Dışarıya Türk Yatırımı: Neyin Nesi?

21 Ocak 2013 Pazartesi

RTEnin önceki hafta kalabalık bir heyetle Gabon, Nijer ve Senegali ziyaret etmesi, Türkiye kapitalizminin Afrika fethi(!) gibi takdim edildi. RTE de fırsatı kaçırmadı, bir karikatür emperyalist gibi üfürdü durdu. Küçüldüğü yıl bile yıllık döviz açığını ancak 50 milyar dolara indirebilmiş, o ölçüde dış yatırıma muhtaç Türkiyeyi, dışa sermaye ihraç eden, yatırımcı bir ülke gibi şişirdi. Türkiye, çevre ülkelere, Avrupaya yatırımı olan, sermaye ihraç etmişbir ülke görüntüsü verse de, temelde bağımlı, orta gelirli bir çevre ülke statüsünden henüz çıkamadı. Dış yatırımlara gelince; aslına astarına bakalım…\n

\n

Lenin, 1916’da, Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması kitabını yazarken sermaye ihracını, emperyalizmin ayırt edici özelliklerinden biri olarak sayıyor vesermaye fazlasıolan İngiltere, Fransa ve Almanyanın dış yatırımlarını analiz ediyordu. Leninin yazdıklarının üstünden yaklaşık 100 yıl geçti. Ama yazdıkları eskimedi. Sermaye birikimi, yüzlerce kez katlandı. Kapitalizm, dünyanın en ücra köşelerine kadar girdi ve kapsama alanı tüm yerküre oldu. Eğitimden sağlığa, kültüre kadar en temel ihtiyaçlar bile metalaştırıldı. Bu arada, dış sermaye ile kaynaşan ve merkezin tanıdığı inisiyatif ölçüsünde gelişebilen ülkeler de farklı saiklerle, dışa yatırıma da yöneldiler.\n

\n

Türkiyenin doğrudan yabancı sermaye yatırımları da, daha çok 2000lerde, içeriye büyük ölçekli dış kaynak girişi arttıkça, kıpırdadı. 2002-2012 döneminde Türkiyeye giren 485 milyar dolar dolayındaki dış kaynağın, ağırlığı kredi ve sıcak para, yüzde 20si de doğrudan yatırım olarak geldi. \n

\n

Kaynak: TCMB veri tabanı\n

\n

\n

\n

Son 10 yılda, 100 milyar dolara yakın doğrudan yabancı sermaye girişi yaşandı. Yeni yatırımdan çok, özelleştirilen KİTleri, yerli bankaları satın almak amacı ağırlık taşıdı. Aynı yıllarda Türkiyeden dışarıya yapılan yatırım ise bunun beşte birini bile bulmadı ve 18 milyar dolarda kaldı. \n

\n

Çokuluslu firmalar, her zaman en yüksek kâr oranı hangi sektörde, faaliyette ise oraya yönelir, kârlılığı düşük sektörleri, işleri, diğer alt ülke firmalarına bırakırlar. Sanayinin, Asyaya terk edilmiş olması bu nedenledir. Bir zamanlar dokuma ve gıda atölyelerinden ibaret imalat olan Türkiyede bugün otomotiv endüstrisinin en büyük ihracatçıdurumuna gelmesi de bu işbölümünün sonucudur. Milli gelirinin yüzde 8-9u kadar döviz açığı veren, dolayısıyla o ölçüde dış kaynak girişine ihtiyacı olan Türkiyenin sermaye ihracı, sermaye fazlasıolduğundan değil, farklı nedenlere dayanır. Son 10 yılın dış yatırımlarının sektörel ve coğrafi dağılımı, bunu anlatır zaten. \n

\n

*** \n

\n

Türkiyenin dışa yatırımlarının dörtte üçü Avrupa ve ABDde, kalanı Asyada Sektörel dağılım, bunun neden öyle olduğunu açıklıyor. Dışa yapılan yatırımların yüzde 22si finansla ilgili. Yani Türk bankaları, Hollanda, Lüksemburg gibi finansın merkezlerinde para bulmak için yatırım yapıyor, dış ticarete aracılık yaparak da para kazanıyorlar. Ayrıca, İrlanda, Malta gibi vergi cenneti kıyı bankacılığı bölgelerinde de faaliyet gösteriyorlar. Finansta dışa yatırımın aslı astarı bu. \n

\n

Sektörel olarak ikinci sırayı yüzde 35 pay ile gıda ve tekstil gibi Türkiyenin uzmanlaştığı sanayiler alıyor. Bunun dışa taşması da anlaşılır bir şey. TPAOnun Azerbaycan, Kazakistan, Irak gibi petrol ülkelerine yaptığı yatırımlar da dış yatırımlarda yüzde 15e yakın pay sahibi. Bir de Turkcellin dış yatırımları var bahse değer. THY de,ülke imajıcilacısı olarak birçok ülkede büro açarak yatırım yapmış görünüyor. Tabii bir de yurtdışı inşaat işleri var. Onlar da Rusya, Ukraynadan öteki çevre, komşu ülkelere uzanıyor ve toplamda yüzde 8e yakın pay alıyor. \n

\n

Özetle, Türkiye, 2002 sonrası yoğun dış kaynak girişi yaşayan bir ülke olarak büyüyor ama dehşetli döviz açığı vererek ve dış kaynağa yeniden ve yeniden ihtiyaç duyarakİhracat yapıyor, ama misliyle ithalat yaparak. Dış yatırım yapmış görünüyor ama misliyle yabancı yatırım girişine kapı açarak... Dışa yapmış göründüğü yatırımın kimyası ise emperyalist merkezlerin bildik yatırımlarına benzemiyor. Finansa yatırımının amacı da farklı. Emek-yoğun, kâr oranı pek yüksek olmayan gıda, tekstil, inşaat yatırımları ise ülkeye lig atlatacak, döviz kazandırarak bağımlılık azaltacak özellikte değil. \n

\n

Ne olduğunu ve olmadığını bileceksin. İneğe öykünen kurbağa misali, bedenini şişirip ruhunu küçültmeyeceksin.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları