Aydın Engin

Sultan I. Tayyip Han

11 Temmuz 2018 Çarşamba

Önceki gün yeni “Meclis-i Mebusan”da bir yemin mükellefiyeti, müteakiben adet yerini bulsun kabilinden bir “Abide-i Mezar” ziyareti, takiben de akşam saatlerinde ihtişamın ve zarafetin zirve yaptığı “cülus merasimi” idrak eyledik.
Memnun ve mesrur olduk. Milli ve mahalli hislerimiz şaha kalktı, arşa çıktı.
Sultan I. Tayyip Han tahta çıktı.
Eski Erkân-ı Harbiye Reisi, milli müdafaadan mesul vezaret makamına getirilerek “yeniçeri ayaklanması” denen menfur teşebbüslerin sebeb-i hikmetinin katiyetle izale edilmişliğine binaen, cülûs merasimini müteakip tediyesi teamül olan “cülus bahşişi”ne de lüzum kalmadığına karar verilmiş ve külliyen iptal edilmiştir.
Rivayet olunur ki vaktiyle kendisine gayri resmi şeyhülislam muamelesi layık görülen, lakin ve bilahara bir şer cemaatı inşa ettiği Hicri 9 Şevval 1437, miladi 15 Temmuz 2016 tarihinde sabit olan “Hocaefendi” nam şahsın şakirtlerine Mülkiye, dahiliye, hariciye, maliye ve adliyeye nüfuz edip ele geçiriniz” talimatı Cenab-ı Allah’ın bir lütfu ile ve bu defa şer maksadına matuf değil, tamamen memleketin refahı ve devlet maslahatının süratle ifası maksadıyla Sultan Tayyip Han’ın mübarek ellerinde neşvünema buldu.
Memnun ve mesrur olduk. Milli ve mahalli hislerimiz şaha kalktı, arşa çıktı.
Akşam saatlerinde payitahtımızdaki Saray’da ifa edilen göz kamaştırıcı “cülus merasimi” de sinemizi iftiharla kabarttı. Hele Sultan Tayyip Han’ın kırmızı karanfillerle süslenip bir zarafet ve ihtişam abidesini tedai ettiren makam arabasından indiği esnada mehteran bölüğünün ruhumuzu milli hislerle ihata eden musikisi eşliğinde tarih boyunca dünyaya nam, şan ve korku salmış Türk cengaverlerin arasından geçişi bizlere tarihin müstesna bir anını idrak etmekte olduğumuzu bir kerre daha hatırlattı.
Merasime küffar diyarlarının devlet ve dahi hükümet temsilcilerinin teşrif etmemeleri, bundan böyle demokrasi tesmiye olunan kulların elinden çıkma kanunlarla değil, münakaşası dahi mümkün olmayan semavi kanunlarla idare edileceğimizi idrak etmelerinden mütevellit kapıldıkları telaşlarındandır.
Ne beis. Küfür ehlinin “Darfur katili” diye hakaret ettikleri Sudan “Sultanı” Ömer el-Beşir’in bir şeref misafiri olması bize yeter de artar...

***

Uffff, yoruldum!..
Ey genç okurlar, hatta orta yaşlı okurlar!
İtiraf edin. Yukarıdaki becerebildiğim kadar, hatta başını gözünü yararak ağdalı bir Osmanlıca ile dillendirdiğim satırların bazı cümlelerini ya anlamadınız, ya aşağı yukarı anladınız.
Sakın ola ki insafa gelip bunları arı Türkçeye çevireceğimi umut etmeyin. O eski Türkiye’de kaldı. Artık “yeni Türkiye”nin resmi diline de, ötesine de alışmak daha da önemlisi öğrenmek zorundayız.
Yani önceki gün resmen başlayan “yeni Türkiye”yi aşağı yukarı anlama lüksümüz yok. Tam nerede olduğumuzu ya da nereye geldiğimizi olanca bilinç açıklığı ile kavramak zorundayız.
Cumhuriyet’i, laikliği, kuvvetler ayrımını, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, özgürlükleri savunmak artık alışılagelmiş “demeç ve hitabet” muhalefeti ile mümkün değil.
Şiddeti duraksamadan reddederek yaratıcı bir muhalefet çizgisini ve gücünü örmek, örebilmek bir yurttaşlık ödevinin de ötesinde bir varoluş sorununa dönüştü.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları