Sedef Kabaş’a mektup...

24 Şubat 2022 Perşembe

Sevgili Sedef

Gözümün önünden hiç gitmeyen bir görüntü: Üç kadın gazeteciyiz... İstanbul’un göbeğinde, Taksim’de bir mekânda bir masanın etrafındayız: Sen, Nilgün Cerrahoğlu ve ben. Sen en gencimizsin; ben ikinizin de ablası... Türkiye’yi konuşuyoruz, ülkenin halinden dünyanın haline uzanıyoruz. Bireysel kaygılardan toplumsal kaygılara gidip geliyoruz. Gülüyoruz, hüzünleniyoruz, öfkeleniyoruz... “Ne olacak bu memleketin hali”, gelmiş masaya yerleşmiş. Daha güzel bir Türkiye, daha adil bir dünya inancı başköşeye kurulmuş... Nilgün de, ben de çalıştığımız gazeteden yeni kovulmuşuz, sen sesimizi duyurmak için çırpınan birkaç dosttan birisin... 20 yıl önceydi...

Sevgili Sedef,

Söylediğin bir tümceyi beğenen ya da beğenmeyen olabilir, ama haksız yere hapse tıkıldığını bütün Türkiye, seni hapse tıkanlar da biliyor. Ortada değil karartılacak, hiç delil yokken, kaçman söz konusu değilken, gözdağı vermek için kişisel kin duygusuyla içeride tutulduğunu... Hükmün iddianameden önce geldiğini... Tepedekilerin yargıya fetva verdiklerini... “Cumhurbaşkanına hakaret” bahanesiyle “terörist”, “vatan haini” suçlamalarını da geride bırakarak yüz binin üzerinde soruşturma açıldığını... Herkes her şeyin farkında!  

HUKUKÇULARA ÇAĞRI 

Bir ay doldu, sabaha karşı evine baskınla alınıp seni içeri tıktıklarından beri! Şimdi senin sesini duyurmak, bu hukuk skandalına dikkatleri çekmek için millet seferber olmuş durumda. Türkiye’deki 28 sivil toplum kuruluşunun çağrısıyla “change.org”da yapılan çağrıya 5 binden fazla imza gelmiş. Kampanya sürmekte. “Haksız yere hapsedilen tüm yazar ve gazeteciler için hukukçulara çağrı” diye yazınca karşımıza çıkan bir kampanya.

Sevgili Sedef, 

Yalnız değilsin. Hapiste de dışarıda da senin gibi tutsak çok insanız. Bir ülkede haksız yere bir insan hapiste tutuluyorsa, hapishane dışında da herkes tehdit altındadır! Kimi barolar uğraşsa da “masumiyet karinesini” yani anayasamızdaki “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” ilkesini korumakta yetersizler. “Hukukçular, adalet temsilcileri sizi göreve davet ediyoruz!” diyen kampanya bu nedenle önemli.  

NERMİN ABADAN UNAT’TAN  

Sevgili Sedef, gazeteciliğinin yanı sıra sen usta bir yazarsın da: “İpek Dokulu Başarılar”, “Muazzam Muazzez - Muazzez İlmiye Çığ”, “Hayatını Seçen Kadın - Nermin Abadan Unat” kitapların tanığımdır.

Sana bu mektubu yazmadan önce iki Türkiye çınarıyla, senin hakkında konuştum. İkisi de seni kucaklıyor, gözlerinden öpüyor. 

100 yaşını aşmış Nermin Hoca, seni şöyle anlattı bana: “1990’larda Ankara Siyasal Bilgiler’den emekli olunca İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’nde ders vermeye başladım. İlk derslerimden biri iletişim ve siyaset. Sınıfı gruplara ayırıp bir gazete sayfası yaratmalarını istedim. Sınıfın en ilginç haberini seçen, tasarlayan Sedef isminde bir öğrencimdi. Hemen her dersten sonra beni durdurup soru yağmuruna tutardı. Bu dersin en yüksek notunu alan da hep oydu.”

Yurtdışında ve yurtiçinde kazandığın başarıları dillendirdikten sonra da hocaların hocası, sözlerini şöyle bitirdi: “Sedef benim gözünde mesleğine bağlı, cesur, düşündüğünü açıkça ifade etmekten çekinmeyen, Türk basınında iftihar edilecek bir genç kadındır.”

MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ’DAN 

Sevgili Sedef, beş gündür sosyal medyada Muazzez İlmiye Çığ imzalı bir mektup dolaşıyor. Okumayan kalmadı. Sosyal medyada öyle çok sahte haber var ki hemen kendisini aradım. 108 yaşında ama pırıl pırıl bir sesle hemen açtı telefonu. Elbet o yazmıştı ve isyan halindeydi.  

“Günlerdir, Sedef Kabaş’ın hapsedilmesini, hâlâ hapiste olmasını büyük bir şaşkınlık ve dehşet içinde izliyorum. Hele hakkında 11 sene hapis yatması için dava açıldığını duyunca, hasta yatağımdan bile olsa, sesimi çıkardım. Türkiye Cumhuriyeti’nin yargı mensupları: Ne oluyor? Ne yapıyorsunuz? Neden yapıyorsunuz?”

Seninle dostluğunu, Atatürk ve Cumhuriyet sevdanızı, tüm ortak yanlarınızı, yeteneğini dile getirdi. (İsteyen mektubu internette bulur.) Seni cezalandırmanın, sağlık sorunları olan anneni ve oğlunu da cezalandırmak olduğunu bir kez daha vurgulayarak yargıçlara veryansın etti.

İşte Sevgili Sedef... Şimdilik bu kadar. (Yerim çoktan bitti.) “Güçlü ol” demiyorum, çünkü güçlü olduğunu biliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bodrum bitmez... 3 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları