Birleşik Krallık’ta halkoylamasından AB üyeliğinden çıkma kararı çıkmasının hemen ardından, 25 Haziran’da AB’nin dış politikadan sorumlu Yüksek Temsilcisi Federico Mogherini, üye ülkelere yirmi sayfalık bir doküman iletti. Metnin amacı, 2002’de AB’nin kabul ettiği ve 2008’de gözden geçirilen güvenlik stratejisini yeniden tanımlamak. 2002’de kabul edilen strateji, “Daha iyi bir dünyada güvenli bir Avrupa” başlığıyla yayımlanmıştı. Mogherini ve ekibinin hazırladığı yeni dokümanın başlığı, “Paylaşılan vizyon, ortak eylem: Daha güçlü bir Avrupa”. Brexit sonrası ne yapılacağı tartışmasından geriye vakit ve akıl kalırsa, metin 28/29 Haziran’daki AB zirvesinde tartışılacak.
Ortalığın altüst olduğu bir ortamda, AB’nin güvenlik stratejisini yeniden değerlendirmesi hem bir rastlantı hem değil. Tarih olarak bir rastlantı elbette ama içerik olarak değil. Bugün AB’den çıkmak isteyenlerin ileri sürdükleri en önemli nedenlerden biri, yitirdiklerini ifade ettikleri güvenlik duygusu. Esas olarak bir devletin yurttaşı olma, bir millete ait olma ayrıcalığı nedeniyle elde edilmiş bir güvenin yitimi hissi bu. Milliyetçi reflekslerle ifade ediliyor. Bunu “yerli ve milli” bir çerçeveye dönerek, onun içine kapanarak güvensizliği çözme arayışı olarak tarif etmek mümkün.
15 yıl önce var olan gelecekle ilgili iyimser hava, bugün yok. 2002’de, “Avrupa hiçbir zaman olmadığı kadar müreffeh, güvenli ve özgür” diyerek başlıyordu strateji belgesi. 20. yüzyılın ilk yarısına hâkim olan şiddetin yerini Avrupa tarihinde daha önce hiç görülmemiş bir barış ve istikrara bıraktığı tespitini büyük bir özgüvenle dile getiriyordu. Bu çerçevede AB, 2003’te güvenliği insani odaklı ele alma önerisini benimsedi. İnsani güvenlik yaklaşımı, geleneksel güvenlik devleti yaklaşımının yerini almalı, güvenliğe insanların somut sorunları, algıları, endişeleri seviyesinden yaklaşmalıydı.
2008 krizi AB üyesi devletlerin mali olanaklarını esas olarak banka kurtarma, kısmen de iç talebi destekleme harcamalarına tahsis etmesine yol açtı. Yapısal politika önerileri güme gitti. 2002 Avrupa güvenlik stratejisi AB semalarında hoş bir seda olarak kaldı. Yeni metin, “Avrupa Birliği projesinin hatta varlığının tartışmalı hale geldiği” tespitinden artık hareket ediyor. Birleşik Krallık’taki halkoylamasıyla bunun daha güncel bir sorun olduğunu belirtiyor. Buna karşılık sorunların tek tek devletlerin çözeceği boyutları aştığını ve birliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu iddia ediyor. Ardından hep tekrarlanıp hemen hiç uygulanmayan politika önerilerini sıralıyor. Güvenlik sorununun insanların somut yaşamları seviyesinde ve onların katılımıyla nasıl çözülebileceği sorusunu yanıtsız bırakıyor.
Birleşik Krallık’ta kimin AB’den ayrılma yönünde oy verdiğine bakınca, büyük çoğunluğun küreselleşmeden ve daha somut olarak AB içi serbest dolaşımdan bir şekilde endişe duyanlar olduğu görülüyor. Yani yeni üretim yapısına mesleki vasıfları artık uymayan orta yaş üstü emekçiler, kasaba ahalisi ve yaşlılar. Onlar açısından güvenlik geçmişte bildikleri, içinde büyüdükleri, yerli ve milli devlet ve kurumlarının sadece sağlayabileceği bir şey. Halbuki Britanyalıların kendilerini içinde hissettikleri bu güvensizlik ortamının oluşup gelişmesinde en büyük sorumlu kendi yerli ve milli hükümetleri idi. Muhafazakâr veya İşçi Partisi yönetimleri tam bir sosyal güvensizleştirme projesi olan neo-liberal politikaları 1980’den beri kesintisiz uyguladılar. Hatta bu politikaların AB kurumlarında hâkim olmasına en fazla neden olanlar, Birleşik Krallık hükümetleri ve onların AB Komisyonu’ndaki temsilcileri, bürokratlarıydı.
Şimdi AB belki kısmen belki bütünüyle yeniden kurulacağı bir türbülansa girmiş durumda. Bu krizin güvensizlik hissini pekiştireceğini ve barış dönemini torpilleyeceğini biliyoruz. Tam bu nedenle güvenlik konusunu bütünüyle devletlerin tekeline bırakmayan, içe kapanarak, kapıyı, pencereyi ve perdeleri sıkı sıkıya kapayarak güven aramak yerine, işbirliğini, diyaloğu ve insanların yüz yüze ilişkiler içinde sorunlarına birlikte çözüm aramasını teşvik eden insani güvenlik politikalarına, müşterek yaşam ilkelerine ve idealine çok daha fazla ihtiyacımız olacak.
Güvensizleşen AB’de insani güvenlik ihtiyacı
Yazarın Son Yazıları
Hınç politikaları ve nihilizm
Bir otokrat prototipi
Kayırma ekonomisinin bedeli
Üzerine suç atmanın dayanılmaz hafifliği
Trump ve yeni otoriterizm
Büyük kriz gözüktü
İş Allah’a kalınca....
Anti-konformist gericilik ve yavaşlayan küreselleşme
Yeni-patrimonyalizm üzerine
Liberalizmden doğan otoriter kapitalizm
Erdoğanizm Türkiyesi
Post-komünist otoriter kapitalizm
Otoriter kapitalizmin geleceği
Kindar nesil böyle yetiştirilir
Durum budur…
Yarın ve ötesi
Paçalardan akan ne?
Kibrin otokrat hali
Siyasette yalan ve yanlış
Tayyip Erdoğan pişman mıdır?
Gazeteci istihbaratçıyla işbirliği yapınca...
Dindaş/ırktaş demokrasisi
Cumhurbaşkanı koruması PÖH’e teslim
Üfürükçü hoca analizleriyle ekonomiyi yönetmek
HDP’nin alacağı oyun önemi
AB Sayıştayı’ndan YİP uyarısı
Enkaza işaret etmek yeterli değil
Diktatörler seçimle gider mi?
HDP kilit parti olabilir
Seçim öncesi 1 Mayıs
Uzatmalı iktidar Ermenistan’da beş gün sürdü
Ahlak düşkünlüğü siyaseti ve huzur ihtiyacı
Başkanlığı bir türlü bırakamayanlar
Trump’ın kuyruğundaki Macron
Fransa’da yeniden laiklik tartışması
Satranççıya karşı tavlacı
Seçimli tek adam olmanın bazı zorlukları
Sessiz devrimden kültürel karşıdevrime
Macron SDG’ye hangi vaatte bulundu?
Irkçılığı besleyen yalan haberler