Türkiye'de sınır ve göç yönetimi araştırmaları

İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Zekeriya Şarbak, Türkiye'de sınır ve göç yönetiminin, öngörüldüğü şekilde, yeniden yapılandırılmasıyla, Türkiye'ye veya Türkiye'den transit Avrupa'ya yönelen yasa dışı göç ve göçmen kaçakçılığının büyük ölçüde darbe yiyeceğini belirtti.

Türkiye'de sınır ve göç yönetimi araştırmaları
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.02.2011 - 11:08

Türkiye'nin, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığı çerçevesinde, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliğiyle ortaklaşa düzenlediği, ''Avrupa'da Göçün İnsan Hakları Boyutu'' konulu seminer Conrad Hotel'de başladı.

Seminerin açılışında konuşan İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Şarbak, göçün, geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de insanlığın önemli sorunlarından biri olmaya devam edeceğini dile getirerek, Türkiye'nin konumu itibarıyla, tarihi boyunca göçle sürekli haşır neşir olmuş bir toplum olduğunu ve bundan sonra da olmaya devam edeceğini söyledi.

Şarbak, Osmanlı İmparatorluğu'nun Türkiye Cumhuriyeti'ne dönüşmesiyle özellikle 19. yüzyılın sonlarında 20. yüzyılın başlarında çok büyük insan hareketleri, çok büyük göç hareketlerinin yaşandığını kaydetti. Zekeriya Şarbak, ''Bu salonda bile bulunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının önemli bir kısmı, göçmenlerin çocuklarıdır'' dedi.
 

''Göçmen hukuku ve uygulamalar, ülkemizi ve devletimizi yakından ilgilendirmektedir"

İnsanların, savaşlar, doğal afetler, etnik, dini ve siyasi temelli baskılar nedeniyle göç ettiğini, son zamanlarda bunlara ilaveten sanayileşme, bazı ülkelerde nüfusun yaşlanması, hatta bilgi toplumunun gerektirdiği insan gücü ihtiyacının göçü tetiklediğini belirten Şarbak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Türkiye Cumhuriyeti'nin yaklaşık 75 milyon vatandaşı vardır. Bu 75 milyon vatandaşın 6 milyondan fazlası bugün Türkiye dışında yaşamakta, yani başka ülkelerde göçmen durumunda. Dolayısıyla hem kendi topraklarında yaşayan yabancı göçmenler hem de dışarıda göçmen olarak yaşayan kendi vatandaşları bakımından göçmen hukuku ve uygulamalar, ülkemizi ve devletimizi çok yakından ilgilendirmektedir.

Göçmenlerimizin büyük kısmı, Avrupa ülkelerinde, özellikle Almanya'da yaşamaktadır. Almanya'da 3 milyonun üzerinde Türk vatandaşı yaşamaktadır. Bildiğiniz gibi 1980'den itibaren Avrupa ülkeleri vatandaşlarımıza vize uygulamaktadır. Bu uygulamanın çok haksız ve hukuksuz olduğunu her vesileyle ifade ediyor ve bunun bir an önce kaldırılmasını ümit ediyoruz.''

Türkiye'nin bulunduğu mevki itibarıyla, aynı zamanda Ortadoğu ve Akdeniz ülkesi olduğunu, özellikle yasa dışı göçmenlerin, Türkiye'nin topraklarını kullanarak, Avrupa'ya geçtiklerini vurgulayan Şarbak, resmi makamların, bu şekildeki yasa dışı göçle amansız bir mücadele içinde olduğunu kaydetti.

Zekeriya Şarbak, Türkiye'nin AB ülkelerine komşu durumda bulunması ve sınırlarının geniş olmasının yasa dışı göçü daha da artırdığını vurgulayarak, bunların yanı sıra Türkiye'nin sağladığı ekonomik büyüme, istikrar ve demokratikleşme alanındaki gelişmelerin Türkiye'yi göçmenler bakımından hedef ülke haline getirdiğini söyledi.

Bütün ülkelerin tutarlı, disiplinli, diğer ülkelerle ve bu alanda kurulmuş uluslararası kuruluşlarca koordineli bir şekilde göç politikalarını oluşturması gerektiğine işaret eden Şarbak, sömürüye açık kesimler olan göçmenlerin korumasız bırakılmasının düşünülemeyeceğini de belirtti.
İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Şarbak, ''Özellikle kadın ve çocuk göçmenlerin her türlü suistimale karşı korunması, bunların eğitim, sağlık gibi hizmetlerden yararlandırılması, kadınların iş gücüne katılımı, hatta yasal göçmen statüsüne kavuşanların üretime katılımı, siyasal haklardan yararlandırılması, gelecek yılların başlıca mücadele alanları olacak'' şeklinde konuştu.

Birçok Avrupa ülkesinden emekli insanın Türkiye'nin güneyine yerleştiğini anımsatan Şarbak, bu insanların çok yakın zamanda siyasal yönetime katılma konularında taleplerinin gündeme geleceğini belirterek, Türkiye'nin buna hazırlıklı olması gerektiğini vurguladı. Zekeriya Şarbak, güvenlik kaygılarının ve ekonomilerdeki olumsuz koşulların, özellikle gelişmiş ülkelerin göçmen politikalarında kısıtlayıcı, hatta zaman zaman olumsuz tavırlar ve uygulamalar gelişmesine neden olduğunu ifade ederek, bu durumun, göçmenlerin insan haklarının gelişmesine de olumsuz etki yaptığını belirtti.

Şarbak, ''Göçmen politikalarının, ulusal çıkarlar ve güvenlik gibi kaygılarla insan hakları açısından dengeli bir temele oturtulması, modern bir dünyanın gereğidir'' dedi. Türkiye'nin geçmişten beri göçmenlere karşı gerekli cömertliği gösterdiğini dile getiren Şarbak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Hükümetimiz, göçmen politikalarının oluşturulması, göçmenlerle ilgili uygulamaların ve yasa dışı göce karşı mücadelenin daha etkin, insan hakları güvenlik dengesi sağlanmış ve her bakımdan rasyonel temele dayalı yürütebilmesi için ilgili kanunlarını ve yönetimini yenileme kararı almıştır. Aynı şekilde bu konuyla bağlantılı olarak, sınırlarının etkili korunması, gözetimi ve kontrolünü amaçlayan sınır yönetiminin de yeniden yapılandırılması yönünde çalışmalarını sürdürmektedir. Bu çalışmaların yakın gelecekte bitmesini umut ediyoruz.

Sınır ve göç yönetiminin, öngörüldüğü şekilde, yeniden yapılandırılmasıyla, Türkiye'ye veya Türkiye'den transit Avrupa'ya yönelen yasa dışı göç ve göçmen kaçakçılığı büyük ölçüde darbe yiyecektir. Öte yandan, bu alandaki yakınmaların da bu yapılanmadan sonra azalacağını ve özellikle insan hakları boyutunda da önemli gelişmeler olduğunu söyleyebiliriz.''

Zekeriya Şarbak, Türkiye'nin, bu alandaki kararların alınması ve uygulanmasında, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Uluslararası Göç Örgütü ve bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ve akademik çalışmaların çok büyük katkıları olduğunu, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının da itici rol oynadığını ve yol gösterici olduğunu söyledi.

Bu çalışmaların, birkaç yıl içinde tamamlanmasını beklediklerini ifade eden Şarbak, seçimden sonra Türkiye'nin hem göç ve iltica hem de sınır yönetimindeki yapılanmasını kısa sürede TBMM gündemine alarak kanuni altyapısının oluşturulacağını, gelecek 5-6 yılda Türkiye'nin bu alandaki mevzuatı ve idari kapasitesinin bambaşka olacağını vurguladı.
 

''Göç sorunu ele alınırken, insan hakları konusunda bazı sıkıntılar yaşanıyor"

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanı Türkiye tarafından yürütülen ve çok iyi planlanmış bu seminerin, konseyin gelecekte yapacağı çalışmalara çok büyük katkılarda bulunacağını söyledi.
Konseyin içinde, ırkçılık ve hoşgörüsüzlüğe karşı ve işkenceyle mücadele için çalışan yapılar da bulunduğunu ifade eden Hammarberg, hükümetler, uluslararası örgütler ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile akademisyenlerin katılımıyla yapılan göçle ilgili bu toplantının çok önemli olduğunu kaydetti.

Hammarberg, ''Yarın sona erecek toplantıda, Avrupa'nın şu anda karşılaşmış olduğu en ivedi soruna, göçle ilgili soruna çözüm bulmaya çalışacağız. Göç sorununu nasıl çözeriz, aynı zamanda insan haklarını nasıl koruruz? Devletlerin, göç sorununu ele alırken, insan hakları sorunu konusunda bazı sıkıntılar yaşadığını biliyoruz'' şeklinde konuştu.

Thomas Hammerberg, mülteciler ve sığınma hakkı isteyenlerin, insan haklarının nasıl korunacağı, küçük çocukların ve reşit olmayanların haklarının nasıl korunacağı konularının önemli sorunlar olduğuna işaret etti. İnsan kaçakçılığı ile göçmen kaçakçılığının aynı şey olmadığına dikkati çeken Hammerberg, ''Mesela İtalya bir ada, Tunus'tan gelen mültecilere kapılarını kapatmış durumda. Bu insanlar, Afrika kıtasından gelip sığınma hakkı istiyorlar. İşte bu, tartışmamız gereken en önemli konu'' dedi.

Toplantıda bir karar çıkartmak niyeti olmadığını ancak toplantıdaki tüm tartışmaların raporunun hazırlanacağını ifade eden Hammerberg, nihai bir karar metninin hazırlanmayacağını ancak göçle ilgili tüm kilit problemlerin bu toplantıda ele alınacağını kaydetti.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler