Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar
Tayfun Atay
Son Köşe Yazıları

Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar

28.05.2018 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Üç yıl önce tarikatların günümüz dünyasının ekonomi-politik gerçekliği karşısında geleneklerini ve tarihsel varoluş dayanaklarını nasıl yitirdiklerini işaret eden bir yazı dizisi kaleme almıştım. Dizinin ilk bölümünün başlığı aslında her şeyi fazla söze hacet bırakmaksızın özetliyordu; “Hepsi holding oldu” şeklinde…
Tarikatlar ortaya çıkış prensiplerini inkâr edercesine şirketleşmiş, yani dünyevileşmişti. Yani “takva”dan (Allah adına dünyanın işlerinden, hayhuyundan sakınma) uzaklaşmış, tam anlamıyla “masiva”nın (“yalan dünya”) parçası haline gelmişlerdi. Dolayısıyla tüketim kapitalizminin İslam dünyasını, Müslümanlığı ve İslamcılığı (“post-İslamizm”e devşirerek) teslim alması tarikatlar için de geçerliydi. Bu doğrultuda olup bitenlere ah eden samimi bir tarikat ehli diyordu ki “Düne kadar hiç olmazsa ‘tuz’du bu memlekette tarikatlar; ama artık tuz da koktu!
Bugün daha da vahim bir noktaya ilerlendiğini dünkü Cumhuriyet PA7AR’da Aydın Tonga kardeşimizin çarpıcı yazısından hareketle söylemek mümkün: Tarikatlar tuz olmaktan çıktığı kadar “marka” haline de gelmiş artık!..
Türkiye’de adından en çok söz edilen Nakşibendi çevre olan İsmailağa Cemaati içinde “isim kullanma” kavgası baş göstermiş. Şöyle ki 1980’lerden bugüne Fatih-Çarşamba’da sınırlı/mütevazı bir irşat faaliyeti sürdürmekte iken şimdi dallanıp budaklanıp memleket sathında muazzam bir şebekeye dönüşmüş olan cemaat, artık kendi içinde de segmentasyona uğramış durumda. İşte bu “segment”lerden biri (kendisini “gövde” sayanı) diğerine “patent” davası açıyor ve diyor ki “İsmailağa bir ‘marka’dır, her önüne gelen bunu kullanamaz”.
Mahkeme de davayı haklı bularak İsmailağa’nın bir marka olduğunu tescillemiş!..
Tüketim kapitalizmi dünyasında demek ki o meşhur filmi anımsayarak (“The Devil Wears Prada”) konuşmak gerekirse artık sadece şeytan marka giymiyor, tarikatlar da marka giyiyor.
Ne hazin bir dünyada yaşıyoruz! Sermaye (“kapital”), sadece şeytana değil tarikata da pabucunu ters giydiriyor.
Kapitalizmde tarikatlar, şeytanla aynı kaderi paylaşıyor!..
Eskiden tarikat denince akla tekkeler gelirken şimdi şirketler gelmekte; eskiden dergâhlar, mescitler, camiler, çilehaneler gelirken artık televizyon kuruluşları, zincirleşmiş alışveriş mağazaları, adına “uluslararası” nitelemesi oturtmuş özel hastaneler, “uluslarüstü” iş hacmine sahip finans kuruluşları gelmekte.
Hâlbuki İslam tarihinde tarikatlarla kurumsallaşacak tasavvufun doğuşu, Emeviler döneminin giderek dünya malına tamah eden, lükse, maddiyata, zenginliğe ve şaşaaya gark olmuş haline duyulan rahatsızlık ve tepkinin sonucuydu. O yüzden “Bir lokma bir hırka” denmiştir, O yüzden “Bir dost bir post yeter bana” denmiştir. O yüzden “Fakirlik benim elbisem” denmiştir.
Görüldüğü üzere artık böyle denmemekte ve elbise olarak “fakirlik” değil, “marka” giyilmekte.
İsmailağa Cemaati’nin kurucu şeyhi Mahmut Hoca (Ustaosmanoğlu) uzun zamandır ağır hasta ve “irşat” (yol göstericilik) anlamında çoktan işlevini yitirmiş durumda. Onun yerini doldurmaya hevesli, kimine göre 4-5, kimine göre 10-15 aday var.
Mahmut Hoca’dan artık bir manevi rehber olmaktan ziyade bir “maddi kaynak” olarak söz ediliyor. Metalaştırıldığı öne sürülüyor. Bir “gerçeklik” olmaktan çıktığı “simülasyon” (olmayan ama varmış gibi gösterilen şey) haline geldiğine vurgu yapılıyor.
Şirket, marka, meta, simülasyon!.. Tarikatlar artık “züht”, tevekkül”, “hikmet”, “marifet” gibi tabirlerle anılıp özdeşleştirilmek yerine işte bu kavramlarla muteber kılınmış durumda.
Hallac-ı Mansur gibi muazzam bir Allah dostu sufiyi “Ene’l-Hak” dediği için zamanın ulemasının ölüme gönderdiğini biliyorsunuz. Onun sözündeki hikmeti bomba gibi bir çözümlemeye tâbi tutan ardılları, “Ne yani ‘Ene’l Bâtıl’mı diyeydi” tepkisiyle savunmuşlardır hep Hallac’ı...
Tarikatların bugün geldiği noktada yaptıkları her şey işte bana bunu çağrıştırıyor.
Onların “Ene’l Bâtıl” diye çığrıştıklarını düşündürüyor!..

Yazarın Son Yazıları

Kalacak bir türkü söyler gideriz

Kalacak bir türkü söyler gideriz

Devamını Oku
10.09.2018
Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın!

Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın!

Devamını Oku
05.09.2018
Betona tapanların mabedi yapıldı

Betona tapanların mabedi yapıldı

Devamını Oku
03.09.2018
Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri

Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri

Devamını Oku
20.08.2018
‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu!

‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu!

Devamını Oku
15.08.2018
Doların da Allah’ı var!

Doların da Allah’ı var!

Devamını Oku
13.08.2018
‘Üniversite pazarı’nın düşündürdükleri

‘Üniversite pazarı’nın düşündürdükleri

Devamını Oku
08.08.2018
Üniversite pazarı

Üniversite pazarı

Devamını Oku
06.08.2018
Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!

Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!

Devamını Oku
01.08.2018
‘Topluma karşı devlet’ ve polisi

‘Topluma karşı devlet’ ve polisi

Devamını Oku
30.07.2018
‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?

‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?

Devamını Oku
25.07.2018
Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık

Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık

Devamını Oku
23.07.2018
Meşihat makamı

Meşihat makamı

Devamını Oku
18.07.2018
‘Adnan Hoca’ya da ne istediyse verdiler!

‘Adnan Hoca’ya da ne istediyse verdiler!

Devamını Oku
16.07.2018
Ters köşe (10.07.2018)

‘Cülus töreni’

Devamını Oku
10.07.2018
Düzyatan Gazi’nin ABD seferi

Düzyatan Gazi’nin ABD seferi

Devamını Oku
08.07.2018
Matbaa kapitalizmi ya da ‘Gutenberg Galaksisi’nin sonu

Matbaa kapitalizmi ya da ‘Gutenberg Galaksisi’nin sonu

Devamını Oku
04.07.2018
Şehit cenazesinde ‘protokol’ olur mu?

Şehit cenazesinde ‘protokol’ olur mu?

Devamını Oku
02.07.2018
‘Yüzde yedi’yi kim yedi?

‘Yüzde yedi’yi kim yedi?

Devamını Oku
26.06.2018
Bitmiş iktidarın uzun ölümü sürüyor

Bitmiş iktidarın uzun ölümü sürüyor

Devamını Oku
25.06.2018
‘Yüzde yedi'yi kim yedi?

‘Yüzde yedi'yi kim yedi?

Devamını Oku
25.06.2018
‘Antroposen’, ama umudu kesme Doğa’dan!

‘Antroposen’, ama umudu kesme Doğa’dan!

Devamını Oku
11.06.2018
Uçtuğunu zanneden şeyh: Aziz Yıldırım

Uçtuğunu zanneden şeyh: Aziz Yıldırım

Devamını Oku
06.06.2018
Kıyametin jeolojik adı: ‘Antroposen’

Kıyametin jeolojik adı: ‘Antroposen’

Devamını Oku
04.06.2018
Başkanın değil babanın Ali’sisin Ali Koç!

Başkanın değil babanın Ali’sisin Ali Koç!

Devamını Oku
30.05.2018
Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar

Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar

Devamını Oku
28.05.2018
İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda

İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda

Devamını Oku
23.05.2018
‘Allah ruhumu diğer bedene koymuş Hocam!’

‘Allah ruhumu diğer bedene koymuş Hocam!’

Devamını Oku
21.05.2018
Eğlenceli ciddiyet: İnce

Muharrem İnce’nin mevcut iktidar ağzı karşısında en büyük avantajı, yerli ve milli “mizah duyusu”na sahip olması. Sanki Erdoğan, hiç beklemediği bir “lügat”le karşı karşıya kalmış gibi geliyor bana. Öyle hissediyorum.

Devamını Oku
17.05.2018
İnanç borsası nefslere açılırken…

İnanç borsası nefslere açılırken…

Devamını Oku
16.05.2018
‘Rabia gösterdikçe adalet görünmez oldu’

‘Rabia gösterdikçe adalet görünmez oldu’

Devamını Oku
13.05.2018
‘Afrin Türküsü’nde kim başrolde?

‘Afrin Türküsü’nde kim başrolde?

Devamını Oku
09.05.2018
Eşeğe kurban olun!

Eşeğe kurban olun!

Devamını Oku
07.05.2018
Fenerbahçe ‘Türk takımı’ mı?

Fenerbahçe ‘Türk takımı’ mı?

Devamını Oku
02.05.2018
Hitler’i anıyoruz (!)

Hitler’i anıyoruz (!)

Devamını Oku
30.04.2018
Biz tarihin yüzüne bu fotoğrafla bakacağız

Eve dönüş yolunda...

Devamını Oku
25.04.2018
‘Çocukluğun ilanı’dır 23 Nisan!

‘Çocukluğun ilanı’dır 23 Nisan!

Devamını Oku
23.04.2018
Geçmişimizdeki yarın: Köy Enstitüleri

Geçmişimizdeki yarın: Köy Enstitüleri

Devamını Oku
18.04.2018
ABD ‘simülasyon’a dönüşürken…

ABD ‘simülasyon’a dönüşürken…

Devamını Oku
16.04.2018
Dört duvar arasında havadır sudur kâğıt kokusu!

Dört duvar arasında havadır sudur kâğıt kokusu!

Devamını Oku
11.04.2018