Üstün Zekâlılar ve Toplum
Zekâ kavramı üzerinde çok durulan, ama kesin kalıplar içinde düşünülmesi sakıncalı bir kavramdır. Eğitimciler, psikologlar ve pedagoglar tarafından çeşitli tanımları yapılmıştır. Zekâya ilişkin genel geçer tanım, zekâyı kavramlar ve algılar yardımıyla soyut veya somut nesneler arasındaki ilişkiyi düşünme, muhakeme etme ve bu zihinsel işlevleri uyumlu bir şekilde bir amaca yönelik olarak kullanabilme yeteneği olarak belirtiliyor.
İnsanı hayvandan ayıran en önemli özelliklerin başında zekâ gelmektedir. Bize göre zekâ somuttan soyuta geçebilme yeteneğidir. Zekâ yaratıcılığı besler. Ancak zekânın yaratıcı bir görünüm alması düş gücünün de önemini ortaya koymaktadır. Bunun için de bir toplumda eğitim sisteminin bireyi özgür, bağımsız ve otonom olarak görmesi gerekir. Öğrenciyi ya da bireyi kalıplaşmış yargılarla değerlendirmeyen, özellikle düşünsel özgürlük konusunda kısıtlamayan, baskı kurmayan, adeta onun kanatlı bir at gibi özgürce uçmasını sağlayan, bireyi duygu ve düşüncesinde özgür bırakan bir toplumsal ortam gereklidir. Bu da toplumu oluşturan diğer bireylerin üstün zekâlı insanlara değer vermeleri, onu anlamaya çalışmaları, kısaca üstün zekâlı insanları ötekileştirmeye değil, kucaklamaya çalışmalarıyla gerçekleşir. Bu bakımdan üstün zekâlı insanların yazgısı içinde bulundukları toplumun kavrama düzeyi, kültürel seviyesiyle doğru orantılıdır. Gelişmiş ülkelerde üstün zekâlı bireyler bastırılması, engellenmesi, yok edilmesi gereken kıskançlık krizleriyle değil, özel eğitim programlarıyla, onlardan azami toplumsal fayda sağlamak yoluyla değerlendirilmektedir... Bizimse zekâ ve yetenek dostu bir toplum olduğumuz söylenemez. Tam aksine toplumda negatif seleksiyon olgusuyla karşı karşıyayız. Bu da zekânın ve yeteneğin bastırılması yoluyla bir toplumun geri kalmasında önemli rol oynamaktadır.
Üstün zekâlı insanların bazılarında görülen toplumsal normlardan sapmalar, bu normları genel geçer olarak görüldüğü o devir içinde yadırgansa dahi, toplumsal koşulların değişmesiyle birlikte daha sonraki yıllarda içeriği ve felsefesi daha iyi anlaşılır. Bu bakımdan üstün zekâlılar genel geçer normların sorgulanmasını da gerçekleştirdiklerinden çoğu kez daha sonraki dönemlerde daha nesnel değerlendirilirler. Zamanında uyumsuz, asosyal insanlar olarak damgalanmaktan kurtulamazlar. Oysa farklılık, üstün zekâlı insanların en önemli özelliğidir. Bu bakımdan, bu tip insanlar, içinde yaşadıkları toplumun kültür ve eğitim düzeyine uygun olarak az ya da çok uyum sorunu yaşarlar. Eğitim ve kültür düzeyi yüksek toplumlar farklılığa önem verirken eğitim ve kültür düzeyi düşük toplumlarsa benzerliğe, aynılığa önem verirler. Bu bakımdan üstün zekâlı insanların eğitim ve kültür düzeyi düşük toplumlarda ayrımcılığa uğramadan, ötekileştirilmeden yaşayabilmesi daha zordur. Bir toplumda farklılığa verilen önem ve değer, üstün zekâlı bireylere tanınan bir ayrıcalık değil, o toplumun yarınlarına, teknolojisine, bilimine, sanatına bir katkıdır. Ülkemizde de üstün zekâlı bireylerin eğitimine ayrı bir özen gösterilmeli, bu doğrultuda açılan eğitim kurumları yaygınlaştırılmalı ve özellikle de üstün zekâlı bireylerin duygusal zekâlarına yönelik programlara da yer verilmelidir.
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu