The Pierces İstanbul'da
The Pierces, İstanbul'daki ilk konseri için heyecanlı. Allison ve Catherine Pierce kardeşlerin kurduğu grup, 30 Nisan'da Roxy'de olacak. Elektronik ritmleri, zil, mandolin gibi müzik aletleriyle birleştiren The Pierces'ın hayatı da müziklerindeki gibi zıtlıklarla dolu...

Hippi ve sanatçı bir ebeveyn, ama sıkı disiplin isteyen bale eğitimi; küçük bir kasabanın muhafazakârlığı ve Çingenelerin aşıladığı özgür ruh, hayatı kaplayan aşklar, kardeş kavgaları... Özellikle Gossip Girl dizisindeki şarkıları Secret’le gözleri üzerine çeviren Allison ve Catherine Pierce’ı anlatmaya bunlarla başlamakta yarar var. Peki durduk yere, filmleri aratmayan bu hayata niye mi daldık? The Pierces, 30 Nisan Cuma saat 23.00’te showhow ve Roxy ortaklığıyla, “Cipso sunar: The Pierces” gecesinde İstanbul’da ilk konserini verecek de ondan. Müziklerini dinlemeden önce onlara kulak vermeye ne dersiniz?
Allison ve Catherine Pierce, Amerika’nın en güney köşelerinden biri Alabama’da doğup büyüyen iki kız kardeş. Eğitimlerinin arkasında, ressam bir anne ve müzisyen bir baba var.
- Müzik hayatınıza ne zaman girdi?
- Hatırlayabildiğimiz zamanlardan beri müzik hayatımızın önemli bir parçası oldu. Babamız bir müzisyen ve müzik âşığı. Biz konuşmayı söker sökmez gitarını çıkarıp bize şarkı söylemeyi öğretmeye başladı.
Henüz müziğin hayatlarının ekseninde olacağını bilmiyor Pierce kardeşler. Bu isimle bir grup kuracaklarını da. Başlarda, her zaman istekle babalarının gitarına eşlik etmeseler de zamanla bu değişiyor. Çünkü...
- Bale eğitimi de aldınız, resim de yapıyorsunuz. Yine de neden kendinizi ifade etmek için müziği seçtiniz?
- Sadece öyle gelişiverdi her şey. Sanırım müzik en çok tutkulu olduğumuz alan.
Müzik onları besliyor, onlarsa müzik için hayatlarından besleniyorlar. Allison’ın şarkıları daha duygusal ve savunmasız. Catherine’in şarkılarındaysa daha fazla mizah var. Allison gerçek acıyı, Catherine ise kara mizah yazmayı seviyor.
- Kendini hippi olarak tanımlayan bir aileden geliyorsunuz. Rus balesi gibi sıkı disiplin gerektiren bir dansın eğitimini almışsınız. Küçük bir kentten Amerika’nın en büyük kentine gelmişsiniz. Bütün bunlar müziğinizi nasıl etkiledi?
- Hayatınızdaki bütün deneyimler müziğinizi ve müzik yazma biçiminizi etkiliyor aslında. Her durumun tek tek şarkıları nasıl etkilediğinden tam olarak emin değilim. Fakat eğer geçmiş albümlerimize bakarsak ciddi bir gelişme olduğunu görmek çok kolay. Ne kadar büyür ve değişirseniz, o kadar çok müziğinize yansıyor.
- The Pierces’ın 2000 ve 2005’te çıkardıkları iki albümün tutmasının nedeni belki de bu cümlede gizli. Son şansları olduğunu düşündükleri üçüncü albümleri “Thirteen Tales of Love and Revenge”ın başarısı da tabii. Bu başarıda Gossip Girl dizisinin payı olduğunu da itiraf ediyorlar.
- Peki, hippi geçmişe sahip olup Gossip Girl dizisinde çalınan ve çok beğenilen bir grup olmanızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Gossip Girl’ün bize teklif edilmesinden çok mutluyuz. Beraberinde bize dünyanın dört bir yanından birçok yeni fan getirdi. Daha fazla ne isteyebilirsiniz ki? Büyük olasılıkla dizi olmasaydı sizin de bizden haberiniz olmayabilirdi!
Spot ışıkları altında olmaktan yana bir şikâyetleri yok. Aksine, dünya üzerinde ünlü olmayı sevmediklerini söyleyen insanların yalan söylediğini düşünecek kadar seviyorlar ışıkları. Yeter ki, olunduğu gibi kalınsın! Tüm dünyanın onları anlamasını beklemiyorlar, duygunun dilden dile değiştiğini kabul ediyorlar, ama şarkı gerçekten iyi yazılmışsa o duygunun her dilde aynı şekilde dinleyiciye geçeceğini de biliyorlar. Elektronik ritimleri zil, ıslık, ksilofon, mandolin ve diğer organik çalgılarla müziklerine adapte etmeyi başardıkları albümleri tam da bunu amaçlıyor zaten. Hayat dolu, şizofrenik bir albüm bu. Ana temada tabii ki aşk var. Tıpkı hayatlarında olduğu gibi.
- Parçalarınızda aşk ağırlıklı duygu... Ya hayatınızda?
- Diğer her şeyde olduğu gibi bu duygu da devamlı olarak değişiyor. Ama aşk, kayıp olsun, yeni olsun, kötü olsun ya da iyi olsun, her zaman baskın ve var olacak. Dolayısıyla konuyla ilgili her zaman söyleyecek yeni bir şeyleriniz oluyor.
- Müziğinizde 60’ların havası hissediliyor. Neden 60’lar?
- Bu büyük olasılıkla ailemizin bize olan bir etkisi. Onların en çok sevdikleri müzikleri dinleyerek yetiştik ve bu müzikler de çoğunlukla 60’lar ve 70’lerdi.
Hayatlarını etkileyenler arasında, The Rolling Stones, The Beatles, Joni Mitchell, Simon and Garfunkel gibi isimlerin ilk sırada yer alması boşa değil. Aldıkları ilk albüme gelince; Soundgarden. Ortak zevklere sahip olsalar da kardeş olmanın tatlı, sert dertlerinden onlar da nasiplerini alıyor. Gençlik günlerinde, aynı erkeğe âşık olup kavga ettikleri bile oluyor. Sonuçta ikisi de eli boş dönüyor...
- Kardeş kavgalarının müziğinize, sahnenize yansıdığı oluyor mu?
- Arada sırada performansı etkilese de bazen de iyi bir şey bu. İşleri kızıştırıp daha hararetli hale getiriyor.
- Bir dönem müzik çalışmalarına ayrı devam etmeyi denemişsiniz, ancak yapamamışsınız. Müziği tek yaşadığınızda ne eksik geldi, neden tekrar birleşmek istediniz?
Beraber müzik yapmaya bayılıyoruz. Bu yüzden çok büyük ihtimalle bundan sonra bu şekilde devam edecek. Solo kayıtlar yapmayı planlıyoruz ama nedense sonunda kaçınılmaz bir şekilde yine bir araya gelmiş olarak buluyoruz. Yani birbirimizden kaçış yok!
New York’ta yaşıyorlar. Alabama’nın sakinliğinden sonra New York’un kaosuna alışmak kolay olmamış, ama yararı da var...
- Hippilik, bale gibi sıkı disiplin isteyen bir dans eğitimi; küçük bir kentten New York’a geliş... Bütün bu zıtlıklar sizde ne bıraktı?
- Sanırım küçük kent ve hippi bir aile bize masumiyet ve idealizm kazandırdı. Bale eğitimi ve New York’un ise bizi sert insanlar yaparak güçlüklere alıştırdığını söyleyebilirim.
Albümün kapak tasarımı, Catherine’e ait. Sadece kapak tasarımıyla sınırlı değil çalışmaları. Geçen yıl üçüncü resim sergisini açtı. Müziklerindeki gibi duygulara sahip resimler bunlar; çoğunlukla biraz karanlık, melankolik ama mizahi görünen kadınlar çiziyor.
- Son soru olarak, İstanbul’a dair ne biliyorsunuz? Ne hissediyorsunuz bu şehre geleceğiniz için?
- Sabırsızlanıyoruz. Çok güzel olduğunu duyduk. Yakında görüşürüz!

En Çok Okunan Haberler
-
Cübbeli Ahmet'ten 'çakarlı araç' savunması
-
Mansur Yavaş Cumhurbaşkanlığı seçim anketini paylaştı
-
'İmralı' sürecinde amaç açığa çıktı!
-
Saray'dan çok konuşulacak 'Yavaş' çıkışı
-
Edip Akbayram hayatını kaybetti
-
Ayşe Barım'ı tahliye eden hakim hakkında flaş gelişme
-
ABD'de aşağılanan Zelenski aradığını orada buldu
-
Edip Akbayram'dan kötü haber
-
Tüm kredi kartlarında limitler değişiyor!
-
İddia: Bahçeli'den, Demirtaş'a telefon