ABD Başkanı Biden’ın yaptığı ‘soykırım’ açıklaması, Kıbrıs zirvesi ve iç politikadaki yoğunluk
Alev Coşkun
Son Köşe Yazıları

ABD Başkanı Biden’ın yaptığı ‘soykırım’ açıklaması, Kıbrıs zirvesi ve iç politikadaki yoğunluk

02.05.2021 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Geçen hafta gündem ağırlıklı olarak dış politika konuları üzerinde yoğunlaştı. ABD Başkanı Biden’ın Erdoğan’ı telefonla arayarak “Ermeni Soykırımı” konusunda açıklama yapacağını söylemesi, ardından bu konuda açıklama yapması gündemin önüne geçti. Konuyu aşamalara ayırarak incelemeliyiz.

1 - BIDEN’LA TELEFON GÖRÜŞMESİ İSTEMİ

ABD seçimlerinden sonra 20 Ocak 2021’de yemin edip başkanlık koltuğuna oturan Biden, bu üç ay içerisinde birçok devlet başkanı ile telefon görüşmesi yaptı. Açıkçası, Ankara ve Beştepe de böyle bir telefon görüşmesini çok arzuluyordu. Bu isteğini de Cumhurbaşkanlığı danışmanları aracılığıyla birkaç kez açıklamıştı. Ancak bu telefon görüşmesi gerçekleşmedi. Bu konu kayıtlara geçmiş bulunuyor. 

2 - 23 NİSAN’DA YAPILAN GÖRÜŞME

Ankara, böylesi bir görüşme için hazır olduğunu bildirdiği halde bu görüşme 3 ay içinde gerçekleşmedi. Ancak Başkan Biden, Erdoğan’ı 23 Nisan günü aradı ve ertesi gün sözde “Ermeni Soykırımı” konusunda açıklama yapacağını bildirdi. 

Diplomasi geleneklerine göre epeyce kırıcı bir tavır karşısındayız. Şu ana kadar karşılıklı telefon görüşmesinin ayrıntıları açıklanmış değil, kimi yorumlarda Başkan Yardımcısı Camela’nın da Erdoğan’la görüştüğü ileriye sürülüyor. Ancak bu bilgi henüz açıklığa kavuşmuş değildir. 

3 - BIDEN’IN SOYKIRIM AÇIKLAMASI

“Ermeni Soykırımı”, 1960’lı  yılların ortasında ortaya atılmış bir iddiadır. O günden bugüne Ermeni diyasporasının etkin çalışmaları sonucunda kimi parlamentolar politik bir çıkış olarak “1915 Ermeni Soykırımı” adı verilen dayanaksız görüşü kabul ettiler. 

Ermeni diasporası ABD’de çok güçlü olduğu halde ABD başkanları bu konuda titiz hareket ediyorlardı. Sadece Başkan Ronald Reagen, o da başkan seçilmeden önce Kaliforniya valisiyken, “soykırım” kelimesini kullanmış olmasına karşı hiçbir ABD başkanı bu kelimeyi kullanmamış. Sadece “Meds Yeghern”(Büyük Felaket) tabirini kullanmıştır. 

Biden, “Ermeni Soykırımı” söylemini kullanan ilk ABD başkanı oluyor. 

4 - BIDEN’IN GEREKÇESİ NEYDİ?

Biden’ın bu açıklaması kuşkusuz tam bir siyasal harekettir. Biden bu konuda seçim kampanyası sırasında “Seçmenlerime söz verdim” gerekçesini kullanıyor. 

Diğer başkanlar da söz vermişler, ancak hiçbir zaman böylesi bir pozisyonu tercih etmemişlerdi. 

Bu harekette Biden’ın Başkan Yardımcısı eski Kaliforniya eyaleti senatörü Camela’nın mutlak etkisi olduğu bilinmektedir. ABD’de Ermeni diyasporasının en güçlü olduğu yer Kaliforniya eyaletidir. Biden ve Camela da Ermeni seçmenlerine bir demet çiçek sunmaktadır. 

5 - DIŞİŞLERİ BAKANI BLINKEN’IN SÖZLERİ

Biden’ın bu hareketinden sonra ABD Dışişleri Bakanı Antony  Blinken’ın açıklaması ise daha da tartışmalıdır. 

Blinken, “soykırım” ifadesi hakkında, “Türkiye’yi suçlamak için değil kurbanları onurlandırmak için söylendi” diyerek Osmanlı’nın son döneminde yaşanan olaylara işaret edildiğini kaydetti.

Bu durum, adeta çocuk avutmak için söylenmiş bir söz gibi ortaya çıkıyor. Blinken ayrıca, “Başkan Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çok iyi bir görüşmesi oldu. Pek çok farklı konuda birlikte çalışmaya devam edilecek” dedi. 

Neo-Con’lara yakınlığıyla bilinen Dışişleri Bakanı Blinken’ın emperyalist bir proje olan Büyük Ortadoğu projesine de yakın görüşler taşıdığı biliniyor. 

Blinken açıkça, ABD’nin çok iyi bilinen “havuç ve sopa” politikasını uyguluyor. 

6 - HALKIN BEKLENTİSİ

Halk, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Biden’a güçlü bir yanıt vermesini bekliyordu.

İsmet İnönü’nün dediği gibi, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye olarak yerimizi alırız”. Bülent Ecevit’in Kıbrıs konusunda dik duruşu gibi... Süleyman Demirel’in İncirlik Üssü’nü kapatması gibi...  

7 - ABD’NİN POLİTİKASI

Yukarıda belirttik; ABD Başkanı 3 ay içinde birçok ülkeyi ararken Türkiye’yi aramadı. ABD ilk kez başkanlık düzeyinde “soykırım” diyor. Kuşkusuz bunların politik bir nedeni ve gerekçesi vardır. Uluslararası diplomaside en ufak bir tavır için bile gerekçeler üretilir. 

Bunu çözümlemeye çalışalım. Öncelikle Biden, uzun yıllar senatörlük ve senatoda en önemli koltuklardan birisi olan Dışişleri Komisyon Başkanlığını yaptı. 8 yıl Obama’nın başkanvekilliğini yürüttü. Kısaca, ABD’nin “kurulu düzeni” ve ABD devleti görüşlerinin eski ve sadık bir üyesidir.

ABD, Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını görüyor. Ancak, Türkiye’nin Rusya’ya karşı çıkmasını, kendisine Karadeniz’de olanak yaratmasını, Ortadoğu’da ABD çıkarları yönünde yer almasını, Kuzey Suriye’de oluşturulan PKK/PYD’ye ve yaratılan stratejik koridora karşı çıkmamasını, S-400’leri iade etmesini istiyor. 

Elindeki olanaklar ve dosyalarla Türkiye’yi terbiye etme yoluna gidiyor. 

Olayın temeli budur. 

CENEVRE’DEKİ KRİTİK KIBRIS ZİRVESİ

Geçen hafta, İsviçre’nin Cenevre kentinde 53 yıllık Kıbrıs sorununa çözüm için toplantı yapıldı. Toplantıya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY); garantör devletler Türkiye, İngiltere ve Yunanistan katıldı. Toplantı, BM Genel Sekreteri’nin etkinliğinde yapıldı.

Türk tarafı ilk kez “iki devletli çözüm” formülü ile masaya oturdu. Türkiye bu öneriyi destekledi. Rumlar ve Yunanistan, federasyon ve Kıbrıs’ın tamamen silahlandırılmasını istedi. İngiltere bu kez daha ılımlı bir politika yürüttü. Toplantıya katılan tarafların tezlerinin özeti aşağıdaki tabloda verilmiştir.

KKTC

- Federasyon görüşmeleri 50 yıldır sürüyor. Çözüm olmalı. Artık sona geldik.

- Kıbrıs Türkleri’nin egemenliği tanınmalı. İki devlet en doğru çözümdür. 

- Ancak mevcut sınırlarda düzenlemeler yapılabilir. 

TÜRKİYE

- KKTC’nin görüşlerine tam destek veriyor.

- Artık çözüm iki devletli olmalı. 

- Türkiye’nin garantörlüğü devam etmeli. Ada’da Türk askeri kalmalı.

İNGİLTERE

- Belçika gibi, iki ayrı egemenlikli federasyon kurulsun. l Devlet başkanı sembolik olsun. l Az sayıda asker olsun. Garantörlük 10 yıl sürsün. 

GKRY

- Toplantılar federasyon temelinde devam etmeli. 

- Türk askeri çekilmeli. Garantörlük sona ermeli. 

- Maraş’ın yanında, Güzelyurt da Rum yönetimine geçmeli.

YUNANİSTAN

- GKRY’nin pozisyonunu destekliyor.

- Türk tarafının “iki devletli çözüm önerisi BM kararları dışındadır. Kabul edemeyiz.  

- Kıbrıs’ta sıfır asker, sıfır garantörlük olmalıdır.

Cenevre toplantısına katılan tarafların görüşleri şöyle özetlenmelidir:

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 53 yıldır bir adım ileri gidilmediğini, sorunun giderek çözümsüz hale geldiğini, bu nedenle artık iki devletli bir Kıbrıs olması gerektiğini ileri sürdü.

Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Türk tarafının iki devletli çözüm modeli güçlenmiş oluyor. Toplantıda KKTC’nin önerilerine Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tam destek verdi.

Cumhurbaşkanı Tatar’ın Cenevre’ye gitmeden önceki görüşlerini Kıbrıs’ta açıklamasıyla, bir önceki Cumhurbaşkanı Akıncı’nın pozisyonu bir kez daha açık bir biçimde ortaya çıktı. Akıncı, Tatar için, “Cenevre’de Türkiye’nin papağanlığını yapacak” dedi.

Akıncı böylece, bir kez daha GKRY’nin tezlerini benimsediğini ortaya koydu ve Rum görüşlerine yakın olduğunu da bir kez daha tarihe geçirdi.

Doğu Akdeniz’deki ekonomik çıkarlar, Yunanistan’ın Ege’de sürekli gerilim yaratan bir politika izlemesi karşısında Türkiye, Kıbrıs konusunda daha açık bir pozisyon almış bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da açıkça KKTC’nin görüşlerini benimsediklerini açıkladı.

Tatar, “Rum-Yunan ikilisinin federasyon tuzağına bu kez düşmeyeceğiz. 50 yıldır aynı şeyleri konuşmaktan yorulduk. Cenevre’de uzlaşma olmazsa bildiğimiz yolumuza devam edeceğiz. Bağımsızlığımıza ve egemenliğimize sahip çıkacağız” dedi. 

Toplantı sonuç alınmadan dağıldı. Konu BM Güvenlik Konseyi’nde görüşülecek. 

Bu yeni durum, adım adım Kıbrıs’ta iki devletli çözüme yaklaşıldığını gösteriyor.

‘128 MİLYAR DOLAR’ SORUSUNUN YENİ BOYUTU

İç politikada “128 milyar dolar nerede” sorusu güncelliğini sürdürüyor. Zaten bu derece büyük miktardaki bir para hakkında ileriye sürülen iddialar herkesi ikna edecek açıklamalarla yanıtlanmadıkça bu konu güncelliğini ve önemini yıllar boyunca da olsa sürdürür.

128 milyar doları eriten dayanağın Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankası (MB) arasında 2017 yılında imzalanan protokol olduğu ortaya çıkmış bulunuyor. 

Eski MB Başkanı İyi Parti milletvekili Durmuş Yılmaz, MB’ye ait dövizlerin Maliye ve Hazine’ye devredildiğini, Hazine kararıyla bu dövizlerin Ziraat, Halk ve Vakıflar Bankası’nın yurtdışındaki şubelerindeki hesaplara aktarıldığını, aktarılan bu dövizlerin satıldığını ancak bu konuda şeffaf bilgilere ulaşılamadığını belirtti. 

Bu durumda 128 milyar dolar konusu unutulmaz. Konunun bir ayrıntısı daha ortaya çıkmış oluyor. Bu konunun Türk siyasal yaşamında giderek daha da etkin bir biçimde gündemde kalacağı anlaşılıyor.

KABİNE DEĞİŞİMİ

Geçen hafta yapılan hükümet değişikliğinde en çarpıcı konu, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın durumudur.

Kendi şirketinden kendi bakanlığına dezenfektan satışı yapan siyasetçi olarak tarihe geçmiş bulunuyor. Bu konu açık bir yolsuzluktur ve suçtur. Kuşkusuz bu konu da gelecek siyasal gelişmelerde çok konuşulacaktır. 

TARİKATÇI AMİRAL

Montrö için bildiri yayımlayan emekli amiraller hakkında kovuşturma açılırken, cüppeli amirale dokunulmuyor. Devletin verdiği makam arabası ile cüppe ve takkesini giyerek tarikata giden amiralin durumu hâlâ gizemini koruyor. Bu amiralin tarikatı belli oldu ancak amiral yerinde duruyor. Bu duruma Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar yanıt veremiyor. Bir ayı geçtiği halde amirale dokunulamıyor. 

Amiralin bağlı olduğu tarikatın Cumhurbaşkanlığı katında koruma altında bulunduğu yorumları genel kabul gören bir düşünce olarak görüşülüyor.

ANKETLERDEN ÇIKAN SONUÇLAR

Yapılan son anketler, çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. 

Metropol’ün araştırmasına göre ankete katılan 1752 kişinin yüzde 42.3’ü amirallerin gözaltına alınmasını doğru bulmadı ancak yüzde 24.7 bu gözaltıları onayladı. 

Resmi araba ile tarikata gidip namaz kılan amiralin bu tutumunu, ankete katılanların yüzde 63.9’u uygun bulmadığını belirtti. 

Montrö Sözleşmesi’nin kaldırılmasına karşı çıkanların oranı yüzde 45.6’dır.

Son aylarda yapılan 37 anketin ortak bulguları şöyle özetleniyor:

2018 seçiminde yüzde 53.66 oy alan Cumhur İttifakı yüzde 44.98 düzeyine gerilemiş bulunuyor. Bu gerileme, yüzde 8.68 oranında oy kaybı olduğunu gösteriyor. 

2019 yılı ile 2020 yılı arasında “Cumhurbaşkanlığı Sistemini mi tercih ederdiniz, yoksa parlamenter sistemi mi?” diye soran 6 anket yapılmış bulunuyor. 

Bu anketlerin ortalamasına göre “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ni tercih edenlerin oranı yüzde 37.41 olarak tespit edildi. Parlamenter sistemi tercih edenlerin oranı ise yüzde 56.63’e çıktı. 

En son anket

Area Anket, nisan ayına ilişkin siyasi gündem araştırmasını yayımladı. Araştırmada AKP’nin oy oranının yüzde 30’un altına düşerek yüzde 27.5’te kaldığı belirlendi. Araştırmaya göre, CHP yüzde 20.2, İYİ Parti yüzde 11.7, HDP yüzde 8.2, MHP yüzde 7.0 , DEVA Partisi yüzde 2.5, Saadet Partisi yüzde 0.8, Gelecek Partisi yüzde 0.8, diğer partilerin ise yüzde 1.2 oy oranında olduğu görüldü. Kararsızların oyu ise yüzde 20.0 oldu. 

Görüldüğü gibi rakamlar ve bulgular Cumhur İttifakı’nı zorluyor. Siyasette giderek sertleşmenin bu rakamlar nedeniyle oluştuğu görüşü ağırlık kazanıyor. 

Yazarın Son Yazıları

Hukukun üstünlüğü ve hukukta karmaşa...

Hukuk devleti öncelikle yargı organlarının hukuk kurallarına uymasıyla gerçekleşir.

Devamını Oku
04.12.2025
Atatürk ve Vahdettin üzerine

Osmanlıcı, halifeci, ikinci cumhuriyetçi yazarlar zaman zaman “Atatürk’ü Anadolu’ya Padişah Vahdettin”in gönderdiğini ileriye sürerler.

Devamını Oku
14.11.2025
Cumhuriyet ve karşıdevrim

Milli Mücadele’de Kuvayı Milliyeciler Mustafa Kemal liderliğinde üç cephede birden savaştılar.

Devamını Oku
29.10.2025
CHP Meclis’e girmiyor

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) yeni dönem toplantısı bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması ile açılacak.

Devamını Oku
01.10.2025
CHP’ye karşı savaş ve son durum

19 Mart 2025 bir dönüm noktasıdır.

Devamını Oku
20.09.2025
30 Ağustos Zaferi'ni kutluyoruz

30 Ağustos 1922’de kazanılan zafer, tarih sahnesinden silindiği düşünülen bir ulusun şahlanması ve modern bir devletin kuruluşunun müjdesidir.

Devamını Oku
30.08.2025
Yeni bir devlet kurma projesi mi?

ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack yaptığı konuşmalarla gündemi belirlemeye çalışıyor.

Devamını Oku
17.07.2025
Cetvelle çizilen sınırlar... Vatandaş kanıyla çizilen sınırlar...

ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack aynı zamanda ABD’nin Suriye özel temsilcisi ve ABD Başkanı Trump’ın yakın arkadaşıdır.

Devamını Oku
11.07.2025
Tarihten bir yaprak: Kumpaslar halk gücü ile yenilir

Genel başkan İnönü, genel başkanlıktan, ardından CHP’den istifa ediyor. CHP’nin içinde yıllarca siyaset yapmış önemli siyasi liderler CHP’den ayrılmışlar ve yeni bir siyasi parti kurmuşlar... Askeri vesayet CHP’nin karşısında, muhafazakâr iktidar ve yandaş basın her gün CHP aleyhine propaganda yapıyor ama CHP’yi sıfırlayamıyorlar. İşte CHP böyle köklü bir siyasal partidir.

Devamını Oku
01.07.2025
İsmet İnönü’nün cevapları

Geçen günlerde CHP’nin ikinci genel başkanı İsmet İnönü’yü hedef alan konuşmalar yapıldı.

Devamını Oku
29.05.2025
27 Mayıs ve 1961 Anayasası

1960-1980 tarihleri arasında ülkemizde üç askeri darbe oldu.

Devamını Oku
27.05.2025
19 Mayıs ve Atatürk

19 Mayıs 1919 Türk İstiklal Savaşı’nın başlangıcı ve dönüm günüdür.

Devamını Oku
19.05.2025
Cumhuriyet gazetesi 101 yaşında: Mücadeleye devam

Cumhuriyet gazetesi 101 yaşında: Mücadeleye devam

Devamını Oku
07.05.2025
23 Nisan 1920’nin önemi

23 Nisan 1920’nin önemi

Devamını Oku
23.04.2025
CHP ve Cuntacılık

CHP ve Cuntacılık

Devamını Oku
10.04.2025
Alev Coşkun yazdı

3 Mart Devrim Yasaları Din Devletinin Yıkılışı

Devamını Oku
03.03.2025
Alev Coşkun yazdı...

Yakın tarihten bir yaprak...

Devamını Oku
21.02.2025
'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' ve siyasal tarih

'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' ve siyasal tarih

Devamını Oku
20.01.2025
2024’ten 2025’e bakış

2024’ten 2025’e bakış

Devamını Oku
02.01.2025
Alev Coşkun yazdı...

Aydınlanma Devrimleri ve emperyalist kurgular- Alev Coşkun

Devamını Oku
29.11.2024
Alev Coşkun yazdı...

Atatürk ve karşıdevrim

Devamını Oku
10.11.2024
Atatürk ve Cumhuriyet (Bir özet)

Atatürk ve Cumhuriyet (Bir özet)

Devamını Oku
29.10.2024
Alev Coşkun yazdı...

İş Bankası ve Atatürk

Devamını Oku
12.09.2024
Alev Coşkun yazdı...

CHP 105 YAŞINDA

Devamını Oku
05.09.2024
30 Ağustos Zaferi ve anlamı...

30 Ağustos Zaferi ve anlamı...

Devamını Oku
30.08.2024
Alev Coşkun yazdı...

Anayasaya aykırı mıydı? Ali Fuat Başgil ve Tahkikat Komisyonu

Devamını Oku
03.06.2024
Alev Coşkun yazdı...

27 Mayıs Devrimi ve 1961 Anayasası

Devamını Oku
27.05.2024
Alev Coşkun yazdı...

19 Mayıs ve Kuvayı Milliye Destanı

Devamını Oku
19.05.2024
74 yıl önce: Demokrasi zaferi

74 yıl önce: Demokrasi zaferi

Devamını Oku
14.05.2024
Alev Coşkun yazdı...

23 Nisan 1920 Millet egemenliğinin başlangıcı

Devamını Oku
23.04.2024
Alev Coşkun'un yazısı...

Cumhuriyet, halk iradesi ile kuruldu

Devamını Oku
15.04.2024
Alev Coşkun yazdı...

Halifeliğin Kaldırılışı - Din Devletinin Yıkılışı

Devamını Oku
03.03.2024
Alev Coşkun yazdı...

İsmet İnönü

Devamını Oku
25.12.2023
Alev Coşkun yazdı...

Kissinger, darbeler ve örtülü dış operasyonlar

Devamını Oku
02.12.2023
Atatürkçü Bilâl Şimşir’i kaybettik

Atatürkçü Bilâl Şimşir’i kaybettik

Devamını Oku
21.11.2023
Alev Coşkun'un yazısı...

Hukuk devleti-Hukukun Üstünlüğü

Devamını Oku
13.11.2023
Alev Coşkun yazdı...

Atatürk ve Emil Ludwig

Devamını Oku
10.11.2023
Sonsuza kadar yaşayacaktır...

Mustafa Kemal, tüm Ortadoğu’da, tüm İslam dünyasında benzeri g rülmemiş bir devrim ger ekleştirdi

Devamını Oku
29.10.2023
Bu başarılar tesadüf mü?

Atatürk'ün kızları

Devamını Oku
12.09.2023
CHP bu tarihi gerçeği bir kenara itemez...

CHP 104 yaşında...

Devamını Oku
09.09.2023