Kin kusan, “İhanet” başlıklarıyla çıktı dünkü yandaş gazeteler; sözbirliği ederek…
Suçüstü yakalanmış bir uluslararası savaş suçuna kılıf uydurmak için çırpındılar adeta…
TIR’lardaki silah görüntülerini görmezden geldi hepsi…
Bazısı “kurgu” dedi.
Kimisi, “Doğru, ama göstermek suç” diye geveledi.
Ve dün, Başbakan Davutoğlu, hepsinin örtmeye çalıştığı suçu kürsüde itiraf etti.
Anlaşıldı ki ortada bir suç var; ama suçlusu biz değiliz:
Bir devletin kolluk güçlerini birbiriyle çatışma noktasına getiren o gizli dümeni çevirendir suçlu…
Birbirine “paralel” iki devlet oluşturup birinin güçlerini diğerininkine silah çeker hale getirenlerdir.
Komşudaki kanlı dalaşa taraf olup silah gönderenlerdir.
Bu ülkeyi ve halkını, savaşın hedefi haline getirenlerdir.
Meclis’e, halkına, medyaya, dünyaya yalan söyleyenlerdir.
Dünkü manşetler, demeçler, bütün o “Yasaklayın, susturun, tutuklayın” hezeyanları, suçluların telaşının işareti…
Önceki günkü Cumhuriyet’in haberinin yarattığı uluslararası çaptaki infialden, bu boyutta bir suçun cezasız kalamayacağını gördüler.
Kendilerini bekleyen yargılamanın, ulusal sınırları aşacağını hissettiler.
Yine korkutarak yıldırabileceklerini zannettiler.
Bu kez karşılarında korkuyla susmuş bir medya değil, çok kalabalık ve güçlü bir cephe gördüler. Bu telaş, onun telaşı…
“Gidiyoruz, sonumuz fena”nın telaşı…
Bize gelince; gazeteci olarak görevimiz, bir parti devletinin bilmediğimiz “âli çıkarları”nı savunmak değil, savaş batağına sürüklenen bir halkın yanında durmaktır, onun bilme hakkını savunmaktır.
“Vatana ihanet” suçlamalarına rağmen, her zaman hakikatin peşinde, gerçeğin safında olacağız; devletin değil, halkın yanında saf tutarak korkmadan yazacağız.
Büyük Usta’nın her daim kulağımızda küpe dizelerini bugüne tercüme ederek söyler isek:
“Ayakkabı kutularınızın içindekilerse vatan,
Makam arabalarınız, görkemli saraylarınız, sıfırladığınız dolarlarınızsa,
Vatan, TIR’lardaki silahlarınız, bitmeyen yalanlarınız, doymadığınız talanlarınızsa…
Bilin ki biz,
Bunlar tarih olana dek, vatan hainliğine devam edeceğiz.”
Dünya asıl suçluyu gördü
Yazarın Son Yazıları
Murat Sabuncu’ya açık mektup
Nazi devrinin başlangıcı gibi
Tükeniyoruz, hadi artık!
Allah’ın sopası yok ki...
Niye çıldırdılar?
Doğum günün kutlu olsun Türkiye!
3 kıtadan 3 kadın
Ümidin düşmanları
Ümidin düşmanları
Trump’tan Erdoğan’a siyasette maçoluk sorunu
O duvar, o duvarınız…
Oyunun kuralları değişiyor
Suskunluk sarmalı
Suskunluk Sarmalı
Cesarete ödül, zulme şamar
Tarık Akan’ı öldüren sancı
Saray ve yeldeğirmeni
Büyük gözaltı
Avrupa’nın başında bir hayalet dolaşıyor
Mafya hukuku
Veda vakti
Yeni Kapı’nın ardı
Askerin boşluğuna kim yerleşecek?
Avrupa liderleri neden bu işareti yapıyor?
Düşmanına benzeyen savaşı kaybeder
Uluslararası dayanışma büyüyecek
Uçaktaki Avrupa
Avrupa şokta
Gün dayanışma günü
Gençlerin sesi: Cumhuriyet
Söylenemeyeni söylemek
Delikanlılık ve ciğer üzerine
Cumhuriyet olmasa…
Genelkurmay’dan ‘Şef’in gezilerine...
Genç Cumhuriyet
Yeniden yürüyüş vakti
İsveç Ulusal Basın Kulübü, ‘İfade Özgürlüğü Ödülü’nü bu yıl bana ve Erdem Gül’e vermeyi kararlaştırdı. Erdem’le bu gece Stockholm’de bu ödül töreninde olacağız. Bazıları ‘Ülkeden kaçtığımızı’ yazmış arkamızdan... Hiç sevinmesinler... Onlarla işimiz henüz bitmedi. Ülkeyi hırsıza, uğursuza bırakacak değiliz.
Daha da güçlüyüz
Yarın olsun!
Ben böyle gözü pek kadın görmedim