İki arkadaşımız yeni görevlerine getirildi: Mine Esen, genel yayın yönetmenliğine; Hakan Akarsu, genel yayın koordinatörlüğüne atandılar.
Cumhuriyet misyonu ile donanmış iki arkadaşımıza da başarılar diliyoruz.
“Cumhuriyet misyonu”, bu gazetede çalışan herkesin, yazarından, çizerinden girişteki görevlisine kadar herkesin taşıması gereken bir özellik.
Çünkü “CUMHURİYET gazetesi” sadece bir yayın organı değil, bir Cumhuriyet kurumu, bir kültür merkezi, bir Aydınlanma okulu.
Gazeteye gelenler, gidenler, girenler, çıkanlar her zaman bu “misyon ruhunu” görürler, anlarlar.
Gazetede çalışan herkesin bu “misyon ruhunu” yaşaması beklenir ama elbette herkes için bunu özümsemek kolay olmaz.
ANGARYADAN MİSYONA!
Köleler yüzyıllar boyunca “angarya”yı yaşamışlardır.
Angarya, istenmeden zorla yapılan iştir.
Günümüzde de istemediği, sevmediği işlerde çalışmak zorunda kalan milyonlarca insan “angarya”yı yaşamaktadır.
140 yıl önce Paul Lafargue, emeğin nasıl sömürüldüğünü açıklayarak “Tembellik Hakkı” diye bir kitap yazmıştır.
(Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çev. Ali Berktay, 2020.)
“Modern atölyeler, işçi kitlelerinin hapsedildiği, sadece erkeklerin değil kadın ve çocukların da günde on iki ile on dört saat zorunlu çalışmaya mahkûm edildiği ideal ıslahevlerine dönüştürüldü.”
Lafargue 1883 yılında böyle yazıyor ve “Yazıklar olsun Fransız proletaryasına” diye isyan ediyordu.
Emeğini satarak yaşamak zorunda kalan milyonlarca emekçinin günümüzde de sömürülmesi kapitalizmin acımasız yasalarının sürmesi nedeniyledir.
İŞ VE GÖREV
İş, niteliği olmayan bir çalışmadır.
“Ne iş olsa yaparım” diyen birisi yaşamak için çalışmak zorunda kalmış insandır. Onun artık bir seçimi kalmamıştır.
Görev ise bir yükümlülüktür.
Görev, verilir ve alanın o sorumluluğu yerine getirmesi beklenir.
Günümüzün çalışma yaşamı büyük çoğunluğu ile “iş ile görev” olarak yürütülür.
Yaşamak için çalışmak zorunda olan milyonlarca insan istesin istemesin, sevsin sevmesin yıllarca çalışmak zorundadır.
Yanlış meslek seçimleri, istemediği yerlerde çalışma zorunluluğu çalışanların umudunu, tatil günlerine ve emekliliklerine bağlamak zorunluluğu yaratır.
Oysa ne tatiller ne de emeklilik onlara bekledikleri huzuru verebilir.
Asıl olan çalışırken mutlu olabilmektir.
Bunu da ancak “misyon ruhu” verebilir.
MİSYON RUHU
Misyon ruhunun eşsiz örneği Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Gençlik yıllarından başlayarak adım adım gelişen “eleştirici, değiştirici, yenilikçi, yapıcı, kurucu iradesi” onu yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruculuğuna taşımıştır.
“Yeni uygar laik Cumhuriyet” onun misyonudur.
“Misyon”, kendini, her şeyini, yaşamını adamaktır.
Atatürk, kendini, her şeyini, yaşamını misyonuna adamıştır.
Onu temsil etme savını taşıyan herkes bunu bilmelidir.
Onun emanetini taşımak isteyen herkes bunu bilmelidir.
Cumhuriyet gazetemiz, Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir.
Onun için de bu gazetede çalışan herkes bu “misyon ruhunu” temsil ettiğinin bilincinde olmalıdır.
İşte ben bunu gazetemde görüyorum.
Girişteki görevlilerimizden özel güvenlikçilerimize, idare amirimizden ulaştırma servisimize, çay ocağı yöneticimize kadar herkesin neyi temsil ettiğini bildiğini görüyorum.
Yazarlarımızın yazılarını okuyorsunuz.
Nadir Nadi’den İlhan Selçuk’a, Uğur Mumcu’dan Oktay Akbal’a uzanan “Aydınlanma misyonu” bugün de yazarlarımızla sürüyor.
Habercilerimiz, yorumcularımız, düzeltme servisimiz, her alanda çalışanlarımız “Cumhuriyet kimliğini” temsil ediyorlar.
Yunus Nadi’nin Atatürk’ten aldığı emanet bugün bizlerin onurla taşıdığı değerimizdir.
Cumhuriyet Halk Partisi’nden beklediğimiz de bu “misyona” sahip çıkmasıdır.
Kurucu partinin hedefi, her ödünü verip de iktidara ulaşmak olamaz. Muhafazakâr seçmene ulaşıp oylarını almak için “helalleşme” gibi kendi geçmişini suçlayıp özür dilemek CHP için ancak utanç nedeni olabilir.
CHP’den beklediğimiz Atatürk’ün misyonu olan “bağımsız, laik, uygar Cumhuriyet”e sahip çıkmak, kendi kimliğiyle toplumu yönetme iradesini göstermektir.
İktidar, ancak böyle bir iradenin hakkı olacaktır.
Biz, Atatürk misyonunun temsilcileri buradayız...
