‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?
Tayfun Atay
Son Köşe Yazıları

‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?

25.07.2018 04:40
Güncellenme:
Takip Et:

Şu ara tarikat-cemaatler bir kez daha ülke gündeminde. “Bir kez daha” diyorum, çünkü kendimi bildim bileli tarikat-cemaatler, bir medya gündemi olarak periyodik şekilde hep karşımızda oldu. Kendimi bildim bileli bu medyatik gündemde hep “Tarikat neye denir, cemaat neye” sorusunun cevabı tartışıldı ve bir türlü bulunamadı aslında çok basit bu cevap ki hâlâ da tartışılıyor… Kendimi bildim bileli, televizyonların “tartışma-şov”larında bu soruyu soran program moderatörleri yüzleri eskiyerek değiştiler, onların yerlerine yenileri geldi, ama bu soru yine de değişmedi.
Kendimi bildim bileli birileri hep “İslam’da şeyhlik, dervişlik yok, Peygamber efendimiz zamanında tarikat mı vardı” diyegeldi; birileri de tasavvufun faziletlerinden, tarikatların “irfan yuvaları” olduğundan dem vurup bazı kötü niyetlilerin onları çirkin emellerine alet ederek insanları sömürdüğünü, aslolanın “doğru” tarikatı bilmek ve bulmak olduğunu söyledi durdu.

***

Onca yıldır bunlar değişmedi de eğer varsa bir değişme, o da şu: Düne kadar “Kemalist rejim”i tarikatları kapatmakla, şeyhlerin-mürşitlerin faaliyetlerini yasaklamakla suçlayıp kendi dinbaz devri iktidarlarında bunların önünü ha bire açmış olanların şimdi tam da şikâyetçi oldukları o “Eski Türkiye”nin iktidar odakları gibi tarikat-cemaatlerin tasfiyesi yolunda adım atmaları… Bu yolda kamuoyu oluşturma, bilinç inşa etme operasyonlarına medyada bir dizi yandaş amigoyu kullanarak başlamış olmaları…
Ekranda, daha doğrusu “iktidar ekranları”nda tarikatlar-cemaatler üzerine “ilimli” ya da “alaylı” bir dolu ağızdan söylenenlere, yapılan yorumlara bakıyorum, neredeyse başvurmadıkları bir tek Atatürk’ün şu meşhur sözü kalmış durumda:
“Efendiler ve ey millet, biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”
Belki son cümleye küçük bir şerh düşüp, “Tayyibîlik en doğru ve hakiki tarikattır” diyebilirler! Ama onun ötesinde tarikat-cemaatler için bugün iktidar nezdinde gelinen nokta, üç aşağı beş yukarı Cumhuriyet’in kuruluş döneminde Atatürk öncülüğünde ortaya konulmuş iradeye benzerlik arz ediyor.
Gel gelelim bugün memlekette tarikatların da cemaatlerin de artık sabırları taşırdığını özellikle şu son Adnan Oktar olayını bahane ederek öne süren “dinbaz iktidarın organik münevverleri”, memlekette din adına çürümenin, yozlaşmanın, bozulmanın tek sorumlusu olarak bu çevreleri günah keçisi yapan bir söylem tutturmuş gidiyorlar.

***

Cumhuriyet’in kurucu iradesi tarikatları kapattığında dönemin en önde gelen bir “tarikat ehli” ismi, Nakşi meşâyihten Abdülhakim Arvasi, “Hükümet tekkeleri değil boş mekânları kapattı. Onlar kendi kendilerini çoktan kapatmışlardı” demişti. Demişti, ama bu sözü sadece tekke-tarikatlarla sınırlı bir “dinde bozulma”yı işaret edermiş gibi yorumlamamak gerekir.
Çünkü Osmanlı’da “kendini kapatmış” olan, sadece tarikatlar değildi. Medreseler de bozulmuştu. “İlmiye sınıfı” ve Şeyhülislamlık da çözülmüştü. “İrade-i seniye” de (saltanat), “cenâb-ı hilâfet-penâhî” de (halifelik) kurumsal bakımdan tükenmiş, “kendini kapatmıştı”.
Yeni kurulmuş Cumhuriyet rejiminin, sistemik ve kurumsal çerçevede önceki sosyo-politik yapıdan kendince ve elbette toplumsal bakımdan sarsıcı sonuçlara da yol açarak “radikal bir arınma” seçeneğine yönelmiş olmasının da bir gerekçesidir bu.

***

Bir toplumsal zeminde hiçbir zaman bozulma, raydan çıkma, yozlaşma ve benzeri olumsuz dinamikler sadece tek boyutta, kurumda, zümrede karşımıza çıkmaz. Bu dün böyleydi, bugün de böyle.
Fethullahçılar’da da, Adnan Hocacılar’da da, belli ki ardından gelecek, getirilecek bir dizi cemaat-tarikat oluşumunda da çürüme, bozulma, istismar, fitne-fücur tespit etme cehdinde yarışan “mütefekkir” zevat, din söz konusu olduğunda “Yeni Türkiye”lerinde bozulmanın kısmî değil tekmil, yani bütün olarak tepeden tırnağa vuku bulduğunu görmekte, görseler de dillendirmekte zorlanıyorlar.
Elbette, balığın baştan koktuğunu da ne söyleyebiliyorlar, muhtemelen ne de düşünmeye cesaret edebiliyorlar. 

Yazarın Son Yazıları

Kalacak bir türkü söyler gideriz

Kalacak bir türkü söyler gideriz

Devamını Oku
10.09.2018
Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın!

Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın!

Devamını Oku
05.09.2018
Betona tapanların mabedi yapıldı

Betona tapanların mabedi yapıldı

Devamını Oku
03.09.2018
Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri

Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri

Devamını Oku
20.08.2018
‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu!

‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu!

Devamını Oku
15.08.2018
Doların da Allah’ı var!

Doların da Allah’ı var!

Devamını Oku
13.08.2018
‘Üniversite pazarı’nın düşündürdükleri

‘Üniversite pazarı’nın düşündürdükleri

Devamını Oku
08.08.2018
Üniversite pazarı

Üniversite pazarı

Devamını Oku
06.08.2018
Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!

Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!

Devamını Oku
01.08.2018
‘Topluma karşı devlet’ ve polisi

‘Topluma karşı devlet’ ve polisi

Devamını Oku
30.07.2018
‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?

‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?

Devamını Oku
25.07.2018
Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık

Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık

Devamını Oku
23.07.2018
Meşihat makamı

Meşihat makamı

Devamını Oku
18.07.2018
‘Adnan Hoca’ya da ne istediyse verdiler!

‘Adnan Hoca’ya da ne istediyse verdiler!

Devamını Oku
16.07.2018
Ters köşe (10.07.2018)

‘Cülus töreni’

Devamını Oku
10.07.2018
Düzyatan Gazi’nin ABD seferi

Düzyatan Gazi’nin ABD seferi

Devamını Oku
08.07.2018
Matbaa kapitalizmi ya da ‘Gutenberg Galaksisi’nin sonu

Matbaa kapitalizmi ya da ‘Gutenberg Galaksisi’nin sonu

Devamını Oku
04.07.2018
Şehit cenazesinde ‘protokol’ olur mu?

Şehit cenazesinde ‘protokol’ olur mu?

Devamını Oku
02.07.2018
‘Yüzde yedi’yi kim yedi?

‘Yüzde yedi’yi kim yedi?

Devamını Oku
26.06.2018
Bitmiş iktidarın uzun ölümü sürüyor

Bitmiş iktidarın uzun ölümü sürüyor

Devamını Oku
25.06.2018
‘Yüzde yedi'yi kim yedi?

‘Yüzde yedi'yi kim yedi?

Devamını Oku
25.06.2018
‘Antroposen’, ama umudu kesme Doğa’dan!

‘Antroposen’, ama umudu kesme Doğa’dan!

Devamını Oku
11.06.2018
Uçtuğunu zanneden şeyh: Aziz Yıldırım

Uçtuğunu zanneden şeyh: Aziz Yıldırım

Devamını Oku
06.06.2018
Kıyametin jeolojik adı: ‘Antroposen’

Kıyametin jeolojik adı: ‘Antroposen’

Devamını Oku
04.06.2018
Başkanın değil babanın Ali’sisin Ali Koç!

Başkanın değil babanın Ali’sisin Ali Koç!

Devamını Oku
30.05.2018
Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar

Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar

Devamını Oku
28.05.2018
İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda

İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda

Devamını Oku
23.05.2018
‘Allah ruhumu diğer bedene koymuş Hocam!’

‘Allah ruhumu diğer bedene koymuş Hocam!’

Devamını Oku
21.05.2018
Eğlenceli ciddiyet: İnce

Muharrem İnce’nin mevcut iktidar ağzı karşısında en büyük avantajı, yerli ve milli “mizah duyusu”na sahip olması. Sanki Erdoğan, hiç beklemediği bir “lügat”le karşı karşıya kalmış gibi geliyor bana. Öyle hissediyorum.

Devamını Oku
17.05.2018
İnanç borsası nefslere açılırken…

İnanç borsası nefslere açılırken…

Devamını Oku
16.05.2018
‘Rabia gösterdikçe adalet görünmez oldu’

‘Rabia gösterdikçe adalet görünmez oldu’

Devamını Oku
13.05.2018
‘Afrin Türküsü’nde kim başrolde?

‘Afrin Türküsü’nde kim başrolde?

Devamını Oku
09.05.2018
Eşeğe kurban olun!

Eşeğe kurban olun!

Devamını Oku
07.05.2018
Fenerbahçe ‘Türk takımı’ mı?

Fenerbahçe ‘Türk takımı’ mı?

Devamını Oku
02.05.2018
Hitler’i anıyoruz (!)

Hitler’i anıyoruz (!)

Devamını Oku
30.04.2018
Biz tarihin yüzüne bu fotoğrafla bakacağız

Eve dönüş yolunda...

Devamını Oku
25.04.2018
‘Çocukluğun ilanı’dır 23 Nisan!

‘Çocukluğun ilanı’dır 23 Nisan!

Devamını Oku
23.04.2018
Geçmişimizdeki yarın: Köy Enstitüleri

Geçmişimizdeki yarın: Köy Enstitüleri

Devamını Oku
18.04.2018
ABD ‘simülasyon’a dönüşürken…

ABD ‘simülasyon’a dönüşürken…

Devamını Oku
16.04.2018
Dört duvar arasında havadır sudur kâğıt kokusu!

Dört duvar arasında havadır sudur kâğıt kokusu!

Devamını Oku
11.04.2018