Olaylar Ve Görüşler

İç Güvenlik Paketi ya da Düşman Ceza Hukuku

01 Şubat 2015 Pazar

Hükümet, toplumun baskıcı politikalara karşı gerçekleştirdiği eylemleri baskı ve şiddet yoluyla engellemeye çalışmış, hak ve özgürlükleri genişletmek yerine bu eylemlerin bir daha gerçekleşmemesi arzusuyla “mücadele yasaması” yolunu tercih etmiştir. Bu yasa tasarısı hükümet tercihinin açık bir göstergesidir.

Kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” hükümet tarafından Meclis’e sunuldu. Hükümetin tasarıyla beraber sunduğu genel gerekçe metni iki kelimeyle özetlenebilir: “Kamu düzeni” ve “güvenlik.”
Güvenlik kaygısının, devletin kendi yurttaşlarına yönelik bir baskı, şiddet ve imha politikasına dönüşmesi ve bu kaygı üzerine kurulan hukuk sisteminin “düşman ceza hukuku” anlayışını yerleştirmesi kaçınılmaz. Bu anlayışı çok kısaca tarif etmek gerekirse, tehlikenin önlenmesine yönelik bir ceza hukuku pratiği diyebiliriz. Bu anlayışta “düşman”, hükümetin suç politikasına göre belirlenip temel haklardan yoksun bırakılmakta ve derhal bertaraf etmeyi içeren bir tehlike olarak algılanmaktadır. Mesela kolluk kuvvetlerinin kullandığı şiddetin “orantılı” olup olmadığına dair bir tartışma bu bakış ve pratikte yapılamayacaktır. Yani “devlet terörü” yasallaşacak ve hukuki dayanağa sahip olacaktır. (Bunun 90’larda Kürtlere yönelik uygulanan “özel harp taktiğinden” farkı, tamamen pozitif hukuk içerisinde tanımlanmış olmasıdır.)
Hükümet, toplumun baskıcı politikalara karşı gerçekleştirdiği eylemleri baskı ve şiddet yoluyla engellemeye çalışmış, hak ve özgürlükleri genişletmek yerine bu eylemlerin bir daha gerçekleşmemesi arzusuyla “mücadele yasaması” yolunu tercih etmiştir. Bu yasa tasarısı hükümet tercihinin açık bir göstergesidir: AKP, adli ve adil muhakemeyi bu tasarıyla “tehlike önleyen yasama ve yürütmeye” tercih etmiştir.

***

Aralık ayı içerisinde yasalaşan “makul şüphe” ve “adil yargılanma hakkına dair düzenlemeler” ve mevcut kanunlar ile bu paket beraber uygulandığında, hukuk devletinin askıya alınarak olağanüstü hal rejiminin olağan hale gelmesi söz konusu olacak. Zira pakette vali ve kaymakamlara savcılık ve yargıçlık görevleri verilmiş, yani yürütmenin temsilcileri yargı erkinin yetkileriyle donatılmış ve polisin yetkileri genişletilmiştir. Daha evvel birtakım toplumsal davalarda rastladığımız polisin delil yaratmasını ve uydurmasını kolaylaştıracak düzenlemeler tasarıda yer bulmuş; PVSK’de 2007’de yapılan değişiklikle beraber 180 kişinin ölümüne sebep olan polisin silah kullanma yetkisi iyice genişletilmiştir. Yani tasarı var olan cezasızlık sistemini güçlendirerek polis cinayetlerinin yasal dayanağını oluşturacaktır. Bunlarla beraber tasarının yasalaşmasıyla, 24 saatlik gözaltı süresi kolluğun “gerek görmesi” halinde 48 saate kadar uzatılabilecek.

***

Tasarı yasalaştığı takdirde, uzun yıllardır sosyalistlere ve Kürtlere dönük bir siyasi soykırım aracı olarak uygulanan ve demokratik kamuoyunca kaldırılması yönünde baskı yapılan Terörle Mücadele Kanunu artık herkese uygulanabilir hale gelecek; insanlık onurunun ayrılmaz parçası olan temel hak ve özgürlükler kullanılamaz hale getirilecektir. Tasarıda emniyet ve jandarma teşkilatlarına dair yer alan düzenlemeler ile hükümet kolluğu tamamen şekillendirerek, kendine bağlayarak muhalefeti bastırmak için kullanacak. AKP, üzerinde hegemonyasını tesis edemediği kesimleri, baskı, şiddet ve sindirme politikalarıyla bu düzenlemeler aracılığıyla susturacaktır.

***

Siyasi meşruiyetinin ve donanımlı kolluk güçlerinin olması ile hukuk düzenine uygun yasalar çıkarması bir yönetimin “terör uygulamayacağı” anlamına gelmez. Zira bu düzenlemeler herkesi potansiyel tehlike addederek bizatihi bunun önünü açmaktadır. Düşman ceza hukukunun yasalarla insanlık onurunu yok etmesine izin vermemek, güvenlik kaygısı güderek bu yasalara meşruiyet kazandırmamak ve güvenliközgürlük ikilemine düşmeden özgürlük temelli politikaları üretmek tüm toplumsal kesimlerin ortak görevi olmalıdır.  

LEVENT PİŞKİN Avukat

                            

Milletvekillerine Açık Mektup


Kalıcı sıkıyönetim yasası olan “güvenlik yasa tasarısı” karşısında tarihsel bir sınav vereceksiniz! 
Tarih sizi ya faşizmin, polis devleti rejiminin emir kulları olarak adlandıracak ya da demokrasinin, hak ve özgürlüklerin savunucuları olarak adlandıracak. 
Vereceğiniz her kabul oyu, faşizmin ayak seslerini hızlandıracak, polis devletinin kapısını korkunç bir şekilde aralayacaktır. 
Vereceğiniz her kabul oyu, yeni yargısız infazların, gözaltında kayıpların, işkencelerin fermanı olacaktır. 
Vereceğiniz her kabul oyu, vali ve mülki amirleri bir derebeyi haline getirecek, yargı mekanizmasını devreden çıkaracaktır. 
Vereceğiniz her kabul oyu, kişi özgürlüğü ve güvenliğini ortadan kaldıracak, devlet güvenliği adına ülkeyi korku imparatorluğuna dönüştürecektir. 
Vereceğiniz her kabul oyu, özel hayatın gizliliğini ve dokunulmazlığını kaldıracak, yönetilenleri yaşayan özneler olarak değil, bir diktatörlüğün nesneleri haline getirecektir. 
Vereceğiniz her kabul oyu, yönetilenlerin ifade özgürlüğüne, toplanma ve gösteri hakkına zincirler vuracak, bir diktatörlüğün demir ökçesi için topluma dayatılan suskun köleliğin aracı olacaktır. 
Vereceğiniz her kabul oyu, iletişim özgürlüğünü, bilgilenme hakkını, yönetilenlerin gerçekleri öğrenme hakkını ortadan kaldıracak, diktatörlük telekulağı beyin tarayıcısı olacaktır. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla, gözaltılar ve tutuklamalar bir azgın dalgaya dönüşecek, zaten demokratik olmayan Cumhuriyet bir uçtan bir uca çivileme-çitleme-F tipi zindanlar cumhuriyetine dönüşecektir. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan demokratik muhalefet hakkı ortadan kalkacak, kaldırıldığı ileri sürülen askeri vesayetin yerine tekçi, polis ve istihbarat vesayeti gelecektir. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla, polis kurşunları cezasız kalacak ve polis cinayetleri günlük yaşama hâkim olacaktır. Unutmayın ki PVSK 16. madde de 2007’de yapılan değişiklikten bu yana tam 179 insanımız polis kurşunuyla can verdi. En temel hak olan yaşam hakkını ihlal eden görevlilerin büyük çoğunluğu yargı önüne dahi çıkartılamadı. Çıkartılanlarda gülünç cezalarla korundular. Yeni yetkilerle bu cinayetler yüzlerle değil binli rakamlarla ifade edilir hale gelecek. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla, polis hem savcı hem yargıç olacaktır. Bu tasarıyla zaten gerçek anlamda olmayan kuvvetler ayrılığının kırıntıları da ortadan kalkacak; yürütmenin tamamen egemen olduğu plebisiter bir diktatörlük kalıcı olarak yerleşmiş olacaktır. Vereceğiniz her kabul oyuyla, zaten uyulmayan “dürüst yargılanma hakkı” ortadan kalkacak, her türlü sözde delilleri polis üretecek, savcı ve yargıç tamamen polisin tasdikçisi durumuna gelecektir. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla demir bilye, sapan gibi çocuk oyuncakları bile silah sayılacaktır. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla, demokratik haklarını kullanan, devleti eleştiri hakkını kullananlar sadece özgürlüğü bağlayıcı cezalara değil, ekonomik cezalara da çarptırılacaklardır. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla, özgürce seyahat hakkı dahi denetime ve takibata uğrayacak, araç kiralama hali dahi emniyet denetimine sokulacaktır. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla, emniyet teşkilatında kökten değişiklikler yapılarak adeta diktatörlüğün ordusu oluşturulacaktır. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla, biyometrik veriler dahi aile kütüklerinde yer alacak, özel hayatın gizliliği tamamen ortadan kalkacaktır. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla, özgürlükler iktidarın kamu düzeni, din ve ahlak anlayışına feda edilecektir. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla, suç işleyen görevlilerin yargılanması imkânsız hale gelecektir. 
Vereceğiniz her kabul oyuyla, toplum bugününe ve yarınına güven duymayan, “düşman olan”, “düşman olmayan”, “ne zaman düşman olacağı belirsiz ama potansiyel” gibi tehlikeli ölçütlerin temel alındığı düşmanla savaş hukukuyla yönetilen bir toplum olacaktır. 
Vereceğiniz her kabul oyu, bizi ulusal üstü insan hakları hukukundan temelli olarak koparacak, halkların barış hakkı darbe yiyecek, Kürt sorunu başta olmak üzere temel problemlerimizin çözümü daha da zorlu, çıkmaz bir yola girecektir. 
Sizler milletvekilleri olarak tarih önünde ve insanlık vicdanında önemli bir sınav vereceksiniz.
Bu faşist yasa tasarısına kabul oyu verenleri tarih de, insanlık da affetmeyecektir. 
Benjamin Franklin’in sözünü size hatırlatırız. Unutmayın! “Biraz güvenlik için özgürlükten vazgeçebilenler ne özgürlüğü ne de güvenliği hak ederler.” 
Gerçek güvenlik herkes için sürekli, en geniş özgürlüklerdir.

ERCAN KANAR Avukat



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları