\n\n\n
Binlerce yazı yazmış biri de olsan, daktilo başına oturduğunda nasıl yazacağını bilemezsin. Bellek midir kişiyi şaşırtan, ben nasıl bunca yazıyı yazdım diye apaşıp kalan!.. Dalıp giden. Kitaplara bakarak, pencereden sokağı seyrederek, ikide bir alnına elini çarparak... Nasıl şeydir yazmak, nasıl başlanır, nasıl sonlandırılır?..
\nBunu kim söylüyor? Bir ömür boyu yazmış olan biri! Daktilo başındayım, düşünüyorum, karşımdaki kitaplara bakıyor, kendi yazdıklarımı da görünce bir tuhaf oluyorum... Gide ne demişti: “Ben mi yazdım bütün bunları?”
\nHer yazı beni kuşkulara götürür. Nasıl yazdım onca şeyi? Bunca kitabı nasıl doldurdum. Bir tek kişi midir o yazar, yoksa binlerce kişi midir? Bir insanda, çok kişi...
\nYazar böyle bir şeydir! Tek bir insan değildir. Kimi günlerde belki, ama başka günlerde ise çok yabancı biri. Kişilik çokluğu!..
\nBazı eski yazıları yeniden okurken “Bunu kim yazmış?” diye düşünmek... Anımsamamak geçmişin bir yazarlık gününü. Önünde durur sayısız kupür, hepsi senindir... Birbirini tutan söyleşiler, kiminde de birbirine ters görüşler!
\nHepsi dolar dolaşır bir noktada buluşur: O da bir kitap biçiminde...
\nAçarsın bir sayfasını, okursun. Ne güzel yazmış dersin ya da ne gereksiz, gevezelik diye çekip atarsın. Çelişkilerin adamıdır yazar! Belli düşünceleri savunsa da, yıllar boyu çevresinde inandırıcı bir kişi olarak tanınsa da zaman zaman kuşkulara kaptırır kendini... Keşke böyle demeseydim, keşke böyle yazmasaydım.
\nYazarlık diye bir olay var! Ya da yazar olmaya özenmek var. Ne denli yanlış - doğru bir şeyler dökülse de kaleminden, yalnızca bir sorudur, bir yanıttır dile getirmek istediği...
\nBinlerce insan gelmiş geçmiş, sonsuzluk olmuş yazma sanatının süresi, daha çok süresizliği. Bir tek satır bile kalabilirse sayfalar dolusu satırlardan, başarıdır yine de.
\nKalıcı bir yazı yazdım diyebilmek, bir yüreklilik işidir. Sen kendin için yazıyorsan başka! Ama başkaları içinse hiç yazma daha iyi! Bak güzel kitaplar var kitaplıklar dolusu. Yetin onlarla, yazmayı onlara bırak...
\n\n\n