Seçim sonuçlarının muhalefette yarattığı travma içe patladı. CHP, daha doğrusu Kılıçdaroğlu ve parti üst yönetimi topun ağzında. Ülkenin “Erdoğan mahkûmiyeti”nin faturası oraya çıkarılıyor. Benzer şekilde Akşener de hayal kırıklığı olarak değerlendirilmekte; cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı yüzde 7’lik oy başarısız addedilerek...
Bir yandan CHP’li seçmenin İYİ’ye kaydığı, o yüzden de son seçime göre daha az oy alındığını ha bire söyleyenler var. Öte yandan İnce’nin yüzde 30’undan hareketle CHP oyu ile aradaki yüzde 8’lik makasın hesabını da yine parti yönetimine fatura edenler var.
Tamam, bunlar anlaşılır... Dağılma, hayal kırıklığı, şaşkınlık, şok, öfke ve suçlu arayarak rahatlama derdi...
Ama bunlar, bir başka dikkate alınması gereken başarısızlığı gölgede bırakıyor ve buna bağlı olarak aslında “mağlup sayılır bu yolda galip” şeklinde bir iddiayı tartışma imkânının önünü tıkıyor.
Aslında görülmedik değil, altı da çiziliyor: AKP’de yüzde 7’lik yabana atılmaz bir kayıp var. Ama bunun nereye kaybolduğu pek konuşulmuyor.
Bunu konuşmayı deneyelim!..
1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP oyu yüzde 49.5 iken şimdi yüzde 42.5.
1 Kasım’da MHP oyu yüzde 11.9 iken şimdi 11.3 ve Bahçeli oyunu korudu.
Korumakla da kalmadı, bu oyu Erdoğan’a taşıdı! Şöyle ki bu seçimin sonucunu tartışırken kanımca en hayret verici yaklaşım, Erdoğan’ın, partisi AKP’nin 10 birim üzerinde yüzde 52.6 oy almasını onun hanesine başarı yazarken, AKP’yi Reis’inin altında kalmış göstermek...
Hâlbuki Erdoğan’ın kendi oyu, aslında partisinin aldığı oydur. AKP, MHP ile ittifak yapmadı mı; Bahçeli “Bizim adayımız Erdoğan” demedi mi?.. İşte Erdoğan’ın aldığı yüzde 10 fazlalık, Bahçeli’nin “Aday’ı Erdoğan’a sunusu”dur.
Dolayısıyla Erdoğan’ın “hakiki” oyu, partisinin aldığı oya yakındır ve dahası, 2016 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oydan “reel” olarak daha düşüktür. Erdoğan 2016 cumhurbaşkanlığı seçimine CHP-MHP ittifakının ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu karşısında girdi ve zaten 2011’den beri yüzde 49-50’lerde seyreden AKP oylarını milliyetçi-muhafazakâr kesimden birkaç tık daha ekleyerek 51.8’e taşıdı. Ayrıca o seçimde kendi adaylarını benimsememiş muhalif kesimin önemli bir kısmının oy kullanmaya gitmemesiyle de bu sonuç mümkün oldu. Tabii o süreçte İYİ diye bir faktör de yoktu.
Şimdi ise Bahçeli MHP’si, Erdoğan’ı arkaladı. Cumhur İttifakı’nın toplam oy oranı ile Erdoğan’ın oy oranı arasındaki üç aşağı beş yukarı uyum, tabloyu açıklıyor.
Ancak ortada AKP’den, yani Erdoğan’ın “öz” oy tabanından yüzde 7’lik bir kayıp var. O nerede peki?..
Onu tahmin etmeden önce şunu da not edelim: Deniyor ki CHP’den İYİ’ye oy kaydı... Öyle mi?! CHP oyu, Kasım 2015 seçimlerinde yüzde 25.3. Şimdi yüzde 22.6. Kayıp 2.7.
Bu küçük kaybın önemli bir bölümü HDP’ye gitti. Bu bilinen bir şey de hadi “hayal görelim” ve diyelim ki bu oy İYİ’ye gitti. Peki, İYİ’nin geri kalan yüzde 7’lik oy payı nereden geldi? MHP’den mi? Güldürmeyin!.. Bahçeli, partisinin oyunu (tabii tabanın, iktidar nimetlerinden yararlanma noktasına gelmenin el ovuşturması/ağız şapırtısı eşliğinde) korudu.
Ayrıca Meral Akşener’e o kimsenin beğenmediği yüzde 7’lik cumhurbaşkanlığı oyunu kim verdi? Onu da CHP’liler mi verdi? Öyle olsa İnce’nin yüzde 30’u bulma ihtimali olabilir mi?..
Bunları geçin! Bu seçimde ortadaki en büyük kayıp olan AKP’nin (ve Erdoğan’ın) “yüzde 7”si, kanımca hem İYİ Parti’ye hem de Akşener’e yöneldi yoğun olarak...
AKP’nin yüzde 7’sini İYİ Parti ve Meral Hanım yedi en çok.
Çünkü AKP oy tabanı içindeki bir kesimin Erdoğan hoşnutsuzlukları, çatışma- kutuplaşma bıkkınlıkları, onları kendi kültürel-ideolojik örüntüleri açısından en uygun hedef saydıkları İYİ’ye yöneltti (ki bunlar, 7 Haziran 2015 seçimlerinde o zaman Erdoğan’ın karşısındaki MHP’ye yönelmişlerdi; 2017 Referandum’unda ise “Hayır” oyu verdiler).
Bu çerçevede bakıldığında bu seçimde en çok oy kaybına uğrayan, AKP ve Erdoğan’dır. “Reis”, Bahçeli kaldıracıyla Başkan oldu.
Dolayısıyla iktidar, kısmen ya da dereceli olarak kaybetti aslında. Ama bu, bir tarafın zafer şatafatı, diğer tarafın içe-dönük travması eşliğinde görünmez halde...
Baskın seçim, 50 günlük kampanya ve “zindandaki muhalefet” koşullarında iktidardan bu kadar kayıp çıktı: Yüzde 7...
CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu topa tutun; İnce’nin büyük başarısını, “40 yıllık çaresizliği” aşmış olmasını elbette övün; ve Akşener’e yüklenin...
Ama bu “Yedi-de-Yedi” hadisesini de görmezden gelmeyin!..
‘Yüzde yedi’yi kim yedi?
Yazarın Son Yazıları
Kalacak bir türkü söyler gideriz
Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın!
Betona tapanların mabedi yapıldı
Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri
‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu!
Doların da Allah’ı var!
‘Üniversite pazarı’nın düşündürdükleri
Üniversite pazarı
Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!
‘Topluma karşı devlet’ ve polisi
‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?
Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık
Meşihat makamı
‘Adnan Hoca’ya da ne istediyse verdiler!
‘Cülus töreni’
Düzyatan Gazi’nin ABD seferi
Matbaa kapitalizmi ya da ‘Gutenberg Galaksisi’nin sonu
Şehit cenazesinde ‘protokol’ olur mu?
‘Yüzde yedi’yi kim yedi?
Bitmiş iktidarın uzun ölümü sürüyor
‘Yüzde yedi'yi kim yedi?
‘Antroposen’, ama umudu kesme Doğa’dan!
Uçtuğunu zanneden şeyh: Aziz Yıldırım
Kıyametin jeolojik adı: ‘Antroposen’
Başkanın değil babanın Ali’sisin Ali Koç!
Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar
İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda
‘Allah ruhumu diğer bedene koymuş Hocam!’
Muharrem İnce’nin mevcut iktidar ağzı karşısında en büyük avantajı, yerli ve milli “mizah duyusu”na sahip olması. Sanki Erdoğan, hiç beklemediği bir “lügat”le karşı karşıya kalmış gibi geliyor bana. Öyle hissediyorum.
İnanç borsası nefslere açılırken…
‘Rabia gösterdikçe adalet görünmez oldu’
‘Afrin Türküsü’nde kim başrolde?
Eşeğe kurban olun!
Fenerbahçe ‘Türk takımı’ mı?
Hitler’i anıyoruz (!)
Eve dönüş yolunda...
‘Çocukluğun ilanı’dır 23 Nisan!
Geçmişimizdeki yarın: Köy Enstitüleri
ABD ‘simülasyon’a dönüşürken…
Dört duvar arasında havadır sudur kâğıt kokusu!