Milos Forman: Mizah ve eleştirinin formeni
Celal Üster
Son Köşe Yazıları

Milos Forman: Mizah ve eleştirinin formeni

24.04.2018 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Biz onları 1960’ların ikinci yarısında Sinematek’in Bomonti’deki Kervan Sineması’nda yapılan ilk gösterimlerde tanımıştık. Jerzy Skolimowski ve Roman Polanski, Polonya’nın ünlü Lodz Sinema Okulu’ndan yetişmişlerdi. İvan Passer ile Milos Forman ise Çek Yeni Dalga’sının çocuklarıydılar.
Skolimowski’nin “Boks” ve “Hükmen”ini izlemiştik, ama “Eller Yukarı!”sını izleyememiştik. 1967’de çekilen “Eller Yukarı!”, Stalin’i eleştirdiği için yasaklanmıştı, ancak 1981’de gösterilebilecekti. Polanski’nin, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Polonya’nın savaş temasını işlemeyen ilk önemli filmi sayılabilecek “Sudaki Bıçak”ını da o sıralar seyretme olanağı bulmuştuk.

***

İvan Passer’in, iki müzisyen arkadaşın gülünçlü serüvenlerini anlatan “Loş Işıklandırma”sını çok sevdiğimi anımsıyorum. Forman’ın, 1965’te Passer’le elbirliği ettiği “Bir Sarışının Aşkları” ise gençlerin cinsel doyumsuzluğu ve toplumsal tedirginliğini, eski kuşakla uyumsuzluğunu yansıtan öyküsüyle yabana atılmayacak bir düzen eleştirisiydi. Forman, iki yıl sonra, “İtfaiyeciler Balosu”yla, bürokrasinin hoşgörüsüzlük ve horgörüsüne ince mizahlı bir yergi getirecek, film Çek yetkililerce yasaklanacaktı.

***

Aslında Skolimowski, Forman, Passer ve Forman’ın ortak bir yaşam çizgisi vardı. Çocukluklarında ülkelerinde Alman işgali ve Nazi zorbalığını, gençliklerinde ise sözüm ona sosyalizmin baskı ve yasaklarını yaşamışlar, 1968’de Prag Baharı’nın Varşova Paktı kuvvetlerince bastırılmasının ardından özsürgünü seçmiş, sinema sanatındaki yeteneklerini Batı’ya taşımışlardı.
Ama 14 Nisan’da 86 yaşında yitirdiğimiz Milos Forman, “Bir Sarışının Aşkları” ve “İtfaiyeciler Balosu”ndan çok farklı gibi görünseler de, sonradan onu bütün dünyada ünlü kılan “Guguk Kuşu”, “Hair”, “Skandalın Adı Larry Flint” gibi filmlerinde de kendine özgü tutumunu sürdürecek, belki de Jaroslav Haşek, Josef Skvorecky, Bohumil Hrabal gibi Çek yazarlardan miras aldığı alaycı, eleştirel tavırdan hiç vazgeçmeyecekti.
1960’ların sonlarında yergici eğilimi ülkesinde hiç de hoş karşılanmayan asi, genç bir yönetmen olarak gittiği ABD’de Amerikan toplumunu da aynı keskinlikte, hatta daha da derinden eleştirmeye yönelmesi pek çoklarını şaşırtacaktı.
Guardian gazetesinden Peter Bradshaw’un deyişiyle, Forman, Sovyet baskısına karşı Prag’daki isyan ruhunu Hollywood’a taşımıştı. Onun trajikomiği yakalamadaki ustalığı ve hümanist tutkusu şimdi kapitalizmin anayurdunda çiçekleniyordu.
Forman, mizah ve eleştirinin formeni, ustabaşısıydı...

***

Anımsıyorum, 1989’un Aralık ayıydı. Los Angeles Times’da Forman’ın bir yazısı yayımlanmıştı. Yıllar sonra Prag’a giden Forman o sıralar devlet başkanı adayı olan lise arkadaşı Vaclav Havel’le buluşmuş, Prag’ın sokaklarını dolaşmış, eski dostlarıyla hasret gidermiş, izlenimlerini Los Angeles Times’a yazmıştı.
Yoğun bir çalışma içinde olan Havel’le ancak gecenin geç saatlerinde bir araya gelebilmişlerdi. Havel yorgun, ama mutluydu. “Bizim devrimimize ne ad taktılar, biliyor musun?” demişti Havel. “Kadife Devrim.”
“Ertesi sabah Wenceslas Meydanı’nda yürürken Havel’in ne demek istediğini anladım” diye yazıyordu Forman. “Birkaç gün önce Paris’te, Fransız televizyonunda bu meydanı kaplayan insan çığını görmüştüm. Üç yüz bin insan doldurmuştu meydanı, iğne atsan yere düşmez. Ve bugün burada yürürken, körpe ıhlamur ağaçlarının en küçük dallarının bile kırılmamış olduğunu şaşkınlık içinde fark ediyorum. Çevreme baktığımda milyonlarca slogan görüyorum, ama hiçbiri duvarlara sprey sıkılarak yazılmamış. Kâğıt parçalarına yazılmış ve binalara özenle bantlanmışlar. Prag’ın mermerleri sloganların altında hâlâ tertemiz...”

***

Bizim pek alışık olmadığımız bu özenli yaklaşım beni derinden etkilemiş, kendimi Forman’ın yazısının büyük bölümünü Cumhuriyet’in kültür sayfasında yayımlamaktan alamamıştım.
Şimdi Forman’ın bu anısını anımsarken, eski yapılarının restorasyonunu bile cehaletin hoyratlığıyla kıra döke yapan, ne kadar hamhalat bir ortamda yaşadığımızı daha da derin bir kaygıyla duyumsuyorum... Ya insanın insana hoyratlığına ne demeli!

Yazarın Son Yazıları

Bir ‘Ali Gevgilili ironisi’

Bir ‘Ali Gevgilili ironisi’

Devamını Oku
13.09.2018
Irgat’ın Türküsü

Irgat’ın Türküsü

Devamını Oku
14.05.2018
‘Tüm iktidar hayalgücüne!’

‘Tüm iktidar hayalgücüne!’

Devamını Oku
04.05.2018
Milos Forman: Mizah ve eleştirinin formeni

Milos Forman: Mizah ve eleştirinin formeni

Devamını Oku
24.04.2018
Kâr ve kapital

Kâr ve kapital

Devamını Oku
14.04.2018
Hücrede bir ‘Kuyucaklı’

Hücrede bir ‘Kuyucaklı’

Devamını Oku
02.04.2018
İyi ki varsın edebiyat...

İyi ki varsın edebiyat...

Devamını Oku
11.11.2017
Dünya Kupası’nda hangi gruptan elendik?

Dünya Kupası’nda hangi gruptan elendik?

Devamını Oku
10.10.2017
Orwell yaşasaydı...

Orwell yaşasaydı...

Devamını Oku
05.10.2017
Kitapla 1 dakika!

Kitapla 1 dakika!

Devamını Oku
01.10.2017
Konuş, belleğim!

Konuş, belleğim!

Devamını Oku
06.09.2017
‘Hayır’ diyen insan...

‘Hayır’ diyen insan...

Devamını Oku
21.08.2017
‘Cahil’den ‘Korkuyorum’…

‘Cahil’den ‘Korkuyorum’…

Devamını Oku
07.08.2017
Heybeliada’nın belleği

Heybeliada’nın belleği

Devamını Oku
05.05.2017
Edebiyatın kurduğu kardeşlik

Edebiyatın kurduğu kardeşlik

Devamını Oku
02.05.2017
Kaleci Yevtuşenko

Kaleci Yevtuşenko

Devamını Oku
12.04.2017
Hayır de! (14.02.2017)

Hayır de!

Devamını Oku
14.02.2017
2017’de ‘1984’...

2017’de ‘1984’...

Devamını Oku
02.02.2017
‘El pueblo, unido…’

‘El pueblo, unido…’

Devamını Oku
23.01.2017
Behey gafil...

Behey gafil...

Devamını Oku
02.01.2017
Dans ve müzik Lorca için sevişti…

Dans ve müzik Lorca için sevişti…

Devamını Oku
17.12.2016
Şimdi uzak yakın...

Şimdi uzak yakın...

Devamını Oku
15.12.2016
Tek başına kalsan da...

Tek başına kalsan da...

Devamını Oku
26.11.2016
Yaşar Kemal’i özlerken...

Yaşar Kemal’i özlerken...

Devamını Oku
15.11.2016
‘Ne gündüz biter, ne gece...’

‘Ne gündüz biter, ne gece...’

Devamını Oku
07.11.2016
‘Hadi, Cumhuriyet’e gidiyoruz...’

‘Hadi, Cumhuriyet’e gidiyoruz...’

Devamını Oku
05.11.2016
Hangisi?..

Hangisi?..

Devamını Oku
29.10.2016
Aklımıza dolanan ‘Ağ’...

Aklımıza dolanan ‘Ağ’...

Devamını Oku
22.10.2016
Wajda: Insanlığın sesi

Wajda: Insanlığın sesi

Devamını Oku
15.10.2016
Yazarları da yarıştırırlar…

Yazarları da yarıştırırlar…

Devamını Oku
08.10.2016
Bayram ‘kurban’ı

Bayram ‘kurban’ı

Devamını Oku
19.09.2016
Homo Sapiens ikilemleri...

Homo Sapiens ikilemleri...

Devamını Oku
17.09.2016
Sanat her şeye iyi gelir

Sanat her şeye iyi gelir

Devamını Oku
01.08.2016
Darbe-i mesel...

Darbe-i mesel...

Devamını Oku
18.07.2016
Futbol topunun dayanılmaz hafifliği

Futbol topunun dayanılmaz hafifliği

Devamını Oku
02.07.2016
Futbol bahane, şovenizm şahane…

Futbol bahane, şovenizm şahane…

Devamını Oku
28.06.2016
Abidin Dino’nun attığı ‘Gol!’

Abidin Dino’nun attığı ‘Gol!’

Devamını Oku
21.06.2016
Tam bir cehalet...

Tam bir cehalet...

Devamını Oku
13.06.2016
Ha asker, ha sivil...

Ha asker, ha sivil...

Devamını Oku
27.05.2016
Cinayetin müzayedesi…

Cinayetin müzayedesi…

Devamını Oku
17.05.2016