'Terör örgütünün eylemlerinin kanı BDP'ye de bulaştı'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'deki Türkiye temsilcilikleri ve Türk bayrağına yönelik saldırılara yönelik sert tepki vererek, Suriye yönetimine "Tarih boyunca, yüzlerce yıldır ay yıldızlı Türk bayrağına uzanan her el hiç tereddütsüz biçimde cevabını almıştır, bundan sonra da alacak" yanıtını verdi.

Yayınlanma: 15.11.2011 - 10:05
Abone Ol google-news

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında Suriye'de yaşanan son olaylara değindi. Erdoğan, Arap Ligi'nin 16 Ekim'deki toplantısında Suriye yönetiminden bazı şartların karşılanmasını istediğini, Suriye yönetiminin de bunu kabul ettiğini hatırlatarak, "Ne var ki, tıpkı bize yapıldığı gibi Arap Ligi'ne karşı da Esed yönetimi tarafından samimiyetsiz bir tavır sergilendi. Arap Ligi'ne reformlar konusunda adım atacağı sözünü veren Esed yönetimi adeta operasyonlara, baskılara hız vererek kan akıtmaya devam etti" diye konuştu.

12 Kasım'daki Kahire toplantısında Arap Ligi'nin, Suriye'nin bu dürüst olmayan, güven vermeyen tavrını değerlendirdiğini ve aldığı kararlarını dünya kamuoyuna duyurduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti: "Arap Ligi talepler yerine getirilinceye kadar Suriye'nin toplantılara ve çalışmalara katılımını askıya aldı. Suriye'deki sivillerin korunması, şiddetin sona ermesi amacıyla Arap Ligi başta BM olmak üzere ilgili bütün kuruluşlarla ve Suriye muhalefetiyle temas halinde olma kararını da yine bu toplantıda almıştır. Arap Ligi'nin Kahire zirvesinde Suriye yönetimine karşı ekonomik ve siyasi tedbirlerin alınması, üye ülkelerin Şam'daki büyükelçilerini çekmesi ve Suriye muhalefetinin tanınması da değerlendirildi. Türkiye olarak Arap Ligi'nin aldığı tüm bu kararları, zamanlı ve sağduyulu kararlar olarak değerlendirdik ve desteklediğimizi de ifade ettik. Suriye yönetimi en son Arap Ligi'ne karşı sergilediği samimiyetsiz tavrından geri adım atmak, verdiği sözleri tutmak yerine; şiddetin boyutunu ülkesindeki yabancı temsilciliklere yöneltmek gibi yeni bir yanlışın içine girmiştir. 12 Kasım gecesi Suriye'deki Suudi Arabistan, Katar, Fransa temsilciliklerine saldırılar gerçekleştirildi. Türkiye'nin de Şam, Halep ve Lazkiye'deki temsilciliklerinin bu saldırılarda hedef alındı. Biz öncelikle bu saldırıları tabii ki şiddetle kınadık. Suriye'deki diplomatik temsilciliklerin güvenliğinin derhal sağlanması çağrısında bulunduk. Ankara'daki maslahatgüzarı Dışişleri Bakanlığımıza çağrıldı ve Suriye'ye bir nota tebliğ edildi. Ayrıca Şam Büyükelçiliğimizde görevli personelin bir kısmı ile aile fertlerinden oluşan 60 kişiyi önceki gün tahliye ederek ülkemize ulaşmalarını sağladık. Bizi asıl üzen nokta Lazkiye'de bazı kendini bilmezler tarafından kameralar önünde Türkiye bayrağına yönelik yapılan çirkin saldırı girişimi olmuştur. Şunu buradan Esed yönetimine açık açık ifade etmek istiyorum: Tarih boyunca, yüzlerce yıldır ay yıldızlı Türk bayrağına uzanan her el hiç tereddütsüz biçimde cevabını almıştır, bundan sonra da alacak."
 

'Bunlar üzerinden mesaj vermek şuursuzluktur'

Erdoğan, ay yıldızlı Türk bayrağı Türkiye için, Türk milleti için ne kadar aziz ve kutsalsa, Suriye'nin kardeş halkı için de en az o kadar aziz ve kutsal olduğuna vurgu yaparken, "Bu şu andaki Suriye yönetimi için bir anlam ifade etmeyebilir, ama ben inanıyorum ki gerçek manada Türkiye'yi kardeş bilen, bizim de onları kardeş bildiğimiz Suriye halkı, yönetimle aynı şeyleri paylaşmıyor. Nitekim karşıt gösterilerde bulunan muhalif kesim de ellerinde Türk bayrağı ile meydanlarda dolaşıyor" dedi. Erdoğan Esad yönetimine sorumluların bulunması çağrısında bulunarak, "Türk bayrağına yönelik çirkin saldırılar, ben inanıyorum ki Suriye'deki bir avuç kendini bilmezin, alçağı kışkırtmalar neticesinde ortaya koyduğu bir eylemdir. Yabancı ülke vatandaşlarını ve diplomatlarını korumak her ülkenin onurudur, namusudur. Dolayısıyla Suriye yönetimi bu görevini yerine getirmek durumundadır. Bunlar üzerinden mesaj vermeye çalışmaz ise acziyettir, telafisi zor olan bir şuursuzluktur. Özür dilemenin ötesinde gereğinin yapılmasını, sorumluların bulunmasını da Suriye yönetiminden bekliyoruz" şeklinde konuştu.
 

'Trajik sonu Esad da görmelidir'

Erdoğan, Esad yönetimine yönelik eleştirilerine devam ederken, dövülerek öldürülen Libya'nın eski lideri Muammer Kaddafi'den örnek verdi. Erdoğan şunları söyledi: "Cezaevlerinde, hapislerinde binlerce siyasi tutuklu bulunduran Beşar, sen Türk bayrağına saldıranları da bulup, gereken cezayı vermek durumundasın. Suriye yönetiminin sadece Türkiye'deki Türklere ve Türk bayrağına değil, kendi halkına da saygı duymasını bekliyoruz. Öldürerek, hapsederek, sindirerek hiçbir yere varılmayacağı görülmeli, idrak edilmedi. Medeni dünyaya ve insanlık değerlerine sırt çeviren hiçbir yönetim başarılı olamaz, ayakta kalamaz. Uluslar arası meşruiyetini ve toplumsal desteğini kaybeden hiçbir yönetim uzun ömürlü olamaz. Daha son dönemde kendi halkına karşı savaş açanların nasıl trajik bir sona ulaştıklarını Beşar Esad da görmelidir. Kendisine tekraren hatırlatıyorum; Zulüm ile abad olunmaz, mazlumun kanı üzerine gelecek inşa edilmez. Aksi takdirde tarih bu tür liderleri 'kanla beslenen liderler' olarak anar. Ve Esad, sen de şu anda o sayfayı açmaya doğru gidiyorsun. Zira mazlumların ahını alanlar, bunu bedelini er yada geç öderler. Türkiye olarak Suriye halkı ile dayanışmamızı sürdüreceğiz."
 

'Esad yönetiminden artık dürüstlük beklemiyoruz'

Esad yönetiminden istenen dürüst, inandırıcı, cesur ve karalı bir liderlik ortaya koymasının artık beklentileri arasında olmadığını belirten Erdoğan, "Halkının ve uluslararası toplumun beklentilerine karşılık vermesi artık kimse tarafından da beklenmiyor. Çünkü sürekli bir aldatmacanın içinde olmuştur. Suriye yönetimi, bıçak sırtı gibi ince ve tehlikeli bir çizgi üzerindedir. Dönüşü olmayan yola girmemelidir. Ucu uçurum olan bir yoldan bir an evvel dönmeleri hepimizin arzusudur. Çok geç olmadan, sağduyunun ve aklıselimin sesine kulak verilmelidir. Yanlışta inat edenler sadece kendileri kaybetmezler, ülkelerine de kaybettirirler. Biz Suriye'nin ve Suriyeli kardeşlerimizin kaybetmesini, sıkıntıya düşmesini kesinlikle istemeyiz. Yöneticilerin en büyük sorumluluğu ülkesinin ve milletinin geleceğini güvence altına almaktır. Bunun yolu ise milletiyle kavga etmek değil milletiyle aynı yöne bakmaktır. Süreç nasıl gelişirse gelişsin bizler Suriye halkını asla kaderiyle baş başa bırakmayacağız, iyi günde olduğu gibi kötü günde de dayanışmamızı sürdüreceğiz" diye konuştu.

'CHP Esad'ın ağır eleştirilerini iç politika malzemesi yaptı'

Başbakan Erdoğan, her konuda olduğu gibi Suriye konusunda da CHP'nin tam bir kafa karışıklığı içinde olduğunu belirterek, Suriye'ye iki heyet gönderen CHP'nin oradaki gerçeği görmek yerine Suriye üzerinden, Suriye yönetiminin diliyle hükümete ağır eleştirilerde bulunduğunu söyledi. Erdoğan, "Ne demişti? 'Suriye pir-u pak, burada herhangi bir şey yok' demişti. Düşünebiliyor musunuz? Muhaliflerin eylemleri bizzat CHP tarafından terörist faaliyetler olarak nitelendi. CHP heyeti Beşar Esed'in benimle ilgili, Dışişleri Bakanımla ilgili sarf ettiği çok ağır ifadeleri geldiler, burada iç politika malzemesi olarak kullandılar. CHP heyetinden beklenen, yabancı bir devlet adamın Türkiye Cumhuriyeti hükümeti hakkında sarfettiği hezeyanlar karşısında dik durmak, onurlu bir duruş sergilemektir. Ne yazık ki CHP bunu tercih etmemiş, Beşar Esed'in ağır hakaretlerini iç politika malzemesi olarak kullanmaktan da kaçınmamıştır" dedi. Erdoğan bir genel başkanın bin düşünüp bir konuşması gerektiğini de sözlerine ekleyerek "Buna 'tezgaha gelmek' derler. Tekrar tezgaha geldin. Zaten bütün gündemi hep böyledir. Hep gündem böyle oluştuğu için de ana muhalefette biz ciddi bir genel başkan göremiyoruz ve Türkiye'nin talihsizliği de buradadır. Şu anda biz elele verip, Türkiye olarak bunlara karşı söylem birliği içinde olmamız gerekirken, bırakınız söylem birliğini, o onlarla elele verip kendi hükümetine kendi ülkesine karşı onlarla söylem birliği yapıyor" dedi.

 

'Deprem bölgesinde göremediğimiz BDP'yi terörist cenazelerinde görüyoruz'

Erdoğan BDP'nin son haftalarda iyice hız kazanan tahrik edici tutumuna değinmek istediğini söyledi. "Deprem bölgesinde göremediğimiz BDP'yi son günlerce sıkça terörist cenazelerinde görüyoruz" diyen Erdoğan BDP yöneticileri ve milletvekillerinin terörle aralarına mesafe koymak şurada dursun, adeta terörü teşvik eden, teröre aleni destek veren, teröristlerin sırtını sıvazlar bir tutum içine girdiklerini söyledi. Erdoğan şöyle konuştu: "O kadar ki aileler isyan ettiği halde, 'yeter artık' dediği halde, BDP acılı ailelere dahi baskı uygulayarak, terörist cenazelerini istismar aracı olarak kullanmak gibi insanlık dışı bir siyasetin yürütücüsü haline geldi. Kanlı terör örgütünün yedeğinde, kanlı cinayet şebekesinin vesayetinde siyaset yapanlar bilsinler ki o kan onların da üzerine sıçramaktadır. Terör örgütü ile aranıza artık mesafe koyun. Terör örgütünün vesayetinden artık sıyrılın. Bu bir bumerang gibi yarın sizi de vurabilir. Bu cinayet şebekesinin yedeğinde siyaset yapmayı bırakıp kendi ayaklarınız üzerinde, kendi hür iradenizle siyaset üretin. Eğer kendinizde bu iradeyi göremiyor, bulamıyorsanız; Diyarbakır'da oğullarının cansız bedeni önünde terör örgütüne isyan eden o yürekli annelerden, babalardan gidin biraz ders alın. Eğer yüreğinizde teröre, cinayetlere isyan edecek asil duruşu hissedemiyorsanız, gidin Doğu'da Güneydoğu'da 'yeter artık, benim adıma öldürme' diyen Kürt kardeşlerimden kahramanlık öğrenin. Devlete hakaret etmekle, milletin değerlerini hiçe saymakla birbirinizle yarışacağınıza cesaretiniz varsa terör örgütüne ufak bir eleştiri getirin."

'Annelerin yüzüne nasıl baktınız?'

Erdoğan terör örgütünden kaçmak isteyen beş kadının terör örgütü tarafından işkenceyle öldürülmesi üzerine BDP'li milletvekillerinin bu kadınların ailelerine taziyeye gittiğini anımsatarak "Nasıl baktınız o annelerin yüzüne? Hangi yüzle onları taziyeye gittiniz? Yüreğiniz vicdanınız hiç mi sızlamadı? Peki o 5 kadının infazını neden sorgulayamıyorsunuz? Sizi bu kadar mı korkuttular? Bu kadar mı sindirdiler. Kendi hür iradenizle siyaset yapamayacak kadar korkak mısınız" dedi.
 

'25 kuruşa simit yok'

Başbakan Erdoğan, KCK operasyonlarını eleştirenlere de tepkisini dile getirirken, bazı yazarların kendisinin bu yapılanmaya verilen destek sebebiyle yaptığı eleştiriden çok rahatsız olduklarını söyledi. Erdoğan, "Niye rahatsız oluyorsunuz? Ne diyecektim? İyi mi yaptınız diyecektim? Siz bu devlet içinde bir devlet yapılanmasını öveceksiniz, alkışlayacaksınız, bizleri eleştireceksiniz. Eee biz kalkıp da, devlet içinde bir devlet yapılanmasını ortaya koyarken rahatsız olacaksınız. Kusura bakmayın beyler. İstediğiniz kadar düşünce adamı olun, istediğiniz kadar medya mensubu olun, özgürlüklerin de bir sınırı vardır. Siz siyasetçiyi eleştirme hakkına sahip olacaksınız, siyasetçinin sizi eleştirme hakkı olmayacak. 25 kuruşa simit yok artık" dedi.

BDP'nin meclisten çekilme konusunu tartıştığını belirten Erdoğan, şunları söyledi: "Neymiş? Dağdan böyle talimat gelmiş. Çekilsen ne yazar, çekilmesen ne yazar? Biz sizlerin parlamentoda yer alması için elimizden gelen çağrıları hep yaptık. Eee bunun dışında daha ne yapacağız? Çalışırsanız meclis renklenir, çalışmazsanız da herhangi bir şey olmaz, meclis yine çalışır. Şu anda bu meclisin bu noktada çalışma iradesi zaten var. Ha siz buradan gittiğiniz zaman, nereye gideceğinizin hesabını yapın, mesele o. Neymiş? Diyarbakır'da parlamentoları varmış, böyle saçmalık olur mu? Şunu iyi bilmeniz lazım. Bu ülkede 780 bin kilometrekarelik vatan toprakları üzerinde bizler sizlere asla böyle bir yapılanmanın müsaadesini vermeyiz. Nerede bir illegal yapılanma varsa biz onun üzerine üzerine kesinlikle gideriz. Buna müsaade etmemiz söz konusu değil. Bugüne kadar KCK operasyonlarıyla ilgili atılan adımlar, tüm yapılanların hepsi yasaldır ve yasal bir süreç içinde sürmektedir. Bundan sonra da aynı şeyleri yargı görürse, gereğini yine yapacaktır. En tepesinde Kandil'in, İmralı'nın bulunduğu bir yapılanma demokratik olabilir mi? Demokrasiye hizmet edebilir mi? Terör örgütü elebaşından emir alanlar demokrasi mücadelesi verebilirler mi? Açık açık bir kez daha söylüyorum; demokratikleşmeden asla taviz vermeyeceğiz. Milli Birlik ve Kardeşlik sürecinden asla geri adım atmayacağız. Ama kanlı terör örgütleriyle ve onların her türlü yapılanmalarıyla da sonuna kadar mücadele edeceğiz."
 

'Toplama kamplarını siz bilirsiniz'

Erdoğan son dönemde AKP vesayeti tartışmalarının yapıldığına da dikkat çektiği konuşmasında CHP Lideri Kılıçdaroğlu'na da eleştirilerde bulundu. AKP'nin millet nezdinde her gün artan teveccühü karşısında ne yapacağını bilemeyenlerin geçmişe olan özlemlerini dile getirdiklerini söyleyen Erdoğan "Biz statükoya karşı, vesayete karşı yoğun mücadele verirken başta anamuhalefet partisi CHP olmak üzere vesayete kol kanat geren çetelerle mücadelemizi engellemeye çalışanlar çıktı. CHP vesayeti statükoyu muhafaza etmek için 9 yıl boyunca yoğun gayret gösterirken, aslında kendisinin CHP'nin de nasıl bir vesayet altında olduğunu topluma ispat ediyor. CHP'nin yeni genel başkanı CHP üzerindeki o vesayetin bir ürünü bir tasarımıdır" dedi.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun Silivri'ye giderek oradaki mahkemeye tiyatro benzetmesi yaptığını da sözlerine eklerken şunları söyledi: "Türkiye Cumhuriyeti'nin Bağımsız mahkemelerine tiyatro benzetmesi yapmak, bağımsız hakimlerine vicdansız diye nitelendirmek anamuhalefet partisi CHP için talihsizlikten öte bir şey değildir. Demokrasiye hukuk devletine ve seçilmiş hükümete karşı girişim içinde oldukları iddiası ile yargılanan kişilerin sözcüsü gibi hareket etmek demokrasiyi ve milli iradeyi önemsememek ve gereken ihtimamı göstermemek demektir. Silivri cezaevini toplama kampı olarak ilan eden Kılıçdaroğlu, toplama kampının ne demek olduğunu siz çok iyi bilirsiniz. CHP zihniyeti eğer toplama kampları oluşturmak varsa bu ülkenin tarihinde bu işi onlar çok başarılı bir şekilde yapmışlardır. Türkiye'nin her yerinde bu toplama kamplarını oluşturmuşlar. İnim inim inletmişler. O işkenceler tarihin kayıtlarına sahifelerine geçmiştir. Kılıçdaroğlu senin dedelerin de çok iyi bilir."
 

Salim Uslu'ya sahip çıktı

Öte yandan Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde CHP milletvekili Kamer Genç'i kürsüden iteklemesi ile başlayan tartışmalara da değinerek Uslu'nun Meclis İdare Amiri olarak görevini yaptığını söyledi. Erdoğan Kamer Genç'in genel kurulu terörize ettiğini söyleyerek, "Çıkıyor bu genel başkan milletvekilinin geçmişteki sendikacılığından falan bahsediyor. Ta bindiği arabaya kadar. Geç bu işleri geç, siyaset bu kadar basit değil bu kadar küçük değil. Geçen dönem parlamentoda senin Türkiye'nin en büyük sendikası diye bilinen sendikanın genel başkanı senin üyendi. Onun nelere bindiği, nelere sahip olduğunu bu ülke çok iyi bilir, işçiler dünyası iyi bilir. Sen bu işlerle uğraşma. Yok Mercedes'e biniyormuş, yok şuna biniyormuş yok buna biniyormuş. Ben Mercedes'e binmiyorum Audiye biniyorum. Marka farkından başka ne var. Onun fiyatı da aynı. Bununla bu milleti aldatamazsın geçti bu işler geçti. Onun için Anadolu'da vatandaşlarım diyor ki; 'Sayın Başbakanım bunların demesine bakmayın sür eşeği Niğde'ye' diyor" dedi.

Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: "9 yıl boyunca her fırsatta genel kurulu engelleme çabası içinde oldular. AK Parti milletin sorunlarına TBMM içinde çözüm üretmek için mücadele verirken anamuhalefet ve diğer muhalefet partileri genel kurulu yavaşlatmak, engellemek çalıştırmamak, için her yolu denediler. AK Parti millet adına genel kurulda çalışmalar yaparken, onlar kendi şahsi çıkarları adına genel kurulu provake ederek çalışmaları duracak noktaya getirmek için her yolu denediler. Yemin etmeyeceğiz dediler. Arkadaşlarımız çıkana kadar gelmeyeceğiz dediler. Biz de kuzu kuzu gelecekler dedik. Noldu, geldiler. Şimdi bizimle özel protokol yaptı diyorlar. Eline diline dursun ne protokolü yaptık. Böyle bir protokol mecburiyetimiz mi var. Neyin sözünü biz verdik. Bu içeridekilerin çıkacağına dair bir sözümüz mü oldu. Nereden çıktı. Bunu çıkaracak olan yargıdır. Bizime ne alakası var. Çıkmayı hak ediyorlarsa yargı gereğini yapar. Tutuklama sürelerinin uzun olması meselesi. O ayrı mesele. Uzuyorsa bu da yine sizin yüzünüzden. Bu anmayışla bu mantıkla devam ettiğiniz sürece zaten bu süreçler kısalmaz. Hiçbir düzey ve kalite kaygısı olmayanlar şov yapmayı hakaret etmeyi meclisi kilitlemeyi bir siyaset tarzı sananlar netice alamazlar. Meclisin itibarını beş paralık etmekten çekinmeyen bu milletvekillerinin sergilediği manzara eleştirilmekte ve şiddetle kınanmaktadır. Meclis idare amiri Salim Uslu'nun tamamen yetkisi sınırları içindeki müdahalesini şu anda bir kampanyaya dönüştürmek için de hala gayretler devam ediyor. Meclisin dışına taşıdılar bu kampanya işini. Medya yoluyla bir linç kampanyası başlatmış durumdalar. Biz bu bayat senaryolara asla aldırış etmeyiz. Bunlar da patinaj yapmaya devam ederler. Anamuhalefetin genel başkanı görevini yapan Meclis idare amirini eleştirmeyi bıraksın, önce genel kurulu terörize eden kendi partisi içindeki şovmenlere küfürbazlara ahlak dersi versin. Genel kurulu yavaşlatmak, engellemek için yapılan korsanlıklara göz yummayacak tahriklere boyun eğmeyecek, sabırla sağduyu ile bu meclisi çalıştıracağız. Muhalefetin millet diye bir derdi olmayabilir. Biz milletin derdini kendi derdimiz olarak görüyoruz ve TBMM'yi çalıştırarak milletin dertlerine çözüm üretmeye devam edeceğiz."

 

'Misafirhaneleri depremzedelere açmış durumdayız'

Başbakan Erdoğan Van'da art arda yaşanan iki ayrı depreme ve yürütülen çalışmalara değindi. Erdoğan kar yağışının bölgedeki çalışmaları zorlaştırdığına değinirken, prefabrik ev sevkiyatına hız verdiklerini açıkladı. Adana, Mersin, İskenderun ve İstanbul'da bulunan kamuya ait sosyal tesislere depremzedelerin aktarılmasına ilişkin çalışmanın da başlatıldığını kaydeden Erdoğan "Türkiye genelinde misafirhaneleri depremzedelere açmış durumdayız. Bu amaçla sevkiyatı hemen başlattık. Gerek uçaklarla uzak mesafede olanlara uçaklarla yakın mesafede olanları otobüslerle bu sevkiyatı başlattık. İstanbul'a iki uçakla ilk sevkiyat yapıldı. Günde ortalama 30 otobüs kaldırmak suretiyle depremzedeleri kamunun boş lojmanlarına sosyal tesislerine taşıyor ve geçici olarak oralarda barınmalarını sağlıyoruz" diye konuştu.

Erdoğan vergi uygulamalarında da Maliye Bakanlığı'nın deprem bölgelerini mücvir sebep ilan edildiğini, beyanname ve bildirimlerin ödeme sürelerinin ileride belirlenecek bir tarihe, depremden sonraki vergi ceza ve gecikme faizi sürelerinin de ertelendiğini sözlerine ekledi. Başbakan Erdoğan Bakanlar Kurulu'nda dün depremzedelere yönelik alınan kararları da şu şekilde açıkladı: "Depremden etkilenen üreticilere 4 aylık yem desteği ödemelerinin çalışmasını başlattık. Sigorta primleri bir yıl süreyle ertelendi. Kısa çalışma ödeneği devreye alındı. İşçilerin mağdur olmaması için 500 ile 1200 lira ücretinin ödenmesini sağladık. Van'da 5 bin vatandaşın 8 ay süreyle istihdamı için çalışmaları başlattık. Depremde yakınlarını kaybedenler ve Malullere aylık bağlanabilmesini öngören bir yasa tasarısı hazırladık. Mevcut kanun 5 yılık sigortalılık öngörüyor. Biz bunu 30 güne çekiyoruz. Mevcut kanuna göre hayatını kaybeden 66 öğretmenden sadece 4'ünün yakınlarına aylık bağlanabiliyor. Yeni yasa ile 66 öğretmenin tamamının ailelerine aylık bağlanabiliyor. Ayrıca yaralanan veya sakat kalanlara verilen protez gibi araçlar için katılım payı alınmayacak. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığımız deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın elektrik borçlarını bir yıl süreyle erteledi. KOSGEB acil destek kredisi ile işyeri veya malları zarar gören esnafa ve kobilere sıfır faizli altı ayı geri ödemesiz toplam 24 ay vadeli 100 bin liralık kredi vereceğimizi açıklamıştık. Bunu yeterli görmedik bu acil destek kredisinin vadelerini uzattık. 6 ay değil bir yıl geri ödemesiz olmak üzere toplam 3 yıl vadeli 100 bin liralık sıfır faizli kredi veriyoruz. Ayrıca depremden zara görmese de Van'daki tüm esnafımıza KOSGEB aracılığı ile bir yıl geri ödemesiz 3 yıl vadeli 30 bin lira üst limitli kredi vereceğiz."

'Anamuhalefet lideri ortalığı karıştırıyor'

Başbakan Erdoğan bölgede spekülatif çalışmaların da olduğuna dikkat çektiği konuşmasında CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirdi. "Anamuhalefetin başkanı gidiyor yapacağı bir şey yok ya. Tek şey var ortalığı karıştırmak, akılları bulandırmak" diyen Erdoğan Kılıçdaroğlu'nun "Erçiş il olmalıdır" önerisine sert çıktı. Erdoğan şunları söyledi: "İl olduğu zaman Erciş ne kazanacak bunu düşünmüş değil. Türkiye'deki uygulamaları ortada. Böyle popülist yaklaşımlarla geldik biz sizi il yapacağız diyenlerin yaptıkların illerin halini görüyoruz. Ama ilçe dahi olsa eğer başarılı bir yönetim varsa oraların da nerelere taşındığını görüyoruz. Van 2014'de büyükşehir olacak dedik. Mülki sınırlar sınır olacağı için Erciş de ilçe olacak. Bugün İstanbul'un o gelişen modernleşen ilçeleri neyse, Kocaeli'nin modernleşen gelişen ilçeleri neyse yarın Erciş de böyle bir ilçe haline gelecek. Altyapısı ile üst yapısı ile orada yoğun bir şekilde bu gelişimin olduğunu göreceğiz. Ama bunları hiç düşünmeden ağzı olan konuşuyor ya 'bak ben size gayet güzel bir proje ürettim. Erciş il olmalı' Böyle kolaycılık olmaz, böyle bir popülizm olmaz. Nitekim Erciş'te vatandaşımıza meydanda söyleyince ben söylemeden onlar konuştu. 'Başbakanım ağzı olan konuşuyor siz bunlara bakmayın' dedi. Aynı şekilde bir başkası çıktı 'afet bölgesi ilan edilmeli' dedi. Sorun Afet bölgesi nedir diye bunu bilmez. Afet bölgesi ilan ettiğiniz zaman inşaat yapamazsınız. Bir çivi dahi çakamazsınız. Belediyelere gelen para artacak ya o para geldiği zaman ne yapılacağını biliyorsunuz işte. Şu anda Van merkezde biz belediyenin yaptığı çalışmaları görüyoruz. Neler yaptığı ortada. Sadece popülizm sadece ideolojik yaklaşım tarzıyla bakıyorsunuz belediyenin imkanları oralarda kullanılıyor."

Erdoğan ayrıca konuşmasında yaşanan ikinci depremde hayatını kaybeden Japon gönüllü Atsushi Miyazaki, DHA muhabirleri Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir için başsağlığı dileklerini yineledi.
 

'Euro bölgesini zor günler bekliyor'

Başbakan Erdoğan konuşmasında geçtiğimiz ay içinde gerçekleştirdiği Almanya ve Fransa ziyaretlerini de anımsatırken, küresel ekonominin zor bir dönemden geçtiğini, Türkiye'nin ise bu süreci yere sağlam basarak yaşadığını söyledi. AB liderlerine her zaman popülizmden kaçınmaları çağrısında bulunduklarını dile getiren Erdoğan, "Bu çağrı sadece Türkiye'nin üyeliği ile değil Avrupa'nın geleceği ile de çok yakından ilgili bir çağrıydı. Türkiye popülizmden sıyrılarak popülizmi tarihe gömerek 9 yılda reformlarını kararlı bir şekilde gerçekleştirdi. Milletimizle samimi bir iletişim kurduk. Gerçekleri milletimizle paylaştık. Milletimizden aldığımız güçle bugünlere ulaştık. Her konuda milletimizin desteğini alarak yürüdük. 3 Kasım 2002'den bu yana 5 seçim 2 referandum gerçekleştirdiğimiz halde mali disiplinden para politikalarından taviz vermedik. Muslukları sonuna kadar açarak popülizme tevessül etmedik" diye konuştu.

Erdoğan AB üyesi ülke liderlerine çağrıda bulunurken "Avrupalı liderler şahsi beklentilerini siyasi beklentileri bir kenara koymalı Avrupa ekonomisinin geleceğini öne çıkarmalı. Bugün AB'nin ciddi bir merkez bankası yok. Avrupa'yı Euro bölgesini bunun için zor günler bekliyor. Uzak görüşlü liderler böyle zor günlerde zor kararlar alarak önemli adımları atmış isimlerini tarihe kaydetmiş olurlar. Ama sorunları gizleyenler, önlemleri almakta gecikenler kendi halklarına, ülkelerine haksızlık yaparlar" dedi.

Erdoğan sorunların ortak olduğu gibi çözümlerin de ortak olduğuna vurgu yaparak Türkiye'nin öneminin bu dönemde daha iyi anlaşılacağını söyledi. Erdoğan "Türkiye yük olmayacak yük alacak" sözlerini yineleyerek bundan sonraki süreçte de ihtiyaç halinde Türkiye'nin destek vermeye devam edeceğini sözlerine ekledi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler