Yasemin Eren: ‘Üçüncü dünya savaşı uzayda olacak!’ (26.05.2021)
Serinin ilk kitabı Güç Mevsimi'ni (A7 Kitap) 2019'da, ikinci kitap İntikam Mevsimi’ni de (Nemesis Kitap) geçtiğimiz günlerde yayımlayan Yasemin Eren, yerkürenin en temel sorunlarından savaş olgusu irdeliyor. İktidar ve güç mefhumunun merkezinde olduğu bir evrende yaşananlar günümüz dünyasının bir izleğini sunuyor. Yasemin Eren ile yarattığı evreni konuştuk.
- İkinci Dünya Savaşı’nın bitişi ve Soğuk Savaş’ın başlamasıyla birlikte, yerkürede yaşayan hemen her insana, bir Üçüncü Dünya Savaşı “başladı-başlayacak” hissi verilmeye çalışıldı. Bu his, bugün de devam ediyor. Sanki her an için küresel bir savaş koptu kopacak! İntikam Mevsimi’ni kaleme almanızda bu hissin etkisi oldu mu?
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki bütün savaşların temeli ekonomiktir. Hükümetler kendilerini tehdit eden farklılıkları bastırır veya ortadan kaldırır. Ya da iş birliği yaparak daha da güçlenir.
Devletler, güçlü ve mutlu bir millet olarak kalabilmek için savaşır. Dünyada bölgesel olarak savaşlar devam etmektedir.
Ülkemizin bulunduğu coğrafyada savaşlar, gerilimler büyük devletler arasında olmamış gibi görünse de vekâlet savaşları şeklinde devam etmektedir.
Kafkasya, Irak, Suriye, Libya da sıcak çatışmalar sürmektedir. Yunanistan’la da her ne kadar sıcak bir çatışma olmasa da neredeyse her gün sıcak bir çatışmanın kapısından dönülmektedir.
Geçmişte, deniz ticaret yolları, kara ticaret yolları ipek yolu vb. ne kadar önemliyse bugün de devletler arası ilişkiler ekonomik çıkarları gözeten hedeflere dayanmaktadır.
Tarihteki birçok savaşın vitrininde her ne kadar din ve ırk ön plana çıksa da temelinde ekonomik menfaatler yatmıştır. Çok yakın zamanda hepimizin gözlemlediği gibi Karabağ savaşında, İslam rejimi olduğunu söyleyen, hatta nüfusunun önemli bir kısmı Azeri Türkü olan İran, Azerbaycan’ı değil, Ermenistan’ı desteklemiştir.
Toplumları harekete geçirmenin, kendi hedefine doğru yönlendirmenin, toplumun desteğini almanın en kolay ve güçlü yolu din ve milliyetçilik duygularını kullanarak harekete geçirmektir. Tarihte hep böyle olmuştu.
Bugün büyük devletlerin ellerindeki nükleer silah gücüyle birbirlerini yok edecek noktadadır. Bence hiçbir ülke elindeki bu gücü kullanıp düğmeye basmayacaktır.
İntikam Mevsimi kitabımda bahsettiğim gibi silah sert güçtür ve caydırıcılık için önemlidir. Gelecekte en stratejik bölge uzay olacaktır. Üçüncü Dünya Savaşı gen terapisinde devam eden buluşlar sonucu insan benzeri yapıların savaştığı, biyoteknolojinin savaşı olacaktır ve bundan sonra savaşlar hem karada hem de uzayda devam edecektir.
Şunu aklınızdan çıkarmayın ki insan nereye gittiyse orada savaş olmuştur. Avrupa iki korkunç dünya savaşı gördü. Şimdi insanlık uzaya gidiyor ve Üçüncü Dünya Savaşı uzayda olacaktır. Enerji ekonomisi değişince fosil yakıtlar önemini yitirecektir.
Uzay, Ortadoğu ve Suudi Arabistan’dan daha önemli olacaktır. Bugün teknolojiyi ele geçiren insanlığın, uzayı ele geçiren tüm evrenin hâkimi olacağına inanıyorum. Bu sebeple üçüncü dünya savaşının uzayda olacağını düşünüyorum.
- “Uzaya gitme, Ay’a çıkma” tartışmalarının yaşandığı günümüzde, siz yarattığınız dünyaya uzayı da eklemleyerek bir evren yaratıyorsunuz. İnsanlık yerküreyi tüketti mi, neden dünya bize yetmiyor?
Yeni dünya düzeni jeopolitikten jeoteknolojiye evriliyor. Robotlar, yapay zekâlar, artırılmış gerçeklik gibi teknolojiler geleceği şekillendirmekte. Bu teknolojilere yatırım yapmış, özümsemiş toplumlar gücü ellerinde tutuyor. Bunun ayak seslerini duyuyoruz.
Diğer bir taraftan yaşadığımız gezegen büyük tehditler ile karşı karşıya. Günün birinde ya bu dünyayı terk edeceğiz ya da bu dünyayla birlikte yok olacağız. İklim değişikliği, salgın hastalıklar, Göktaşı çarpması vb. tehditlerle karşı karşıyayız. Bu durumda dünyadan ayrılma fikri hiç abartılı değil.
Gelecekte en stratejik yer uzay olacaktır. Uzaydaki uydular her geçen gün önemini artırıyor insansız hava araçlarına, nokta güdümlü silahlara GPS desteği sağlıyor. Uzay aynı zamanda bir ülkenin teknolojik buluşlarına da katkı sağlıyor.
Kitap kurgusunun içinde değindiğim kimsenin üzerinde durmadığı bir konu var ki o da Uzay madenciliği. Enerji ekonomisi değişip, fosil yakıtlar önemini kaybedince uzay, Ortadoğu’dan ve Sudi Arabistan daha önemli olacaktır.
İntikam Mevsimi kitabımda altını çizerek söylediği gibi bugün teknolojiyi ele geçiren insanlığın, uzayı ele geçiren tüm evrenin hâkimi olacağına inanıyorum.
- İnsanın, teknolojiyle arasında bir paradoks var. İnsan, hâkim olmak için bir eşyayı üretiyor fakat tam tersi bir durum meydana geliyor ve o eşyanın esiri oluyor. Telefonlar, bilgisayarlar derken konu silah sanayine kadar uzanıyor. Siz de romanınızda silahların bu bağlamdaki rolüne odaklanıyorsunuz. Teknolojik aletleri devletlerin değil de insanlığın emrine sunmak mümkün değil mi?
İntikam Mevsimi kitabımda da yer verdiğim, ünlü fizik profesörü Michio Kaku’nun şu sözüyle cevap vermek istiyorum. “Bilim iki ucu keskin bir kılıç gibidir. Kılıcın bir tarafı yoksulluğu, cehaleti ve hastalığı, diğer ucu ise insanları kesebilir. Bu kudretli kılıcın nasıl kullanılacağı onu tutanların bilgeliğine bağlıdır.”
Bugün birçok teknolojik buluş devletlerin değil, özel sektörün elindedir. Telefon, internet, bilgisayar vb. Dünyada birçok silah sanayii şirketlerinin hisseleri halka arz edilmiştir. Büyük hissedarlar kim onları bulmak gerekiyor.
Büyük teknoloji şirketleri ve devletler sıkı iş birliği içinde çalışmaktadır. Örneğin Elon Musk’ın Spacex şirketi Pentagon ve NASA’yla birlikte çalışmalar yapmaktadır. Yakın geçmişte Türkiye’nin bir uydusunu yine bu şirket uzaya fırlattı.
Teknolojinin gelişmesiyle sosyal medya diye bir mecra oluştu. Twitter, Facebook vb. mecralar özel sektörün elinde. Amerika seçimlerinde bu mecraların nasıl belli bir siyasi grubun menfaatine kullandığını, hatta Rusya’nın bile bu olaya dahil olduğunu gördük.
Ben olayı devletler ve siviller diye ayırmıyorum. Devlet soyut bir kavramdır. O devleti yöneten insanlardır. Esas konu insandır. İnsanın olduğu her yerde güç, iktidar savaşı olacaktır. Çünkü insan evrimini tamamlayamamış bir varlıktır. İntikam mevsimi kurmaca bir evrende ama tam da bu noktaların altını çizmek için yazılmıştır.
- Yeraltı kaynaklarının tüketimi ve bazı ailelere peşkeş çekilmesi romanın temalarından biri… Siz bu çatışmayı iktidar ve güç olgusu üzerinden ele alıyorsunuz. Peki sınıf meselesi bu denklemin neresinde?
Ana mesele Güç. Gücün kimin elinde olduğu ve bu gücün nasıl paylaşıldığıdır. Kaynakların nasıl dağıtıldığıdır. Bugün kapitalist sistemin temellerini oluşturan Amerika’da özel şirketler ön plana çıkmaktadır.
Dünyanın en güçlü petrol, finans ve teknoloji şirketleri belli kişilerin elindedir. Bu kişilerinde tek bir vatanı yok. Ben onlara dünya vatandaşı diyorum.
Çin güçlü sosyalist bir ülke ama devlet kapitalizmi ön planda, orada devlet güçlü, halk fakir. Rusya’ya gittiğim de beklentilerim ve hissettiklerim bambaşkaydı. Moskova ve St. Petersburg tarihi binaları ve geçmişin izleriyle harika iki şehir.
Moskova kabuk değiştirip, kapitalizm dönemiyle birlikte sihirli bir değnek dokunmuş gibiydi. Dünya çapındaki markaların varlığı, alışveriş merkezleri, bankalar New York’tan bile daha etkileyiciydi. Kitaplarda okuduğumuz Rusya artık yok. Fakat halk varlıklı değil, para belirli bir grubun elinde bunu çok net hissedebiliyorsunuz.
En çok Avrupa’yı beğeniyorum. Gecekondu görmüyorsunuz, insanlar arasındaki ekonomik sınıf farkını hissetmiyorsunuz. Bence gelişmişlik budur. Ekonomik olarak güçlü bir halk, hak ve özgürlüklerin kanunlarla güvence altına alındığı, vatandaşlarına fırsat eşitliği sunan bir ülke vatandaşı olmak önemli.
- Yerli edebiyatta ve sinemada “bir dekor olarak uzay” daha çok komedinin konusu olagelmiştir ülkemizde. Siz bu mekânı daha çok dramanın konusu olarak ele alıyorsunuz. Bunun sebebi ne?
Söylediğiniz gibi bu konu Türkiye’de daha çok komedinin konusu. Dünyadaki gelişmeleri, teknolojiyi ve dünya sinemasının kalbi olan Hollywood filmlerini izlediğinizde muhteşem işler yapıldığını görüyorsunuz. Altında derin felsefe barındıran, anlamlı mesajlar içeren kurgular izliyorsunuz.
Türk insanı olarak o kadar farklı gündem ve konularla meşgulüz ki bence teknoloji ve uzaydaki gelişmeleri kaçırıyoruz.
İntikam Mevsimi’nde yazdığım her konuyu gerçek olaylardan, bilimden esinlenilerek kaleme aldım. Kitabın felsefi, siyasi ve edebi alt yapısı tamamen uzay ve insanlık alanında tartışılan güncel konulara değinerek yazdım.
Ülkemiz de uzaya gitmeye hazırlanırken toplumun bu konulara dikkatini çekmek ve yaptığım araştırmaları okuyucularımla paylaşmak istedim. Bunu yaparken de felsefeye, politikaya ve sinematografik evrene aşina izleyici kitlesini kurgudan koparmamayı amaçladım.
- Kitabın içeriğini, teknolojik gelişmelerle olan ilişkisini ve romanda ağırlığı olan sosyal medya paylaşımlarını da baz aldığımızda “biri bizi gözetliyor” hissi hakim… Günümüz insanının bağımsız hareket etme şansı yok mu? İzleniyor muyuz?
Kesinlikle birileri bizi gözetliyor. Bu özel şirketlerde olabilir devletlerde olabilir. Hatta sosyal medyanızdan yakın arkadaşlarınız dahi sizi izliyor.
Whatsup’ın bizlere yolladığı bir sözleşmeyle dünya çapında hararetlenen bir gündem bomba gibi düştü ortaya. Ani bir refleksle herkes telefondaki uygulamalarını sildi. Sonra tekrar yükledi. Ben hiçbir şeye dokunmadım. Çünkü eğer izlenmek, takip edilmemek istiyorsanız internet, telefon, bankacılık sistemi, teknolojiyle ilgili aklınıza ne geliyorsa hepsini bırakıp, kullanmamanız gerekiyor.
Bu çağda mağara adamı gibi yaşamak mümkün değil. İçinde yaşadığımız sistem sizi buna mecbur ediyor.
Tek bir çözüm var. Her ülkelerin kendi teknolojik alt yapısını kurması, bireylerin hak ve özgürlüklerini güçlü kanunlarla koruma altına alması gerekiyor.
- Genelde, savaşların odağında, silahların tedavülde olduğu anlatılar, erkek yazarlar tarafından kaleme alınır. Halbuki, bütün savaşlarda en çok mağdur olanlar kadındır. Siz, romanı bir mağdurun gözünden mi anlatıyorsunuz?
Tarih kitapları silah kullanmayı öğrenip, cephede erkeklerle yan yana savaşan kadın savaşçılara genel olarak kayıtsızdır. Ama tarih kitapları görmese de bu kadınlar var olmuş ve erkeklerle yan yana savaşmıştır.
Kadınların katılmadığı bir savaş neredeyse yoktur. Gerek ön cephede gerekse arka cephede. Bugün savaşılan cepheler değişmiştir. İş hayatında, aile hayatında aşk hayatında yaşama ve insana dair her yerde savaş vardır.
Ana kahramanlarımdan biri olan Emma Hampton hem güçlü hem de donanımlı bir kadın figürüdür. Tabii ki her insan gibi o da yeri geldiğinde yenilgiye uğrayacak ve küllerinden yeniden doğacaktır.
Başarı hedeflerin kademeli olarak gerçekleştirilmesidir. Bu yolda yükselmek olduğu gibi tökezlemek, düşmekte var. Hepsi hayata ve insana dair şeyler.
- Şu günlerde neler yapıyorsunuz?
Serinin üçüncü kitabını yazıyorum. İntikam Mevsimi’ni okuyan kıymetli okuyucularımla kitaba dair sohbetler yapıyorum, onlarla yazışıyorum. Diğer taraftan farklı bir konuda yazacağım dördüncü kitabımın konuları üzerine araştırma yapıyorum.
En Çok Okunan Haberler
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması