve adil yargılanma hakkına aykırıdır. Bugünkü basın toplantısının konusunu oluşturan soruşturma ve bu soruşturma kapsamında yaşananlar dahil benzeri diğer soruşturma ve kovuşturmalarda yaşanan hukuk dışı uygulamaların kaynağı çok büyük ölçüde özel yetkili ağır ceza mahkemeleridir.

O nedenle, demokratik düzenlerin normal zamanlarının normal mahkemeleri olmayan, özel soruşturma ve yargılama usulleriyle, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindeki gizlilik kararlarıyla, siyasi tehdit aracı gibi işleyen tarzlarıyla mahkemeden daha çok devletin ideolojik aygıtı ve hatta ihtilal mahkemeleri gibi çalışan bu mahkemelerin ve yine bu mahkemeler için öngörülen özel usul hükümlerinin bir an önce kaldırılması gerekir.''
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler