Yeni dalga operasyonlar, işkenceler, yargılamalar gündeme giriyor..
12 Mart’ın ikinci dalga operasyonlarına, Nadir Nadi yönetimindeki Cumhuriyet seyirci kalmıyor. Gazetecilik ilkeleri, sınırları korunarak tarih süreçleri üzerinden yakın izleme, haberler sonuç olarak ikinci dalga operasyonların işleyişi, amaçları üzerinden de gerçeklerin kamuoyuna yansımasını, bir biçimde belgelenmesini sağlamış oluyor. Bağımsız medyanın varlığı, gücünün anlamı çok yalın sergileniyor. Gelin görün ki 12 Mart darbesinin varlık nedeni, ülkenin aydınlanmacı, hak ve özgürlükler, soldan yana örgütlü patlaması, gelişiminin geriye çekilmesi hedefine yönelik saldırganlıklardan geri dönüşün yerine yeni dalga operasyonları üretiliyor.
12 Eylül 2020 Cumartesi günlü Cumhuriyet’ten tanıklıklar sayfamızda, 24 Kasım 1972 tarihli Cumhuriyet’te kalmıştık.
Gazetenin manşetinin başında CHP Genel Başkanı Ecevit’in, Meclis’in demokrasiye sahip çıkması çağırısı var. AP, Demirel sağ partilerin kendi siyasal çıkarları adına özgürlüklere duyarsızlıklarından örnekler veriyor.
Sağında arkadaşımız Ümit Gürtuna’nın, OECD’nin fiyat artışında Türkiye’nin başı çektiğini gösteren, alınması gereken önlemlere ilişkin raporunun haberi geliyor. İki ana haberin yanına, gündem sorunlarının bugünün yaşananlarına da ayna tutan, halk için şaşmaz gerçek gündemin “ekonomi-politik” olduğunun göstergesi bir Ali Ulvi karikatürü daha çok yaraştı..
Yeri gelmişken Ümit Gürtuna’yla 1964 Gazetecilik Enstitüsü öğrencilik yıllarımdan, Cumhuriyet’e, günümüze, çok uzun soluklu gazetecilik, TGS çatısında sendikacılık, gazetecilik meslek örgütleri çalışmalarında yana yana, yakın dost olarak yürüdüğümüzü paylaşmalıyım. Gazetecilik fikir kulübünü, galiba özgürlük kaygılarımız ağır basmış olarak, fikir kulüpleri federasyonuna katılmaksızın bağımsız kurmayı seçmiş yakın arkadaşlık, hiç kopmaksızın ortak çatılar, kaygılar ekseninde sürüyor. Ümit Gürtuna, Cumhuriyet’ten ayrıldıktan sonra, CHP’de de siyaset yaptı. TGS’de, İstanbul Cemiyeti’nde yöneticilik görevlerinden sonra, çok uzun yıllardır Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin duayen genel sekreteri..
24 Temmuz tarihli Cumhuriyet’in sayfaları, 12 Mart’ın, ülkemizdeki laik Cumhuriyet, Atatürkçü devrimci çizginin üzerine, 27 Mayıs’ın sola, örgütlü özgürlüklere açılan penceresinden yaşanan haklar kazanımları patlamasında, ülkeyi ne pahasına olursa olsun geriye çekme, sağ darbeci, şiddet operasyonlarında dur durak bilinmediğinin de aynası gibi..
Yaşayanların, bilenlerin bildikleri üzere, ikinci dalga izansız işkenceler, tutuklamalar ışığında, askerler de içinde, toplumsal, siyasal, sendikal, meslek örgütlenmelerinin girilebilen her alanına dönük edinildiği varsayılan yeni kanıtlarla açılan eski ana davalar paketlerinden çıkarılabilecek operasyonlar; İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’ndaki brifingin sunumu yeni yaşanacaklar için başlangıç.. Orgeneral Türün, İlhan Selçuk üzerinden işkence iddialarının doğru olmadığını söylüyor.
NADİR NADİ’NİN TİTO, ÖZYÖNETİM YAKLAŞIMI
İç karartan peşe peşe örgüt kapatmalar, yeni yasaklamalar haberlerinin yanında iç ısıtan bir Nadir Nadi köşesi “Değerli Bir Konuk”u tanıtıyor. Beş gün boyunca hükümetin çağrılısı olarak çalışmalar yapan Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti Başbakanı Cemal Biyediç üzerinden Tito Yugoslavyası’nı “özyönetim” üzerinden yaşananları değerlendiriyor.
Avrupa barışı, iki devlet arasındaki ekonomik, kültürel ilişkiler açısından olumlu sonuç dileklerini paylaşıyor.
Biyediç’in kısa yaşamöyküsünü paylaştıktan sonra “Hem devrimci, hem de yapıcı, uygulayıcı niteliği”ne dikkat çekiyor. Yugoslavya’da uygulanan sosyalizmin kendine özgü niteliklerini tanıtıyor. Özyönetimin Batı ülkelerinde de dikkatle izlendiğini, dil, din, ırk ayrılıklarına bakılmaksızın ulusların bir arada yaşamasını sağlayan bu sosyalist devletin hiçbir bloka bağlı olmayan başarısının üzerinde duruyor. İnsanlığın ortak malı olan uygarlığa hizmet verdiğinin altını çiziyor..
ALP KURAN’IN HUKUKÇU DURUŞU TUTUKLAMA GETİRİYOR
Avukat, kurucu meclis üyesi, uzun solukla TMGT Başkanı Alp Kuran, hukukçu kimliği ile Cumhuriyet’in 2. sayfasında, Anayasa Mahkemesi’nin hak hukuktan yana kararını savunuyor. 28 Kasım 1972 ile 29 Kasım günü yayımlanan yazılarının bütünlüğü içinde, Alp Kuran “Sıkıyönetim komutanlarına sanıkları, yargıç önüne çıkarmadan ve yargıç kararı olmadan, 30 gün süreyle gözetim altında bulundurma yetkisi veren”, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nun 15. maddesi, Anayasa Mahkemesi tarafından anayasaya aykırı bulunan kararını inceliyor. Özetle, iki günlük inceleme yazısının başlıklarında da yer aldığı üzere; “Anayasa Mahkemesi’nin bu kararının (hukuka bağlı devlet) kavramını ve temellerini koruma çabalarının örnek bir ürünü olduğuna kuşku yoktur”, “Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği bir yasa, iptal kararı Resmi Gazete’de yayımlanınca yürürlükten kalkar” sonuçlarını çıkarıyor.
30 Kasım tarihli gazetemizde 1. sayfadan yayımlanan haberden, İstanbul Barosu avukatlarından Alp Kuran’ın İstanbul 2 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nce bir gün önce tutuklandığını öğreniyoruz. Haberde Kuran’ın üç gün öncesinden, yani adı geçen makalelerinin yayımlandığı günler içinde de gözaltına alınmış olduğunu öğreniyoruz.
30 Kasım tarihli bir diğer haberimizde ise yazar ve çevirmen Can Yücel’in 7 yıl 6 aylık hapis cezasının Yargıtay tarafından onaylanması üzerine, tutuklanarak Toptaşı Cezaevi’ne konulduğu bilgisi veriliyor. Can Yücel, “Küba’da Sosyalizm ve İnsanlar” adlı kitabı dilimize çevirdiği için mahkûm edilmiş olarak hapsediliyor. Aynı mahkeme bir hafta önce açılmış yeni bir çeviri kitabı “Gerilla Savaşı” için de 7 yıl 6 ay daha mahkûmiyet kararı vermiş bulunuyor.
‘KARAKOLDA ÖLÜ VAR’
5 Aralık tarihli Cumhuriyet’in 1. sayfasından yayımlanan duayen gazeteci arkadaşımız Yılmaz Gümüşbaş’ın fotoğraflarla zenginleştirilmiş haber röportajı, dönemin yaşanan acılarına tipik bir ayna tutmanın belgeseli gibi.. Ailesi, görgü tanıkları, fotoğraflarıyla yaşananların ayrıntıları veriliyor. Karakola sağlam giren, cesedi çıkan 65’lik Mehmet’in öyküsünde, olupbitenleri gözyaşları içinde anlatan ailenin kadınları, arama için son getirildiğinde bitkin “Amanın beni öldürecekler” dediğini aktarıyorlar..
Öykünün fotoğraf kanıtlı gelişmelerine bakıldığında 15 yaşındaki oğlu Mehmet Üstün’ün üç gün süreyle karakolda dövüldüğü öne sürülüyor. Oğlunun jandarmalar arasında çekilmiş fotoğrafı eşliğinde verilen bilgilere göre, oğlunun başına gelenleri öğrenmek üzere karakola gitmesi ile yaşananlar “Bir garip ölmüş diyeler”, “Garip işsiz ve kimsesizdi” ara başlıklarıyla özetleniyor.
Cumhuriyet, Gümüşbaş’ın röportajının yayını ile yetinmiyor. Olayı öncelemek üzere yetkili yeni bir savcının gönderilmesi ile yaşanan gelişmelere de 5 ve 6 Aralık tarihli fotoğraflı ek haberlerle yer veriliyor. Karakolda 3 gün kalmış bir sanığın 18 gündür süren tedavisi, çıkarılan bir muratarabadan 4 cesedin çıkarılması ek trajik gelişmeler de ayrıntılı bilgilerle okurla paylaşılıyor.
SİLAHLI KUVVETLER SİYASİ AFFA KARŞI
12 Aralık tarihli Cumhuriyet’in manşetindeki Komuta Heyeti Bildirisi’nin yorumuna gerek yok. Siyasi affa karşı oldukları bildirisi ile manşetin paylaşıldığı Melen’in “endişeler iyi şekilde değerlensin” değerlendirmesi yeterince açıklık getiriyor.
MADEN, PETROL TASARILARI REFORM OLMAKTAN ÇIKIYOR
Yine,16 Aralık tarihli Cumhuriyet’in manşetinin paylaşıldığı CHP’ye göre maden tasarısının reform olmaktan çıktığı haberi, Ali Ulvi’nin ortadaki çizgileri, icda petrol tasarısı haberleri ile, Nadir Nadi’nin “Reform bu mu” başlıklı yorumları aslında ek yorumlara gerek olmayacak kadar ülkemize, halkımızın çıkarlarına aykırı yaşatılan gerçekleri yeterince çarpıcı açığa çıkarıyorlar.
17 Aralık 1972 tarihli Cumhuriyet’te TÖS sanıklarının 51’ine verilen cezaların ayrıntılı bilgisi var. 10 ayla 8 yıl 10 ay olarak verilmiş cezaların dökümü bir yana, TÖS Başkanı Fakir Baykurt ile 7 arkadaşı 8’er yıl 10 aylık mahkûmiyet cezaları alıyorlar. TÖS’ün illegal bir kuruluş haline getirildiği suçlamasına yer veriliyor.
İLHAN SELÇUK TAHLİYE EDİLDİ
İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu, İlhami Soysal’ın tutuklanmaları da içinde, 12 Mart’ın, ikinci dalga operasyonları kapsamındaki 27 Mayıs anayasal düzeninde, ülkenin yaşamın her alanındaki kazanımlarının, sol toplumsal patlamanın püskürtülmesi, aşağı çekilmesi amacına uygun yaşatılanlara ilişkin zaman ayarlı, incelikli hesapları gazete kupürleri üzerinden tarihleriyle sizlerle de paylaşmaya çalışmıştık. Üçlü’nün gün - saat ayarlı gözaltına alınmalarının gerçekçi boyutlarını bire bir paylaşamıyor olsak da işkence süreçleri, tutuklanmalar sonunda birlikte tahliyeleri var. Haberin içinden Necdet Düvencioğlu, Hıfzı Kaçar Cengiz Ballıkaya isimlerini de birlikte tahliye edilenler arasından okuyoruz.
İlhan Selçuk’a ilişkin özel bilgilendirmede 19 Ekim’de gözaltına alındığı, bir ay sonra tutulandığı, tutukluluk halinin 41 gün sürdüğü açıklamasına da yer verilmiş.
MARAŞ’TA ÖĞRETMEN DRAMI
Cumhuriyet’in tarihinde çok güçlü yerel gazetecilik geleneği de vardı.. Mehmet Mercan, çok uzun yılları birlikte paylaştığımız çok deneyimli yerel, ötesinde bölge gazeteciliğinde yıllarını vermiş birikimli, benden kıdemli bir arkadaşımızdı. “Maraş’ta öğretmen dramı” başlıklı yazı dizisi 7 Ocak 1973 tarihi ile başlıyor. 8 Ocak ve 9 Ocak tarihlerinde 1. sayfada, uzun devam sayfaları ile paylaşılıyor.
Fotoğraflı olan ilk iki günün kupürlerini de sizlerle paylaşmayı yeğledim. Maraş’ta sonraki yıllarda çok daha acılı, kanlı yaşayacaklarımızın habercisi, sağ siyasal İslamcı, mezhep odaklı, özellikle Alevilik ayrımcılık üzerinden izlenen siyasetlerin ürünü gelişmelerin ilk çarpıcı, özeti, öngörüleri, uyarıları olarak da değerlendirilebilecek gelişmeleri, çarpıcı araştırmacı gazetecilik bilgileri ile anlatıyor, açıklıyor.
Elbette uzun uzun paylaşma olanağımız yok. Sadece muhteşem kanıtlı, belgeli bir yazı dizisi içinde, Maraş’ta öğretmenler ve öğrencilere, kuşkusuz hedef tahtasında olan Alevilere dönük acımasızca düzenlenmiş provokasyonların çırılçıplak ortaya çıkışı çok düşündürücü, üzücü, anlamlı, çarpıcı..
EYÜBOĞLU TOPRAĞA VERİLİYOR
15 Ocak tarihli Cumhuriyet’te Eyüboğlu’nun toprağa verildiği haberine yer verilmiş. Tanınmış yazar ve fikir önderinin toprağa verileceğinin haberi yanında, sanat dünyasındaki yerini anlatan bilgilerin paylaşılması ne kadar kaçınılmazsa, Berin Nadi’nin “Gider olduk..” başlıklı uğurlama yazısı da okurlar için o kadar sürpriz sayılabilir. Paylaşmadan geçmek istemedim..
RUSSEL MAHKEMESİ, AYBAR’I DA HANOİ’YE ÇAĞIRDI
Dünya ölçeğinde siyasal gelişmelerde önemli, anlamlı yeri olan bir olayın haberinden söz ediyoruz. 13 Ocak tarihli Cumhuriyet’te anlamına uygun bilgilendirmeler eşliğinde gereken yer verilmiş. Aybar, Ankara Büromuzun sorularına gereken açıklamaları yaparken, Savaş Suçları Mahkemesi’nin Başkanlık Divan’ı Amerika’nın barış umudu verdikten sonra yeniden başlayan saldırılarının, sivil halkın da hedef alınmasının mahkeme üyelerini harekete geçirdiğinin altını çizmiş. Mahkeme üyelerine ve İsveç Başbakanı Palm, Danimarka Başbakanı Jogerson, Avustralya Başbakanı Whitlam, Şili Başbakanı Allende, Amerikan Senatörü Mansfield, İngiliz İşçi Partisi Genel Sekreteri ile papayı Hanoi’ye gitmeye ve sivil halkla birlikte Amerikan bombalarına hedef olmaya çağırdığını açıklamış. Hanoi’ye gitmeye hazır olduğunu bildirdiğini de eklemiş.
VİETNAM’DA BARIŞ
Russel Mahkemesi’nin çıkışından çok geçmeden 24 Ocak tarihli Cumhuriyet’in manşetindeki haberden Vietnam’da barışı getiren gelişmelerin bilgilerini paylaşıyoruz. Uzun ve kanlı savaşın sona erişinin kronolojisi paylaşılıyor.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan alevi yurttaşlar kaygılı
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!