Malı kapan götürür, atı alan Üsküdar’ı geçti ve benzeri nezih, ahlaklı ve derin değerlendirmeler eşliğinde yürütülen hâkim siyaset anlayışı, kendi söylediğinin tam tersini yaparak iktidarda kalmayı marifet olarak görmenin zirve noktasına vardı. Daha dün erken seçimi ülkeye ihanet olarak niteleyen, böyle bir karar alan hükümetin ülkeyi yönetme konusunda acze düştüğü anlamına geleceğini açıklayan kişi, bugün erkenden de öte baskın bir seçimi dayatıyorsa, dün söylediklerinin hepsi bugün kendisi için geçerli değil midir?
Tutarlılık, mantık, söylenen sözün asgari bir değerinin olması gibi ilkelerden hareket ediliyorsa, geçerli olması gerekir. Ama bu zihniyeti destekleyen çevreler, eğer gücü kendileri elinde tutuklarında siyaseti gücün ve güçlünün istediği gibi at oynatacağı bir ilkesizlik alanı olarak görüyorlarsa, ne dün söylediklerinin ne de yarın söyleyeceklerinin bir anlamı vardır.
Seçimleri bir savaş olarak tanımlayan hükümetin bir bakanına, destekçisinden gelen mesaj “Harp hiledir. Allah hayırlı etsin” ise ve bu durum iktidardakilerin ve onları destekleyenlerin ruh halini, sahip oldukları ahlak düşkünü değerleri de tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer.
Bahçeli - Erdoğan ikilisinin ilan ettiği baskın seçime, çok partili serbest seçimlerin göreli doğru düzgün yapıldığı 1950’den beri, bunun dışında görülmemiş bir belirsizlik ve kuralsızlık içinde gireceğiz. TBMM’nin fiilen devreden çıkarıldığının bir kez daha tescil edildiğine şahit oluyoruz. Hazırlanmayan uyum yasalarının, apar topar yetki KHK’si ile çıkarılması öngörülüyor. Bazı partilerin seçime girmesinin önünü kesmeye, bazılarının seçim çalışması yapmasını hukuk suiistimalleriyle engellemeye dayalı bir Deli Dumrul tavrı bu. Benzerini askeri cuntanın adayları sınırladığı 1983 seçimlerinde görmüştük.
Böyle bir acul karar almanın arkasında, yüzde on barajı ile güçlendirilmiş seçim ittifakı yasasının yürürlükteki anayasanın temsilde adalet ilkesine bariz aykırılığı nedeniyle AYM tarafından iptal edilebilecek olması endişesi de muhtemelen var. Seçimi sille tokat, hile hurda ile kazanıp seçimden sonra ittifak yasasının AYM tarafından muhtemel iptalini yalayıp yuttuğunu hazmeden sırtlan sırıtışı içinde izlemeye hazırlanıyor olabilirler. AYM’nin kararlarının geriye işlememesi ilkesinin verdiği rahatlıkla. Bu acul seçim kararı, iktidar partisi, müttefiki ve destekçilerinin ahlaken düştükleri içler acısı durumu, salt güce ve hileye dayalı siyasal tavırlarının yansıttığı aczi tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Bu düşkünlüğün iyice yerleşmesi ve topluma daha fazla sirayet etmesinin bedeli herkes için çok ağır olacaktır.
TBMM’de baskın seçim kararının tescil edilmesinin ardından, bu gidişata dur demenin, Deli Dumrul ittifakının giderek artmaya mahkûm istibdat emellerinin önüne demokratik yollarla bir set çekmenin önünde, tüm zorluklara rağmen 24 Haziran seçimi fırsatı var. Müstebitlerin siyaset ahlakını bu denli aşağılayan tavırları nedeniyle kendilerinin aşağılanmış olduğunu hisseden seçmenlerin buna kitlesel bir tepki göstermesi ihtimal dahilinde. Bu istibdat heveslilerine karşı var olan bir o kadar geniş muhalefetin bu ahlaksız oyunu durdurması hâlâ ve her şeye rağmen mümkün. Birkaç hafta içinde muhalefet partilerinin toplumu bu müstebit sarmasından kurtarma hareketi sorumluluğu içinde etkin ittifakları yapması, yapabilmesi koşuluyla. Bu ahlak düşüklüğünden mustarip AKP ve MHP seçmenlerinin bir kısmının elinin oy vermeye gitmeyecek olması ihtimalinin az olmadığını unutmayarak ve ülkeyi saran ve soluk aldırmayan huzursuzluğun ana kaynağını açıkça işaret edip, her vesileyle göstererek. Gerçekten de bu istibdat heveslilerinin neden olduğu büyük kargaşaya, istikrarsızlığa, kin ve öfke patlamasına ve herkesi saran endişeye karşı muhalefetin farklı katmanlarının Türkiye toplumuna vaat edeceği ilk şey huzurdur.
Ahlak düşkünlüğü siyaseti ve huzur ihtiyacı
Yazarın Son Yazıları
Hınç politikaları ve nihilizm
Bir otokrat prototipi
Kayırma ekonomisinin bedeli
Üzerine suç atmanın dayanılmaz hafifliği
Trump ve yeni otoriterizm
Büyük kriz gözüktü
İş Allah’a kalınca....
Anti-konformist gericilik ve yavaşlayan küreselleşme
Yeni-patrimonyalizm üzerine
Liberalizmden doğan otoriter kapitalizm
Erdoğanizm Türkiyesi
Post-komünist otoriter kapitalizm
Otoriter kapitalizmin geleceği
Kindar nesil böyle yetiştirilir
Durum budur…
Yarın ve ötesi
Paçalardan akan ne?
Kibrin otokrat hali
Siyasette yalan ve yanlış
Tayyip Erdoğan pişman mıdır?
Gazeteci istihbaratçıyla işbirliği yapınca...
Dindaş/ırktaş demokrasisi
Cumhurbaşkanı koruması PÖH’e teslim
Üfürükçü hoca analizleriyle ekonomiyi yönetmek
HDP’nin alacağı oyun önemi
AB Sayıştayı’ndan YİP uyarısı
Enkaza işaret etmek yeterli değil
Diktatörler seçimle gider mi?
HDP kilit parti olabilir
Seçim öncesi 1 Mayıs
Uzatmalı iktidar Ermenistan’da beş gün sürdü
Ahlak düşkünlüğü siyaseti ve huzur ihtiyacı
Başkanlığı bir türlü bırakamayanlar
Trump’ın kuyruğundaki Macron
Fransa’da yeniden laiklik tartışması
Satranççıya karşı tavlacı
Seçimli tek adam olmanın bazı zorlukları
Sessiz devrimden kültürel karşıdevrime
Macron SDG’ye hangi vaatte bulundu?
Irkçılığı besleyen yalan haberler