ÇEDES’i durdurmak
Ali Apaydın
Son Köşe Yazıları

ÇEDES’i durdurmak

07.03.2024 11:55
Güncellenme:
Takip Et:

Okullarımız patolojikleştirildi, derslerimiz, ders saatlerimiz, ders kitaplarımız bir bir patolojikleştirildi. Ve veliler de patolojikleştirildi. Öğretmenlerimiz bile patolojikleştirildi ve şimdi, eğitimdeki en savunmasız aktör, geleceğimiz olan öğrenciler patolojikleştirilmeye çalışılıyor!

Bir eğitim bakanlığı düşünün; bir proje üretiyor, bunun için bir yönerge hazırlıyor, bu yönergede eğitim mekânı olan okullara eğitim danışmanları atıyor. Ve bir okulun öğretmenler kurulunu düşünün; bu kurul toplanıyor, bu projeye dahil olma kararı veriyor, gerekli protokolleri tamamlıyor ve sonrasında bu proje için bir etkinlik hazırlıyor. Okul müdürü, müdür yardımcıları, sorumlu öğretmenler bu etkinliği görüyor, onaylıyor, imzalıyor! Ve bu etkinlik hayata geçiriliyor, önce özenle bir maket yapılıyor: bir mezar maketi! Sonra “gönüllü” öğrenciler bir bir bu mezar maketinin önüne oturtuluyor. Ve sonra onlara “Şimdi kendini ölmüş annenin mezarı başında düşün ve onun için ağıt yak” deniyor! Okulun müdürü, müdür yardımcısı, öğretmenler, psikolojik danışman ve rehber izliyor! Ve bu sahne diğer öğrencilere de izletiliyor! Böylece çevresine duyarlı, değerlerine sahip çıkan öğrenciler yetiştirilmiş oluyor!

MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı eliyle yürütülen Çevreme Duyarlıyım Çevreme Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) projesi kapsamında yapılanlardan sadece bir tanesi bu.

Tıka basa köktendincilikten beslenen bir cehaletin verdiği cüretle gerçekleştirilen, sözde gönüllülük esasına dayalı bir proje ÇEDES. Görünen o ki köktendinciliğin cüretinin en uç noktalarındayız. Bir ülkenin geleceği belli bir “ahlak” anlayışının sopasıyla hizaya çekilmeye çalışılıyor. Ve en içler acısı olan bu da değil, bazı öğretmenler bu projeye eşlik ediyor, destek veriyor.

Hayır, bu konuda sadece bakanlığın sorumsuzluğunu vurgulamak yetmez, burada sorumluluk hepimizindir; en çok da eğitimin belirleyici aktörü olan öğretmenlerin.

Sahi, öğretmenler olarak biz kimiz? Kim olarak var olmaktayız bu ülkede? Neden bu mesleği yapmaktayız? Kuşkusuz, gerçek Türkiye’nin yabancı tanıkları değiliz asla. Biz de bu ülkenin birer yurttaşı olarak şu ya da bu şekilde diğer yurttaşlarla ilişkileniyor, onlarla karşılaşıyor ve onlarla bir arada yaşıyoruz. Ve onların çocuklarını, kardeşlerini, yakınlarını eğitiyoruz. Niçin? Öğrencilerimizi birilerinin istediği insanlara dönüştürmek için mi? Hayır, eğitim asla birilerinin değerlerini öğrencilere aktarma etkinliği değildir! Okullar asla bir tahakküm çarkının dişlilerinden biri değildir!

Derhal kendimize gelelim, öğretmenlik mesleği saygın bir meslektir; saygındır, çünkü bir öğretmen birtakım değerlerin değil temel ilkelerin temsilcisi olduğu için bu saygıyı hak eder. Çünkü değerler, içinde bulunulan topluma, çağa ve koşullara göre değişir; ilkeler ise bu değişkenlik içinde değerlerin nasıl hayata geçirileceğini belirler. Bu yüzden anayasada ve eğitim yasasında değerlerden değil temel ilkelerden söz edilir! Çünkü filozofların farklı farklı biçimlerde defalarca vurguladığı gibi ilkenin önüne değeri koyduğunuzda olası tüm değerleri katledersiniz!

Çünkü duyarlılık ve değer tarzlarımız birbirinden ayrılabilir ama ilkeselliğin tek bir tarzı vardır: düşünerek eylemek. Bu yüzden eğitim öğrencilere düşünme araçlarını verir, düşünülmesi gerekenleri değil! Ve bu yüzden öğrenciler her şeyin önceden belirlendiği bir geleceğin yaşayıcıları değil her şeyi yeniden belirleyecek olan, yeni bilgiler, yeni değerler, yeni duyarlılıklar ve yeni bir yaşam var edecek olan geleceğin mimarlarıdır. İşte şimdi ülkemizin geleceği olan bu mimarlar hedef alınıyor, onlara yönelik girişimlerde bulunuluyor.

Ne yasalara ne anayasaya ne de eğitimin esaslarına uygun bir proje olan ÇEDES’e karşı durmak, kendini mesleğinin esaslarıyla var eden her öğretmenin, sözde öğretmenlere, velilere ve hatta bakanlığa rağmen başat görevidir.

***

En başta eğitim hakkı olmak üzere kadın hakları için mücadele etmiş kadın ve erkekleri saygıyla anıyor ve tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Yaşasın 8 Mart!

 

Yazarın Son Yazıları

‘Tutarsızlığın Tutarsızlığı’

21. yüzyıl Türkiye’sinde kendi içinde kısmen ayrışan cumhuriyet karşıtı politik çizgileri ilk kez birleşmiş bir şekilde buluyoruz karşımızda: AKP, MHP, DEM, PKK ve diğerleri…

Devamını Oku
27.11.2025
Bir metnin 'yapı'sı

İçinde 969 kez “Hatırladığım kadarıyla”, 774 kez “Bilmiyorum”, 691 kez “-mışlar, -mişler, -muşlar” gibi...

Devamını Oku
13.11.2025
Düşünme aralıkları açmak için

Politika üretimi, derinlemesine düşünülmüş temel ilkeler etrafında şekillenen bir süreçtir.

Devamını Oku
30.10.2025
‘Sahtelikler Tiyatrosu’ iflasın eşiğinde

‘Sahtelikler Tiyatrosu’ iflasın eşiğinde

Devamını Oku
16.10.2025
Dijital çatlaklar

Dijital çatlaklar

Devamını Oku
02.10.2025
İhanetler ve hainler

İhanetler ve hainler

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasi diploması

Eğitim sosyolojisi içerisinde yaygın bir tez, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini belirlemek için basit bir kriteri dikkate alır...

Devamını Oku
04.09.2025
Eleştiri, demagoji ve zırvalama

Eleştiri, demagoji ve zırvalama

Devamını Oku
21.08.2025
Gerçeklik iğnesi

Tıpkı kökleriyle ormanı zehirleyen bir mantar gibi toprağımızı, havamızı, geleceğimizi sarmalayıp zehirleyen bir iktidarla yaşıyoruz.

Devamını Oku
07.08.2025
MEB ve ÖSYM’nin karanlığı

MEB ve ÖSYM ısrarla “adil ve bilimsel” sınavlar yaptığını iddia ediyor.

Devamını Oku
24.07.2025
Yarım önlemleri reddedin!

Çok geç kaldığımız doğru! Çok doğru. Uyanış en geç 2023’te başlamalıydı...

Devamını Oku
10.07.2025
Mücadeleyi baltalayanlarla mücadele etmek

Veganizm ve feminizm gibi çağımızın en değerli ve en etkili mücadele alanları bir tür “seküler din”e dönüşüyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Yaşayan umutlar olmayı sürdürmek

Yaşayan umutlar olmayı sürdürmek

Devamını Oku
12.06.2025
Kötülüğün sıradanlaşması

Kötülüğün sıradanlaşması

Devamını Oku
29.05.2025
'Ben Marksist değilim'

“Ce qu'il y a de certain c'est que moi, je ne suis pas Marxiste” – “Kesin olan şu ki, ben Marksist değilim.” - Karl Marx

Devamını Oku
15.05.2025
İşçi sınıfı ve bugünümüz

İşçi sınıfı ve bugünümüz

Devamını Oku
01.05.2025
Liseliler ve öğretmenleri

Liseliler ve öğretmenleri

Devamını Oku
17.04.2025
Direnişin felsefesi

Direnişin felsefesi

Devamını Oku
03.04.2025
Mutsuz Adam

Mutsuz Adam

Devamını Oku
20.03.2025
Karanlık eğitim çalıştayı

Karanlık eğitim çalıştayı

Devamını Oku
06.03.2025
Akademisyenlerin suskunluğu

Akademisyenlerin suskunluğu

Devamını Oku
20.02.2025
Kayıp zamanın içinde

Kayıp zamanın içinde

Devamını Oku
06.02.2025
Meşruiyet meselesi ve faşizm tehlikesi

Meşruiyet meselesi ve faşizm sorunu

Devamını Oku
23.01.2025
Sol, solsuzluk ve 'solcular'

Sol, solsuzluk ve 'solcular'

Devamını Oku
09.01.2025
Ders olsun!

Ders olsun!

Devamını Oku
26.12.2024
-ım, -im, -üm’lerden kurtulmak

-ım, -im, -üm’lerden kurtulmak

Devamını Oku
12.12.2024
‘Sessizliğin Cumhuriyeti’

‘Sessizliğin Cumhuriyeti’

Devamını Oku
28.11.2024
Politika gösterisi değil politika yapmak!

Politika gösterisi değil politika yapmak!

Devamını Oku
14.11.2024
Türkiye bu değil!

Türkiye bu değil!

Devamını Oku
31.10.2024
Tarihte tatile çıkma zamanı değil!

Tarihte tatile çıkma zamanı değil!

Devamını Oku
17.10.2024
Cumhuriyet ve gençlik

Cumhuriyet ve gençlik

Devamını Oku
03.10.2024
Veli zorbalığı

Veli zorbalığı

Devamını Oku
19.09.2024
Cumhuriyet öğretmenlerinin sorumluluğu

Cumhuriyet öğretmenlerinin sorumluluğu

Devamını Oku
05.09.2024
'En zorunlu harcamaların ihmali'

'En zorunlu harcamaların ihmali'

Devamını Oku
22.08.2024
Cumhuriyet Türkiye’nin DNA’sıdır!

Cumhuriyet Türkiye’nin DNA’sıdır!

Devamını Oku
07.08.2024
Maraton, demokrasi ve eğitim

Maraton, demokrasi ve eğitim

Devamını Oku
25.07.2024
Ali Apaydın yazdı...

Kırksekiz ve Duygu

Devamını Oku
11.07.2024
Ali Apaydın yazdı...

Cehalet ve tehdit

Devamını Oku
27.06.2024
Eğitimde utanç yılı

Eğitimde utanç yılı

Devamını Oku
13.06.2024
Devrimi kurtarmak

Devrimi kurtarmak

Devamını Oku
30.05.2024