Yaraya merhem yazılar
Hikmet Çetinkaya'nın Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlanan "Atatürk Devrimleri ve Dinci Kuşatma" adlı yeni kitabı sözün konusu... Çetinkaya'nın güncel yazılarından derlenen kitap, Türkiye gerçeğini yansıtıyor bir kez daha.
“Bizde Atatürkçülük giderek farklı bir boyut kazanıyor” diyor Hikmet Çetinkaya yazılarında. Neden? Niçin? sorularının yanıtını veriyor. Atatürk’e en zarar veren olayların başına ülkemizde Atatürkçülük adına yapılan “abartmaları” koyuyor öncelikle. Putlaştıran zihniyeti eleştiriyor, bu düşüncenin ardında yatanları ortaya koyuyor. Yakın tarihin faşist darbecilerinin, aydınları, yazarları, sanatçıları, bilim insanlarını, gençleri, emekçileri işkenceden geçirip zindanlarda yatıranların bunları Atatürkçülük adına yaptıklarını söylüyor.
Sonra da aynı darbecilerin tarikat şeyhleriyle pazarlık sofrasına oturduklarını yazıyor. Söz konusu “al gülüm ver gülüm” misali o sofralarda “ikram” edilen geleceği anlatıyor, bizleri daha nelerin beklediğine yakın plan yaparak.
“Atatürk'ü putlaştırdık!"
Kitabının adını “Atatürk Devrimleri ve Dinci Kuşatma” koymasının nedeni de bu. Evirmeye çevirmeye gerek yok bakın aynen şöyle yazıyor Çetinkaya: “Mustafa Kemal Atatürk putlaştırılamaz! Atatürk Devrimleri savunulur, korunup kollanır.”
İlginç bir ülkeyiz vesselam! Atatürk’ü çok sevdik, saydık ama farkında olarak/olmayarak sanki bir tüketim nesnesi muamelesi yaparak açıkçası işin resmen suyunu çıkararak, O’nu malzeme olarak kullanarak ve yazık ki kimi zaman “antipatik” hale bile getirerek “tüketmeye” meylettik. Bu O’na, devrimlerine yapılabilecek en büyük haksızlık ve kötülük değil de neydi?
Sonuçta gelinen nokta ne? Kimlerin keyifle ellerini ovuşturduğunu tahmin etmek zor değil. Ortalıkta kimler cirit atıyor iyi bakın… O sarıklı zihniyet takım elbise ambalajında, ulema danışıklı bir mantık! örgüsünde ne menem düğmelere basıyor bugün. Karar mekanizmalarında geleceğimize nasıl çörekleniyor…
Önüne gelen yurtsever!
Sorsanız onlardan yurtseveri yoktur! Ne de olsa günümüzde önüne gelen yurtseverdir! Onlardan halkçı, emekçi yoktur! Onlardan demokratı da yoktur! Elbette eleştirmemek, üzerlerine gitmemek, sinirlerini dürtmemek şartıyla. Aksi takdirde en yüksek perdeden azarlanır, CIA özentili edalarıyla salınan “bodyguard”larca itilir kakılır, hatta daha ileri giderseniz hayatta bir arada göremeyeceğiniz meblağlarda tazminat davalarıyla kuruşu tüketebilirsiniz. Yanınızda görüp göreceğiniz ise en fazla cılız, tırsak bir medya desteği, günü kurtarmaya bakan sermaye çevrelerinin yanar döner demeçleri, sizinle aynı sindirilme operasyonundan muzdarip sivil toplum örgütlerinin susturulmuş çığlıkları olacaktır.
Göbeğini kaşıyan kitleler…
Peki bu noktaya nasıl gelindi? Millet daha neyi bekliyor? Yoksa dönüşüyor muyuz? Bakıyorsunuz ortalıkta en çok görünenler Bekir Coşkun’un “göbeğini kaşıyan adam”ları, hani minareli apartmanlarda oturan kendilerine “muhafazakar” diyen oysa düpedüz gerici olan “adam”lar… Neredeyiz, neredesiniz? Soruyor Çetinkaya yazılarında… Atatürk devrimleriyle aydınlanmış, emperyaliste tekmeyi basmış millet neden söz sahibi olamıyor? Laiklere “ceberut” gözüyle bakan gericiler dini imanı kimseye bırakmadıkları gibi artık sermayeyi de kimseye bırakmıyor.. Parayı bir gördüler pir gördüler! Ciplerden inmez, ipek çarşaftan, türbandan aşağısına tamah etmez oldular. Eğitime de el attılar ki ne! Kur-an kursları pıtrak gibi çoğaldı/çoğalıyor. Fethullah büyüyor da büyüyor...
Atatürk nefreti...
Sorsanız bu ülkede baskı altındadırlar. Atatürk’e hakaretlerin haddi hududu yoktur. Sanki işgalcinin topuğu altında çok iman edebilecektirler, sanki Atatürk onları Hristiyan etmiştir, sanki İngiliz zırhlısına binip ülkesinden kaçan Atatürk’tür.
Bunlar da takiyyenin bini bir paradır. Halk da tehlikenin farkındadır ama katakulli şeyler dönmektedir. Hikmet Çetinkaya’nın dediği gibi; öyle sessiz sedasız da gelmediler… Gümbür gümbür geldiler… Medya patronları, işadamları, gazeteciler, kimi sözde aydınlar alkış tuttular onlara, yere göğe sığdıramadılar…
Yaşam bir sonsuzluk gibi... İnsan yüzlerinde bazen deniz sakinliğini, bazen de hırçınlığını görüyor Çetinkaya. Kış güneşi altında oynayan çocuklar bile geçmişle geleceğin siyasetini yapanların Şarlo’culuk oyununun farkındalar diyor. Varoluşun boşluğunda kollarını açmış bir cambaz kızı anımsıyor. Sonsuzluk sürüp giderken üç tarafı denizlerle çevrili güzel yurdunda yaşananlarla hüzünleniyor çoğu zaman. Gazete haberleri, Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları içine oturuyor.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu