Bugün 1 Mayıs... 2008’de Emek ve Dayanışma Bayramı olarak resmen tanındı, 2009’da resmi tatil günlerine dahil edildi. 1980 askeri darbesi, 1935’ten beri resmi adı Bahar Bayramı olan tatil gününü yürürlükten kaldırmıştı. Askeri cunta ve sivil akıl hocaları için 1 Mayıs, emekçilerin haklarının dile getirilmesi kadar, onların eşitlik ve özgürlük mücadelelerinin simgesi olduğu için kabul edilemezdi. Terör gerekçesiyle temel hakların askıya alınması, devlet şiddetinin zincirlerinden boşanması ve bu fırsattan istifade ederek devletin ve toplumun yeniden yapılandırılması 1980 askeri darbesi sonrasında yürürlükteydi. Bugün de yürürlükte...
1 Mayıs’ı resmi tatil yapan başbakan, şimdi her şeyin başkanı olarak olağanüstü hal sayesinde grevlerin yasaklanmasından övünçle bahsediyor. İş kazalarında ölen işçi oranının dünyada en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz. İktidarın reisi bu kazaların “işin fıtratında olduğunu” iddia ediyor. Devlet yönetimi, iktidar partisi ve kişisel ticari menfaatların iyice iç içe geçtiği, adalet aygıtının keyfi yönetimi pekiştirdiği bir istibdat idaresinde ve baskın bir seçimin arifesinde, 1 Mayıs 2018’in önemi daha da artıyor.
1 Mayıs kutlamalarına yönelik, yargı kararlarını bile uygulamayı reddeden mülki idare amirlerinin yasakları, Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamayı reddeden birinci derece mahkemelerinin davranışıyla bütünlük içinde. Bunların hepsinin arkasında aynı merkezden alınan teşvik, onay ve emir var. 1 Mayıs’ın, devletin tespit ettiği nizamın dar sınırları içinde, etliye sütlüye dokunmadan, mostralık gösterilerle kutlanmasına izin var. Bir de iktidarı övecek, ona işçilerin şükranlarını iletecek biat gösterilerine. Daha fazlası “vatana ihanet” kategorisine giriyor. İktidar partisinin ve reisinin elinden iktidarı seçim yoluyla almaya çalışmak da artık fiilen vatana ihanet olarak damgalanıyor.
2 Mayıs’ta Anayasa Mahkemesi’nin toplantı gündeminde CHP’nin seçim yasasında yapılan değişikliklerin iptali için yaptığı başvuru var. AYM’nin bu değişikliklerinden bazılarını seçimden önce anayasaya aykırı bulması durumunda, 24 Haziran seçimlerinin iptal edilmesi gündeme gelecek. Bazı gözlemciler, Tayyip Erdoğan’ın seçim anketleri durumun kendisi açısından tehlikeli olduğunu gösterirse, seçimler yaklaşırken AYM’nin böyle bir karar almasını teşvik edip seçimi iptal etmek imkânını yedekte tuttuğunu düşünüyor. AYM’nin kararları geriye doğru işlemediği için, seçim sonrasında iptal kararı vermesinin seçime bir etkisi olmayacak. Atı alanın Üsküdar’ı geçtiği bir kez daha ilan edilecek.
Her şeye rağmen 24 Haziran seçimlerini Erdoğan, AKP ve müttefiğinin kazanması kaçınılmaz bir sonuç değil. Muhalefet partileri oyun bozucu cesur girişimlerle bu boğucu baskıyı kırma imkânına her şeye rağmen sahipler. Ama bunun olmazsa olmaz koşulu iktidarın yararlandığı ve kışkırttığı siyasal kalıpları, tabuları muhalefetin kırması. İYİ Parti’nin seçime sokulmaması manevrasını CHP’nin hızlı bir hamleyle boşa çıkarması böyle bir adımdı. Ne var ki bunun yarattığı iyimser hava birkaç gün içinde kayboldu.
HDP konusunda sergilenen dışlayıcı katı tutum, Tayyip Erdoğan’ın neden haldeki Türkiye sosyolojisinde seçimleri kazanma şansının yüksek olduğunu izah ediyor. Ama aynı zamanda HDP’ye de çok büyük bir sorumluluk yüklüyor. HDP’yi demokratik değişimin kilit partisi konumuna getiriyor.
1 Nisan’da HDP sözcüsü Ayhan Bilgen, daha erken seçim ilan edilmemişken şöyle diyordu: “Türkiye’de toplumsal muhalefetin talepleri birbirine yakın. Bunların ortaklaşması açısından önemli bir fırsat 1 Mayıs. 2018 1 Mayıs’ı şu açıdan da önemli. Biz nasıl sokağa taşan umudu önemsiyorsak, iktidar da toplumsal muhalefetin buluşması açısından 1 Mayıs’tan da bir mesaj alacak. (...) Bizim görevimiz siyaset yoluyla Türkiye’nin değiştirilebileceğine olan inancı güçlendirmektir. Karamsar ve çaresizlik içeren bir psikolojiden Türkiye’yi çıkarmaktır.”
Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adayı olmasının yarattığı seçmen mobilizasyonu 2014’ten daha büyük olmaya aday. Yüzlerce yöneticisi binlerce üyesi tutuklu olan, iktidarın terörist, muhalefetin bir kısmının vebalı muamelesi yaptığı HDP’nin ve Selahattin Demirtaş’ın her şeye rağmen demokrasi umudunun taşıyıcısı olmaya devam etmesi, Türkiye toplumunun en büyük şansıdır. Ayhan Bilgen’in bir ay önce dile getirdiği güçlü politik ortaklaşma gereği şimdi bütün ağırlığı ve aciliyetiyle önümüzde duruyor.
Fabrikada, evde, büroda, tarlada çalışan kadın ve erkek tüm emekçilerin eşitlik, özgürlük ve haysiyet mücadelesinin simgesi olan 1 Mayıs kutlu olsun.
Seçim öncesi 1 Mayıs
Yazarın Son Yazıları
Hınç politikaları ve nihilizm
Bir otokrat prototipi
Kayırma ekonomisinin bedeli
Üzerine suç atmanın dayanılmaz hafifliği
Trump ve yeni otoriterizm
Büyük kriz gözüktü
İş Allah’a kalınca....
Anti-konformist gericilik ve yavaşlayan küreselleşme
Yeni-patrimonyalizm üzerine
Liberalizmden doğan otoriter kapitalizm
Erdoğanizm Türkiyesi
Post-komünist otoriter kapitalizm
Otoriter kapitalizmin geleceği
Kindar nesil böyle yetiştirilir
Durum budur…
Yarın ve ötesi
Paçalardan akan ne?
Kibrin otokrat hali
Siyasette yalan ve yanlış
Tayyip Erdoğan pişman mıdır?
Gazeteci istihbaratçıyla işbirliği yapınca...
Dindaş/ırktaş demokrasisi
Cumhurbaşkanı koruması PÖH’e teslim
Üfürükçü hoca analizleriyle ekonomiyi yönetmek
HDP’nin alacağı oyun önemi
AB Sayıştayı’ndan YİP uyarısı
Enkaza işaret etmek yeterli değil
Diktatörler seçimle gider mi?
HDP kilit parti olabilir
Seçim öncesi 1 Mayıs
Uzatmalı iktidar Ermenistan’da beş gün sürdü
Ahlak düşkünlüğü siyaseti ve huzur ihtiyacı
Başkanlığı bir türlü bırakamayanlar
Trump’ın kuyruğundaki Macron
Fransa’da yeniden laiklik tartışması
Satranççıya karşı tavlacı
Seçimli tek adam olmanın bazı zorlukları
Sessiz devrimden kültürel karşıdevrime
Macron SDG’ye hangi vaatte bulundu?
Irkçılığı besleyen yalan haberler