'Ulusal istihdam stratejisi reformlarına odaklanılmalı'

TİSK, krizden çıkış yönünde ciddi sinyaller veren Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarının devam ettiğini vurgulayarak, hükümetin bu sorunları çözmeye yönelik önlemleri öncelikli olarak ele alması gerektiğinin altını çizdi.

'Ulusal istihdam stratejisi reformlarına odaklanılmalı'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.09.2010 - 09:47

TİSK Eylül ayı Aylık Ekonomi Bültenini yayınladı. Bültende işgücündeki artışın işsizlik oranlarında hızlı düşeşe engel olduğu vurgulandı. 2010 Haziran döneminde işsizlik oranının yüzde 10.5'e gerilediğine dikkat çekilen bültende, işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 518 bin kişi azalarak 2 milyon 751 bin kişiye düştüğü vurgulandı. İstihdam ve işsizlik verilerinin mevsimsel etkiden arındırıldığında, istihdam 0.7 puan artarken, işsizlik oranı 1.5 puan düştüğü bildirildi. İşsizlikteki düşüşün devam etmesi için yapısal düzenlemelerin ivedilikle yapılması gerekli olduğuna dikkat çekilen bültende, işsizlik oranının yaz sonunda mevsimsel olarak yükselme eğilimine gireceğine işaret etti. Ulusal İstihdam Stratejisi ile istihdam yaratmayı özendirecek işgücü piyasası reformlarının gerçekleştirilmesinin işsizliğin uzun vadeli olarak düşürülmesini sağlayacağını kaydetti. Kriz öncesinde de sorunlu olan büyüme ile istihdam arasındaki zayıf ilişkinin güçlendirilmesini öneren TİSK, işsizliğin kalıcı olarak ancak bu şekilde çözülebileceğini vurguladı.

'İstihdamdaki artış, krizin etkisinin azaldığının bir göstergesi'

TÜİK'in Haziran ayı Hanehalkı İşgücü verilerini değerlendiren TİSK, istihdamdaki artışa dikkat çekti. TİSK'in bültenine göre istihdamdaki artış krizin etkisinin azaldığının bir göstergesi olarak kabul edildi. Ancak işgücündeki artış işsizlik oranında arzu edilen hızlı düşüşü engellemedi. Üstelik bu durum, işgücüne katılım oranında önemli ölçüde artış olmamasına rağmen meydana geldi. 2010 yılı Haziran döneminde, Türkiye'de kurumsal olmayan nüfus 2009'un aynı dönemine göre 802 bin kişi arttı ve 71 milyon 307 bin kişi oldu. Kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus ise 859 bin kişi arttı ve 52 milyon 503 bin kişiye ulaştı. Bu gelişmeler sonucunda 2010 yılı Haziran döneminde istihdam edilenlerin sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 541 bin kişi artarak, 23 milyon 488 bin kişiye yükseldi.

Büyümede istikrarı yakalama yönünde önemli atak

Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte yüzde 10.3 büyüyerek, büyümede istikrarı yakalama yönünde önemli bir atak yaptı. GSYH mevsim ve takvim etkilerinden arındırıldığında dahi yüzde 3.7 yükselerek uluslararası iktisadi kuruluşlara güven verdi. GSYH'daki artışın sektörel yapısına bakıldığında yılın üçüncü çeyreğinde de Türkiye'nin aynı oranda olmasa da yüzde 5-6 aralığında bir büyüme oranını yakalayacağı tahmin ediliyor.
 

Üretim artışına istikrar kazandırılmalı

Bültendi, sanayi üretiminin 2009 yılına göre artmaya devam ettiğine dikkat çekildi. Temmuz'da sanayi üretiminin 2009'un aynı ayına göre yüzde 8.6 yükseldiği vurgulanırken, endeks 119.9 düzeyine ulaştığı kaydedildi. Sanayi üretimi içinde imalat sanayi üretiminin yüzde 9.1 artmasının ekonomideki büyüme trendi açısından önemli bir avantaj yarattığı ifade edilerek, sanayi üretimindeki bu olumlu havayı sürdürmek için üretim artışına istikrar kazandırılması gerektiği dile getirildi. Mevcut iklimin de buna uygun olduğunun altı çizildi.
 

İnşaat sektöründe üretim arttı

Bültene göre, 2010 yılının ikinci yarısında inşaat sektöründe üretim 2009'un aynı dönemine göre yüzde 19.9 arttı. Üretimdeki bu artışa karşın inşaat sektöründe aynı dönemde ciro endeksi yüzde 9.4 azaldı. Bu durum sektörde satışların üretime eşlik etmediğini gösterdi.
 

Cari işlemler açığı büyümeyi sürdürdü

Büyüme oranı ve işsizlikte elde edilen olumlu gelişmelere karşılık cari işlemler açığı büyümeyi sürdürdü. Temmuz ayında cari işlemler açığı geçen yılın aynı ayına göre yaklaşık 7 kat artarak 471 milyon dolardan, 3 milyar 438 milyon dolara ulaştı. Bu artışla birlikte, 2009 yılının Ocak-Temmuz döneminde 7 milyar 854 milyon dolar olan cari işlemler açığı 24 milyar 230 milyon dolara tırmandı. Daha önceki dönemlerde olduğu gibi cari işlemler açığının ana nedeni dış ticaret açığı oldu. Dış ticaret açığının cari işlemler üzerinde yarattığı olumsuz etki diğer döviz getirici kalemlerle dengelendi. Bu kalemlerden biri de turizm gelirleri oldu. Yılın ilk yedi ayında net turizm gelirleri geçen yıla göre hemen hemen hiç artmadı (sadece binde 2 artış) ve 7 milyar 339 milyon düzeyinde kaldı. Böylece, turizm gelirlerinin cari işlemler açığını azaltma etkisi nispi olarak düşük kaldı. Diğer bir döviz geliri sağlayıcı kalem olan taşımacılık gelirleri de bu yılın ilk yedi ayında 112 milyon dolarlık net katkı sağladı. İnşaat şirketleri, yurtdışı faaliyetlerinden elde ettikleri gelirler de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 30.1 azaldı ve 458 milyon dolara geriledi.
 

Türkiye portföy yatırımı akınına uğradı

Bu yılın ilk yedi ayında Türkiye yurtdışından portföy yatırımı akınına uğradı. Geçen yıl Ocak-Temmuz döneminde 873 milyon dolar portföy yatırımının girdiği Türkiye'ye bu yıl 10 milyar 809 milyon dolar net portföy girişi oldu. Bu dönemde yurtdışında mukim olanlar (genel tabiri ile yabancılar) sadece devlet tahvillerine 6 milyar 939 milyon dolar kaynak aktarıldı. Diğer yandan, ödemeler bilançosunun sermaye ve finans hesabının alt kalemi olarak yer alan, diğer yatırımlar kaleminin içindeki ticari ve nakit krediler ile mevduatlar başlığı altında Türkiye'ye giren yabancı kaynak 2009 yılında negatif iken, yani 6 milyar 759 milyon dolarlık çıkış varken, bu yıl 17 milyar 289 milyon dolarlık bir giriş oldu. Böylece, ödemeler dengesinde 2010 yılında geçen yıla göre önemli farklılaşma finans hesaplarında ortaya çıktı. Bu gerçekleşmeler sonucunda, 2009 yılı Ocak-Temmuz döneminde 1 milyar 590 milyon dolar net sermaye girişi olurken, bu yıl aynı dönemde 24 milyar 761 milyon dolarlık sermaye girişi sağlandı. Bunun sonucunda da TCMB'nin döviz rezervleri 2009 yılının Ocak-Temmuz döneminde 3 milyar 379 milyon dolar azalırken, bu yılın aynı döneminde 6 milyar 681 milyon dolar arttı.
 

Merkez Bankası iki farklı atak yaptı

Enflasyon oranı beklenenin üzerinde gelmesine rağmen Merkez Bankası Eylül ayında iki farklı atak yaptı. Merkez Bankası ilk atağında borçlanma faiz oranlarını 25 baz puan indirdi. TCMB'nin bu indirim kararında dış ve iç dinamikler rol oynadı. Dış dinamikler arasında, uluslararası piyasalarda faiz oranına ilişkin özellikle ABD Merkez Bankası (FED) kaynaklı alınan ve alınma olasılığı olan, genişlemeci para politikası kararları öne çıktı. İç dinamiklerde ise kurlar üzerinde aşağı yönlü gidiş eğilimine karşı, özellikle ihracatçıların baskısı ile Türkiye'ye giren döviz miktarındaki artış önemli rol oynadı. TCMB Eylül ayının son haftasına girilirken TL ve yabancı para cinsinden mevduatlar için kanuni karşılık oranlarını 50 baz puan artırdı. Bu şekilde piyasadan yaklaşık 3 milyar TL çekti. Banka bu uygulamaları ile krizin sona erdiği sinyalini piyasalara verdi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler