"Türkiye, krize göğüs germe şansını kaybetmiştir"

Partisinin genel merkezinde basın mensuplarına açıklamalarda bulunan CHP lideri Deniz Baykal, sanayi üretiminde Ocak ayında gerçekleşen yüzde 21.3'lük düşüş ile ilgili tespitlerde bulundu. Baykal, "Türkiye artık küresel ekonomik krize uygun bir hazırlık dönemi yaşayarak göğüs germe şansını kaybetmiştir" dedi. "Son Osmanlı padişah" pankartına ilişkin Baykal, "Başbakan'a hanedan lafı daha uygun" diye konuştu.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.03.2009 - 11:10

CHP genel başkanı Deniz Baykal, parti genel merkezinde basın mensuplarıyla gerçekleştirdiği sohbet toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi ve soruları yanıtladı. Baykal, Türkiye'de sanayi üretimindeki düşüşe ilişkin tespitlerde bulundu.

Bazı ülkelerin Ocak ayı sanayi üretimindeki düşüşleriyle Türkiye'ninkini karşılaştıran Baykal, Brezilya'nın yüzde 17.2, Rusya'nın yüzde 16, Çin'in yüzde 12.4 düşüş yaşadığını belirtti. Bu ülkeler arasında Japonya'dan sonra 2. olan Türkiye'nin ise 21.3'lük bir düşüş yaşadığını söyledi.

Baykal: "'Türkiye diğer ülkelerden krizi daha hafif atlatıyor' lafının hiç bir doğruluğu yoktur. Kriz kendisini sadece üretim kaybı olarak göstermiyor. Üretim kaybına bağlı olarak ülkede işsizlik ortaya çıkıyor. Krizin ölçülmesinde en etkili en doğru ölçüttür işsizlik oranıdır. Türkiye, işsizlik bakımından 32 OECD üyesi ülke arasında İspanya'dan sonra en yüksek işsizlik oranına sahip olan ülke olmuştur. Ayrıca yıllık işsiz artışında iflas eden İzlanda'dan sonra ikincidir."

Türkiye'nin işsizlik ölçüm yönteminin geçerliliğinini çoğu ülkeden yetersiz olmasına rağmen Türkiye'nin bu konumda çıkmasından duyduğu sıkıntıyı dile getiren Baykal, hükümetin ekonomik önlemler almamasını eleştirdi. Baykal;
"Krizin etkileri araştırılırken üzerinde durulması gereken konulardan birisi TL nin değer kaybıdır. Bu çaıdan baktığımızda Türkiye kur kaybının en yüksek yaşandığı ülkelerden biridir. Mısır son dönemde -4,6 bir parite kaybı yaşamıştır. Çin 3,8, Arjantin -15,2, Türkiye -46,9 değer kaybı yaşamıştır" dedi.

Ekonominin durumu  hakkında görüşlerini bildirmeye devam eden Baykal, konunun işsizlik oranı, TL'nin değer kaybı veya ekonominin daralması ile ölçülmesinin fark yaratmayacağını belirtti ve Türkiye'nin krizi en ağır yaşayan ülkelerden olduğunu söyledi.

Baykal, "Türkiye artık bu krize uygun bir hazırlık dönemini yaşayarak gögüs germe şansını kaybetmiştir" dedi.

Kriz nedeniyle yurttaşların borçlandığını belirten CHP lideri Baykal,  "Resmi verilerle kasım itibariyle işsiz sayısı 1 milyona yakın arttı. işsizlik dolayısıyla borçluluk da arttı.
007 yılında ferdi kredi borcunun ödeyemeyenlerin sayısı 44 bin 26 idi. 2008'de 225 bin 668'e çıktı. 2009'un sadece ocak ayında ise 56 bin 273 kişi kredi borcunu ödeyememiştir. 2007'de kredi kartı borcunu ödeyemenlerin sayısı 163 bin 610 kişi. 2008 kredi kartı borcunu ödeyemenlerin sayısı ise 460 bin 882.2009'da sadece ocak ayında kredi kartı borcunu ödeyemenlerin sayısı 82 bin 710
" şeklinde konuştu.

 


"Bu manzara sosyal çöküntü demektir"

İşsizlik dolayısıyla borçluluğun da ''olağanüstü yüksek düzeyde'' olduğunu ileri süren Baykal, işsizliğin borçların ödenmesini de imkansız kılan bir durum yarattığını söyledi. Merkez Bankasının bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemeyenlere ilişkin verilerini anımsatan Baykal, artışın bu hızla sürmesi halinde ferdi kredi borcunu ödeyemeyenlerin yıllık rakamının 600 bini, kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin yıllık rakamının da 1 milyonu geçeceğini belirtti.

Baykal, ''Bu çok ağır bir manzaradır. Büyük sosyal çöküntü demektir. Bugün gazetelerimizin manşetlerinde bu feryatları görüyoruz. İş adamları söylüyor, iş adamlarının kuruluşları söylüyor, iktisatçılar söylüyor. Vatandaşlar feryat ediyor. Asıl üzüntü verici olan da şu, bu manzara karşısında hiçbir şey yapılmamıştır'' diye konuştu.
Türkiye'deki kredi kartı temerrüt faizinin dünya ortalamasının üstünde olduğuna işaret eden Baykal, temerrüte düşen borçların ödenmesini beklemenin ''akla, mantığa sığmayacağını'' söyledi. Bu konuda Türkiye'de acil bir düzenleme yapılması gereğini vurgulayan Baykal, ''Türkiye'de milyonlarca insan faiz, borçluluk sarmalına yakasını kaptırmıştır, kaptırmak üzeredir. Eğer el konulmazsa bu Türkiye'yi perişan edecektir'' dedi.

Bu ekonomik tabloyu krizi yok sayarak ve önemsemeyerek yönetmenin mümkün olmadığını dile getiren Baykal, Türkiye'nin ekonomi politikasıyla ilgili de ''çok vahim yanlışlar yapıldığını'' ileri sürdü.

 

Bütçe hiçbir tutarlılığı olmayan belge

Bütçeyi ''gerçekçilikten uzak, hiçbir tutarlılığı olmayan bir belge'' olarak niteleyen Baykal, ''O bütçe bugün Türkiye'de yaşanan sıkıntıların, sorunların bir ölçüde kaynağı konumundadır'' dedi.

Bütçenin değiştirilmesi, piyasayı canladıracak tedbirlerin alınması gerektiğine işaret eden Baykal, bu çerçevede işçilerin üzerindeki stopaj ve prim yükünün azaltılmasını istedi. Baykal, bu çerçevede KDV indiriminin de düşünülebileceğini ifade etti.

Baykal, kredi borçlularıyla ilgili olarak, ''Hükümet derhal harekete geçmelidir. Biz de gereken desteği, katkıyı veririz. O çıkardı, bu çıkardı tartışmasının da bir önemi yok. Bu borçlular, daha makul daha ödenebilir borç içine çekilmelidir. Bu, mutlak bir ihtiyaçtır'' diye konuştu.

Krizin iktidar tarafından yeterince anlaşılamamasından büyük üzüntü duyduğunu ifade eden Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuya hamasetle, ''Türk Lirası'nın kıymetini düşürmeyiz'' diye baktığını söyledi. Baykal, ''Ne oldu? En büyük kaybı Türk Lirası yaşıyor. Sen istemediğin halde oluyor. Bu anlamsız propagandayı, milleti aldatmayı bıraksınlar, olayın ciddiyetini görsünler, derhal önlem alsınlar. Bütçeyi değiştirsinler. Derhal değişsin bütçe'' diye konuştu.

 

"Ümüklerin sıkılıp sıkılmayacağını göreceğiz"

Baykal, IMF ile yürütülen görüşmelere de değinerek, hükümetin anlaşmayı seçim sonrasına ertelediğini, bu erteleme nedeniyle Türkiye'nin 29 Mart sonrasında çok daha ağır koşullarla karşı karşıya kalacağını belirtti. Baykal, ''Eğer seçim sonrasında 'IMF ile anlaştık' derler ve ağır bir program ortaya koyarlarsa bunun sorumluluğu bugünkü uyarıları dikkate almayan hükümete aittir'' dedi. Hükümetin seçim sonrasında ''ağır mali önlemler alınmasına yönelik çalışmalar yaptığı'' yönünde duyumlar aldığını ifade eden Baykal, ağır şartların gündeme gelmesinden duyduğu kaygıyı dile getirdi.

Baykal, bir soru üzerine, seçimden sonra ''Ümüklerin sıkılıp sıkılmayacağını göreceğiz. Seçimden sonra milletin ümüğünün sıkılması ihtimaline dikkati çekiyorum'' dedi.

Ekonomiye ilişkin uyarıda bulunmanın kendisinin görevi olduğunu belirten Baykal, ''Biz görevimizi yapıyoruz. Balık bilmezse halik bilir. Başbakan bilmezse millet bilir'' diye konuştu.

Mevcut haliyle IMF ile anlaşmayı uygun görüp görmediğine ilişkin soruyu yanıtlarken de Baykal, ''Müzakerelerin içeriğini bilmeden bir şey söylemek istemiyorum. Söyleyenler de pişman oldular zaten. Giderek hükümetin ümük sıkmaya yönelik düzenlemelere teslim olacağını düşünüyorum'' dedi.

Baykal, Başbakan Erdoğan'ın seçim çalışmaları kapsamında meydanlarda ekonomiye yönelik söylediği sözlere ilişkin soru üzerine de Erdoğan'ın meydan üslubu ile siyasi pratiğinin çok farklı olduğunu geçmiş tecrübelerle gördüklerini ifade etti.

Yurttaşın ekonomik krizin farkında ve kaygı içinde olduğuna işaret eden Baykal, bunun seçimlere yansımasının 29 Mart sonrasında ortaya çıkacağını belirtti.


"Devletin valisinin seçim çalışmalarının bir parçası olduğu çok açık"

Deniz Baykal, AKP'nin oyunun yüzde 5 artmasının başarı olarak değerlendirilebileceği yönündeki açıklamalarına ilişkin bir soru üzerine "AKP'nin alacağı oy oranına yönelik bir değerlendirme yapmadım. Yalnızca iktidar avantajı bulunan bir partiye desteğin devam edebilmesinin göstergesinin en az yüzde 5 artış olması gerektiğine dikkati çektim" dedi.

29 Mart'ta yapılacak yerel seçimlere ilişkin değerlendirmelerde de bulunan CHP Genel Başkanı, hükümeti, seçim çalışmaları ile hükümet çalışmalarını iç içe geçirmekle suçladı. Aydın Valisi Mustafa Malay'ı, resmi bir yazıyla memurları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kente yapacağı ziyaret kapsamındaki törenlere çağırması nedeniyle eleştirerek, "Devletin valisinin seçim çalışmalarının parçası olduğu açıktır'' dedi. Baykal, Erdoğan'ın bu tür uygulamaları savunmasının da üzücü olduğunu ifade ederek bunun demokratik yöntemlerde kabul edilemez olduğunu söyledi. Baykal şöyle konuştu:
"Başbakan çıkıp diyor ki 'il başkanlarını vali yaptınız'... Bu, Türkiye'nin demokrasiye geçişinde tek parti döneminin bir gerçeği. Demokrasiyi oturtmak için bu noktalardan geçen insanlar, bir süre sonra bunu geride bırakıyor. 2009'da bir Başbakan 80 yıl önceki tecrübeleri bugünkü uygulamasına dayanak yapmaya çalışıyor. 80 yıl öncesini bırak. Sen bugün validen il başkanı yapıyorsun. Bu ne biçim savunma, ne biçim anlayış... Bu, hukuk anlayışının temellerinin Başbakan'ın zihninde yer tutmadığını gösteriyor. İktidarının sınırları konusunda kafasında bir anlayış olmadığını gösteriyor. Ne isterse onu yapacak beyefendi. Böyle bir siyaset, demokrasi olur mu? Bu seçim, bunun için önemli. Umarım seçmen gerekli uyarıyı yapar. Demokrasi kendini kanıtlamak zorundadır. Demokrasi sınavda..."

 

"Resmi telekulak var"

Baykal, Telekulak iddialarını da değerlendirdi. Türkiye'de bir telekulak düzeni bulunduğunu ve resmi telekulak olduğunu söyleyen Baykal, bu teşkilatın iktidar tarafından oluşturulduğunu öne sürdü. Baykal "Başbakan'ın tele kulağı var. Resmi tele kulağı var. Olağanüstü bir teknolojik altyapıya sahip, herkesi dinleme imkanına sahip. Böyle bir dinleme teşkilatı hiçbir hukuk devletinde olmaz" diye konuştu. CHP Genel Başkanı Baykal, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in yasa dışı dinlemelere ilişkin cezaların artırılabileceği yönündeki açıklamalarıyla ilgili olarak, "Cezaların ağırlaştırılacağı lafı sorunun inkar edilemez hale geldiğini gösteriyor. Önce yasalar uygulanmalı" dedi.

 

"Darwin yasağı üzüntü verici"

Deniz Baykal bir soru üzerine TÜBİTAK dergisinin kapağından Darwin'in çıkartılmasını
"Üzüntü verici. Darwin'in adından alerji duymak, tartışılmasını, hatırlanmasını engelleme ihtiyacı içine girmek, hangi saplantıların, peşin fikirlerin bilimsel örgütlenmeye egemen olduğunu gösteriyor" sözleriyle değerlendirdi.

 

"Bilgisayar programı tereddütlü"

Baykal, TÜİK Başkanı Ömer Toprak'ın seçmen sayısıyla ilgili sözlerinin hatırlatılması üzerine "Seçime gidilirken teknolojiyle ilgili güvensizlik, tutarsızlık çok çarpıcı olarak ortada.
Seçimde kullanılacak bilgisayar programının özelliğinin seçime giren partilerle paylaşılması zorunlu. Bu program hakkında ciddi tereddütler bulunuyor. TÜİK elini yıkayıp çıkmaya çalışıyor. Vatandaş ne yapsın"
diye konuştu.

 

"Obama'nın ziyaretini memnuniyetle karşılıyoruz"

Baykal ABD Başkanı Obama'nın Türkiye'ye yapacağı ziyaret konusunda sorulan bir soruya ziyareti memnuniyetle karşıladıkları karşılığını verdi. Baykal, "Türkiye'yi artık kendi tariflerine göre değil, Türkiye'nin kendi gerçeğine göre değerlendirerek ilişki kurulmasının zamanı gelmişti. Umarım bu ziyaret böyle bir anlayışın göstergesidir. Bu ziyareti memnuniyetle karşılıyoruz" diye konuştu.

 

"Keşke Türkçeyi ibadetin her biçiminde kullanabilsek

Baykal, Diyarbakır'da Kürtçe mevlit okutulmasıyla ilgili "Mevlidin başka dillere çevrilip kullanılması mutluluk verici. Keşke biz de Türkçeyi ibadetin her biçiminde özgürce kullanma anlayışı içinde olsak" derken, Fethullah Gülen'in Ergenekon'la ilgili basına yansıyan sözlerini de "Çok siyasal, sıcak, güncel, tartışmanın içinde, özünde yer alan bir değerlendirme. İşin özünü kavramış" sözleriyle değerlendirdi.

 

"Başbakana hanedan lafı daha uygun"

Baykal, Erdoğan'ın bir mitinginde açılan "Son Osmanlı padişahı" pankartıyla ilgili olarak yaptığı "Vahdettin" benzetmesine ilişkin ''Vahdettin ülkeyi terk ettiğinde artık padişah değildi. Bu nedenle sözlerinizde bir düzeltme gereği duyuyor musunuz?'' şeklindeki bir soruya şu karşılığı verdi:
"Padişahlığa son verilmiş olması, onun gizlice bir İngiliz gemisiyle vatandan kaçmak durumunda kalması bazı çevrelerce haklı gösteriliyor olabilir. Bu onların takdiri. Bu, benim, 600 yıl padişahlık yapmış bir ailenin temsilcisinin o duruma düşmesini ve İngiliz zırhlısıyla ayrılmasını üzüntü verici bulmama engel olmaz. İnsanlar kalan ömürlerini İngiliz himayesinde bir yerlerde geçirmek zorunda değildir. Hepsi kendilerinin takdiridir. Son padişahın acı bir sona maruz kaldığı açıktır. (Son padişah) lafı, ister istemez Vahdettin'in bu acı sonunu hatırlatır. Bizim tarihimizin acı ve ıstıraplı yanını hatırlatır. Birilerinin, oralardan birilerine güç vermeyi düşünmesini yadırgıyoruz. Başbakan'a hanedan lafı daha uygun. Padişah demeye niyetleri varsa da tarihte padişah mı yok? Bula bula Vahdettin'i mi buldular."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler