Victoria&Albert'te Postmodernizm (1970-1990) sergisi

Dünyanın her tarafında yaşananlar her an yenilerini doğurmaktayken, kendinizi gezdiğiniz bir sergide tamamen orada ve motive olmuş, izlerken bulmanız ne hoş!

Victoria&Albert'te Postmodernizm (1970-1990) sergisi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.01.2012 - 08:54

Sergiler bazen çok sevdiğimiz kitabımız olur, bazen dinlemekten hiç sıkılmayacağımız müziğimiz. Adım adım ilerlerken mekânın her köşesini adeta yudumlarız. Bunu sağlayan kuşkusuz sadece sergilenenler değildir. Sunumlar insanı orada alıkoyabilirler.

“Postmodernism, style and subversıon 1970-1990” bunlardan biri. Londra’ da 15 Ocak 2012’ye kadar sürecek ve birçok izleyen için unutulmaz olacak.

20. yüzyılda sanat ve tasarım hareketlerinde çokça konuşulan, tartışılan konulardan biri Postmodernizmin belki de en önemli özelliği son derece radikal ve cüretkar oluşudur. Çıkışını modernizmin kuralcılığından alır ve hızla ilerler; neredeyse vurdumduymaz bir iş bitiricidir. Çağdaş teknolojiler onu destekleyip dururlar. Modernistlerin ‘yeni dünyaya açılan görüşlerinin’ tersine davranır postmodernler. Klasiğe bağlılığı da gelecekçiliği de aynı anda önemserler. Böylece daha çelişkili ve karmakarışıklık içinde gibidirler. Ancak postmodernizm kendini diri tutabilmeyi bilir; zamanını iyi kullanır. Tasarım ve stilde elde ettiği özgünlüğü dinamizmi yeni dalgalarla güçlendirir.

Birçok sanat yaratımının gerçekleştiği İtalya, 1960’larda bazı tasarımcılarla yeniden gerilemeye başlamıştır, 70’lere gelindiğinde B. Zevi Kim Postmodernizmi ‘yüksek klasik ve çağdaş popüler kültür’ arasında bir seçim olarak açıklar ve estetik deneysellik içinde içgüdüsel, heyecan verici unsurların varlığına işaret eder. Artık popüler kültürün adeta sanatı zorlayan toplumsal bir norm olması hiç de küçümsenecek bir durum değildir. Böylece 1980’lerde postmodernizm iyice yol aldığında canlı renkler, parıldayan yüzeyler, teatral ve abartılı kostümler yeni tarzın en belirleyicileri olurken sahteler sahicilerin yerine çoktan geçmiştir.

Postmodernde kavramsallık mimariden mobilyaya, metal işlerden seramiğe, takıdan makyaja, afişten tabelaya, metinden dile tasarımın her alanında bambaşkalık oluşturur. 1970’li yıllar ve 1990’lara uzayan süreç bu çok değişik üretimlerin en parlak dönemdir.

Victoria & Albert Müzesi’ndeki sergide H. Hollein’in “Geçmişin Varlığı” isimli cephesi, G. Jones, A. Lopez’in “Hamile Giysisi” M. Bedin’in “Boyalı Metal Lambası” A. Warhol’un ünlü “Dolar İşareti” gibi müzikte ve tiyatroda izlenen beylik örneklerini bir arada ve postmodernizmi içeren sergileme teknikleri ile izliyoruz. Karanlıklardan sızan bir ışıkla ilerleme, parıldayan bir metalin peşine düşme, video klip izlerken klasikle buluşup yeniden en çarpıcı güncel algılamaya dalma serginin çok belirgin özelliklerinden. Sunumun fazla büyük olmayan salonlarda gayet keyifle gezilebilecek düzeni sanata duyarlı herkes için kaçırılmayacak bir fırsat yaratıyor. Ardından Londra’nın pek kalabalık ve alacalı bulacalı caddelerinde dolaşırken postmodernizmin günümüzdeki yansımalarına, etkileşime dalıyoruz. Her köşede başka bir tanıklık, her dinletide, gösteride başka bir bağlamda postmoderni okuyabilmek sergiye bağımlı düşünmekten geçiyor; paylaşmak üzere.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon